bugün

entry'ler (28)

pulitzer ödülsüz yazar

(bkz: ottoman)

nobel ödülsüz yazar

(bkz: ottoman)

ruhi mücerret

şubat da çıkacak denmişti ama hala çıkmadı. beklemedeyiz...

başörtülü bir anneye sahip olmak

abin askeri liseye girmek ister annen kapalı olması engeldir. sırf bunun için başının açık olduğu aile fotoğrafı, nüfüs cüzdanı olmalıdır. yoksa abin askeri lisenin yanından bile geçemez. bırakın annenizin baş örtülü olmasını evde görünür bir yerlerede seccade ya da kuran gözükmesi bile sakıncalıdır. çünkü denetlemeye gelirler. gözleri hep dini bir şeyler arar üstünü çizmek için. tabi bu arada annen yine açık olmak zorundadır. nedir bu baş örtüsü korkusu anlamadım? ama artık yavaş yavaş durum tersine dönüyor. inşaallah baş örtülülere yapılan halühazırdaki ikinci sınıf insan mumaleleri de tamamen son bulacak. üniversitelerde bu nerdeyse tamamen aşıldı. şimdi sıra çalışanlarda. isteyen her yere istediği gibi girebilecek ve çalışabailecek.

mad about you

mad about you deyince aklıma hooverphonic gelir. bu isimle bir sürü sarkı bestelenmiştir ama en iyisini hooverphonic bestelemiştir.

hooverphonic

mad about you en sevdiğim şarkılarıdır. dinlemeyenler çok şey kaybetmiştir bence.

pulitzer ödülsüz yazar

(bkz: nobel ödülsüz yazar)

nobel ödülsüz yazar

(bkz: pulitzer ödülsüz yazar)

nobel ödülsüz yazar

çay kaşığı adlı kült kitabın ottoman mahlaslı yazarı. nobel ödülsüz ünvanının yanında, pulitzer özdülsüz, man asia ödülsüz, orange ödülsüz yazar unlarının sahibidir kendisi. okumanız şiddetle tavsiyedir.

pulitzer ödülsüz yazar

ayrıca kendisi pulitzer ödülsüz ünvanının yanında, nobel ödülsüz, man asia ödülsüz orange ödülsüz yazar, unvanlarının da sahibidir. bu genç yaşta büyük başarı doğrusu. takdir ettim kendisini.

uzun saçlı erkekler

bence normal kabul edilmesi gereken bir durumdur. özellikle muhafazakar köy yerlerinde sırf canlarından bezsinde saçlarını kessinler diye karılı kızlı seviyesiz epriler yaparlar. ama o muhafazakarlar bilmezler ki peygamber efendimiz de zaman zaman saçlarını uzatmıştır. tıpkı sakal bıraktığı gibi. ayrıca sünnet diye göğsüne kadar sakal bırakan amcalar peygamber efendimizin sakalını o kadar uzatmadığını da bilmezler.

1 milyon dolar bulamazsa ölecek

devlet yetkililerinin sessiz kalmayacağını düşünüyorum ama işi birilerinin halletmesini beklemeden az da olsa hepimiz bağış yapmalyız.

pulitzer ödülsüz yazar

çay kaşığı'nın yazarı ottoman adında manyak bir yer altı yazarının solganı mı diyeyim, yoksa ünvanı mı bilemedim. ottoman henüz popüler olmamış bir yazar ama birkaç yıl içerisinde büyük kitlelere adını duyuracağını düşünüyorum. tabi mermisi tek atımlık değilse. kendisini ilk keşfedenlerden olduğum için gurur duyuyorum. nadir imzalı kitaplarından birinin de sahibiyim. ilerde popüler olduğunda bu çocuğu zamanında ben keşfetmiştim diye hava atacağım.

facebook sayfasındaki biyografi yazsını aynen kopyalıyorum.

ottoman. pulitzer ödülsüz yazar. voltran'ı hatırlayan bir kuşaktan. vücudunun çeşitli yerlerini en az 7 defa kırdı. ilk defa bir yerini kırdığında hugo'yu seyrediyordu. herkes çok uysal biri olduğunu söyler lakin ortalama bir insandan çok daha fazla kavga etmiştir. ama hiçbirini kendinin başlatmadığını iddia ediyor. kavgada bile küfür etmez ama arada argo kullandığı olur. hızlı bisiklet kullanmayı sever ama son kullandığında kolunu 'u' şekline sokmuştur. futbolu sever ama son oyununda kemiği kolundan dışarı çıkmıştır. koşmayı özellikle depar atmayı sever ama bir keresinde düşünce diz kapağını inceleme fırsatına erişmiştir. bütün geçirdiği kazalar sayesinde çok süper bir yara koleksiyonu yapmıştır. ilginçtir, bütün bunlara ve daha nicelerine rağmen hala sakat kalmamıştır. evcil hayvan olarak kartal beslemiştir. doğayı, her türlü vahşi hayvanı, balık tutmayı, kitap okumayı ve yazmayı sever. şu an ankara'da ikamet etmekte ama şehir onu sıkmakta. bağlarından kurtulduğu gün kendisinden bir daha haber alınabilir mi bilinmiyor. eğer hayallerinin peşinden koşarsa bir kaç sene içerisinde ölme ihtimali en az %83,7 artacaktır. peki, koşacak mı? kesinlikle...

pucca

popüleritesine güvenip aldığım kitapın yazarı. yetişkin içerikler yazsada (küfür, cinsellik gibi) aslında tam bir ergen yazarı. aslında kitabı gayet akıcı yazmış ama okumanızı tavsiye etmem. zira ben nobel bile alsa bir daha okumayacağım. bir kitabı okuduğunuzda size bir şeyler vermeli. açıkcası pucca'nın kimlere nasıl verdiğinin, nasıl entrikalar yaptığının ne önemi ya da katkısı var bir okura. gerçi teşhirciliği seven bir milletiz. pucca'nın bu kadar popüler olmasına şaşmamalı.

internette film yorumu yaparken sonunu söylemek

altıncı his'sin, dövüş kulübü'nün, prestij'in, orphan'nın, testere'nin sonunu söylemek. aynı şeyi bazı kitaplar için de yapan dangalaklar mevcuttur.

aforizma

yalan söyleyebilmek için bile doğruları bilmeniz gerekir. hiçbir doğruyu bilmiyorken söylediğiniz her şey yalanla gerçek arasındaki arafta kalır.

chuck palahniuk

yer altı edebiyatını ihya eden yazar. fight clup favorimdir ama kitabından çok filmi daha çok hoşuma gidiyor. kitapları beni 10 sayfa sıkıyor, 2 sayfa sürüklüyor. böyle sadece bana mı oluyor bilmiyorum. ama o iki sayfa için kitaplarını okumaya değer yine de. başka kimsenin değinmediği şeylere değiniyor. o açıdan çok orjinaldir. çok soyut oldu bu ifade biraz somutlaştıralım isterseniz. mesela tekinsiz isimli kitabındaki karakterlerin hayat hikayeleri. aziz bağırsaksız'ın nasıl bağırsaksız kaldığı, birde topuk masajı yapan bir kadın vardı ama onun adını unuttum.

milan kundera

iki gündür adını ağzında geveleyip duruduğum çek yazar. nereden takıldı bilmiyorum. varolmanın dayanılmaz hafifliği isimli kitabı şiddetle tavsiyedir. bak hala ağzımda geveliyorum. hani bir şarkı takılır ya aklınıza sürekli kendi kendinize mırıldanıp durursunuz. işte öyle bir şey. hayırdır inşaallah.

ihsan oktay anar

puslu kiıtalar atlası gibi harika bir romanı türk edebiyatına kazandıran, kendine has uslübu olan harika yazar. daha önce hiç okumadıysanız puslu kıtalar atlası'nda başlayın kendisini okumaya. puslu kıtalar atlası'nı bitirdiğimde kesinlikle o ana kadar okuduğum en iyi kitap olmuştu. sonra murat menteşi tanıdım ve sonra ottomanı. bu üç yazar bende sağlam bir yer edindi. afrasiyap'ın maceraları biraz beni memnun etmedi sadece. yedinci günü ise en kısa sürede okuyacağım inşaallah.

can dündar

nedense ayrı bir sempati duyduğum başarılı gazeteci ve yazar. bir keresinde bir alışveriş merkezinde karısıyla kol kola gezerken görmüşlüğümde vardır kendisini. hemen en yakın kiatpçıya koştum bir kitabını alıp imzalatmak için ama kaçırdım maalesef. kısmetse başka zamana artık.