bugün
- günahların takımı galatasaray8
- hayatınızda kaç kere reddedildiniz16
- ayetullah hamaney'in mini etekli torunu20
- anın görüntüsü22
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak14
- erkekler seks yapamayacağı kadınla arkadaş olmaz15
- bik bik için diktiğim şort21
- anneler günü17
- toplu taşımalardaki müzisyen sorunsalı8
- evlilik yaşı kaç olmalıdır9
- zall beceremiyorsan bırak git15
- üstteki yazar gözünde nasıl canlanıyor14
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi17
- icardi190511
- sözlük yazarlarının boy kilo ölçüleri9
- piknikçi grubun varoş olduğunu anlama yolları15
- doğum gününde hatırlanmamak13
- kızların mesajlara geç cevap vermesi16
- icardi1905'in sözlüğü bozması12
- ismet gurbuz 202413
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı10
- elinin değdiği anı unutamıyorum 5 posta attım16
- en dindar özelliğiniz25
- serdar ortaç renault megane benzerliği8
- ali koç9
- yorgun mermi10
- şizofreni11
- sözlükteki feyk hesap sahipleri tespit edilecek11
- bacağa kramp girmesi10
- 2024 eurovision şarkı yarışması13
- erkeklerin sadakatsiz olması16
- türkiye den soğuma sebepleri11
- erkekler götünüze değil yaptığınız pastaya bakar15
- arkadaşlar sizce bu yüzük nasıl15
- eloande ile evlenip sözlüğü huzura kavuşturmak8
- uludağ sözlükte yazmanın hiçbir anlamı olmaması22
- fazla mastürbasyon yapan erkek9
- uludağ sözlük kapatılacak11
- 45 yaş üstü kadınların muşmulaya dönmesi10
- cami tuvaletinin paralı olması9
odamda oturmuşum,girne manzarası camın hemen ardında. uzun zamandır bakmıyorum o manzaraya bu odanın penceresinden. esaslı bir fotoğraf lakin ben ezberledim o manzarayı.
gemilerin dinlendiği limanı ışıltısıyla sarmalayan barların rengarenk ışık yağmuru. sarı, mavi, kırmızı, sırasıyla dönüyor. insanlar birde, bu odadan bakıldığında tıpatıp birbirine benzeyen insanlar. kimi türk, kimi ingiliz, kimi rum, kimi rus...pekte anlaşılmaz aslında nereli oldukları ama neredeyse yarısından fazlası tatlı bir sarhoşlukla sallanır hep. bazen apartmanın önünden geçerken bir kahkaha patlar ansızın, istemsiz bir tebessüm parlayıverir bende de. insana umut veren bir kahkaha olur sıklıkla, tüm sıkıntıları doğduğu toprakların sırtına yıkabilmiş, hayat kokan, umut veren bir içtenlikle atılan kahkahalar.bir eksikliğe karşılık atılan aşağılayıcı ve yaygaracı türden değil. anlardım ki ya eğlenceye gidiliyor ya da eğlenceden dönülüyor.
bir de deniz, akdeniz. martılarının nereye gittiğini hala kimsenin bilmediği o martısız deniz. açıklarında hep demirlemiş bir kuru yük gemisi durur.onunda altı aydır orada neden demirlemiş olduğunu kimse bilmez. belki bozulmuştu, belki sefer sırasında mürettebat ayaklanma çıkarmıştı en iyi ihtimalle kaptan istifa etmiş ve şirketin yine deniz yoluyla yollayacağı kaptanı bekliyor olmalıydılar. akdeniz korsanları öleli bin yıl oldu neredeyse, o yüzden güvende sayılırlar aslında.
toroslar diğer yakada gecenin karanlığına saklanan ve gözünü kulağını bu kıyıdan ayırmayan beyaz saçlı ihtiyar bir hayalet gibi. o hasta adamın hayaleti. biraz hırslı biraz da acıyarak durur ve kendini açığa çıkaran her sabah güneşiyle sanki düşünmeye başlar yine o uzun ve karanlık çıkmazları. ülkenin kokusunu üfler camdan içeri bazen, o zamanlarda 'bir nazım' olamasa da adam 'biraz nazım' olabilir işte. 'özlemek' fiili biraz daha hızlı vurur iç organlara, dil gelmekten korkar, bilir, beceremez de...
gemilerin dinlendiği limanı ışıltısıyla sarmalayan barların rengarenk ışık yağmuru. sarı, mavi, kırmızı, sırasıyla dönüyor. insanlar birde, bu odadan bakıldığında tıpatıp birbirine benzeyen insanlar. kimi türk, kimi ingiliz, kimi rum, kimi rus...pekte anlaşılmaz aslında nereli oldukları ama neredeyse yarısından fazlası tatlı bir sarhoşlukla sallanır hep. bazen apartmanın önünden geçerken bir kahkaha patlar ansızın, istemsiz bir tebessüm parlayıverir bende de. insana umut veren bir kahkaha olur sıklıkla, tüm sıkıntıları doğduğu toprakların sırtına yıkabilmiş, hayat kokan, umut veren bir içtenlikle atılan kahkahalar.bir eksikliğe karşılık atılan aşağılayıcı ve yaygaracı türden değil. anlardım ki ya eğlenceye gidiliyor ya da eğlenceden dönülüyor.
bir de deniz, akdeniz. martılarının nereye gittiğini hala kimsenin bilmediği o martısız deniz. açıklarında hep demirlemiş bir kuru yük gemisi durur.onunda altı aydır orada neden demirlemiş olduğunu kimse bilmez. belki bozulmuştu, belki sefer sırasında mürettebat ayaklanma çıkarmıştı en iyi ihtimalle kaptan istifa etmiş ve şirketin yine deniz yoluyla yollayacağı kaptanı bekliyor olmalıydılar. akdeniz korsanları öleli bin yıl oldu neredeyse, o yüzden güvende sayılırlar aslında.
toroslar diğer yakada gecenin karanlığına saklanan ve gözünü kulağını bu kıyıdan ayırmayan beyaz saçlı ihtiyar bir hayalet gibi. o hasta adamın hayaleti. biraz hırslı biraz da acıyarak durur ve kendini açığa çıkaran her sabah güneşiyle sanki düşünmeye başlar yine o uzun ve karanlık çıkmazları. ülkenin kokusunu üfler camdan içeri bazen, o zamanlarda 'bir nazım' olamasa da adam 'biraz nazım' olabilir işte. 'özlemek' fiili biraz daha hızlı vurur iç organlara, dil gelmekten korkar, bilir, beceremez de...
güncel Önemli Başlıklar