iyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey olabilir mi?
(bkz: kuran-ı kerim)
sen de uzak ülkelerden dönüyorsun ve bana bütün söyleyebildiğin, akşam, evinin eşiğinde oturmuş, serinleyen birinin aklına gelebilecek basit düşünceler. peki, ne anlamı var öyleyse, bunca yolculuğun?
(bkz: italo calvino) görünmez kentler
insanın en çok kalbi temiz olmalıdır. tüm organlarımıza buyuran bir güç var onda. anlatmaya, yorumlamaya gücümüzün yetmediği bir giz birikimi bu. insanı kalbinden tutamadınız mı, görün, nasıl kayıp gidecek elinizden! kaygan, yabancı madde dolu bir şey olup çıkacak sonunda.
kalbin gereksinimlerine dikkat edilmedi mi emek de, ekmek de yitiriverir anlamını.
ne emek, ne ekmek; önce kalbimiz bozuluyor çünkü.
(bkz: nuri pakdil) bir yazarın notları 1
kutuplarda ayı avcıları buzların içine jilet kadar keskin bir baltayı yerleştirir, keskin tarafın üzerine biraz kan sürerlermiş. bunu bilmeyen ayı gelip kanı yalarken dili kesilirmiş. ama kanın tadından dilinin acısını fark edemez, kendi kanını yalamaya başlarmış. damarlarındaki kan tükenince, olduğu yere yığılırmış. avcı da gelip derisini yüzermiş. avcılar ayıları kurşunlarla vururlarsa, ayının postu delineceği ve çok para etmeyeceği için bu yolu denerlermiş.
(bkz: cezmi ersöz) hiçbir şey senden eski değil
çağdaş hayatın en önemli özelliği, acımasızlığı ya da güvensizliği değil, çıplaklığı, ruhsuzluğu ve bayağılığıydı.s.70
özgürlük iki kere ikinin dört ettiğini söyleyebilmektir. eğer buna izin verilirse, gerisi kendiliğinden gelir. s.76
insan olarak kalmanın bir değer taşıdığını içinde gerçekten hissediyorsan, somut bir sonuç elde etmesen bile kazanmış sayılırsın. s.146
somut gerçekler göz ardı edilemezdi. felsefede, dinde, ahlakta ya da siyasette iki kere iki beş edebilirdi, ama bir top ya da uçak yapımında dört etmesi gerekirdi. s.172
en iyi kitaplar bize bilmediklerimizi söyleyenlerdir. s.174.
(bkz: george orwell) bin dokuz yüz seksen dört
insanın bir tek ve hep aynı yaşamı yoktur. peş peşe eklenen birçok yaşamı vardır ve çektiği acıların nedeni de budur.
(bkz: paul auster), yanılsamalar
belki bir başka yazma biçimi daha vardır? ben bir tek, can sıkıntısının uykunun kıyısında bana acı verdiği bu gecedekileri biliyorum.
(bkz: franz kafka) mektuplar
bir gün bir çocuğa sormuştum, deniz neden tuzludur diye. babası uzun bir sefere çıkmıştı. çocuk hemencecik karşılık verdi: deniz tuzludur, çünkü denizciler durmadan ağlarlar! neden denizciler böyle çok ağlar ki! çünkü dedi, yolculukları bitmez… onun için de mendillerini hep direklere asıp kuruturlar! gene sordum: ya niçin insanlar üzgün olunca ağlar? çünkü dedi, daha duru görebilelim diye gözlerin camını ara sıra yıkamak gerek!
(bkz: august strindberg) düş oyunu
bakmak vardı; görmek yoktu oysa. s.151
ve adamdan bana kalan son nasihate uydum; bir ırmak gibi yoklaya yoklaya bul yolunu evlat. kafanı vura vura açacaksın gideceğin yolu! ve geçtiğim yolda bıraktım kan izimi. s.152
(bkz: zeki bulduk) bozkırın atları yaman ölür
bütün bir gece, sözcükler, göçmen kuşlar gibi küme küme gelip boş kâğıtların üstüne kondular. sabaha kadar cıvıldaştılar. sabaha karşı başımı yastığa koyabildiğimde başım kum saatinden farksızdı. sağa sola dönüp durdum; kum taneleri düştü pıt pıt, o kulaktan o kulağa.
(bkz: murat yalçın) hafif metro günleri
kuşları boğdular, çimenleri söktüler, yollar çamur içinde kaldı. dünya değişiyor dostlarım. günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. bizim için değil ama çocuklar, sizin için kötü olacak. biz kuşları ve mavilikleri çok gördük, sizin için çok kötü olacak.
(bkz: sait faik abasıyanık) son kuşlar
ertelenme süresini dolduran bir hayalin geri dönme ihtimali yoktur!
(bkz: gökhan şimşek) ahh! (şiir)
bir zamanlar kardeşime, ne zaman evde tamir işi yapmaya kalksam, işi bitirmeden tüm aletleri kaybettiğimi söyledim. şanslısın, dedi bana. ben yaptığım işi kaybediyorum.gülüştük.
(bkz: kurt vonnegut), hi ho