bugün

entry'ler (22)

yazarların söylemek istedikleri

çok özledim.

düşün ki o bunu okuyor

Hakan, hep gizledim adınıö hep örttüm üstünü. Hakan, eğer ömrüm yeterse fırsat olursa bir daha görürsem yüzüne şu an ağladığımda aynaya baktığım gibi bakarım. işlemez bilirim. Sen benden mutluluğumu çaldın, mutluluğa olan inancımı çaldın, hayallerimi çaldın, gerçekle yalanı ayırt edebilme yetimi çaldın, zamanımı çaldın ki bu en basit olanıydı. En korkunç olanıysa güvenimi çaldın. Ben daha kimseye güvenmek istemiyorum, kimseyi sevmek istemiyorum. Uğruna beni iki ay kullandığın egon kabarsın ki hala aklıma senle ilgili bir şeyler geldiğinde intihar etmek istiyorum. Bir daha o camiye çıkmamak, bir daha o manzaraya bakmamak senle can yakıcı. Ama asıl can yakıcı olan ne biliyor musun o anın da yalan olduğunu bilmek. Canımı yaktığın kadar yansın canın her of çekişinin ardından bir de adım çıksın ağzından üzdün üzül, çektirdin çek, güvenimi kırdın ama bunu yaşama. Bunu Allah sana bile yaşatmasın.

ve hüzün

Hüzün mü bilemem. Ama kendime en yakın hissettiğim başlık. Evinizden 940 km uzaktaysanız ve maddi manevi tüm dünyanızı üzerine kurduğunuz yiğeniniz gözünüze yumruk attıysa ve şişen gözünüzle buna ağlarsanız anlarsınız beni. Daha kötüsü de var, abiniz veya yengeniz sizin gözünüzle ilgilenmek yerine oğlunun hırçınlığı üzerine onla konuşup haftasonu için vaatler sıralarken göz ağrınızın yerini kalp ağrınız alır. Balkonun bir kenarına çöker başınızı dizlerinize koyup ağlarsınız. Bu eylem size çocukluğunuzu hatırlatır ama boşuna. Çünkü küçükken bu eylemi ne zaman yapsanız anneniz ya da babanız gelir çeşitli oyunlarla alırdı sizi küslük mekanınızdan. Bu küçük ayrıntı size annenizi babanızı da hatırlayınca 22 yaşında olmanıza rağmen hala çocuk olduğunuzu anlarsınız. Ve bebek bakmak için getirildiğini şehirde aslında bir bebek kadar annenize ihtiyacınız olduğunu. ilerleyen dakikalarda balkonun soğuğunda dayanamayan kesik ve donmuş parmağınızın acısını hissedersiniz. Annenizin o parmağı ısıtmak için verdiği emekler geçer gözünüzün önünden. Ha bir de daha ayrılalı bir ay olmamış olan sevgilinizin soğuk park akşamlarında o parmağınızı üfleyerek ısıtmaları. Parmağınız biraz yar kokar, biraz anne çokça özlem... En yakın arkadaş grubunuzdan mesaj gelir o esnada. Haykırmalı gülücüklerle cevap vermek şöyle dursun arkadaşlarınızı binbir şebeklikle güldürüp ağlamaya devam edersiniz. Sonra bir ses gelir. Moraran gözünüzün ne halde olduğunu bile sormaya tenezzül etmeyen abiniz bir bardak su ister. Bir bardak suyu da verirsiniz istese canınızı da. Çünkü abiniz, canınızdan çok seversiniz karşılık beklemezsiniz severken ve tüm bunlar gösteriyor ki beklerseniz de alamazsınız. Sonra yatma bahanesiyle bir köşeye çekilip içinizi sizi tanımayan insanlarla dolu bir sözlüğe dökersiniz,kimse abinizi kötü bilmesin diye.abi eşittir hüzün demek midir ne dersniz...

hoşt denilen köpeğin ısrarla gitmemesi

hoşt denince gitmeyen köpek varsa , kedi köpek gibi birbirimizi yesek de terk etmeyen kankam da var. tüm korkularımda yanımdadır hoşt denilen köpeğin yaşattığı korkuda da.

sohbet ederken gec cevap atan sevgili

aldatır. hayatındaki iki kadından birisindir, belki üç belki daha fazla. bilemiyorum. bildiğim şey , aldatıyordur. acı bir olayla tecrübe etmiş olsam da bilgilendim vesselam...

namus bacak arasında değildir

namus kız için bacak arasında erkek için nefistedir. ve unutulmasın ki patlak diye nitelendirdiğiniz kız değil, bir kıza dokunacak kadar ar damarı çatlak erkek namuzsuzdur. marquez'in kırmızı pazartesi kitabını okuyup bu konuda fikir sahibi olun diyeceğim ama kızlara klavye cesaretiyle saydırmak aydınlanmaktan daha kolay olduğu için onu seçeceğinizi biliyorum. ben bu yazıyı patlak bir liseli olarak değil üç abinin vermiş olduğu terbiyeyle erkeklerin belli bir mesafeden fazla yaklaşamadığı edepli bir kız olarak yazıyorum. lakin bu edep benden de değil üç abiden de bacak arasından da değil . bu edep çevremdeki erkeklerin veya eski sevgilimin nefsini tutabilmesiyle alakalı. velhasıl namusu bir genç kızın bacak arasında değil bir erkeğin düşüncesinde, nefsinde , şehvetinde arayın...

ben bu yazıyı sana yazdım

ben bu yazıyı sana yazdım, korkundan engellediğin için sosyal medya hesaplarından söyleyemediğim her şeyi buradan söyleyeceğim şimdi sana tanıdığım en kötü kalpli insan.. Kötüsün, hem de çok kötü, bunca şeye rağmen hala seni sevebilecek kızı hala üzebilecek kadar kötü. sevmek mi onu da bilmiyorum esasen ,belki unutamamak ,belki çok değer vermek, ama sevgi değil. insan celladını sevemez. yastığın bir yüzü ıslanınca diğer yüzünü çevirip uyuyacak kadar ağladığım gecelerde bile kötü bir insan olduğunu düşünmedim, düşünemedim. şimdi düşünüyorum... bunca güzel hissi bir nefret zerresine dönüştürebildiğin kızı hiç unutma olur mu. hiç çıkmayayım aklından. izlemeye doyamadığım gülüşün , ansızın bir yerde adımın geçmesiyle acı bir tebessüme dönüşsün. belki sonra bir gözyaşına. ağlamanı istediğim tek nokta bu, beni hatırlaman. o kadar ağladım ki senin için , istiyorum ki bir nebze karşılık bulsun bu gözyaşlarım .sevgimin bulamadığı karşılığı onlar bulsun. hala başkasıyla da olsa mutlu olmanı isteyecek kadar çok değer veriyorum sana, gururun gereği yok ki seviyorum da. ama kurulabilecek en kötü cümleyi de kurmaktan geri kalmıyorum " kötü bir insan olduğunu düşünüyorum" kötü, çok kötü. kimseye anlatamadığım ,anlatmaya kıyamadığım,yazarken ellerimin titrediği isminin önüne hakaret sıfatı gelmesini istemediğim için sustuğum kadar kötü. kimseye anlatmayacağım seni ağlayarak,hep gülerek yaşatacağım ismini, kimse senin bir kızın hayallerini çalan , umutlarını yıkan, aşkına değmeyen bir adam olduğunu bilmeyecek. en yakın arkadaşım bile komik bir insan olarak hatırlayacak seni. ben seni bu şekilde affettim sevdiğim , şimdi hiç yapmadığın bir şey yap ve vicdan terazisine çık. eğer kolaysa sen affet bu kez kendini...

büyüdükçe özlenen şeyler

erkenden kalkıp çizgi film izlemek. ya da tek kaygımın erkenden kalkıp çizgi film izlemek olduğu günlerdeki kadar mutlu olmak.

yakışıklı diyonda piçin önde gideni

aslında yakışıklı falan da değil, güzel . gözümde güzel.sevgim her şeyini güzelleştirdiği gibi dış görüntüsünü de güzelleştirdi. lakin yetmedi karekter bozukluğunu düzeltmeye.

severek ayrılmak

mesele severek ya da sevmeyerek ayrılmak değil, mesele ayrılmak. ve daha kötüsü kafandaki soru işaretlerinin cevabını alamadan ayrılmak,seviyor mu sevmiyor mu bilemeden ayrılmak,ayrılmak işte...

severek ayrılmak

mesele severek ya da sevmeyerek ayrılmak değil, mesele ayrılmak. ve daha kötüsü kafandaki soru işaretlerinin cevabını alamadan ayrılmak,seviyor mu sevmiyor mu bilemeden ayrılmak,ayrılmak işte...

koklarken zevk veren şeyler

yeni alınmış kitap kokusu, bodrum mandalinası kokusu, deniz kokusu, onun ensesinin kokusu.

zaman makinesi bulununca yapılacaklar

21 mart 2017 ye geri dönmek. hayatımı mahveden bir adamı(!) hayatıma aldığım gündü. dönsem ne mi yapardım, tekrar alırdım...

klasik erkek giyimi için mağaza önerileri

Kiğılı ver her ne kadar pahalı da olsa avva... avvanın ürünlerinden çok eski sevgilimin avvaya olan hayranlığını beğenirim.

kırmızı pazartesi

marquez ' in en sevdiğim kitaplarındandır. kızların ,kızlarımızın namusunu yutan ve hiçbir iz kalmamış diye namuslu olarak adledilen erkeklerin acizliğini görürüm...

filtre kahve

bir türkmen arkadaşıma sürekli ısmarlattığım kahvedir. hatrı büyük ki bunca kahveye rağmen hala içebiliyoruz...

kadınlarla erkekler eşit midir

herkes eşittir ama bazıları daha eşittir. şaşırma, burası tuhaf bir dünya...

yazarların sevdiği kombin

gelinlik ve duvak... ha bir de beyaz topuklu ayakkabı....

anlam verilemeyen durumlar

kaza geçirdim ölüyordum diyen bir embesilin daha sonra doktor saldı bir şeyim yokmuş demesi...bedenen yok ama..

yazarların anlam veremediği durumlardır.

düşün ki o bunu okuyor

öyle kendini acındırmakla bir yere ulaşamazsın artık, masken düştü diyelim biz buna. Bu yazıyı falan okumana gerek yok, çünkü tekrar arayacak kadar yüzsüzsün benim için ve sevgilin için sadakatsiz...