entry'ler (32)
Kaldırımların istenmeyen taşları gibi,
Hep aynı yerden kiriliyorum,
Inadına düşüyorum yerimden.
O şakacı gülüşünün altındaki ifadeye,
O aşkına bagliligindaki iradeye,
Gözlerindeki piriltiya aldaniyorum,
Sana düşüyorum.
Kaldırımların istenmeyen taşları gibi,
Aralarda kalmış, çatlamış yalnizligim.
Gözyaşlarım akıyor catlaklardan,
Ben oraya akiyorum..
"su katilmamis yalnızlık catlamis yalnizliktir"
Hep aynı yerden kiriliyorum,
Inadına düşüyorum yerimden.
O şakacı gülüşünün altındaki ifadeye,
O aşkına bagliligindaki iradeye,
Gözlerindeki piriltiya aldaniyorum,
Sana düşüyorum.
Kaldırımların istenmeyen taşları gibi,
Aralarda kalmış, çatlamış yalnizligim.
Gözyaşlarım akıyor catlaklardan,
Ben oraya akiyorum..
"su katilmamis yalnızlık catlamis yalnizliktir"
nasıl oynandığını hatirlamadigim makul düzeyde eglenceli, hıza dayalı iskambil oyunu. bir bilen varsa anlatsın.
erdemli iştir, seviyorsan kucultmez adamı.
ilk gece kurtarmak nedir arkadaş. foya nedir? erkeği de kadını da kendisi yapan geçmişi değil midir? kacimiz sıfır kilometre başlıyoruz ilişkilere, kacimiz evlenecegimiz kadına sakliyoruz kendimizi? ilk gece kadınınin ilk sahibi olmak isteyen erkeklerin çoğu gençliğini ilişkilerden sevismelerden uzak geçirmiş mentalitenin ürünü değil mi? aşkı bilen aşkı tanıyan kadınla birlikte olmak ne büyük hazdir kaciniz biliyorsunuz. kendinizden önceki erkeklerden daha iyi olamama korkusunu bırakın da saklamayin böyle tabularla.
pomakligin bu işlere karistirilmamasi gereken durum. pomak pomak oturalım yerimizde.
(bkz: mesleğiniz ne) herkes kendi mesleğini yazıyor sanki ne is.
oyle bir ortam baskısı var ki üzerimizde, kaç kişiyle sevistigimiz kaç kişiyi sevebildigimizden cok daha önemli sayılıyor. rakı sofralarının adabı bozulup sağdaki soldaki hatunlar kesilirken, kimse birbirine aşk nedir diye soramiyor o masalarda. reddedilisler, terkedilisler grup sohbeti sansürlerine takılıyor hep. masalardan bizi biz yapan şeylerden uzak, yalandan delikanlı tavırlarıyla, içimizde aşkı doğru dürüst tarif edememenin burukluguyla kalkıyoruz, içimize atıyoruz.
sözlüğü teknosa forumuyla karıştıran bir ekip diyelim. hayır, ilgimi de cekiyo ama yeri mi be arkadaş.
sözlüğün en iyi yazari oluduğunu ve bundan utandığını dile getirmek şeklinde gerçekleştiğinde cok çapkın olduğunu hatunlarin önünde söylemeye benzer, çapkınlık biter malliga gider.
bi de eve viski alıp hiç dokunmadan hep bira içmek, özel günlere saklamak vardır ki, o özel gün gelmez, bozucak diye ferrarisini kullanmayan zengin tarzını andırır.
gocmenligimden ötürü selanik türküsü olması kuvvetle muhtemeldir.
su gibi geliyo serefsizim. o yüzden alkolde küme düşme diye tarif edilebilir.
su an bahçesinde bulundugum, yapısı itibariyle eneze fazla olan ancak her geçen gün ergen timleri ile cazibesini yitiren mekan.
dışardan gelen cim biçme makinası sesinde bile telefon titredi diye koşma eylemi belirtilerinden biri sayılabilir.
genellikle yabancı dil öğretmenliği vs okuyanların başına gelen bir durumdur. kanka bizim bi ödev var bi zahmet yapiversen şeklinde mühendislik ogrencilerinde cok moda olan bir taleptir. ne yazıktır ki bizler hic o mühendis arkadaşlardan "ya bizim eve bi atölye kurucaz gel de bi ayar çek" talebinde bulunamayiz.
tarayıcılar arasında bizim fark etmekte bile güçlük çektiğimiz ayrımları tartışan ekiptir. internet explorer olmasa chromeu firefox u nerden indircektiniz lan? bi tek ie oldu mu bilgisayarda internete de girmez bunlar.
sevgiliye kızıp da onu cezalandırmak için yapılan bir eylem gibi görünür. açık olarak kişinin kendi kendini cezalandirmasidir. anlık eylemlerin uzun vadedeki acılarına maal vermeyi göze almış olmak gerekir.
sevgilisinin yediğini ödeyeceği için ben bir su alayım sadece diyen erkeğin asla bir araya gelemeyeceği kıymetli karakterdir.
kapak açıldıktan hemen sonra çevredeki en beğenilen kişiye bi kesik bakış atılır ki, erkekliğin getirdiği bu içgüdüsel olay, literatürde kızı kaybetmeye eşdeğerdedir.
ctrl+alt+delete calismadiginda, hani tanrin şimdi nerde sorusunun gelmesi gibi sonuçlar ortaya çıkarır.