bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

Dün istiklalden son hızla bi araba geçti, o kalabalıkta, düşün ne kadar imkansız.

Ve dün arkamdan son hızla bi araba geçerken, abim karşımdaydı. Çok aşığım ya dedi ağladı. Başıma ne bela gelirse gelsin, aşığım dedi. Düşün, abim ağlıyor. Ne kadar imkansız.

Ve dün abim karsımda ağlarken, hem de böyle ne ağlama. Hatta bir peçeteci çocuk sadece bizimle ilgilenip gününü kurtarıyor. Öyle bişey. Abi dedim zaman geçiyor mu, sana geçiyor mu dedi, bende saniye geçmiyor.
Dedim abi geçmez mi geçiyor. Cümlemi duymadan kalktım, o arkadan geçen araba kadar hızlı koştum, solladım onu hatta. O liseye gelmeden ben şişhanedeydim hani o derece. Bi kaç binanın, ağaçlı yolların içinden koşturdum, denizde yüzmek istemedim ıslanırım diye, çünkü dedim, tenime değcek tek tuzlu su gözyaşları olmalı şu iki dakika sonra,üstünden yürüdüm geçtim marmaranın. Şans ya hem nerdesin bildim, hem de denk geldim. Bastım zile, ne işin vardı evde ne misafirin. Koltuktan bile kalkmadın kapıyı açmak için, zaten kapının ordan geçiyordun öylesine dolanırken. Hani dolabın kapağını açıp anlamsız anlamsız bakıp kapatırsın ya, en fazla bi su içer kapatırsın. Öyle bi ayağa kalkma yani. Neyse işte gelen ben. Yorgunluğu bırak, hava sıcak ya susuzluğum belli olmuş yüzümden. Ama sen bana bi bardak su vermeden hiç de bişey sormadan sarıldın. Tuzlu sudan omzum nasibini aldı. Ben de tuttum öptüm ellerini, sen içerideki koltuğuna uzandın, benim susuzluğum yüzünden içmem gereken bir deniz vardı. Tuzu da severim, suyu da. Fikir fena gelmedi, Gerisingeri gittim denize. içtim içtim, Ege'nin yarısını içtim, sadece küçük bir çocuğun kumda ellerini yürütüp,bacaklarını çırpcağı ve; Bakın yılan gibi yüzüyorum. diyebileceği kadar su bıraktım, çünkü o çocuk benim küçüklüğümdü ve yılan gibi yüzmeyi iyi biliyordu. hakkını vermek boynumun borcuydu. karnım da açtı malum iki dakıkalık yol ama hızlı geldım. Tuttum balığın kuyruğundan yedim. Yemedim yalan, tutamadım elimle balığı hızla kaçtı.
sen denizin üstünden geç, bi küçük gri balığı tutama. Taşları birbirine tokuşturmak işe yaradı balığı çağırmaya, ama balık kaçtı, vallahi kuyruğunu yakalıyordum. Bir de yılan gibi yüzüyorsun daha 3 veya 4ündesin. Düşün, ne kadar imkansız.

Sonra tepemden martı geçti, istanbul'u hatırladım. Dank etti bana, abimi bıraktım orda, bi de ağlarken. Eşek kafam dedim. Geçtim suyu, kıyıyı geçtim, boğazı geçtim, geldim oturdum.
Abim karşımda yüzünü yere düşürmüş ağladığından utanmış. Koca adam ağlıyor. Utanmış işte.
Benim de işime yaramadı değil, gittiğimi bile anlamamış taa nerelere. Ulan denizi yürüdüm, adam anlamamış. tüm dünya televizyonu kitlenmiş, beni izliyor. Dinciler kıyamet alameti diyor, peygamber mi diyor, diyor da diyor. Bazıları da bişeyler uydurmuş arkamdan superman diye. Yok öyle bişey canım, ben abimi ağlarken bırakmısım, senin gasp edilen cüzdanınla mı uğraşıcam. Yok imkansız olan bu değil, adam cüzdanının geri gelmesini beklemiş olabilir, iyi ya o da benim ayıbım olsun.
Abim; ağladığından utanmış, yüzünü yere eğmiş. Koca adammış. Abim, hem ağlıyor, hem utanıyor, hem de koca bi adam. Düşün ne kadar imkansız.

ismine bak diyor abim, özletsin diye mi koymuşlar, diyorum ki abi ben de çöllere vurayım kendimi, ismiyle alakalı bir şey olmasın. Gül gibi geçiniyim. Abim lavaboya gitti, fırsat bildim. Gittim en yakın çöle, onlarda da bi bitkinin adıymış ismin, kahvedeki yerlilerden biri söyledi vantilatörün altındayken. Her yerde de vardır dedi, bunların içinden içeriz suyu, dalından besleniriz, nereye baksan görürsün. Bu olmadan yaşayamayız.

Döndüm abime yine, yüzüne sertçe bakıp şunu dedim. Kelime oyunu yapma abi. Ağzımdan kum çıktı söylerken. Yanmışım da biraz. Amelie yanığı.
Abim, kelime oyunu yapacak bana, hiç de sevmem, düşün, ne kadar imkansız.

Abi dedim sonra, ne sen ağla, ne de ben iki dakikalık yolu boşu boşuna tepeyim bir daha. Vazgeçelim abi dedim. Abim sustu. Bunu dememi bekliyormuş gibiydi. Aklına bişey gelmiş gibi. Bir şey keşfetmiş gibi, gözlerinin içi güldü. Ama o kadar inandırdı ki vazgeçeceğine, peçeteci çocuk çoktan kalkıp gitmişti.
Peçeteci çocuk, sen demeden yanından gidecek, hem de o kadar para kazanırken, düşün ne kadar imkansız.

__________________________________________________________________________

imkansız; bu kelimeyi kim bulmuş bilmem, ama eminim ki korkak biridir. Bulan korkaktır, kullananda suç yoktur.
Yalan; bu kelimeyi kim bulmuş bilmem, ama eminim aldatılmış biridir. Bulan aldatılmıştır, aldatanda da aldananda da suç vardır.

Bu anlattığımda ise, imkansız yoktur, yalan vardır. Onu da söyleyeyim merak edersen, ben istediğim zaman boğazı da geçerim, egeden de içerim, inan hiç balık tutamadım elimde, ama yılan gibi yüzerim, yılan. Her gece. Ve bunu en iyi sen bilirsin, o kapının çalacağını bildiğin için koltukta oturmazsın. Deniz tuzu içtiğimden çeşme suyu vermezsin.

Dün istiklalden son hızla bi araba geçti, inan, gözlerimle gördüm. Çünkü saat geçti. Ve sana anlattığım kalabalık benim içimdeydi, caddede değil.

Senden vazgeçme konusuna gelince, peçeteci çocuk hiç yalan sevmez. Ondan kalktı gitti.
Abim sadece şakama güldü.