Kalabalık sakinleriyiz biz tenha şehrimizin. Anı yaşarken, geleceğimizi öldürenlerdeniz, geçmişe kucak dolusu hasretler yetiştiririz. Son istasyonu, tozu dumanı, derbeder yolu, sarhoş tepeleri, ay ışığında sevişen gölü, hep bizleriz. Geceleri, bir bilinmezlik çöker, herkes aşıktır bizim şehrimizde. Yalanı dolanı sevmeyiz de, söyleriz...
Büyüttü bizi, sömürülere inat. Bitmeyecek gibi yaşadık bu şehri, hiç bizi terk etmeyecek gibi. ilk kez aşık olduk burada, ilk kez bir dilber tokatı yedik. ilk kez bizi sevenleri aldattık, ağlattık; ağlamak için sonra geceler, günler, yıllar boyu. Biz tamdık, eksilmek hoşumuza gitmemişti herhalde, eskittik! Yüzlerimiz eskicilerin ilgisini bile çekmez oldu artık burada. Yenilenemedi, yorgundu çünkü, çok yorduk O'nu. Kaç sevgiliyi kucakladı, kaç aşığın gözyaşlarıyla ıslandı, kaç kavga gördü tek gecede, tek gecede birden fazla kalbi kırarken adamı, kadını... Hatırla, unutkanlıkların hep yenilgilerin üstüne olmasın. Bir hatun, görünce dizlerinin bağı çözülür, istemedi seni; bir adam, adı geçse kendinden geçerdin ya, boşverdi seni. Şehirler gördük, uzaklaştık O'ndan. Herbirimiz kabarmış, kocaman yüreklerle döneriz buraya, hep eskisi gibi hatırlarız dönüşlerde, gidişler hep kaçar adım. Her bir caddesinde, sokağında binbir anımız mevcutken, nasıl olur da yabancılaşırız kendi kalemize...
Yıkılmayız ama burada. Ağlarız, özleriz ,severiz sonra gözyaşlarımızı sileriz elimizin tersiyle. Güleriz, içeriz sarhoşken kaç bedenden geçeriz. Sonra çekiliriz her birimiz birer meçhule.
Ben en sevdiğim şarkıları hala senin camına bakarken dinlerim mesela, ışığın açıksa sen de bilirsin orada durduğumu, giderim de, bir süreliğinedir, gidemem... *