bugün

alttan ders almak

sınav kağıdında sadece bu yazıyor: "kendiniz bir soru yazınız ve onu cevaplayınız". hiç çalışmamışım sınava, mantık kullanarak yazarız bir şeyler felsefesiyle sınava girmişim. cevapları uydurabilirdim belki de soru olsaydı amma velakin soru yokken cevabı nasıl bulacaktım. soruyu bulsam, cevabın doğru olduğunu nasıl çıkarayım? durduk yerde montla sıçıyorum yani.

devam zorunluluğu da olmadığından dönem boyunca derse devam etmeyişime yanıyorum bir süre. tek bir soru aklıma gelmiyor. başkasına baksam kopya çektiğim anında anlaşılır. "neden istatistik?" desem, aklıma gelen tek cevap "çünkü eşşeğin sikinden dolayı" oluyor. "risk nedir" yazıp boş kağıt versem, efsanelerden beslensem, dersten direk kalırım adım gibi eminim.

sınıftaki ipnelerin aklına soru gelmiş, yardırıyorlar hatta cevap için ikinci kağıdı istiyorlar. zaman azalıyor ve benim kağıdım kalbim gibi tertemiz. afrika steplerinden ışınlanmış zebra gibi bakıyorum arkadaşlarıma. cevabı olmayan sorular ve sorusu olmayan cevaplara kafamda uçuşuyorlar. uzayda olsaydık belki bu kadar düşünceden mutlaka iki tanesi birbiriyle kombinasyon olacak şekilde dizilecekti.

boş kağıt verirsem kalacağım kesin olduğundan "istatistik dersinin önemini anlatınız" oluyor sorum. soruya bak. iddialı demeçlerle yazdıkça yazıyorum cevabımı muhtar adayı gibi. "tutmayın küçük enişteyi" diyor içimden bir ses. az bilgi ve bol sallamasyonla arkalı önlü bir tane kağıdı dolduruyorum.

kısa zamanda açıklandı sonuçlar. sınıfta iki kişi kalmış. birisi benim. sonra anlıyorum ki kalan diğer eleman da soramamış kendisine bir soru. düşünüyorum ve diyorum ki alttan ders almak öğrenciliğin şanıdır, hem ne gerek var derslerin üstüne gitmeye. kişi zaman zaman alttan almayı da bilmelidir.