fikir tarihindeki ilk entüisyonistlerden biridir gazali bey; ve hatta entüisyonizmi başımıza bela eden bir öncüldür dersek, tabiri pek caiz olur efendim..
gazali, horasan'a bağlı bir kasaba olan tus doğumludur; meşhur nizamiye medresesi'nde müderrislik yapar iken, girdiği derin depresyon sonucu, işi gücü bırakıp kendisinin peşine düşmüştür.. on yıl boyunca gezip durmuştur gönül dağlarında; şam, kudüs, iskenderiye, mekke gibi kentlerde bulunup ermeye çalışmıştır.. sonunda da içindeki her nevi şüpheden kurtulmanın yolunu tasavvufta bulup, sezgici olmuştur, -lakin gönlünce erememiştir elbet ayrı..
gazali beye göre, gerçek, kifayetsiz duyular ve insanoğlundaki dandik akıl aracılığıyla kavranamaz bir olgudur; gerçeğe ulaşmanın tek yolu gönül, gökten gönüle inen nur, yani sezgidir der gazali.. bu yönüyle de, akla dayalı bir felsefeyi savunan ustaları farabi ve ibni sina'ya veryansın eder ya.. gazali, ömrünün son yıllarında daha da ileri gidip, felsefenin amacının dine hizmet etmek olduğunu savunmuştur; "katil uşak" diyerek de son ifadesini vermiştir nitekim..
inanca dayanan dini, akla-fikre dayalı felsefeden yeğ tutan gazali beyin şu deyişini de aktararak, pazarımıza gidelim gayrı efendim:
"akıl göze, şeriat da ışığa benzer. ışık olmazsa göz görmez. göz olmayınca sırf ışıkla görmek de mümkün değildir."