şayet işi istiyorsanız ve bu nazik davete cevabınız "hayır" olursa o işi artık ancak ve ancak rüyanızda görürsünüz.
mecburen katılırsınız sohbete.
sohbette hocaefendinin müritlerinin dünyayı nasıl bir kanser gibi sardıkları anlatılır, türkçe olimpiyatlarında "aman ormancı canım ormancı" okuyan tayland'lı çocuk örneklenir muhakkak.
domates çekirdeğindeki ilahi mucizeden tutun da risale-i nur'un ne değerli bir bilgi kaynağı olduğu tekrarlanır sürekli...
yanınızda, karşınızda, köşede oturan her bir kişi birkaç eğitim kurumu ve dernekte gönüllü(!) çalışmalar yapmaktadır...
sizin de gönüllü olmanız istenir.
kabul edersiniz eli mahkum.
karnınız acıkır, herkesin karnı acıkır zaten...yemeğe geçilir, çıplak ayakları ile halıfleksin üstüne basan 3-4 cemaat öğrencisi krem rengi kumaş pantolonlarının üzerine çıkardıkları kısa kollu ekose gömlekler giyinmiş halde siniyi getirir ortaya, hepbirlikte aynı tepsiden yemek yersiniz ki işte o zaman kafanızda şimşekler çakmaya başlar, "aynı yoldan geçmişiz biz, aynı sudan içmişiz biz"...
"vay amına koyayım" dersiniz. adamlar teşkilatı kurmuş, birbirlerine mesaj gönderir olmuşlar meğerse.
yemek biter...
risale-i nur anlatmaya devam eder ukalanın biri.
ergenekon muhabbetine geçilir, ordu muhakkak kötülenir, atatürk hakkında tek laf edilmez.(zira atatürk'ten hala korkar, çekinir teresler)
ortamda bulunan herkes birbirlerine kartvizit sunar el altından, alınacak, satılacak malın iskontoları konuşulur.
filistin...
bu muhebbetlerin olmazsa olmazıdır. şayet ortam kalabalıksa yardım bile toplanır ki bu yardım cami çıkışı toplanan yardımlara benzemez.
hamiline yazılmış çekler havada uçuşur. iman böyle birşey olsa gerek...
birden boş bulunur bir çek daha yazarsınız. bu seferki mozambik'teki cemaat okuluna yapılacak ek derslik içindir.
kimse sizi zaman gazetesine abone yapmaya çalışmaz burada. zaten herkes abonedir. siz sadece kendinizin abone olmadığınıza kanı getirdiğinizde utanır 5 abonelik birden yaptırırsınız. aman diyeyim...dikkat...
kimse emekli, dul, yetim ve şehit ailelerinden bahsetmez. bunun yerine bedir'deki yağmacılar için ağlanır dua edilir...
gece sona erer...
herkesle birlikte siz de çıkarsınız, içeride sadece o evdeki öğrenciler ve o gece toplanan çekleri muhasebeleştirecek bir büyük kalır.
en az 100 bin dolar daha toplanmıştır bu kutlu gecede...
alan razı, veren razi.
kafanızda kocaman bir boşluk vardır oysa.
"nereden nereye geldik" diye düşünürsünüz. abdestten sonra ıslak kalmış ayakların cemaat evinin halıfleksine sinmiş rezil kokusu üzerinizdeki elbiselere bulaşmıştır hatta...ilk tekel bayiinde durur iki bira alırsınız.
gördüğünüz şahit olduğunuz satılmışlıklar ve o iğrenç kokunun hissedilmesi bir süreliğine engellenir böylece.
sabah olur,
işyerinize gittiğinizde odanızdaki zaman gazetesini görürsünüz.
"aman işte bir gazeteden ne olacak ki" diye düşünürken, gece kartvizit verdiklerinizden biri gelir yanında 3 dallama ile birlikte.
herkesin birbiri ile bir işi vardır cemaatte...
size iş verirler, para kazandırırlar, sizden de başkalarına iş vermenizi, para kazandırmanızı beklerler...
bu kısırdöngü haline gelir.
bir süre sonra alışılagelmiş yaşantınızdan çok uzaktasınızdır.
hükümetin yaptığı hiçbir şey, türlü hukuksuzluklar sizi rahatsız etmemeye başlar...
çünkü artık siz de sistemin içindesinizdir.
ta ki günün birinde eski bir dosta rastlayıncaya kadar...
"lan ipne sen de mi ruhunu sattın fettoş şeytanına"...
bu lafı günün birinde mutlaka duyarsınız.
zira eski bir dosttur bunu söyleyen. siz yeni dostlarınızdan alışveriş yapıp onlarla iş yapmaya başlayınca en önemli müşterisi olan sizi kaybetmiştir...
artık geri dönüş olmadığından eski dostu tutarsınız kolundan ve yürümeye başlarsınız...
"akşam ne yapıyorsun, sohbet ediyoruz biz birkaç arkadaş sen de gelsene, hem bak tanışırsın, işlerin için iyi olur"...
aynı sudan içmek, aynı bağın gülü olmak böyle birşeydir işte...
kısaca maklube demokrasisi, bir anafor gibidir, içine çeker sizi mankurtlaştırır, anlamazsınız... zira anlamak işinize gelmez.
artık siz iyi bir eş, iyi bir babasınızdır hatta. eşiniz ufak arabasını jipe çevirdiğinizden ötürü sizi daha çok sevmektedir, çocuklarınız ise yaz tatillerinde caprice hotel'de olmaktan mutlu...
ne diyelim, hayırlı olsun...
not ve eklenti: bu yazı fikirleri uğruna ileri demokrasi ülkesi türkiye'de gözaltına alınan ekşi sözlük yazarı arkadaşlara ithaf olunur. her zaman yanınızdayız...