bugün

entry'ler (13)

defans adamının hat trick yapması

bahis oynar isem sırf kupon yatsın diye gerçekleşebilecek olaylardan birisidir.

solcuların entelektüel sağcıların cahil olması

O vakit bu demektir ki; bu başlığı arada virgül yokmuş gibi okuyanlar sağcı, virgül varmış gibi okuyanlar solcudur.

kibir nasıl yenilir

Eğer sıvı değilse waribashi ile yemek atraksiyon için ideal.

teleportasyon

Eski dilde tayy-ı mekân olarak ifade edilen teleportasyon günümüzde ışınlanma olarak ifade edilmektedir. Etimolojisine değinirsek de Yunanca 'da uzak demek olan tele ile Latince 'de taşımak demek olan portare kelimelerinin birbirine geçirilmesi ile nur topu gibi bir tele-portasyon doğmuştur.

kitap kahramanı olsan kim olurdun

Kinyas veya Kayra (olurdum değil de olmak isterdim).

insan olmasaydın ne olmak isterdin

kesinlikle at. Ama dünyada değil. Küçük prens ile 5 gezegen gezerim ama dünyaya uğramam. Bi de yelelerim böyle küçükken argan yağı kazanına düşmüşüm gibi olsun isterdim.

leyla ile mecnun

Saat 05:38 ve bu başlığa denk gelmek... Kireçburnu 'na gidip gemilere el sallayıp, martılarla simit eşliğinde güneşin doğuşunu izleyesim geldi.

wu wei

orijinal yazımı wu wei olmakla beraber Türkçe 'de vu vei olarak da kullanılmıştır. Taoizmin birçok kavramı gibi bu kavramı da çeviriye pek müsait değildir. olsa olsa ''karışmamak'', ''oluruna bırakmak'' ve ''eylemsizlik'' karışımıdır.

georg wilhelm pabst

sinema tarihinde sokak üzerine bu kadar eğilen başka bir yönetmen yoktur. mesela sokak (der grasse, karl grune, 1923), hüzün sokağı (die freudlose gasse, g. w. pabst, 1925), asfalt (asphalt, joe may, 1929) filmleri vardır, filmin içerisinde sokağı kullanması bir yana direkt filmlerinin isimlerinde kullanmıştır.
adam resmen sokağa tapar bir yönetmendir, sokakları unutmamıştır, candır.

ruhun gizleri (geheimnisse einer seele, 1926), pandora 'nın kutusu (die büchse der pandora, 1928) ve kimsesiz bir kızın günlüğü (das tagebuch einer verlorenen, 1929) filmleri ise freud 'un o dönem üzerinde ne denli bir etki bıraktığının kanıtlarıdır.

geheimnisse einer seele

georg wilhelm pabst 'ın 1926 yılı yapımı olan ve Freud 'un sinemaya o dönemde etki ettiğinin ispatı olan filmlerden birisidir. Zaten Pabst 'ın ekibinde Freud 'un bir danışmanı da yer alıyordu.

fritz lang

mimarlık eğitimi almış olduğundan dolayı filmlerinde mimarinin etkisinin görülmesi olağandır, bu kadar şaşırmamak gerekir. yönetmenliğinin yanında senaryo yazmışlığı da var. bu senaryoları da joe may yönetmenliğinde sinemaya aktarılmıştır. edindiğim izlenime göre de kutsal bir adalet ve denge, bütün filmlerinin vazgeçilmez konusudur.

iskorbüt

c vitamini eksikliğinden dolayı görülen hastalıktır, mikrobik bir hastalık olmamakla beraber bulaşıcı da değildir. sıklıkla görülen belirtileri ise yüzün şişmesi, diş etinde şişkinlik, yine diş etinde sızlama veya kanama, bedenin herhangi bir yerinde beyaz veya kırmızı lekeler çıkmasıdır. çocuklarda görülen iskorbüt ayrı olarak ele alınır, ve çocuk iskorbütü olarak adlandırılır, belirtisi ise yukarıdaki belirtilerle beraber çocukta hırçınlaşmanın gözlenmesidir.

beriberi

b1 vitamini tüketmeyenlerde görülen hastalığa verilen addır. hastalığa yakalanmamak için günde 1.3 miligram b1 vitamini tüketmek yeterlidir. eski dönemde uzakdoğu ülkelerinde pirinçler cilalandığı için, b1 vitamini de pirincin dış katmanında olduğu için ve o halkların sadece pirinç tüketmesi nedeniyle beriberi sıklıkla görülürdü ama sonradan mevzuyu çakıp pirinci parlatmaktan vazgeçtik ve insanlık olarak akıllandık. alabalık, fındık, kabak ve bezelye bu vitamini içeren besinlerden birkaçıdır.
1.3 miligram fındığı yut, mideye gönder, anında hastalıktan kurtul (kesin bilgi yayalım)