Gazi Mustafa Kemal Paşa bir gün vapura biner ve gençlerin bir arada olduğu tarafa doğru yönelip arkalarındaki sıraya yerleşir. Bir süre onları izledikten sonra gençlere; "aranızda edebiyat ve şiirle ilgilenen var mı?" diye sorar. gençlerden biri el kaldırır. Paşa dönüp, "bize bir şiir okur musun?" diye sorar. "Tabi ki paşam" yanıtını alınca paşa hemen hangi şiiri okuyacağını sorar. çocuk "ferda" cevabını verince paşa şu karşılığı verir; "o şiiri ben okurum..."
ferda senin, senin bu teceddüt, bu inkılap..
her sey senin değil mi ki zaten? sen ey şebab,
ey çehre-i behic-i ümid, işte makesin
karşında: bir sema-yı seher, saf ü bi-sehab
aguş-ı lerze-darı açık bekliyor.. şitab!
ey fecr-i hande-zad-ı hayat, işte herkesin
enzarı sende; sen ki hayatın ümidisin.
alnında bir sitare-i nev, yok, bir aftab,
afaaka doğ. önünde şu mazi-i pür-mihen
sönsün müebbeden!..
sönsün müebbeden o cehennem; senin bugün
cennet kadar güzel vatanın var. şu gördüğün
zümrüt bakışlı, inci şetaretli kızcağız
kimdir bilir misin? vatanın.. şimdi saygısız
bir göz bu nazlı cehreye- allah esirgesin-
kem bir nazarla baksa tahammül eder misin?
ister misin şu ak sakalın pak-ü muhteşem
pişani-i vakaarına -bir kirli el demem-
hatta yabancı bir el uzansın? şu makberi,
razı olur musun taşa tutsun şu serseri?..
elbette hayır, o makber, o pişanı-i vakur
kudsi birer misal-i vatandır; vatan gayur
insanların omuzları üstünde yükselir
gençler; bütün ümid-i vatan şimdi sizdedir
her şey sizin, vatan da sizin, her şeref sizin
lakin unutmayın ki zaman tünd ü mutmain
bir hatve-i samüt ile takib eder bizi
önden koşan, fakat yine dikkatle her izi
ta'mika yol bulan bu yanılmaz muakibin
şermende-i itabı kalırsak yazık!.. demin
"ferda senin" dedim, beni alkışladın; hayır
bir şey senin değil, sana ferda vediadır;
her sey vediadır sana ey genç, unutma ki
senden de bir hesap arar ati-i müşteki
maziye şimdi sen bakıyorsun pür-intibah
ati de senden eyleyecek böyle iştibah
her uzvu girdibad-ı havayiçle sarsılan
bir neslin oğlusun; bunu yad et zaman.
asrın unutma, barikalar asr-ı feyzidir;
her yıldırımda bir gece, bir gölge devrilir.
bir ufk-ı i'tila açılır, yükselir hayat,
yükselmeyen düşer: ya terakki, ya inhitat!...
yükselmeli, dokunmalı alnın semalara;
doymaz beşer dedikleri kuş i'tilalara.
uğraş, didin, düşün, ara, bul, koş, bağır;
durmak zamanı geçti çalışmak zamanıdır.