kaçınılmaz bir durumdur. havadan sudan başlayan boktan bir muhabbet bile öyle ya da böyle bu melun soruna değinir. "kanka dağlıca'da şu kadar şehit varmış", "duydunuz mu lan, yine özyönetim ilan etmiş çakallar", "demirtaş yine apo'ya sayın demiş"... yani sözün özü, en boktan muhabbetlerin bile ortadoğu'nun sosyolojik analizleriyle bitmesine neden olan bir sorundur kürt sorunu.
prof. dr. sami selçuk'a ait, imge yayınları'ndan çıkmış (vaktiyle tabi, 2009'da, şimdi değil) ceza ve ceza yargılama hukuku üzerinden adalet temalı, hukuku eleştiri yağmuruyla başlayan bir kitap. henüz yeni başladım, cümlelerinin seçkince olduğunu özellikle belirtmeliyim.
ilki milli şairimiz mehmet akif'in yarattığı hayali bir karakter, ikincisi ise kendisini fikri hür vicdanı hür bir şair olarak tanım eden tevfik fikret'in oğlu'dur.
biri gerçek, öteki ise hayali bir karakter olmasına karşın, bu iki karakterin bir de ortak özelliği bulunmaktadır: iki karakter de bu iki şairimizin gelecek yeni nesillere örnek teşkilidir. mehmet akif, asım üzerinden; tevfik fikret ise haluk üzerinden geleceğin mimarı olacak genç nesillere seslenmektedir.
asım, milli ve dini geleneğe bağlı imanlı bir gençtir, kültürünü kendisine rehber edinir.
haluk ise seküler ve bilimcidir, aklı ve mantığı kendisine rehber edinir.
ne yazık ki bu iki karakterin, günümüzde vücut bulmuş halleri, radikalizmden ve ideoloji ve mezheplerin gölgesinden kendilerini kurtaramamıştır. ideoloji ve mezheplerin esiri olmuşlardır.
haluk'un ekolü vatansız, asım'ın ekolü ise mezhepçi bir gericiliğe sürüklenip hiç etmiştir kendilerini.
iki şairimizin de dileği, dilediği, idealleri, ne yazık ki gerçekleşmemiş, tutmamıştır.
"henüz vakit varken tomurcukları topla,
zaman hala uçup gidiyor.
ve bugün gülümseyen bu çiçek,
yarın ölüyor olabilir"
ölü ozanlar derneği adlı filmin bir sahnesinde bu şiir zikredilir.
ve bu şiir yine, sagopa kajmer'in "bir pesimistin gözyaşları" adlı parçasının son kısmında da söylenir.
derin birşeyleri ifade etmesinden ötürü, benim için bu şiirin neyi anlattığından detaylıca bahsetmeyeceğim. yalnızca; annemi gülümseyen bir tomurcuk olarak gördüğümden, onun bir gün, uçup giden zamanla beraber öleceğinden, beni bırakıp gideceğinden söz etmeyi tercih ediyorum. cilt cilt roman yazılır bu konuda, cilt cilt.
+neden ölüyorsun anne?
-bak, sıram geldi...
-hayır, sakın korkma birtanem. ölüm de hayatın bir parçası.
konya gazi lisesi olarak da bilinen tarihi mi tarihi, eski mi eski bir okuldur. eski binasındaki sınıflar tıpkı hababam sınıfı'nın çekildiği binalara benzer. geniştir, ferahtır. geçen günlerde yıkılmak isteniyordu, öğrencileri isyandaydı en son, şimdi ne oldu bilemiyorum.
"2002 yılında Urfa'da verdiği bir konferansta "Ben Türk değil Türkiyeliyim ve Ermeniyim" dediği için "Türklüğü aşağılamaktan" üç yıl yargılanarak, beraat etti. 13 Şubat 2004'te yayımlanan bir makalesindeki ""Türk"ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur." sözleri nedeniyle tck 301. maddesinden "Türklüğe hakaret" suçlamasıyla yargılandı ve aksi yönde verilen bilirkişi raporuna rağmen 6 ay hapis cezası aldı ancak cezası ertelendi."
satıcı ve tüketici arasındaki ihtilaflara bakan bir heyettir. tüketici hakları mahkemesinden farkı ise, belli bir fiyatın altındaki (ör; 2850 tl altı) ürünlerin ticareti hususundakiler ile ilgilenmesidir.
şehrinizdeki esnaf, afedersiniz gavatsa eğer, bu hak arama yöntemini öğrenmenizi şiddet ile önermekteyim.
kendine has bir ses tonu ile bilinen gırtlak türüdür. höt desen, "faşizme karşı omuz omuza" sloganını koyuverir bu gırtlağa sahip olanlar. ince desen değil kalın desen değil, tarifi mümkün olmayan bir ses tonudur bu.