emekçi'nin kayıp destanıdır. Mazlum Çimen sadece dört kıtasını seslendirmiştir.
tek seferde göndermeye çalıştım ama sözlük "Bu ne be? Bu kadar uzun yazı mi olur kardesim" gibisinden bir uyarı gönderdi, o yüzden ikiye bölüp göndereceğim.
mem nelere garkolmadı zîn'in ateşi için
ferhad dağları delmedi mi şirin'in aşkı için
kusur ise her saniye her yerde seni anmak
mecnun az mı yemin etti leyla'nın başı için
sesi yorgun gözlerinden uykusuzluk seçilir
görkeminin zerresinden ağrı dağı küçülür
gecelerin kollarında leblerinin bal suyu
aydan dökülürcesine kana kana içilir
uykularından kopardım hoş geldin mihmanımsın
artık geri dönüşü yok, âhımsın eyvâhımsın
elâlem ne derse desin, hiç umurumda değil
akibetine razıyım, sevabım, günahımsın
sana, yine sana yandım nesimî'de dün gece
gözlerinle yüzüleyim, bend olayım hallac'a
öyle hüküm buyurmuşlar tanrılar divanı'nda
ha ben sana yollanmışım, ha muhammed mi'rac'a
cümle cihan güzelleri yüzlerine ben örsün
gözlerin, balyozu oldu içerimdeki örsün
ruhumdaki fırtınalar merih'i usandırdı nuh'a haber eyleyin de, gelsin de tufan görsün
yokluğuna dayanamam âhım arşı boyladı
gölgeni nil'de görmüşler, piramidler söyledi
hele bir bak şu sevdaya, kimler yanmış ben gibi
dediği gibi yunus'un, gör beni aşk neyledi
son duraklarda beklerdim, sonun olsaydı senin
neler vermezdim ki yerim, yanın olsaydı senin
çıkar kınından ne olur, kirpiklerinle bile
çal sineme gözlerini, aşkına şah hüseyn'in
harikalardan biriymiş diyorlar çin seddi'ne
seni görmeden hükmetmek kimin düşmüş haddine ulu divan'a başvurdum, dönsün diye bağdat'tan
ol sebepten ahvalimi arzettim bedreddin'e
gamzelerini görseler bülbüller de lâl olur
aşklar ülkesi sarsılır, korkunç ihtilâl olur
beklenmedik bir zamanda ölür isem sebebi
beni eritip bitiren sevda-yı iclâl olur
kahreden ateş bilinem, yananı sen olsaydın
nal olurdum aşk atına, bineni sen olsaydın
deseler ki şu kadehte ağu var, içen ölür
bir solukta bitirirdim sunanı sen olsaydın
belki de hatırlanırım, arasın şimdi nerde
iz'im deryada damladır, köyüm hatçepınar'da
beni binboğa'da ara, beni dallıkavak'ta
hangi evin bayrakları yukardaysa, ben orda
tanrılar yaratan zerdüşt serdarıdır aslımım
mazdek, hürrem nişanıdır inancımın, neslimin
dersimli seyyid rıza'ya ağır selamları var
himmeti var, gayreti var horasanlı müslim'in
seni tanrılara sunam, kerametin görünsün
nazar eden kör yılandan beter olsun, sürünsün
dağlar naz yapmaya aday, insafını bağışla
bağışla ki, gözlerinde eşkıyalar barınsın
söyler misin, anlar mısın ah çekerin suçu ne?
bulutlardan damlar gibi düştüm girdab içine
ay bulandı, güneş küstü, yıldızlar beklemede
artık yolla gözlerini, yolla çin ü maçin'e
titanik'ten son sesleri alizeler getirdi
son seslerin son demini balinalar bitirdi
her yerde terör estiren sabıkalı gözlerin bermuda'yı kamçılayıp atlantis'i batırdı
toprak sudan, bülbül gülden, dost dosttan bulur deva
dârâ'dan çok önce seni ağırlamış ninova
benim ömrüm yanan roma, senin gözlerin neron
örstte demir dövmededir demirci kawa
melekler ipekyolu'nda aryalar'ı gözledi
yeri göğe, ay'ı gün'e, seni bana sözledi
ilık bir güz akşamıydı , yine senin yüzünden koçero, harran'a doğru atını mahmuzladı
kirpiklerin yeni değmiş, kaşların fırik başak
ay ışığı az geliyor, hadi gözlerini yak
fesatların, hasretlerin eli kına görmesin
terk-i cânân eylemeden, şahmaran'a danışak
keşke gelmez olayıdı böyle bir hâl başıma
temaşaya meraklılar, toplandı el başıma
herkesin dilinde şarkı, elinde yârin eli
artık yine sensiz, artık yalnızım, kül başıma
en yorulmaz yolcusuyum, müptelası bu yolun
ben zamanla boğuşayım, sen seyreyle sen salın
kor alevler buz kesilir gördüklerinde beni
bir sensizlik yakar, bir de hasreti istanbul'un
sen ey gönüller sahibi, ey yüzleri gök zemin
ey deryalar şahanesi, sen ey gözleri kimin?
düzgün baba hatırına munzurlar'a mihman ol
mihman ol da, güneşlesin yaylaları dersim'in
gözlerinin dokunduğu her mekân memleketim
bakıver de uzamasın gurbetim, esaretim ahmed arif hasretinden prangalar eskitti
beni böyle eskitense prangalı hasretim
umutlarım menzilinden uzaklara atılmış
iki cihan mucizesi ilâhlara katılmış
en amansız gecelerde aynalar yine suskun
perçemi yüzünü gizler, sanırsın ay tutulmuş
imanım varsa kaşların, kirpiklerinse dinim
muhammed kâbe'ye döner, benimse sensin yönüm
musa meşhur asasıyla, çarmıhı ile isa
bütün hepsi senin olsun, seni gözlerin benim
gördüklerim sensizliğin dayanılmaz göçüdür
sıla gurbet, gurbet sıla, birbirinin içidir
ne aradıni, ne de sordun, ben nerede neylerim
kara fatma, karayılan senden şikayetçidir
bilirsin ki sevenlerin ayrılığı kâbustur
tahir'i zühre'ye bahşet, zemmedenleri sustur
sen istesen sina çölü bin çeşit çiçek açar
suya sudan köprü kurmak, yalnız sana mahsustur
bazan kırmızı karanfil, zakkum mereti bazan
sevmeyenleri şad edip, sevenlerini üzen
ağlayanın güleninden misli misli fazladır
"işte gidiyorum çeşmi siyahım" diyen ozan
bahçıvanlar kır bayırda boz kevene gül aş'lar
ol sebepten didelerden eksilmez kanlı yaşlar
sana yanar, sana susar, sana acıkır sana
ahlé haklar, kakailer ve mağrur kızılbaşlar
meri keklik binboğa'dan çukurova'yı süzer
yörüklere konuk olur, yaylalarını gezer
al-osman'a diklenenler göv osman'a kul oldu
avşar ellerinin hâli dadaloğlu'yu üzer
sana sevdalıdır diye pir sultan asılırken
kadılar bayram ettiler hızır susulurken
bilcümle taş kesildiler, sözde ıtır sevenler
kirli sarı bir bıçakla nergisler kesilirken
senin rengin tüm renklerin şahı padişahıdır
senin ahın tüm ahların kahredici ahıdır
yıllar gün misali geçti, asırlar ay misali
herkes kendi âleminde, bu neyin eyvahıdır
yüreğim atom yüklenir, sesini duyduğum an
dört kitap çaresiz kalır, elaman aman aman
başka biri yapar mıydı, eyyub'a sabır verdim
ay kendini kuşatıp da gece sustuğu zaman
arzu'yu kamber'e yolla bayram seyran etsinler
on emri onbir eyleyip tur'a semah tutsunlar
lutfeyle de eshabulkehf açsın kapılarını
yediler'e yoldaş olup yedi asır uyusunlar
güzelliklerin mimarı, cennetlerin ustası
misk ü amberli cemlerin vazgeçilmez bestesi
dört kapı, kırk makam mağdur, mecbur olsa da sana
en çok zerdüşt yanar bir de zerdüşt'ün avesta'sı
tay dağından kaf dağına bakışların gerilmiş
nazların çekemiyor arabatlar yorulmuş
yol bilenler, hâl bilenler sırrın sual etmişler nesimî, hallac-ı mansur, şah hatayi darılmış
gel de dal tomura dursun, daha uzansın elim
eşi, dostu, yârenleri gel de çağırsın dilim
bir "he" desen, ben sırat'ı tez geçerim kırat'la
körünoğlu vekilimdir, kiziroğlu kefilim
ay ışığı bila destur rüyalarıma dalar
kuşkularımı bağlamış, uykularımı yolar
daha kuşlar uçamazken, nergisler açamazken
bir sen vardın gülümseyen, bir sen, bir de inkalar*