esmer latince kelimelerle süslü ve disiplinli bir hukuk sistemi ve onun dersi.
nefti ağaçların ördüğü harabe bir yeri andıran ve sütunlu bir fotoğraftan oluşuyordu kapağı.
doğru, bu ikinci kitabın kapağıydı.
birincisinde bir şerit halinde 'pax romana' yazısı altta da bir harita vardı.
göstermek içindi her şey 'italia'nın içindeki 'rome'yi..
bununla birlikte ortak bir nokta vardı ve şu kadardı ki,
her iki kitabın ilk sayfalarına ismimle beraber şu mısrayı nakşetmiştim:
'anlamak üzereyim neron'un roma'yı neden yaktığını'..
anladım mı peki,
sayılmaz.
sadece 'karanlık koridor'un anlamı yok eden birlikteliğini paylaştım şairle.
hukuk fakültesindeki ilk sınavımdı kendileri.
'lex commissoria yasağı' sorusunu yapmıştım
ve evimde dingin bir vaziyette öğrenmiştim, 85 aldığımı.
ve '..rağmen' hiç sevmedim kendilerini.
krallık devrinin, milattan önce parantez içine bir tire işareti ile ayrılarak yazılmış tarihleri açmadı beni.
cumhuriyet döneminin magistralarını; consul'ü, dictator'ü, praetor'u, censor'u,
şunu, bunu; bunu şunu sevemedim nedense.
roma halk meclislerinin içinde kendimi canlandırmaya muhayyilem izin vermedi.
peşi sıra gelen imparatorluk dönemlerinin kasvetli sayfalarında,
altını çizdiğim latince ifadelerinin içinde yok oldum.
on iki levha kanununun, praetor hukukunun, senatus kararlarının, imparator emirnamelerinin
azametli, yoksa korkutucu mu demeliyim,
kusursuz heykel soğukluğunu damıttım
derslerden, kitaplardan, pratik çalışmaların hızlı bozulan yazılarımdan, satılan notlardan.
kafamda vızıldayarak uçuşan ve sıcak ve pis bir sinir bozmasını peşi sıra getiren
kavramlar değil miydi;
lex aquilia, actio furti, conductio rei, corpus ıuris civilis, in integrum restitutum, rei vindicatio..
sonra, ıus civile, ıus honorarıum ayrımı..
biraz da, ıus civile, ıus gentium..
iustituones döneminden glassatorlara onlardan postglassatorlara,
klasik dönemlerden, postklasik dönemlere değin
bunların önceleri ve sonraları ile bereber bütün bir roma hukuku
kah 'anlaşmazlık hukukun ilk düşmanıdır' sözü gibi tekin,
kah 'kimse hakkından fazlasını devredemez' sözü gibi 'vay be' dedirtici,
kah 'bir mal eğer verildiği sırada alanın olmuyorsa, bu mal verilmemiştir' sözü gibi felsefik
açılımların belki de açmazların içinde,
beni düşündürttü, hapsetti, parçaladı, yuttu.
marcus ile, pius ile, varius ile hayali kısa hikayeciklerin içinde
bazen bir berber dükkanında, bazen yolda ayaküstü, bazen de bir evde tanıştım.
bu arada köleler özgür olamadı gitti.
yaptıkları ile efendilerinin pozisyonlarını yakın çekimden tekrar tekrar seyrettim.
hak ehliyetinden kılçık gibi çıkan kayyım ve vasilik koca roma'da 'baba'lığı kutsarken
yaş, cinsiyet, akıl hastalığı arka arkaya kafamın içinde çok defa kaydıraktan kayıyordu.