bazı insanlar var siz onların neler yaşadıklarını bilmezsiniz. onların bu ülkeye o kadar ahı varken allah'ın buna kayıtsız kalacağını mı zannediyorsunuz.
benim için en büyük anlamı paylaşmaktır. sadece mutluluğu, keyif alınan şeyleri değil tabiki. bütün bir hayatı herşeyi ile paylaşmaktır. zorlukları sıkıntıları acıları... eşlerin birbirlerine olan sevgisi, sadakati burada ortaya çıkıyor. yoksa ne anlamı kalır ki.
karakter mizaç meselesi. yalnızlığı seviyorsan, canının her istediğini yapan biriysen özgürlüğü seçebilirsin. ama şunu bil ki eninde sonunda evinde farklı bir ses olsun isteyeceksin. evlilik sorumluluk isteyen ciddi bir iştir. belki birçok özgürlüğün kısıtlanabilir ama güzel bir evliliğin vereceği mutluluk paha biçilemez.
at izinin it izine karıştığı, ayakların baş olduğu bu devirde kimseye kendimi ispatlamak zorunda değilim. ben kendimi biliyorum, birkaç insan beni biliyor. o bana yeter.
ömür feda etmek. pişman mıyım? asla. adına yakışır bir şekilde yaşadım onu. yeniden dünyaya gelsem yine aynısını yapardım. benim için zaten diğer türlü bir anlamı kalmıyor hayatın.
sizi bilmem. benim için önemli olan o dudakların arasından dökülen sözlerdir. adamı cennete de uçurabilir, zindana da sokabilir. zaten sözler değil midir çirkini güzel yapan, herşeyi anlamlı kılan.
tam pes etmek üzere olduğum bir gecede kafamın içinde verdiğim savaşı zor da olsa kazandım. o gecenin sabahına ben çıktım ama içimdeki kimseyi sağ bırakmadım.
ne kadar söylersek söyleyelim biliyoruz ki hiçbiriniz söylediklerimize kulak asmayacak ve aynı hataları yapacaksınız. en iyisi siz düşüp kalkarak öğrenin.
kalplerin henüz sentetikleşmediği eski dönemlerde normal olan bir durumdu bu. genel bir işleyişti. günümüzde ise ne yazık ki artık enayilik olarak kabul ediliyor. ama yine de kadın erkek ilişkilerinin içinde bulunduğu şu çürümüşlük içinde dahi varlıklarını mucizevi bir şekilde devam ettiren böyle erkekler yok değil. ancak siz onları göremezsiniz. onları yalnızca o fedakarlığa karşılık verebilecek, hakedecek, kalp gözüyle bakan kadınlar görebilir.
tıpkı senin ki gibi benim boynumda da aynı yerde iğne ucu büyüklüğünde karşılıklı iki simetrik benim var. bunu ilahi bir işaret olarak kabul etmiştim. ne kadar safca, ne kadar masumca bir düşünceymiş değil mi?
işte yine bir mayıs ayı ve yine o kalp çırpınışı. sen her ne isen defol git artık başımdan. önceleri seni çok farklı birşey sanmıştım ama hayatım boyunca bana acıdan başka birşey vermedin.
ne keskin bir yol ayrımıdır o, geri dönüşü olmayan. ne zor bir seçim. belirsizlik ne kötü şey. ya sapıp kaldığın yerden mücadeleye devam edecek, ya da dümdüz devam edip herşeyden vazgeçip yepyeni bir sayfa açacaksın. her iki kararda da ya güzele ulaşma ya da daha kötüsünü yaşama ihtimalleri var. aklın ve bilginin çaresiz kaldığı bir kumar, iki yüzlü bir zar.
arkadaşlar ayak fetişizmi erkekler için gayet normal birşeydir. her insan sevdiğinin uzuvlarının güzel olmasını ister. ancak sözkonusu ayaklar olunca bu konuda biraz daha seçici olmak gerekiyor. sözlükte bazen kendine fetişist diyen tiplerin paylaşımlarını görüyorum. gerçekten çok zevksizler. çirkin ve mide bulandırıcı paylaşımlar yapıyorlar. benim için bu fetişizmin normal karşılanabilmesi için estetik ve zerafet anlayışı yüksek, rafine zevklere sahip biri olunması gerekiyor. şöyle tatlış ayakların sevilmesine kızların bile karşı çıkabileceğini zannetmiyorum;