bugün

entry'ler (38)

şekerpare

sulu, gevrek, iri ve lezzetli bir kayısı türü. genellikle çekirdekleri de tatlıdır. şekerpare fidanların çoğu aşılıdır ve bu sebeple çekirdekten yetiştirme ihtimali zayıftır.

aynı zamanda bir hamur tatlısı türü.

aynı zamanda eski bir türk filmi ki günümüzde çok geçerli bir konusu vardır. demek ki hiç akıllanmıyoruz.

bıkkınlık

özellikle final haftasında önce zor sınavların bitmesi ancak geriye kolay olmasına karşın hala girmek zorunda olduğunuz sınavların kalması nedeniyle baskın olan ve size herhangi bir arkadaşınızı gördüğünüzde " bıktım lan ! yeter artık, bitse de gitsek !! " dedirten bir bunalma halidir.

ethem sancak

sosyalizmin "çözülüşü" ile islamiyeti keşfetmiş bir trilyoner.
şaşırtıcı değil, aydınlık ekibinin doğu ve günaydoğu ekibinin kadrosu. sosyalizm çözülürken islamiyete sarıldığını gören tmsf: "bu herif tövbe etti mehmet emin karamehmet'e ait el koyduğumuz şirketi sancak'a verelim bari" demesiyle katar'a kadar at koşturmuş bmc şirketinin yeni yıldızı oldu.

savunma sanayisinin yükselen kar gelirlerinin yeni bölüşümünde, sancak'a kaymaklı tarafı bırakıldı. msb'ye bağlı tank-palet fabrikasının özelleştirilmesi kapsamında, bu pastayı da sancak ve ekibinin yiyeceği kararlaştırılmış.

özelleştirmeler katar'lı emirlerle gönül birlikteliği ile devam ederken, cuma şeriflerinizin hayırlara vesile olmasını temenni ederim.

ankara

şehir, aslında kendini arkadaşlıkla var eder.gidilecek yer yoktur, birlikte geçirilecek zamanlar vardır. gerisininde pek bir önemi yoktur zaten. bireysel takılan istanbul insanının ankarayı anlaması gibi bir durum söz konusu değildir. çünkü onun gidecek yeri çok, alternatifi boldur...

adem çelik

"of" lu sıfatını tam anlamıyla yerine getiren insan.sonradan görme olduğundan, kendi üniversitesinin giriş kapısının tam önüne kadar arabasını pardon jipini çeken insan.

hıristiyan

güzel ülkemizde azınlık diye adledilirler. başkaca milliyetler de var olmakla beraber en fazla ermeni, süryani ve rum soyluları burada bulunmaktadır. ilginç ve dingin ibadet biçimleri ve amerikan filmi hastası kızlara hep bi hristiyan erkekle evlenme hayalleri kurduran güzel bir düğün seramonileri vardır.

supernatural

supernatural karakter analizleri;

sam: nam-diğer geyik. uyuz bir karakter. seni diziye staring yazan cast'ı sikeyim.

dean: agrasif ama iyi bir arkadaştır. keşke benim abim olsaydı. sam gibi uyuz bir kardaşı hak etmiyor. dean ağabeyin meleğin den şeytanına azrailine, halvet olmadığı doğa üstü bir ablamız kalmamıştır. tanrı'nın bacısı bile buna hallenmiştir ama mutlu son olmamıştır. öldürmediği yaratık ta kalmamıştır. ölümü bile öldürdü pezevenk.

castiel: ilk girdiği sezon da ki gram karizması yoktur. gelen vurmuş geçen vurmuştur. izzet yıldızhan'a benzer.

crowley: kral gibi kraldır. wallahi biz kral'ı özledik.

chuk: allahtır kendisi sümme haşa tögbe istağfır. ama tam benim tapacağım allahtır. retro bir barda tükenmişlik sendromu içindedir. aklını deliye, götünü deliğe vermiştir. laptopta porno kasar 31 çeker. kurbanı olurum ben böyle allahın.

amara: kendisi tanrı'nın bacısıdır. götüme kaş göz çiz daha güzel olur. bir kadın bu kadar soğuk ama fingirdek nasıl olur o'da ayrı sorudur. amara aynı zaman da urfa ilin de abdullah öcalan'nın doğduğu köyün ismidir.

rowenna: benim asıl allahım bu kadındır. kızıl saçlı milf bir afet-i devrandır. cadı diyorlar sana, desinler değişemem desinler değişemem...

grip

an itibariyle içinde bulunduğum hal olmakla birlikte şöyledir; öncelikle vücudunuzdaki tüm eklemleriniz, kollarınız, bacaklarınız, allah ne verdiyse ağırır, ayakta zor durursunuz, üşürsünüz, kat kat giyinip lahanaya dönersiniz, kaloriferin dibinden ayrılmassınız. bunlar dışında, gece yatağa yatıp uyumaya başladığınızda olur olmadık rüyalar görürsünüz, ateşiniz çıkmıştır, saatte bir uyanıp ben nerdeyim gibi abuk subuk sorular sorarsınız kendinize. dahası etrafınızdakilere rezil edersiniz günü. çünkü alınganlığınız hat safhadadır. her lafın arkasında bir hinoğlu arasınız.velhasılı kelam allah başınızdakilere kolaylık versindir, sizi de çabuk iyileştirsindir.

kralbanko

reklamlarda sık sık rastladığım ve başarılı bir pazarlama taktiği yaptıklarını düşündüğüm tahmin sitesidir. denemiş değilim ama denemeyi düşünmüyor da değilim.

joker

heath ledger'dan başka bir joker kabul etmediğim için vizyona girdikten ve malum ortamlara düştükten uzun bir süre sonra izlemediğim film. ancak yakın zamanda izledikten sonra 180 derece çark ederek film ve karaktere can veren joaquin phoenix hakkındaki fikirlerim değişti. buradaki jokeri heath ledger'la karşılaştırmıyorum çünkü joaquin phoenix ondan bağımsız bir iş çıkarmış. ne jack nicholson gibi fazla teatral, ne de jared leto gibi zorlamalık yoktu. merdivenlerdeki dans edişi, mimikleri, üzüntüsü, gülmesi vs. hepsi olağanüstüydü. efemine bir tarzı olsa da öfkesini ortaya çıkardığı her sahnede karizmatik ama bir o kadar ürkütücü bir havası var.

samsung

google play servislerine ihtiyaç duymayan play store sonrası en kaliteli ve güvenilir uygulama mağazası sayesinde türkiye'de google ile anlaşmazlık sona ermezse, yazılımsal ve ekonomik gücü sayesinde satışlarını rahatlıkla artırabilecek olan şirket.

türkiye'de faaliyetlerini sonlandırması için faşizan google şirketi veya amerika hükümetinin baskısı olması gerekiyor ki eğer dünyanın en büyük ikinci telefon satıcısı olan huawei sonrası dünyada en çok satış yapan firmaya da böyle bir şey yapmaya kalkışırlarsa bu öncelikle google'ı bitirir ki zaten samsung huawei ve xiaomi küresel pazarın yarısından fazlasını kapsıyor ki bunlarda google play olmadığını düşünürsek youtube ve google kullanımı 5 yıl içinde bir hayli düşer zira bu uygulamaların google tekelleştirmeden önce çok ciddi rakipleri vardı(yahoo, bing, dailymotion, vimeo, yandex...) ki şimdi özellikle facebook'un yayınla başlayan video serüveni çok hızlı büyüyor.

google

güncelleme yapmasını bilmeyen teknoloji şirketi ve arama motoru...

en son masaüstünde chrome'u güncelledim ve eski halini arattı ilk dakikasından... sadece tarayıcı değil mobil uygulamalarının tamamı(youtube dahil, hatta en çok youtube) laf olsun, hafıza gitsin, stabilite diye bir şey olmasın diye yapılan güncellemeler... youtube'u sayısız kere bozdu masaüstünde de. 1-2 ürününde olsa kullanma dersin ama google bünyesinde gmail, youtube, tarayıcı chrome ve diğer her şey ile oynayıp bozmayı çok seviyorlar. beta kullanıcı olayına girmiyorum bile.

son chrome güncellemesiyle sayı ve yüzde olan yere gelince kare kutuda eşek kadar yazıyor. yaşlılar için çıkarttılar ama zaten zibilyon tane yardımcı var. 2 snde açılan siteler en az 5-6 sn'de açılıyor internette sorun yokken... bozup tekrar yap sürekli mantığını benimsediler herhalde ama çok rahatsızım. illa tarayıcıda yandex'e, ona, buna geçelim istiyorlar... tarayıcıda geçsen de gmail, youtube gibi ürünleriyle bağlıyız mecburen...

yolsuzluk

yolsuzluk, özel çıkarların, özel tercihlerin veya prestijlerin, belli bir grup veya sınıfın çıkarları doğrultusunda kamu gücünün kullanılmasıyla birlikte, istenmeyen zararlara yol açacak şekilde yüksek ahlaki değerlerden ve yasalardan kaçınmak için başvurulacak bütün yollardır, demiş carl joachim friedrich

latince ambitus sözcüğünün türkçe karşılığı olan yolsuzluk, antik roma'daki seçimlerde kendini sıklıkla gösteren bir şeydi. kamu görevine gelmek o zamanlarda da günümüzde olduğu kadar önemliydi ve aynı zamanda hırs manasına da gelen ambitus'u (rüşvet verme, itibarsızlaştırma, iftira atma, zeytin dağıtma, zeytinyağına bulama, iş vaadinde bulunma vb) kullanarak devletin önemli mevkilerinde görev almak için halka oynamak olağan bir durumdu.

elbette roma hukukunda cezası olan bu davranışlar, her seçimde artarak yinelenir, yeni kanunların ortaya çıkmasına vesile olurdu. ölüm cezası, hapis cezası, yüklü tazminatlar ve senato üyeliğinden ihraç gibi ağır cezalara rağmen değişen bir şey olmazdı çünkü devletin malı tatlıydı, söz sahibi olmak ise hazdan geberten bir şeydi.

peki şu ünlü tabletlerden olan ve sümerlerde rüşvetin belgesi kabul edilen tablete ne demeli? "sümer okul günleri" adını taşıyan tablette okulda başarısız olan bir öğrencinin velisinin öğretmeni evine davet etmesi, yedirip içirmesi ve ellerini kollarını hediyelerle doldurarak yolcu etmesi sonucu öğrencinin birden aydınlanması, zekasını kullanır olması ve okulun en başarılı öğrencisi olmasının verilen rüşvetle birebir alakalı olduğunu kim inkar edebilir?

kısaca içerisinde rüşveti de barındıran yolsuzluk, eski çağlardan günümüze birçok medeniyetin başının belası olmuş, birçoğunun yıkılmasında pay sahibi olmuştur. bunun önüne geçebilen ülkeler ve medeniyetlerin ortak yönü eğitime verdikleri önemdir. bencillik ve hepbanacılığın köpeği olmuş insanların ülkesinde bu eğitimi verecek olan öncelikle ailelerdir. çocukları başkasının malına zarar vermekten, kendisinin olmayanı izinsiz kullanmaktan, onda var bende de olsun kıskançlığından, gereksiz hırstan, para aşkından, haksızlıklardan uzak tutmak bizim elimizde. atalarımızın yaptığı en iyi işlerden biri de bana göre icraate dökemedikleri sözleridir. "ağaç yaşken eğilir" sözünü kendi çocuklarımız, yeğenlerimiz ve öğrencilerimiz üzerinde uygulamamız, gelecek kuşakların bir nebze olsun değişime katkıda bulunmalarının yolunu açacaktır. zira değişim bireyle başlar, topluma sirayet eder.

roma'da yaşanan yolsuzluklar ve daha fazlası için seneca'nın lucilius'a yazdığı mektuplardan oluşan kitabı (bkz: epistulae morales) incelenebilir.

skype

görüntülü veya sesli olarak toplantı yapabilme özelliği gelmiş. ayrıca davet ettiğiniz kişilerin skype hesabına ihtiyacı yok. bir link üretiliyor oradan sohbete başlanabiliyor. chrome veya microsoft edge istiyor.

behzat ç

devam kararı ile sevindiren, üstüne son yerel seçim sonuçlarından sonra daha bir heyecanla beklenendir.
erdal beşikçioğlu ile anlaşılmış zaten ama yazar kadrosunda emrah serbes de olacak mı merak ediyorum
seda bakan hamile olduğu için olmayacakmış dizide, çok eksikliğini hissetmeyiz bence* ama fatih artman 'da yok diyorlar onu arar gözler bence, harun'un tayini çıktığından gitmiş olacakmış falan filan.
ama umarım nejat işler'i projede yer alması için ikna edebilirler, çünkü ercüment çözer olmadan behzat ç. fazla eksik olur gerçekten.

zabıta

ankaradayken bir kaç kez bunların operasyona denk gelmiştim kızılayda. bildiğin ordu gibi giriyorlar sokağa, araçla falan, su gibi akıyorlar sokağın başından aşağıya doğru ve seri bir şekilde işporta tezgahlarını hop hop aldıkları gibi kasaya atıyorlar daha satıcı abi ne yapıyorsun demeden toplamış oluyorlar, sonra iki laf eden olursa copluyorlar. o gün bu gündür tiksinirim.

hani o sizin eskiden haberlerde izlediğiniz zabıta ile işportacı kavgası olayı da eğer işportacılarda çok kalabalıksa ve aralarında bir kaç deli varsa öyle çıkıyor, yoksa alayını pataklayıp alıyorlar ellerinden ne varsa.

büyük konuşmayayım ama bedava gel ol deseler yapmayacağım bir iştir sanırım zabıtalık. çünkü bunlar nerede gariban var ona çökerler ve "tanıdık esnaf" muhabbeti çok yoğun olur. sağlam birilerinden bir şikayet gelsin dükkandaki uyarı tabelasına kadar didik didik ederler ceza kesebilmek için. sağlam bir yerden aynı şekilde uyarı gelsin, yemekhanenin ortasına su kuyusu açsanız kimse de gelip sormaz.

her sene tayin etmek lazım zabıtayı. polis iktidarı korurken zabıta direkt sermayeyi korur demokrasinin içselleşmediği ülkelerde. o yönüyle de polisten aşağı bulurum bu mesleği.

diyeceksin ki bu kadar sevmiyorsun olmasa olur mu? o da olmaz. bu sefer birbirinizi zehirlersiniz pislikten ve satılan ürünlerin içeriğini karıştırmaktan. işportacılarla dükkan sahipleri birbirine girer, her gün polislik olurlar. esnaf yaya kaldırımına iki değil beş masa atar yürüyecek yer bulamazsın. esnaf sen yanından geçerken koluna girip zorla dükkana sokar seni, et döner diye eşek döner yersin. gerçi yine yiyorsun. kayıtlı günlük kesim ile satılan arasında günlük 3 ton mu 5 ton mu ne et farkı varmış, bunun yarısı kayıt dışı kesim olsa, gerisi istanbul köyünün kalabalığına yedirilen yaşlı at ve eşekler olmalı.

mürted

hoşgörü, tevazu ve tasavvuf dini olan islam'a göre; dinden çıkmış ve öldürülmesi gereken kişilere verilen ad.

konuşabilmesi mümkün olan müslümanlar ile (ki onların bile kendine tahammülü yok) müslümanlığın bu kadar "modernize" edilip, ılımlı yaşanmasının mümkün olmadığını pek çok defa dile getirdim. ama gelin görün ki, yakın arkadaşınız mürtedleri görmezden gelirken, anonim instela sikikleri, günümüzde mürtedlerin öldürülmesinin mümkün olup olmadığını sorguluyor.

bak senin inandığın o tanrı benim belamı versin ki, o sikini bir gün bir hayvanın, bir çocuğun ya da herhangi canlı/cansız yaşam formunun üzerinde göreyim, seni mürtede mürtede sikmezsem adam değilim... dedirten mesele.

melek mosso

ceylan ertem, deniz tekin ve türevlerinin değişik bir versiyonu. samimiyetsiz ve yapmacık. he bir de kalben var aynı bokun laciverti.
edit:bu kadının sesine sadece no.1'le yapmış olduğu düette hiç ışık yok şarkısıyla katlanıyorum. o da şarkının hatrına.

kedi

doğanın en iyi avcılarına verilen genel isim. aynı zamanda muhteşem duygu avcıları da. zaten genel itibarıyla insandaki hayvan besleme güdüsü, sevilme açlığının sağlıklı bir giderilme formudur. özellikle son dönemde kadınlar ve erkekler olarak geçmiş kuşaktan geç evleniyoruz. fakat doğa, biyolojik olarak da bir evlat sevgisi dayatıyor belli bir zamandan sonra. atalarımız gibi plansız ve amaçsız üreyeceğimize, sevme ve sevilme güdümüzü bu masumlarla dayanışmaya dönüştürmemiz kanımca güzel bir haldir.
ben kedimin onu severken patilerini karnıma bastırmasına bayılıyorum. bu davranış annelerinden süt emerken daha tazyikli süt gelsin diye yavru zamanlarından kalma bir alışkanlıktır. umarım gayleşmiyorum.
gece uyurken artık dalmaya başlayınca onun kafasını okşamayı bırakıyorum haliyle. bizim duygu avcısı kafasını öyle bir göğsümün üzerine sürtüyor ki, gel de uyu bakalım. hayır hayır, gayleşmiyorum.

ben daha 2.5 aylık bir kedi babası olsam da miyawlama tınılarını çözdüm. sizden bir şey isterken, bir şeyden şikayet ederlerken veya mutlularken çok değişik frekansta miyawlamaları var.
fakat hazreti kedim yüzünden onun akşamları uyuduğu saatlerde kitap okuyamıyorum. ışık açıkken ellerini gözlerinin üzerine koyuyor. bu da karanlığa ihtiyacı var demek oluyor sanırım. başka odaya gitsem o da yanıma geliyor.

hayır hayır, gaylaşmiyorum.

sinirli kadın

ne zaman bir kadını saldırgan, sinirli görsem, kırdığı kalbin ağırlığını taşıyamadığını düşünür, adına sevinirim. yoksa sevgiyle yoğurulan bir ruh, neden kabarmasın ki?

altının bu kadar tutmuş olması üzücü... bu yanık kokusu da ne. hayalleri mi yanıyor bir kadının. ah bir kadının yüreği mi yoksa yanan. kısık ateşte mi hayallenmeliydi belki de kim bilir. kim harladı altını.