gösteriminden aylar sonra izleme fırsatı bulduğum ve hayran kaldığım film.
zoraki tanımdan sonra diyebileceğim söz çok ya, yine de yetersiz kalıyor. benim gibi hayal kurmayı seven ve bunu köküne kadar yaşamak için kendi gerçekliğini reddeden hayalperest kişiliklerce beğenileceğini düşünüyorum. bu tadı bir yüzüklerin efendisinde bir de pandora'da yaşadım. yaşadım diyorum çünkü fantastik filmlerden hazetmeyen bünyem yıllarca yüzüklerin efendisinin etkisinden hiç kurtulmadı ve belkide mezarıma kadar da kurtulamayacağım. zira bunda iddialıyım. hobbit köyden çıkıp ayrık vadi'yi, rohan'ı, isengard'ı, gondor'u, minas tirith'i, moria madenleri'ni, fangorn ormanları'nı,lothlorien ormanlarında galadriel'in evini, shelob'un inini, minas morgul'u, gorgorath düzlüklerini, hükümdağ'ı sürekli gözetleyen sauron'un kapaksız ateşten gözünü izleyen muhteşem yolculuk, yıllarca aklımdan hiç çıkmadı. haftada bir kez tekrar izleme alışkanlığım son aylarda biraz azalsa da orta dünya'nın yaratılmış o muhteşem detaylarını bazen bir ormana gittiğimde yaşadım içimde. sanki görmüş ve yaşamış gibi "aynen fangorn gibi" demekten alamadım kendimi.
peki neden bu kadar içselleştirdim bu sahte(!) dünyayı? aslında hiç sorgulamadım. adamakıllı sorgulamadım aslında, genelde hep bunu zorlayan beni gerçekliğe sokmaya çalışan, insanlar oldu. ve bir gün çocuksu hayalleri daha az kurmaya başladığımı görünce sık sık sorgulama gafletine düştüm. yani yine gerçek dünya masalı. bu kadar kirliliğine ve orospuluğuna rağmen insanlar gerçekliği hayal dünyasına tercih ediyor. zorla ayaklarını zincirle bağlıyor zemine. inadına yapmak gerek oysa. orta dünyanın hayal alemi benim için sadece bu orospu dünyadan kaçıştır. belki bir zamanlar bu dünya da o bakir topraklar gibiydi. bir nevi ağıt belki orta dğnyanın hikayesi.
şimdi de pandora. blki bu gezegen beni hiç birzaman orta dünya kadar etkileyemeyecek ya da içselleştirmem için zaman gerek. bilemiyorum. oysa jakesully daha filmin başında uçtuğunu" gördüğünü" söylüyordu rüyasında. hanginiz rüryanızda kanatlanıp uçmadı, oayakların hızla yerden kesildiği, gökyüzüne maviliğine doğru bedeninizz ustalıkla uyum sağlarken hanginiz o muhteşem duygunun etkisinde kalmadı. uyandığınızda gerçek dünyaya küfür etmedeniz mi? ne kadar sıkıcıydı oysa şu gerçeklik. o sinirle karışık tat, huysuzluk sarmadı mı bedeninizi uyandığınızda?
yerli halkın doğa ile eşsiz uyumu, hiçbir maddi duygu içermeyen, saf bir doğal uyum, doğa ana sadece kendi dengesini kurmaya çalışıyor. yabancılar karşsınızda naif ama temkinli bir halk. sanki amazon ormanlarının kalbi gibi, ve maden düşkünü sömürgeci dünyalılar, amazon yerlilerinin küresel madencilere karşı ok ve mızrakla olan mücadelesini hatırlayanınız var mı? na'vi halkı da benzer bir mücadele yapmıyor mu? birlikte huzur içinde yaşadıkları evlerinin üstünde o tüm kutsal doğa ana'nın yarattığı eşsiz dünya, bitkilerin, tüm canlıların iletişim içinde yaşadığı harika sistemde kilosu 20 milyon dolar olan bir maden çıkarım alanı olacak ve her yer istila edilip yok edilecek. onlar da evlerini son teknoloji silahlara karşı okla korumaya kalkıyorlar. na'vi halkının amazon yerlilerinden farkı ne? aslında hiç bir farkı yok. tüm mücadele aç gözlülere karşı. kendi dünyasını yok edip başka gezegenlerde sömürge arayan insanlık sonunda kendini bitiriyor. navi'lerin yeneceğini en başından beri biliyordum, tıpkı frodo'nun yüzüğü hükümdağ'ın ateşine atacağını bildiğim, sauron'un yenileceğini ve orta dünya'nın tekrar o eski huzurlu günlerine döneceğini bildiğim gibi.
bu dünyanın da bir gün o eski huzurlu gnlerine döneceğini umut ederek, aslında hayal ederek, aç gözlülüğün her daim bu dünyada olduğunu bilsem de ve hep var olacağını bilsem de, hayal dünyamda yarattığım kahramanların sonunda bu düşmanı yeneceğini bilmek benim bu orospu gerçeklikte yaşamamı sağlayan yegane umut.
o sebepten hem orta dünya benim hayal dünyam da yaşadığım ve sık sık ziyaret ettiğim bir tatil beldesi, ve şimdi de pandora. ne mutlu bana ki geç te olsa gezip görebileceğim yepyeni bir dünya daha tanıdım.