nasılki daha öncekileri unutmuşsak, koyun gibi yaşamaktan vazgeçmemişsek, bikaç gün sonra unutacağımız/ unutturalacağımız sonra başka şehitlere( malesef ki) ağlayacağımız tekrar ağlama sızlama moduna geçeceğimiz, nefretler saçacağımız ve bu döngünün bir çözüm bulunana kadar devam edeceği geçmişi ve geleceği olan acı tarih. yukarıda bir entryde bir arkadaşın da bahsettiği üzre şehitlerin sayısının bir savaş esnasında meydana gelenden pek bir farkı yok. yani ha bir savaşta 20- 30 bin kaybetmişsiniz ha 20- 30 yılda bu kadar insanı gözyaşları içinde uğurlamışsınız. fark etmez. ki ( kiminiz kızacak ama olaya geniş açıdan bakmak daha faydalı olur şuan) karşılıklı zaiyat bu sayıları 2'ye 3'e katlayacaktır, bilmiyoruz.
başbakan yardımcısıbekir bozdağ dün şuna yakın şeyler söyledi. ''bu olay sadece akp hükümetine mal edilemez, bu yıllardır süren bir terör ve üzerinden birçok hükümet eskitti.'' doğru ama kendine göre doğru. geçmişin hatalarının olduğu gün gibi ortada, kimse inkar etmiyor. ancak açılım saçılım dalgaları yaparak, bu ülkeeye barış getirdiğini, Türk-Kürt ayrımının olmadığını iddia eden bir hükümet döneminde bu kadar şehit verilmesi söylediklerini hiç mi hiç gerçekçi kılmıyor. ha bir de son olayların yani 4-5 yıldır olanları tsk'nın beceriksizliği olarak belirtenlere de kıçımla gülüyorum. ( evet haklı tarafları var herkesin bildiği) gülmenin ağızla değil de kıçla olmasının nedeni de: açılım muhabbetiyle artan şehit sayısı doğru orantılı olduğuna göre burda suç askeri mekanizmada değil ülkeyi yöneten hükümet yani siyaset kurumundadır bu da bu kadar açık ve nettir. diyeceğim şudur ki olanların tek sorumlusu recep tayyip erdoğan ve onun hükümetidir.( burda bi konuya daha değinmek gerekir. basın açıklamasında istifayı geçtik suçunu kabul etmesini beklerken yine muhalefete çatması da kendisinin ne denli derin(!) onura ve şerefe sahip olduğunu görmüş olduk.)
diğer yandan, herkes- evet evet istisnasız herkes- barış söylemleriyle dolaşırken 'çözüm' şudur diyene de rastlamamış olmak ayrı bir ilginçlik olmaya devam etmektedir. evet bu ülkede kendini siyasetçi sanan binlerce insan varken yıllardır süren bu kargaşaya bir çözüm bulunamamıştır. (olaya bütün iç, dış etkenleri katabilirsiniz. onları neden olarak gösterebilirsiniz. bunlar siyasette bahane değildir.) ve böyle oldukça 'kanlar' akmaya 'analar' ağlamaya devam edecektir. siyah gözlüklü, siyah adamlar da siyah filmli camların arkasındaki 'siyah' adamları tıpkı ana kucağındaki gibi korumaya devam edecektir. ama 'analarını alıp gidenlerle' aynı duyguları asla yaşayamayacaklardır.
son olarak çözüm ne? açıkçası bi tane değildir her konuda olduğu gibi. çünkü tek çözüm olayı dengesizleştirir ve uzun vadede başka bir yıkıma neden olabilir. ama aklıma ilk düşen çözümlerin başında o kendini 'siyasetçi' sanan (ya buraya sıfat bulamıyorum siz tamamlayın) kişileri bulundukları makamlardan alıp ömürleri boyunca susmalarını sağlamak. içimizdeki kini, nefreti, çıkar duygularını yerin dibine gömemesek de biraz olsun onlardan uzak yaşamayı öğrenmek. çözüm iktidar hırsını başkalarının canına kast etmeden başedebilmek. çözüm çok basit, insan olduğumuzu hatırlayabilmek, aynı masada aynı yemekten aynı ölçüde yiyebileceğimizden daha fazlasına sahip olamayacağımızı öğrenmek... çözüm biz olabilmeyi hatırlamakta...