bugün

müzik

su gibi olmazsa olmazdır. cinsellik gibi en büyük hazzı sağlar. yemek yemek gibi zevkli, top oynamak gibi coşku doludur.

fazlası zararlı mıdır bilinmez. kimileri tuvalete giderken kulaklıları çıkarmaz, derslerde sıkılınca dinlemeye başlar.* her an yanınızdadır. yollarda yürürken, yemek yerken. istediğiniz her anda. sonra öyle bir noktaya gelirsiniz ki doğadaki herşeyin bir melodi çerçevesinde yaratıldığını düşünürsünüz. kuşların uçuşu, insanların yürüyüşü, hatta insanların göz kırpması... herşeyi notaya dökme isteği doğar insanın içinde.

sonra müziğin evrensel olabileceğini anlarsınız. sürekli bir devinim içinde olan aşk sözcükleriyle süslenmiş şarkıları bir köşeye bırakırsınız, kulak notalara gider. kendinize hoş geleni dinlersiiz. sözler önemli değildir. tıpkı bir trance şarkısının yarattığı coşu veya bir trip hop parçasınıyarattığı hüzün gibi.
müslüm babanın parçalarındaki keman sesleri. pink floyd da DG nin attığı gitar soloları. thom yorke un çığırtısı. beth gibbons un ağlayan sesi. 3d nin yarattığı beat ler. teoman ın en güzel hikayem inin son 2 dakikası. mozart ın eine kleine musik in keman soloları bölümü. armin van buuren in "altın vuruş" diye tabir edilen armonikası.

ve işte o anda müzik evrensel olur.
müzik eşittir hayat. hayat eşittir müzik. onsuz bir yaşam düşünülemez. kesinlikle düşünülemez.