bugün

saklıkent

fethiye' de kanyondur.

buz gibi, bu anlatım tatmin edici degil, soyle deneyelim. hani kısın kartopu oynarken oyuna kendimizi kaptırıp, bir muddet sonra eldivenlerimizi cıkartırız, sonra soguktan ellerimiz donar ya. uyusur, kıpkırmızı olur, titrer. iste bu kadar soguk bir su.

saklıkent kanyonunu gezmek icin bu soguk sudan gecmek gerekiyor malesef. donuyorsunuz. ustelik su gittikce derinlesiyor ve dizlerinizi geciyor, dipte tas dolu. cok rahatsız. gecmeden satılan lastik ayakkabılardan almak isi kolaylastırıyor. ayrıca cok hızlı akıyor. bir taraftan donuyor bir taraftan da dengede kalmaya calısıp karsıya gecmeye odaklanıyorsunuz. soguga dayanıp karsı tarafa gecmeyi basarırsanız uzun bir yuruyus yolu bekliyor sizi. iste burası saklıkent kanyonu.

her tarafta kocaman kayalar var. kayaların dibindeki camurun sifalı olduguna inanılıyor. sizin gibi yuruyen onca insanın eli yuzu camurlu. cok komik. asıl ilginci entry'nin basında belirttigim o sudan, o buz gibi, delicesine hızlı akan sudan nasıl becerdilerse satıcılar gecmeyi basarmıs. kayaların yanında, dibinde, yolda kocaman tezgahlarıyla mısırcılar, dondurmacılar var. sasırtıcı. ne derler, ekmek kavgası.