bugün

sevdiği entry'ler

varoluşsal acıyı dindirmek için yapılanlar

hiç bitmeyecek içsel sıkıntılarla başa çıkabilmek için insan kitlesinden biraz uzaklaşmalı inzivaya çekilmeli.

bunları yapabilmek için; öncelikle kendinizin farkında olmalı
varoluşsal felsefeyi buhranlarınızın sayesinde keşfetmiş olmalı
ve son olarakta sosyal kaygılarınızın olmaması gerekiyor.

yalnızlıktan çekinmiyor olmakta esas motivasyondur keza.

dünyayı cinlerin yönettiği gerçeği

çok, çok, çok ama çok acı bir gerçek.

dünyanın tam orta yerinde kendilerine mekan kurmuş cinlerin, bir taraftan tecavüz ettikleri kadınlardan peydahladıkları "yarı insan, yarı cin"leri kullanarak, diğer taraftan dünya liderlerini satın alarak dünyayı yönetmeleridir. çok acı bir durumdur maalesef.

şimdi şu gördüğünüz şey var ya,

görsel

işte bu yer, cinlerin, toparlak mafyasının, illuminatinin, her bi ibnenin bizden saklamaya çalıştıkları yer. bak burayı şu tarihi haritalarda da görebilirsiniz.

görsel

görsel

bak orda resmin ortasında bir dağ var, anlatıcam bunu aşşağda.(türkçede kelimeler okundukları gibi yazılır)

görsel

bak bak papatya gibi bir şey var, bak tam haritanın üst tarafında rusyanın üst tarafında.

görsel

ortaya bak, gördün mü.

görsel

burada 4 adanın yarısı görünüyor, incognita.

görsel

bak bu italyan haritasında gene tepedeki 4 "merkezi ada" resmedilmiş.

görsel

bunda kıta olarak göstertilmiş.

görsel

bunda da var. bunun cinlerle ne alakası var diyorsunuz. ya bi sakin, anlatıcam ya.

görsel

burda da var, şurda da:

görsel

ayrıca burda;

görsel

şurda;

görsel

orda;

görsel

teey orda bile,

görsel

bu da ona benziyor ama aynı harita değil.

görsel

burada da var,

görsel

şurada da ,

görsel

bir de şurda,

görsel

şimdi dönelim en başa, ta şuraya:

görsel

burası aslında agartha, lemurya, mu kıtası. adına ne derseniz, dünyanın ortasındaki gizemli yer burası. neden burası? çünkü agartha efsanelere göre dünyanın ortasında. ve dünyada derinlik olayı çok fazla olmadığı için, daha mantıklı başka yer kalmadı. zaten haritalarda görülüyor.

şimdi size dünyayı özetliyeyim:

hazreti adem'in yaşadığı aden, aslında orada.

görsel

burada resimle göstereyim daha iyi. şimdi şu "rupes altifsima" yazan yer aynı zamanda adem'in gönderildiği "cennet", aynı zamanda agartha, lemurya, vesaire. hepsi aynı şey. şimdi şekilde de anlattım, orta dünyayı sel basınca, bilge kağan ve diğer krallar lemurya'yı terk ediyor. kala kala nuh aleyhisselam ve tebası kalıyor. ona da emir gelince o da gidiyor. kala kala adada sadece cinler kalıyor. işte ondan sonra cinler iyice sapıklaştılar arkadaşlar.

şimdi şunlar agartha'yla alakalı görseller:

bu agartha;

görsel


şu da agartha,

görsel

bak ortada bir piramit var, ilgini çekti mi. sonra anlatıcam bu piramit mevzusunu.

agartha;

görsel

görsel

agartha burada dünyanın ortasında ters bir piramit.

bunlar da atlantis ve mu kıtası hakkında yazılan, çizilenler:

görsel

görsel

görsel

görsel

atlantis niye suya battı? atlantis, nuh tufanı, bilge kağan'ın mu kıtasından ayrılışı hep aynı olaylar. sadece "agartha" orada kaldı. çünkü o, cinlerin ülkesi ve havada duruyor.

yani şöyle:

görsel

şimdi bu çizim de "agartha'da yaşam".

görsel

şimdi agartha'nın piramit şeklinde olduğu görülüyor. bir çok kaynakta, uçan, kristal bir piramit olduğu ve güneş, ay ve yıldızların bunun manyetik çekimiyle yörüngede durdukları anlatılıyor. şimdi şu piramitlere kısaca göz atalım:

görsel

maya.

görsel

çin.

görsel

pre-inka mısır kıyaslaması.

görsel

keops.

görsel

keops piramitini normal bir insan teknolojisinin yapmasının pek mümkün olmadığı biliniyor. o halde bunu kimler yapmıştı?

dünyanın değişik yerlerinden başka piramitler:

görsel

görsel

görsel

görsel

bu da amerikan parasındaki piramit:

görsel

demek ki amerika'Yı yönetenler kimler? mısır piramitlerini, aztek ve maya piramitlerini, afrika ve çin piramitlerini yapanlar kimlerse onlar.

şurada, dünyayı yöneten cinlerle insanlar arasındaki geçiş formlarını resmettim.

görsel

en altta, çamurdan yaratılan insan, ve en sağda da ateşin dumanından yaratılan cin. cin, ışıktan yaratılmamıştır. melekler ışıktandır ancak cinler ateşten yaratılmıştır. insanın ham maddesi de aslında ateştir. şöyle ki. lav yer yüzüne çıkar, sonra soğur, sonra toprak olur. insan topraktan yaratılmıştır. insan soğuk ateştir, cinse sıcak ateştir. eğer cin soğursa katılaşır ve insana nüfuz edebilir. ve bu resimdeki gibi, ara ırklar oluşabilir.

dünyayı cinler yönetiyor, ve başlarında da şeytan vardır. işte bu yüzden işimiz ras gitmiyor. işte bu yüzden kendilerini haritada gizlemeye çalışıyorlar.

işte bu yüzden dünyanın düz olduğu gerçeğine karşı var güçleriyle çarpışıyorlar. tek amaçları var, büyük tufan sırasında ellerinden kaçan köleleri geri getirmek. işte bu yüzden bunca baskı, bunca zulüm, bunca savaş, başımızda bunca firavunun kılıcının dolaşması.

bunların hepsi cinler tarafından destekleniyor. işte bu yüzden bazı insanlar, hiç ummadığınız ve "ulan bu adam mı ki" dediğiniz insanlar için ölümüne mücadele ediyorlar. çünkü onlar cinlerin büyüsü altındalar.

ancak allah, bunlara karşı insan oğluna yardım vaad etmiştir. yeter ki bizler neyle mücadele ettiğimizi bilelim.

artık biliyorsun. bol şanslar.

ya ar ge ya sömürge

(Tarafsız bir siyasi görüşü olan bir ekonomistin köşe yazısının başlığıdır. ilgili metin tamamen alıntıdır ve Sigaraicmeyencarsitaraftari olarak hicbir kelimesinin bana ait olduğunu iddia etmiyorum çok güzel bir yazı okumanız dileğiyle..!)

YA AR-GE, YA SÖMÜRGE !

Öncelikle bu sözü slogan haline getiren Timuçin Bayram’a teşekkür etmemiz gerekir. Biz ezber sevmeyenler için uzatmadan konuya girelim.

Son günlerde gündemimize düşen olaylardan biri de benzine yapılan zam. Ben bu kadarına yetişebildim. Bunun gibi daha birçok önemli gider kalemlerimizde zam var. Peki gelir kalemlerimizde zam? YOK!

NEDEN?

Şu bir gerçek ki bu zamana kadar birçok ekonomist hükümeti sevmese bile ekonominin son 10 yıldır iyi olduğunu söylemiştir. Cumhurbaşkanı her konuşmaya çıktığında duymaya alıştığımız yükselen sayılar var. Madem herşey bu kadar artıyor, ekonomi de iyi iSE, ben soruyorum neden bizim alım gücümüz sürekli azalıyor?

Alışverişe gittiğinde ikisi arasında tercih yapmak zorunda kalmadığın bir ürün var mı? Benim yok…

Fiyatına bakmadan rahatça alabildiğin ürün var mı? Benim yok…

Nedeni şu, ekonomi iyi olduğu zamanlarda (şuan ufaktan ufaktan sıkıntıdadır.) gelir dağılımı düzgün değildi. O yüzden maalesef büyüyen ekonominin halkın alım gücüne faydası olmamıştır. Ekonomi büyüdüğü kadar eğer halkta alım gücü de artıyorsa, bu ülkeyi KALKINDIRIR.

Bizim ekonomimizden ziyade gelir dağılımımız doğru olmadığı için, zenginlik alt sınırıyla, fakirlik üst sınırımız arasında uçurum var. Bu yüzden zengin daha zengin, fakir ise daha fakir oldu.

Geçenlerde Borsa istanbul’un (BiST) ilk kez 100 puana eriştiğini duyduk. Aslında bu sevineceğimiz bir haber olabilirdi, eğer zamanlama doğru olsaydı. Türkiye genelinde birçok fabrikayı inceliyorum, ülke genelinde üretme sıkıntımız var. Kimle konuşsam bu senenin üretim hacmi geçen senenin üretim hacmine göre neredeyse %50 daha düşük. Hal böyleyken borsanın ilk defa bu şekilde yüksek olması, acaba yapılan yatırımlar şişirme bir yatırım mı diye düşündürüyor. Eğer bunlar şişirme bir yatırımsa ve yatırımcılar bize yükledikleri bu parayı aynı anda birden çekmeye kalkarsa (veya satmaya) ülkece ani ve büyük bir zarara uğrayacağımızı söyleyebilirim. Referandum öncesi Maliye Bakan Yardımcısı’na ülke genelindeki üretim hacminin düşüşüyle ilgili bir sorum olmuştu. Kendisi bu zamana kadar yatırımcıya ve üretimciye yapılan teşviklerin yine devam edeceğini söylemişti. Yani yeni bir şey YOK.

Bu birbirinden kopuk gibi gelen 2 konuyu niye anlatıyorum. Bunlar ülkece açığımız. Bu açık nasıl kapatılır?
Bir ülkeyi gelişmemişlik sınıfından, gelişmekte olan ülkeler sınıfına taşımak, diğer aşamalara göre çok daha kolaydır. Bol bol inşaat, köprü, yol vs yaparsınız ve bu seviyeye çıkabilirsiniz. Bunlar yapılmasın demiyorum, sadece devamı önemli. Gelişmekte olan ülkeler sınıfından, gelişmiş ülkeler sınıfına geçmek ise artık bol bol inşaat, yol, köprü ile olmaz bunu farkedebilirsiniz bir tıkanıklık başlar.

işte bu seviyeyi geçmek inovasyon Ekonomisi gerektirir, diğer bir adıyla Hayal Ekonomisi.

Bizim artık, yaptığımız ürünlere DEĞER KATMAMIZ gerekiyor. Katılan her değerden PARA kazanılır.

Değer katmak nasıl olur?

ARAŞTIRMA ve GELiŞTiRME ile!

Ülke olarak bunun önemini anlamaya başladık, ve topyekün bir şekilde adım atmaya çalışıyoruz. Şirketler kurumsallaşıyor, artık orta büyüklükteki bir işletmede hatta sıradan bir sivil toplum kuruluşunda bile AR-GE birimi olduğunu görüyoruz. Peki ama neden bazı şeyleri ilerletemiyoruz?

Çünkü potansiyelimizi doğru dağıtamıyoruz. Tıpkı gelir dağılımında olduğu gibi, şirketler kurumsallaşmaya çalışıyor fakat yanlış kurumsallaşıyor. Vizyon sahibi OLMAYAN, her öneriye hep muhalif tepkiyle karşılık veren kadrolarla kurumsallaşmaya çalışmak idam sehpasını kendi ayağımızla itmek gibi bir şey oluyor.

Son birkaç yıldır Türkiye’de şunları duymaya başladık: Endüstri 4.0, Yenilenebilir Enerji, Hibrit Sistemler, Otomasyon, RFID, yazılım, kod…
3 tarafımız denizlerle çevrili, 4 mevsimi de yaşıyoruz, toprağımız bereketli şöyleyiz böyleyiz diye övünürken neler oldu biliyor musunuz?
Doğru düzgün Güneş görmeyen Almanya yenilenebilir enerji kullanma rekorunu kırdı. Bu yıl güneşli ve rüzgarlı günlerde elektrik ihtiyacının %85’ini yenilenebilir enerjiden sağladı.
Toyota hibrit araç üretimine hız verdi. Hibrit teknolojiler sadece otomotiv sektörüyle sınırlı kalmadı, makinanın girdiği her alanda hibrit sistemler kurulmaya başladı.

insansız karanlık fabrikalar oluşmaya başladı. Üretimin sadece yazılımda belirlenen kombinasyonlara göre yapıldığı dijital fabrikalar kurulmaya başladı. 4.Sanayi Devrimi veya Endüstri 4.0 denilen bu devrim yazılım dünyasındaki ilerlemelerle birden hızlı bir şekilde ortaya çıktı.

Türkiye’de bununla ilgili hiçbir şey yapılmıyor diyemeyiz, burada da bazı çalışmalar var mesela;
Aksa Jeneratör, hem hibrit jeneratör üretmeye hem de ürettiği jeneratörleri internet üzerinde uzaktan takip etmeye başladı,
Bosch Rexroth Bursa’da bulunan fabrikasında otomasyona yazılım entegre edeli uzun zaman oldu,
General Electric yine santrallerinde uzaktan takip sistemi kullanmaya başladı,
Endüstri 4.0 boyutuna en yakın çalışan firma ise SIEMENS…
Sektör bazında en iyi olduğumuz sektör ise Savunma Sanayii…

Potansiyelimiz olduğu halde geç kaldığımız şeyler var. Fakat şu an yakalayabileceğimiz bir konu var;

YAZILIM-DiJiTALLEŞME.

Bu konuda Hindistan’da gözden kaçırılamayacak derecede ilerlemeler mevcut. Çin ve Hindistan, halkı fakir ve geleceğe karşı da umutsuz olduğu için ucuz işçilik bulmakta zorlanmıyor, nüfusun da etkisiyle tesislerinde işçi olarak çalıştırdığı bir yığın insan mevcut. Fakat şöyle bir şey var ki, bu sayıca çoğunluğu bu iki ülke de kullanmak konusunda çok başarılı. Çin ve Hindistan 2030 yılında dünyanın en büyük ilk 3 ekonomisi arasında ön görülüyor ve ekonomilerine baktığımızda, temelini üretim ekonomisi oluşturuyor.

Eğer bu konuda ciddi bir atak yapıp da yakalayamazsak, Güçlü ve Bağımsız Türkiye hayalimiz başka bahara kalır.
Biz sömürgeleşmeyi hep gerçek anlamında, gerçek görüntüsünde arıyoruz. Avrupa’nın Afrika’yı, oradaki halkın alışkanlıklarını değiştirip sonra bu alışkanlıkların devamı getirecek tesislerle ele geçirdiğini unutmamak lazım.

Şu an ise dünya dijitalizm ile sömürülüyor ve buna biz de dahiliz, üstelik çok da memnunuz(!)

Bundan kendimizi hızlı bir şekilde çıkarmadığımız sürece maalesef sanal sömürge olarak kalırız…
--Elif Çetin--

akp sayesinde kavgalı olduğumuz ülkeler

bir sıralı listedir.
aslında "iyi geçindiğimiz ülkeler listesi" yapsak yazı daha kısa olur, ama yine de kavgalı olduğumuz ülkeleri yazalım.

1-suriye;
şam'da namaz kılmak istedik, izin vermediler, bu yüzden kavgalıyız.

2-ırak;
merkezi hükümeti by-pass ederek barzani ile petrol alış verişi yapmak istedik. kavgalıyız.

3-mısır;
terör örgütü müslüman kardeşlere destek verdik. kavgalıyız.

4-israil;
pek çok sebep var. adeta imdat çekici.

5-almanya;
bizi kıskanıyor, mitinglerimizi engelliyor. amına koyucaz.

6-hollanda;
bunlar nazi, bunlar faşist. havadan karadan bizi sokmadılar. alacağınız olsun.

7-avusturya;
altay tankımıza motor vermediler. ipneler sizi.

8-libya;
amk yaralılarını ülkemize getirip tedavi ettik iki varil petrol vermediler. namkörler.

9-iran;
bunlar şii biliyorsunuz.

10-belçika;
piç belçika. net.

11-abd;
ey amerika.

12-rusya;
ayıdan post rus'tan dost olmaz.

13-ingiltere;
abdülhamit bunların sarayını avcunun içi gibi biliyor.

14-ekvador;
adamların ülkesinde kavga çıkardık, dövdük onları. oh amına koyim ya.

15-kırgızistan;
"ülkenizde fetöcüler var" dedik, bize "siz kendinize bakın" dediler. hadsiz...

16-isveç-norveç-danimarka;
sarı pipililer, bunlar da çok kıskanç.

17-fas;
gezi zamanı reisi kabul etmediler. hayin ipneler.

18-cezayir ve tunus;
"fransa size soykırım yaptı" dedik. "size ne" dediler.

19-fransa;
ebedi düşman. kanuni'ye mektup yazarken iyiydi ama. götler.

20-italya;
bilal için yakalama kararı çıkardılar. hayinler.

21-yunanistan;
sabrımızı sınamasınlar.

22-isviçre;
"daha da davos'a gelmem ama benim paralar burada kalsın." evet.

23-lüksemburg;
bizi veto ettiler. nüfusunuz kaç lan sizin?

24-bangladeş;
bunların da içişlerine karıştık, bir şeyh vardı asma dedik, adamı idam ettiler tabi ki.

not: liste güncellenecektir.

beni referandumda evet oyu vermeye ikna edin

Bu başlığa asla ak troller gelmez, gelse de tpik trollük yapıp "allahına kadar evet" diyip giderler.

Dün bir aile ziyareti için önceden kardeşi uyuşturucu işinde ve kendisi de uyuşturucu parasını yiyen sonra tövbe edip hacca giderek akepeli hacı olan birinin evinde idim.

benim koyu milliyetci, ulusalcı, cumhuriyetçi olduğumu bilerek bana AKEPE nin yaptığı yol, köprü, tünnelleri anlatıyor. Ben dinliyorum, sonra laf döndü dolaştı yeni anayasa ve başkanlığa geldi.

Artık dayanamadım ve patladım.

"bakın xxxxx bey, iyi güzel her şeyi anlatıyorsunuz da şu ana kadar bana anlattığınız şeylerin hepsi kahvehanelerde konuşulan kulaktan dolma, çoğu şehir efsanesi, geri kalanı AKEPE yalakası medyanın yalan yanlış yayınladığı şeyler.

şimdi siz bana cevap verin.

yeni anayasa teklifine göre ülkenin başına başkan olacak partili cumhurbaşkanı görevi sırasında bir suç işledi.

bunu kim yargılayacak. Anayasaya mahkemesi mi? "

xxx bey bana baktı ve "evet" diyebildi.

"bakın, anayasa mahkemesinin yeni yasa ile üye sayısı 15 kişi, bunun 12 sini cumhurbaşkanı direk kendisi atayacak,
kalan 3 kişi ise TBMM de seçilecek, nasıl seçilecek gizli oylama ile. AKEPE bu güne kadar hangi gizli oylamaya riayet etti, hiç birine, peki mecliste başında olduğu partinin çoğunluğu olduğuna göre kalan 3 kişi de akepe tarafından seçilinde anayasa mahkemesinin 15 üyesini direk kendisi seçmiş olmuyor mu? "

xxx bey "Eeeeee, şey " diye bildi.

"Bakın daha bitmedi, cumhurbaşkanının yargılanması için 600 milletvekilinin 400 ünün oyu gerekiyor, seçimlerde meclise girecek vekillerin listesini bizzat kendisi hazırlayan cumhurbaşkanı için hangi vekil yargılansın diye oy verir, bana kalırsa kimse.

Diyelim verdiler ve cumhur başkanı bunu fark eder yada hisseder ise yeni anayasanın 119ncu maddesine göre olağanüstü hal ilân eder ve aynı yasanın 104 üncü maddesine göre yürütme yetkisine ilişkin konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir ve meclisi doğrudan fesih (kapatma) edebilir.

bu durumda bu adamı kim yargılayacak, halk mı? Adam sıkıyönetim ilan etmiş, ağzını açan halkın kafasına çökecek ya sonra, iran gibi olacağız. " dedim.

xxx bey inanın 3 dakika konuşamadı yüzüme baktı ve "vallahi ben hiç böyle bakmadım olaya " dedi.

ikna edin arkadaşlar, etrafınızdakileri.

Adamlar 2023 lozan gizli anlaşmalar diye gidiyorlar. Cahiller, beyinleri boş, doğru ve mantıklı anlatımlar ile ikna olurlar.

küfür yok, hakaret yok, saygısızlık yok, ikna edin.