gertrud

entry9 galeri
    4.
  1. genç yaşına rağmen hayatı hüzün ve acı ile bezenmiş bunları içinde çağlamayı bekleyen bestecilik nehrine akıntı eylemiş bir müzisyenin gertrud ve aşk ile ilk tanışması anındaki kendi eski hayatından beslenmiş triosunu çalması, yeni tanıştığı aşk ve o derindeki gerçek sevgi ile kendi eski beni ve özlemlerini anlattığı eserini o anda yaşayışını öyle güzel anlatır ki hesse andante ile başlayan trio, aşkının ruhunda yarattığı dalgalanmalar gibi yükselen bir ritimle coşkun bir sele dönüşüp finalde bir uzlaşmanın dinginliğine ulaşır. ancak gertrud'u gördüğü ve ona eserini çalmaya başladığı andan beri başkalaşan müzisyen, sevginin ve aşkın arınmış, saf ve kuş cıvıltıları ile dolu şakımasını eserinde hissedemez, o an anlar ki onu başkalaştıran, ruhunu ışıldatan aşk artık ona çok isteği mutluluktan beslenmeyi ve sevgiyi tüm hücreleriyle yaşamayı sağlayacaktır.

    --spoiler--
    usulca tempo tutup başımla işaret verdim, hep birden trio'nun andante bölümünü çalmaya koyulduk.
    bir rahatlık ve huzur doldu içime; müziğin ritmine uyarak vücudum sallanıyor, ahenkle akıp giden seslerin ırmağında özgür yüzüyordum, hepsi de tümüyle yeniydi seslerin, sanki o anda içimden kopup gelir gibiydiler. müziğe ilişkin düşüncelerimle gertrud'a ilişkin düşüncelerim hiçbir kesintiye uğramadan bir saflık içinde süzülüp gidiyordu; yayı kemanın telleri üzerinde gezdiriyor, gözlerimle yanımdaki arkadaşlara talimatlar veriyordum; güzel ve sürekli bir sel halinde akıp gidiyordu müzik, beni de önüne katmış götürüyor, altınsı bir yoldan geçirip gertrud'a ulaştırıyordu. onu artık göremiyor, görmeyi de doğrusu istemiyordum. müziğimi buyur edip sunuyordum kendisine, nefesimi sunuyor, düşüncelerimi ve kalbimin atışını sunuyordum, sabahleyin yollara düşmüş göçebe gezgin birinin erken saatlerin aydınlık mavisine, çayır çimenlerin duru parıltısına kendisini sunuşu gibi tıpkı, kendisine bir şey sorulmadan, ama kendi kendisini de yitirmeden. içimdeki haz duygusuyla ve seslerin giderek büyüyen dalgalarıyla şaşılası bir mutluluk kollarına aldı beni, yücelere taşıdı, sevginin ne olduğunu ansızın kavramıştım. yeni bir duygu sayılmazdı, çok çok eski sezinlemelerin bir açıklık ve kesinlik kazanmasıydı, eski bir yurda dönüp gelişti yeniden.
    --spoiler--

    --spoiler--
    trio'nun ilk bölümü sona ermişti, verdiğim mola bir dakikayı geçmedi. sazların haifif akort sesleri yumuşak bir curcuna oluşturdu; meraklı ve onaylayan yüzler üzerinde bir an gertrud'un koyu kumral başını gördüm, ışıl ışıl nazlı alnını, sertlik taşan pembe ağzını. derken usulcacıksehpamı tıklattım, ikinci bölüme geçtik, toz kondurulamayacak bir bölüm. yanımdaki müzisyenler coşmuştu, şarkıdaki giderek kabaran özlem tedirgin kanatlarını çırpmaya başlıyor, uç uça doyumsuz halkalar çizerek yukarılara çıkıyor, arıyor, sonra yakınıp sızlanarak ürkek yitip gidiyordu. ardından çello derinden bir coşkuyla melodiyi devralıyor, onu belirgin ve ısrarlı öne çıkarıyor, melodi içine alıp götürüyor onu, yarı öfkeli bir basta umutsuzluk içinde çözülüp dağıtıyordu.
    --spoiler--

    --spoiler--
    bu ikinci bölüm benim günah çıkarmamdı, özlemimin ve doyumsuzluğumun itirafıydı. üçüncü bölüm ise bir esenliğe kavuşma ve isteklerin gerçekleşmesiydi. ama o akşamdan sonra anlamıştım ki, hiçbir değer taşımıyordu bu bölüm, onu bir kayıtsızlıkla, gerilerde kalmış bir nesne gibi öylesine çalıp durdum. çünkü esenliğin nasıl bir hava taşıması gerektiğini artık biliyor gibiydim, gümbür gümbür öten seslerden parıltı ve huzur olarak çıkıp gelecek, koyu bulutlardan bir ışık olarak fışkıracaktı. bütün bunlardan benim üçüncü bölümde eser yoktu; üçüncü bölüm, büyüyen disonansları çözüp dağıtarak bir yumuşama sağlamaktaydı, temeldeki eski melodiyi biraz arıtıp yüceltme denemesiydi. şimdi içimde ışıldayıp şakıyan şeyden hiç ses yoktu bu bölümde, hiçbir ışın yoktu, kimsenin bunun farkına varmaması da beni şaşırtmıştı.
    --spoiler--
    0 ...