bugün

entry'ler (20)

recep tayyip erdoğan kemal den üstündür

aklınca komiklik yapanların beyanıdır.

eziktirler, genelde bu şekilde "ieh ieh" diye gösterirler.

uludağ sözlük

sosyokültürel seviyesi ekşisözlük'ün bayağı gerisinde olan sözlük. beni hayal kırıklığına uğratmıştır.

ismet inönü

türk milleti'nin yetiştirdiği en önemli general ve devlet adamlarındandır.

ayrıca türk silahlı kuvvetleri'nin ilk genelkurmay başkanıdır.

tam ismi "mustafa ismet inönü"dür.

porçöz olması por olmaması

porçöz'ün por'u tahminimce ingilizce'deki "pore" kelimesinden gelmektedir.

pore (n) a small interstice (as in soil) admitting absorption or passage of liquid (kaynak: merriam-webster online dictionary)

yani türkçe'de gözenek, küçük açıklık anlamına gelir.

üretici firma da muhtemelen ürün gözeneklerdeki (porlardaki) tıkanıkları "çözdüğü" için "porçöz" diye bir marka oluşturmuş.

dell latitude 5480

işlerim için kullandığım bilgisayarımdır.

upgrade'lerden önce bendeki modelin standart konfigürasyonu şu şekildeydi:

intel i5 6200u 2.3 ghz
intel hd graphics 520
4 gb ddr4 2400 mhz ram
500 gb 7200 hdd
14" 1366 * 768 200 nits hd
3 x usb 3 port, sd card reader, 1 x usb type c (thunderbolt yok amk), hdmi, vga, ethernet
63 w/hr pil.

tabi bilgisayar bana ulaştıktan sonra ilk hafta içinde :

hdd'yi samsung NVM-e ssd 960 evo 512 gb ile
ram'i 16 gb kingston impact ddr4 ile değiştirdim.

bu parçalara upgrade etmeden önce olanlardan bahsetmek istiyorum.

hdd denen nane tam bir illet. gürültülü, yavaş, insanı bezdiren bir yapı. okuma hızı ssd'ye oranla çok düşük olduğundan özellikle benim gibi iki üç programı aynı anda launch eden biriyseniz, bekle allah bekle. bu yavaşlığa ram de 4 gb kapasitesiyle baya destek oluyordu.

yalnız nvm-e ssd takacak arkadaşlara uyarı. öyle mevcut hdd'yi çıkarıp laps diye nvm-e olanı takamıyorsunuz. minik bir braket almanız lazım.

gelelim yorumlara:

build quality: önceki şirkette 5440 modelini kullanıyordum. ona kıyasla kalite düşmüş. klavyede o,p harflerinin olduğu tarafta bariz esneme var. laptopu dizinizin üstünde tuttuğunuzda çok hafif yukarı doğru esniyor, bu da laptop'un kapağını açarken klavyenin üst tarafının ekranın alt tarafına sürtünmesine neden oluyor. yalnız bu çok hafif bir sürtünme, benim gibi aşırı titiz biri değilseniz yıllarca fark etmezsiniz bile.

eski modellerde kapakta daha soft-touch bir boya kullanılıyordu, şimdiki daha sert ama kesinlikle kötü değil, sadece kalite hissini biraz düşürüyor.

build quality işini toparlayacak olursak, piyasadaki 10 laptop'un 9'undan fersah fersah daha iyidir. siz benim bu kadar eleştirdiğime bakmayın. tüm kasa cam fiberiyle güçlendirilmiş plastik malzemeden üretilmiş. yani kaya gibi sağlam.

ekran: ekran leş. ekran teknolojisi tn. farklı açılardan bakıldığında inanılmaz görüntü kaybı var. ekranı fhd olanıyla değiştireceğim (upgrade yapılabiliyor). ekran ışığını kökleseniz de 200 nits yetersiz kalıyor. bu laptop'un fhd seçeneği var, mutlaka onu almanızı tavsiye ederim.

performans: ben proje yönetim şirketinde çalışıyorum. tüm işlerim ms office, trello, slack vb gibi aşırı güç gerektirmeyen programlarla. yaptığım upradelerle çok uzun süre (yaklaşık 7 yıl) bu programları çok rahat kullanabilirim. pil performansı olaraksa söyleyebileceklerim cihaz 63w/hr bataryayla geliyor (yurtdışında daha düşük batarya seçenekleri olmasına rağmen). ekran ışığı orta şiddetteyken çok rahat bir şekilde bir iş gününü çıkarıyor. en sevdiğim yanlarından birisi bu.

genelde olarak söyleyebileceklerim, sürekli yanınızda taşıyacağınız düşmeye kalkmaya gelen bir profesyonel sınıfta kaliteli bir bilgisayar istiyorsanız tam size göre.

not: iş sınıfında olduğunda piyasada çok bulunan bir model değil. ben webdenal'dan aldım, alma niyetinde olanlar oraya bakabilirler.

32 gb ramı olan laptop

nvm-e tipi bir katı hal sürücüsü ve hq tipi bir i7 işlemcisi olmadan pek bir halta yaramayacak laptoptur.

logitech k270

99 tl'ye mediamarkt'tan aldığım kablosuz klavyedir.

her türlü alışverişimi internetten yapmama rağmen bunu özellikle yerinde deneyerek almak için bir sürü yol gittim.

şimdi baktığınızda bu entry level bir klavye sonuçta (amazon uk fiyatı 17,40 sterlin). bizde döviz kuru coşmuş durumda olduğundan biraz 99 tl yüksek gibi geliyor.

artı ve eksilerini konuşacak olursak:

+ tuşların travel seviyesi iyi.

+ temel bir tasarımı var, gözü yormuyor.

+ transrecevier'ı minicik.

+ arka yükseltici ayakları doğru açıya yükseltiyor.

- dedicated buttonlarda "power" tuşunun sağıda hesap makinesi, solunda e-mail tuşu var. yavrum siz mal mısınız? en çok kullanılan iki dedicated button ortasına niye power tuşu koyuyorsun lan?

- tuşlar inanılmaz gürültülü ve her tuş sırasından farklı ses çıkıyor. hızlı ve sert yazan bir tipseniz makineli tüfek sesi çıkıyor.

- caps lock ışığı tuşun üstüne koymak yerine klavyenin sol üst köşesine koymuşlar. tam aksi yönde nedense amk. scroll lock ve num lock ışığı da yok.

- en nefret ettiğim olayıysa klavyenin ortasına doğru olan tuşlara bastığında klavye ortasından esniyor. sürekli elinizin altında oynayan bir klavye. süpermarkette 799 tl'ye satılan laptopların klavyeleri gibi leş esniyor.

ben çalıştığım şirkete kıyamadığımdan daha iyi bir şey almadım. ofisteyken iyi ama evinize almanızı tavsiye etmem.

kemal kılıçdaroğlu

yeni hiçbir şey vaat edemeyen, parti içi muhalefete tepkisini gösteremeyen siyasetçi.

Akp'nin içinde bulunduğu büyük buhrandan da yararlanamıyor. Nasıl oluyor ben anlamıyorum.

şeker fabrikalarının satılması

doğru olan eylemdir.

devlet küçülmedikçe bu yeme düzeni bitmez. devlet ne kadar küçülürse, hırsızlık yolsuzluk o kadar azalır.

umarım ulusal güvenlik, yargı, kolluk gibi konular hariç devletin tüm mal ve hizmet birimleri tez zamanda özelleşir. devletin piyasayı düzenleme ve denetleme görevinden başka bir görevi olmamalıdır.

yıl olmuş 2018 devlet toz şeker üretiyor ya. "fiyatını belirlemek için ya" cılar gelir. ulan her sektörde devlet faaliyet göstersin, çubuk kraker fiyatlarını da düzenlesin.

öncelikle hoşgeldiniz

ekşi'de hayatı boyunca 4'ten az kitap okuyanları deşifre eden cümledir.

şu an vedat milor soru cevaplıyor, eminim adamcağız "merhaba vedat bey. öncelikle hoş geldiniz." zırvasını okumaktan kusuyordur.

öncelikle, öncelikle, öncelikle... ne var oğlum bu "öncelikle" de bu kadar.

hayır "öncelikle"den sonra yazdıklarına bakıyorsun, birçoğu yine deli saçması.

önceliklerinizin amk.

volvo

hakkında bizimki gibi üçüncü dünya ülkelerinde "en sağlam araba canım" diye üfürülen otomobil markasıdır. bu tiplerin bazıları aynı zamanda "hocu biliyor musun şimdiye kadar volvo'yla yapılan kazalarda araç içindeki kimse hayatını kaybetmemiş" falan diye üfürme işine çağ atlatırlar.

volvo gerçekten güvenli otomobiller üretir. güncel modelleri girdiği tüm çarpışma testlerinde iyi sonuçlar alır. ancak 2018 yılında zaten piyasadaki araçların çarpışma testlerinde "5 yıldız" almayanı kalmadı gibi bir şey. piyasada aynı volvo'nun mücadele ettiği sınıfta volvo modellerinden "daha güvenli" (yüzde 1-2 kadar daha iyi almış) modeller bulunmaktadır.

kaynak:
(bkz: https://www.euroncap.com/en)
(bkz: https://www.nhtsa.gov/ratings)
(bkz: https://www.iihs.org)

esnaflığın bitiyor olması

doğal süreçtir.

bu ülkede gizli işsizliğin ve vergi kaçırılmasının önüne geçilmek isteniyorsa esnaf odalarının tamamı kapatılmalı, esnafların hepsine limited şirket kurma zorunluluğu getirilmelidir. esnaflar tıpkı süpermarketler, avm'lerdeki dükkanlar gibi her ürün/hizmet için fatura kesmeli ve vergi vermelidir.

esnafa düşük faizli/faizsiz kredi, hibe ve teşvik verilmemelidir. verilmesi var olan sorunun uzamasından başka bir şey getirmez.

cambridge

ohio merkezli mead şirketi tarafından üretilen notepadlerdir. kağıtlarının dokusu çok güzeldir. 12 yıldır kullandığım tek kırtasiye ürünüdür. office superstore'da a4 ve a5 boyları bulunur.

sperm bankası

modern ülkelerde bulunan fasilitedir. bizimki gibi kendini başkalarının cinsel hayatının bir parçası zanneden toplumlarda böyle kurumlar kurulamaz, yaşatılamaz.

1965 yılı samsun da kadın ilkokul öğretmenleri

"güzellik, modernlik, uygarlık, şıklık ve asaleti giyim kuşama indirgeyen şekilci sözde ilerici kemalistlerin övündüğü bir başka tarihi kare daha" diyerek iş ahlakından haberi olmayan tipleri gözler önüne sermiş öğretmenlerimizdir.

bu tipler, scooter kullanırken kask taktığınız "adhahdsa lan 600'lük sürüyor sanki amk" diyen tipler aynı zamanda.

bu tipler, "benim elim çoh temiz amuagoyim" diyip restoranda hijyen kurallarını sallamayan tipler.

bu tipler, direksiyon başında whatsapp'a takılıp "ben zaten çok iyi şoförüm karşim" diyen tipler.

sen çalışıyorsan; giydiğin kıyafetin, çalıştığın ofis ortamının, çalıştığın insanların senin ürettiğin çıktı üzerinde başat etkisi vardır.

coğrafyan kaderinse, kendi mikro coğrafyanı inşa etmeden makro coğrafyandaki kaderini de değiştiremezsin.

edit: ben böyle tiplere selam bile vermem.

çok çalışmak

erdemlerin en özelidir.

life/work balance gibi saçmalıklarının arkasına sığınmayan, mert insanların yapacağı şeydir çok çalışmak. life/work meselesine en çok takan tipler genelde ikisinde de başarısız olanlarlar bence.

çalış arkadaşım, üret. çalışmanın verdiği hazzı seks dahi vermiyor.

son olarak:

go, live & prosper.

akp nin 15 yılda en iyi yaptığı şey

türk lirasından altı sıfır atmaktır. her ne kadar değeri düşük olsa da paranın tipi düzelmiştir.

macbook air

11 inçlik early 2014 modelini kullandığım bilgisayardır.

ekran: bu cihaz "tn display" denen bir teknolojiye sahip. yani bilenler bilir, görüntü kalitesi bakımından en dandik görüntüyü üreten ekran teknolojilerinden biridir.

ancak, şu var. "iş için kullanırım dur ben bir business laptop alayım" diye gidip bir dell latitude 5480 aldım. onun da ekranı bu "tn display" denilen naneden.

çözünürlükler çok yakın, ikisi de non-fhd. fakat bu iki ekranı karşılaştırdığımda arada dağlar kadar fark var arkadaş. macbook air'in ekranı latitude ile kıyasladığınızda capcanlı, rengarenk. üstelik ekrana farklı açılardan bakıldığında görüntü kaybı da çok, çok az. dell'de neredeyse her halt görünmez oluyor. bu arada hatırlatayım dell 2018 model bir bilgisayar.

13 inçlik modelini almak isteyenler arkadaşlar araştırırken "yhaa çok boktan ekranı" gibi yorumlar görecekler. doğrudur, retina display'in yanında çok tırt bu ekran. ama siz gidip benim gibi bu standart tn ekranlı bir pc alacaksanız, kesinlikle uzak durun macbook air'e basın derim.

klavye ve trackpad: klavye konusuna takık biri olarak klavyesinin çok güzel olduğunu söyleyebilirim. tuşlar sağa sola oynamıyor, klavyede yazarken esneme de olmuyor. gayet iyi. tabii ki yeni nesil macbook veya macbook pro'daki klavye gibi değil ama it does the job. trackpad konusunda da bu çok eski bir model olmasına rağmen şimdiye kadar kullandığım tüm pc'lerden çok daha iyi bir trackpad'e sahip olduğunu söylemeliyim. gesturelar harika, tracking süper. pc'de işe gelirken mouse'u evde unutursanız sıçışlardan sıçışlara koşarken, bu alette çok bir problem olmuyor.

specs: bendeki 1,4 ghz i5 işlemcili, 4 gb ram'i, 256 gb ssd'si olan gariban bir alet. ilk başta baktığınızda bunda çalışmanın zor olacağını, çalışırken tat vermeyeceğini düşünebilirsiniz. benim mesleğim proje danışmanlığı. spotify, 3-4 adet word, excel, bir sürü pdf ve 5-6 chrome tab'ı ve notion sürekli açık. hiçbir problem yaşamıyorum, fan çalışmıyor bile. grafik, tasarım gibi işler yapıyorsanız zaten "pro" versiyonlardan birine bakmanız gerekir.

pil: benim bataryamın sağlığı yüzde 80'lerde. yukarıda bahsettiğim kullanımda 4 saat civarı çalışabiliyorum.

işletim sistemi: macos vs windows tartışmasına girmeden sadece güncel "high sierra"ya sahip iyi olduğunu söyleyebilirim. windows da çalıştırılabiliyor ama ben hiç denemedim.

sonuç olarak, şunu söyleyebilirim. apple'ın laptopları gerçekten çok kaliteli. her konuda belirli bir standardın üstünde.

güncel 13 inçlik versiyonu alacak arkadaşlara tavsiyemse biraz daha beklemeleri. bu yazın başında yeni ve daha ucuz bir macbook air versiyonunun tanıtılacağı dedikoduları ortalarda geziyor.

amerika nın mükemmel bir yer olması

kesinlikle katıldığım düşüncedir.

bir ülke düşünün:

- özgürlüğü ve demokrasisi zirvede,
- ekonomisi canlı, gelişim ve değişimi destekleyici,
- bilimin, eğitimin dünyadaki başkenti olmuş,
- hukukun üstünlüğü hakim,
- doğal kaynakları bol,
- toprakları geniş,
- vergileri düşük ve adil,
- eski dünyadan ve problemlerinden iki dev okyanusla ayrılmış,
- altyapısı oturmuş,
- her türlü kültürden, geçmişten insanı barındıran,
- parası, pasaportu, markaları dünyanın her yerinde değer ve kabul gören,

bir ülke bu. dünyada bu artıları barındıran ülkelerin olduğunu biliyoruz. ancak hepsinin barındığı tek ülke bence abd'dir. dünyanın açık ara süper gücüdür.

21. yüzyılı da tartışmasız süper güç olarak kapatacaktır.

uber

sürücülerinin bazı taksiciler tarafından müşteri gibi çağırılıp, dövüldüğü hizmettir.

(bkz: http://www.webtekno.com/m...foru-dovduler-h41954.html)

bu "taksici" arkadaşların hatta devletin anlamadığı temel konu bence Amerikalı ekonomist Joseph Schumpeter'in ortaya attığı "yaratıcı yıkım" kavramıdır.

Schumpeter'e göre ekonomi eskiyi yıkıp, yeniyi ve tüketici için daha iyiyi getiren endüstriyel bir mutasyon sürecidir.

bu durumda şunun iyi anlaşılması gerekir. taksicilik "yaratıcı yıkım"a kurban gitmeye başlamıştır. biz tüketiciler bundan fayda sağlayacağız. daha konforlu araçlarda, daha yüksek standartlarda seyahat edeceğiz. taksiciler bundan zarar görecek. bu, doğal ve normal bir süreçtir.

adı uber olmuş, veli olmuş önemli değil. sanayideki tork anahtarı bile olmayan oto tamiricisi yetkili özel servise nasıl kaybettiyse; mahalle arasındaki catering nescafe'yi sulandırıp satan dandik café'ci Starbucks'a nasıl kaybettiyse taksici de über'e kaybedecek.