bugün

entry'ler (1)

amfetamin

dünyanın en masum maddesi, az bir sıcaklık samimiyet göstersen eriyip gidecek kadar masum.
değişen hiçbir şey için sorumlu olarak görülmeyen, suçun her daim başkalarında olduğunu düşündüren, inandıran ve kendini unutturan kristal buz tanesi.
bırakmanın en zor olduğu madde denmesinin sebebi kişinin bırakmak için bir neden aramıyor, bir nedene ihtiyaç duymuyor olması bana göre.

yoksunlukta kriz yaşatmaması, birçok muadiline oranla kullanim anında bariz belirgin değişimler olmaması da bu görüşü destekliyor, aksine anlık zihin açılımı, hem uykusuz hem enerjik en az üç gün hatta daha fazlası.
peki ya sonrası;
fiziksel etkisi yıllar sürebilir fakat psikolojik etkisi daha kısa sürede ve yıkıcı sonuçlarla etkisini gösterir, birkaç ay gibi kısa bir sürede bambaşka dertleri, anlamsız hal ve hareketleri olan dengesiz bir insan olursun.
ne düşündüğünü bile bilmediğin birçok geceyi, tuhaf bir boşluktan alıp keyifli bir huzursuzlukla sabaha taşırsın.
hem kişilik olarak hem de başkalarının gözünde bitersin.
işin en kötü tarafıda, bu bitişlerin senin için bir şey ifade etmez.
zamanla, alışılmış bir mutsuzlukla yaşamaya çalışmanın zorluğuna boyun eğip gerçeklerden de hayli uzaklaşıyorsun.
çünkü artık kaçıyorsun korkularından,
duymak istemediklerini duymaktan, bu hızla koşarken düşmekten korkup, gölgenle bile yüzleşemeyen kendinden kaçıyorsun.
kadim dostlarını bir kalemde silip, kendinle ilgili mühim konuları gözardı edecek cesareti nereden buluyorsun, o asla yapmam dediğin birçok şeyi mesela, bugün göz göre göre nasıl yapıyor, bunca öfkeyi neyle besliyorsun diye soracaklar, tabi sen duymak istemiyorsun..
kendin bile kabullenmek istemediğin için belki, işte bütün sebep bu diyemiyorsun.
her nekadar belli olmuyor zannetsen de
sanrıların, kurguların, triplerin senden hızlı koşuyor.
altına sığındığın bahaneleri kafan füzeyken iyi anlatıyorsunda, ayıkken kendin bile inanmıyorsun..
kristal içen herkes için geçerli bunlar, maddi veya manevi hiçbir yıkım bir insanda bu denli düşünce ve davranış bozukluğuna sebebiyet veren bir maddeyi kullanmasına bahane olamaz.
benim derdim senin derdini siker diye bi söz var kardeşim dert, keder herkeste var, daha kullanmaya başladığın ilk yılda senin tek derdin buna ulaşmak olmadı mı zaten.
benimki keyif pezevenkliği dersen kabûl onu anlarım ama daha başlar başlamaz cam temizlemekten kafayı kaldıramayıp rekor bir sürede kafayı kıranları anlamak kadar anlatmak da zor, kolay değil..
yaşım 33, kimseye nasihat vermek haddime değil, akıl alma-verme işlerini de sevmem, adam isterse mazot içer ilgilenmiyorum, ben sadece methi methedenlerin dürüst olması gerektiğine inanıyorum..
zengin fakir, hurdacı kuyumcu farketmez, meth kullanan herkes bunun trafiğine giriyor, o trafikte yanına yeni yol arkadaşları katmanın anlık sağladığı kolaylıklar için kimse bilmiyor ama üç gün içimde ejderha geziyor diye anlatıyorsan, kanepede beş gün sığır gibi nasıl yattığını da anlatacaksın, bir günlük işi bikaç saatte bitiriyorum diyebiliyorsan, içinde kamera var sanıp evdeki muslukları nasıl söktüğünü de anlatman lazım, saatlerce araba yıkayıp gözenekleri bile detaylı sildiğinden söz ediyorsan, evin içinde yaktığın mangaldan da bahset mesela veya trafikte biri sana yol vermedi diye çıldırıp direksiyonu ısıracağına, şunu elinden en azından birkaç ay bıraktıracak kadar fren sistemine sahip olacaksın, tutmasa bile sen yine de frene basacaksın, basacaksın ki yolculuğun sessiz bir finalle sonlanmasın. dost var düşman var enazından geride bir izin kalsın..
bu, acı bir fren izi bile olsa devam etmekte olan mücadelenin varlığına işarettir aynı zamanda..
bunları içen beyinsizler defaatle gebermeli zaten diyen soytarıların ve kendilerini hafta sonu müsait zamanda özenle yaratılmış zannedenlerin, hayat denen şu hengameden paylarına düşen iyi veya kötü baht-ı ákıbetlerini görmek için de yine zamana ihtiyaç var, hadi onları siktiret silinip giden anılarının hatrına gerçeklerle yüzleşmek gerekiyor bazen geç olmadan..
fakat 3-4 yıldır kullananlar için en duygu dolu cümlelerin bile tesir etmekte zorlanacağı, en güçlü iradelerin bile ofsayta düştüğü bir durum sözkonusu, kimya bozulduça tıpkı denge gibi duygular da bozuluyor, etkisini yitiriyor..
başlangıç dönemlerinde farklı bünyelerde farklı reaksiyonlar gösterse de finaller genellikle birbirine yakın izler taşıyor..
devlet bile içiyor mu acaba diye idrardan önce adamın dişlerine bakıyor, dişler falan uzun hikaye, ondan çok daha önce adam işini, neşesini, maddi manevi tüm birikmişlerini, ileriye dönük düşüncelerini en önemlisi de amaç, amacını kaybediyor, 15-20 senelik arkadaşlıklar tek hareketle bitiyor, eğer varsa içebilme ihtimali, ortamda hasım/hısım varmış hiç farketmiyor..

velhasıl kelam, tutkuların iradeyi rehin aldığı bir an yapılan hataları ve küçük bir ayrıntı olarak kalır sandığımız bazı şeyleri, mermi hızıyla hayatımızın merkezine koymuş olduğumuzu farkettiğimizde, namlunun nereye baktığının veya tetiğe ilk kimin bastığının da önemi kalmıyor.

"dokunuyosa içmeyeceksin" deriz hani, bu beyaz şeytan da bir hayli ağır dokunuyor diyor ve tam kalkıyorum derken içeri tüm huzursuzluğuyla fernando pessoa
giriyor "hayatla aramda ince bir cam var, açıkça görmeme ve anlamama rağmen, dokunamıyorum hayata" diyor.
bence kesin o da içiyor..

edit: yoksunlukta kriz yaşatmaması derken, eroin gibi soğuk terleme, titreme durumları yok fakat bunun yoksunluğu, karşı konulamaz bir içme arzusu ile yanıp tutuşmak, parayı yoktan var etmek, tüm duyguları bir kenara bırakıp o dumanı içine çekmekten başka hiçbir şey düşünmemek demek.
yokluğu feci bir tahammülsüzlük, şiddetli öfke patlamalarına zemin hazırlar.
içmeden herhangi bir yere gitmek istemez, iş, hatta bir dostla sohbet dahi edecek isteği kendinde bulamazsın..
birkaç yıl içinde konu, doya doya bir kafa yaşayalım durumundan böyle nasıl yaşarıma yatay geçiş yapar ve artık hiçbir şey yolunda değildir..
artık sadece günlerce uyumanın önüne geçmek, ağır depresyon ve agresif hallerden kurtulmak yani normal bir insana dönmek için içer haldesin.
bitmek bilmeyen beyin fırtınalarına ve etrafında olup biten anormalliklere artık şaşırmadığını, yaşadığın bunca olumsuzluğa rağmen gerçek suçlunun kim olduğunu kendine bile itiraf edemediğini anlamış olmanın çözüm için tek başına yeterli olmadığı bir yolculuğun içerisinde bulursun kendini..
dönüp baktığında sık görüştüğün kişilerin ortak özellikleri, farklı kanallara ulaşabilmesi ve gramına ortak olabilmesi olduğunu farkettiğin gün, aynı zamanda bağımlılıkta kadroya alındığın gündür..
bu esrarengiz duman en çok zihninden ve hayatı yaşanabilir kılan geçmiş anılarından alıp giderken, belki sen ısrarla beyazın karanlığına ateş yakıp, kendini yanlış yerde aramaya devam ediyor olabilirsin, çünkü kendi kafanın üstesinden gelmek, tekrardan direksiyona geçmek artık eskisinden daha zordur.
sen aksini düşünüyor olabilirsin fakat kendini hapsettiğin bu yapay ve sahte dünyan, hayatın gerçeklerini alt edecek kadar güçlü değil elbette.
bu noktada hiçbir insan tarafından anlayışla karşılanmanın imkanı yok..
boş ve önemsiz bir konu dahi olsa, o konu hakkında zihninden geçenlerin birçoğu sandığın gibi değil açıklayayım paranoyak haldesin..
insanlar çok değişmiyor belki, sadece sen tanınmaz ve çekilmez bir hale geldiğin için umutları kalmadı..
tükenmiş sabırlar, beklentiler ve beklediklerin hepsi zamanla anlamını yitirir ve her güzel şey ertelenir..

yaşadığın bu hayat serüvenini, öncesi ve sonrası olarak ayırabilecek kadar etkili olan metamfetamin, sahneye çıkar çıkmaz tüm dikkatini üzerine çeken bir başrol, sen en derin yalnızlığa doğru sürüklenirken her türlü saçmalığı yaşatan bir senaryo, geçmişle arana çekitiğin beyaz bir perde, sonu asla iyi bitmeyen bir filmdir.
bu girdaptan nekadar geç çıkarsan maalesef o kadar fazla bedel ödeyeceksin..
ama, onca önceliklerinin arasında en önceliğin bu olunca er yada geç farkedersin, ateş ve buzun savaşında sen, esas kaybedensin..

adeta bir meth atasözü haline gelen "bu madde bana insanların gerçek yüzünü gösteriyor bu yüzden içiyorum" derken detaycılıkta ve şüphecilikte zirve yapmakta olduğunu, çevrene daha önce hiç yaklaşmadığın türde yaklaşıp olumlu veya olumsuz hiç alışık olmadıkları bir duygusal karmaşa haliyle konuşmakta olduğunu da akılda tutmak gerekiyor, senin ne kullandığını bilmeyenler sendeki bu aşırı iyimser ve şiddetli iniş çıkışları algılamakta haliyle güçlük çekiyor keza kimse kimsenin kahrını da haddinden fazla çekmiyor zaten.
bazı şeyler yakılıp küllükte unutulmuş sigaralar gibi hiç çekilmeden, tam önünde olduğu halde dumanı bile farkedilmeden sönüp gitmiş olsa da nihayetinde iyi ve kötüsüyle devam eden bir yaşam ve birgün geriye dönüp baktığında sanki hiç olmayacak gibi görünen şeyler bile birgün olabiliyor.
isteyerek veya istemeden girdiğin bu yolda ne kadar çok yorulduğunu, nelerden vazgeçip neler kaybettiğini en iyi sen biliyorsun, kimseye birşey ispatlamak zorunda da değilsin, sadece bu bir kördüğüm ve çözülmesi gerekiyor.
eğer istiyorsan son sözü sen söyler, son noktayı koyarsın.
gündüzlerden geceye döndüğün, yanıp yanıp söndüğün yerde küllerinden yeniden doğmak için artık perdeleri açabilirsin..
hepsi geçer diyemem, evet hayat süper birşey de değil fakat daha herşey bitmedi.
ne diyeyim allah herkesin kafasına göre versin..

edit: yaygınlığı nedir ve eroinden bile kötü nasıl olabilir diye soranlar için.
10-15 yıldır artarak devam eden iran'lı ve afganistan'lı göçmen nüfusun, son 5 yıldır türkiye şartlarına alışması, ülkenin yasal boşluklarını ve toplumsal zaaflarını çözerek kendilerini daha rahat hissetmeleriyle birlikte, kendi ülkelerinden kaçak yollarla getirilen yada ülke içinde de üretimini yapabildikleri bu kimyasalların, maliyetinin 10 katına kadar çıkabilen kár oranı türk insanının da konuya ilgi gösterip, bilgi sahibi hatta artık söz sahibi olmasıyla sonuçlandı..
örgütlere, çetelere kadar uzadı.
başta antep, kayseri, adana, bursa ve izmir' de 5 yıldır çok yaygın olan methin
batıda gramı 350-400 hatta bazen 1000 liraya kadar çıkabildiği için, bazı yeni içicilere meth diye limon tuzu veren yüzlerce insan bile var ülkede..
uzun zamandır batıda, özellikle ege bölgesinde esrarla yuvarlanıp giderken eroin satışına geçince, devletin ensesine çöküp iflahını kestiği mahalli torbacılar, aynı durumu yaşamamak için kristale de kısmen mesafeliler..
ancak kristal methin bu denli hızlı yayılması mahalli torbacıları kepenk kapattıracak hale de getirebilir, ya tövbe edip sigortalı bir işe girecekler ya da gözü karartıp, artık hap yok meth var diyecekler, uzun zamandır kapısını çalmayanları tekrar elde etmek için risk alanlar gecekondu semtlerinde de meth satışına yönelirse, bulunması ve ulaşılabilmesi artar.
esas sıkıntılar ozaman başlar çünkü herhangi birşey kullanmayıp, şeftesi meth olan kişi, ben birşey anlamadım sadece uyuyamadım diyebiliyorken bu semtlerle bağlantıları olan ve sıklıkla hap, esrar, kokain kullanmakta olan kişilere ilk dumanda ' evet aradığım şey tam da bu ' hissini yaşatır..
cigaratörleri hatta kokaine ekmek banan nice koçyğitleri perişan eden meth için kişinin iradem var bişey olmaz demesi de yetmez çünkü kişi zamanla kontrolü kaybeder, belki bu yüzden hiçbir meth kullanıcısı bağımlı olduğunu kabul etmez..

bu maddelerin hepsi birbirinden kötüdür fakat birçok konuda meth için ayrı parantez açmak gerekiyor..
eroin kullanıcıları sürekli miskin ve bitkin halde yaşamaktan en çok kendileri muzdarip olmasının da etkisi ile genellikle tedavi olup kurtulmayı seçiyor ve eroin tedavisinde önemli bir yeri olan suboxone & metadone gibi yüksek başarı oranına sahip yerine koyma/idame ettirme gibi olanaklar mevcut fakat meth kullananlar tam aksine anormal derecede aktif ve kullananların meth yerine koyabileceği ne yasal ne yasadışı başka herhangi birşey yok..

ileride ne olur bilemem fakat şimdilik her an heryerden alınabilecek, öyle anlatıldığı gibi kimya bilgisi olan herkesin yapabileceği veya sabit bir gecekondu semtinde demir parmaklıkların arasından uzatılan bir elle torbası tutulacak birşey değil, birbirinden farklı ve yasaklı birçok karışım ihtiva ettiği gibi, üretilen bir meth, kullanıcının eline geçene kadar herbirinin bir altındaki ile iletişim kurduğu iç içe geçmiş halkalar şeklinde azalarak el ve yer değiştiriyor, keza yüzlerce kilo üretilmesi ve dağıtılması imkansız, gramlar sözkonusu ki kristal etkisinde ve arayışta olan insanlara yok, bitti, kalmadı vs demek basit değil.
eroin kullananlar gibi yalvarmazlar, öfke kontrolünün olmadığı bir paranoya haliyle her türlü tehlikeyi göze alır, herhangi bir korku emaresi taşımazlar..
ona ulaşabilme dürtüsü ile gelişen orantısız ve olağan dışı düşünce ve davranış problemleri, birkaç yıl içerisinde kullanıcı için geri dönüşü zor hatalara ve büyük hasarlara yol açar.

ülkemizde yaşamın kendi rutin zorluklarına, bilinçsizliğe, kanunsuzluğa, gelecek kaygısı da eklenince, insanlar mutluluğun yapay ve sahtesine bile çok kolay bağımlı hale gelebiliyor ne yazıkki.
dürtüleri ilaçla kontrol edilmekte güçlük çekilen zihinsel engelli ve şizofreni hastalarına uygulanan şok tedavisi sonrası sandalyede oturmuş pencereden uzakları izleyen hastaları görmek insana garip bir hüzün verir hani, işte daha başlayalı 2 yıl olmadan bu madde sizi ve dostlarınızı buna benzer bir boşluğa, duygusuz ve hissizliğe en süratli ve yıkıcı şekilde taşıyacaktır.
daha da birsey söylemeye gerek yok zaten.
insanların, hatta yaşam denilen şu organizasyonun ben de müptelası değilim, anasını sikeyim en kralının mesele o değil.
bir bitiş olacaksa bile, böyle leş bir maddeyle olmasın, mesele bu...