karışmışız kalabalığına, gürültüsüne...
istanbul'u istanbul yapan ögelerden olmuşuz da haberimiz yok; şöyle kafayı hafif kaldırınca yahut dışarıdan bakınca halimize, nasıl görünüyoruz ki ordan diye... ''işte tamda böyle'' diyor fatih akın bize.
müziğine, yüzünü batıya dönmüş fakat dizine kadar doğu kültürüne ve alaturkaya batmış insanlarına, kalabalığına, yaşam mücadelesine, taksicisine, romanına, umursamaz tavırlarına, kısaca istanbul'a ve onu istanbul yapan her şeye tekrar ve tekrar aşık ettiriyor.
müzeyyen senarlı rakı fırlatma sahnesi ne kadar mükemmel sıfatının dahi üstünde bir sıfatı hak ediyorsa, istanbul'un anlatıldığı bir filmde hip hop kültüründen gelen ceza ve cezanın dıdısının dıdısının aile içi sohbetleri de o denli epic fail.
olur ya, bu şehir çürüttü beni, nefret ediyorum, bir an önce tası tarağı toplayıp kaçmak istiyorum dersiniz; açın izleyin. fatih akın başınızı okşasın, hele bir otur soluklan yeğenim muamelesi yapsın.
olur ya, henüz filmi izlememiş ve yurtdışında yaşıyorsunuzdur. eğer ki ilk uçakla istanbul'a dönebilme imkanınız yoksa, beni dinleyin; izlemeyin.
"bu şehrin büyüsünü çözemedim. sadece yüzeyini biraz tırmaladım o kadar. "