iclal aydın'ın güzel şiiriyle birlikte söyleyen kadının inanılmaz yorumuyla beni daha da etkileyen inanılmaz türkü. acıdır, özellikle şiirin son iki mısrası acıdır, yürek yakıcıdır.
--şiir--
çocukluğumun yokluk yıllarıydı
herşey için uzun uzun beklediğimiz yıllar,
karanlıkta otururduk geceleri
mum ışığında anlatırlardı
acıklı hikayelerini
iki elim yanaklarımda
usul usul ağlardım yalnız kalmış gurbet gelinlerine...
çocuk kalbim dua ederdi
türkülerle evimize gelen geçmişlerine
annemin sesinden dinlemiştim bunlardan birini:
--türkü--
hastane önünde incir ağacı
anam ağacı.
doktor bulamadı bana ilâcı
anam ilâcı.
baş tabip geliyor yaramdan acı
anam vay acı.
hasta düştüm yüreğime dert oldu
anam dert oldu.
ellerin vatanı bana yurt oldu
anam yurt oldu.
--şiir--
ismi neydi acaba hastane önündeki ağaca ağlayanın?
fikriye mi, yoksa kiraz mı, hacer mi, fidan mı?
neydi çare bulunmaz hastalığı,
neden kimse yoktu, neden kendi omuzladı,
baş tabibin o'na fısıldadığı acıyı?
yoktu bu sorularımın cevabı
belli ki kendiyle bir başına kalmış
ince ince yakmıştı bu ağıdı...
--türkü--
mezarımı kazın bayıra düze
anam vay düze.
yönünü çevirin sıladan yüze
anam vay yüze.
benden selâm söylen sevdiğinize
sevdiğinize.
başına koysun karalar bağlasın
anam bağlasın.
gurbet elde kaldım diye ağlasın
anam ağlasın.
garip kaldım yüreğime dert oldu.
ellerin vatanı bana yurt oldu,
anam yurt oldu..
--şiir--
çocukken bir tek ince hastalıktan ölünür sanırdım.
dilini ve yönlerini bilmediğim bir ülkede
metroların rüzgarında anladım
hasretten de ölünebileceğini
ve gördüğüm her boş alana
eksiksiz çizebileceğimi, özlediğim her bir şeyi...
beni yabancı sayarken, aslında bana yabancıların
yüzlerinde tanıdım kendimle bir başıma kalmayı...
çocukken bir tek ince hastalıktan ölünür sanırdım
hasretten de ölünürmüş, anladım