tahtaravalla
59 (self sufficient)
altıncı nesil silik 3 takipçi 0 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    28 şubat

    ?.
  1. dönemin başbakanı erbakan efendi sırasıyla mısır, libya, nijerya yı ziyaret etmiş, kaddafi nin milyonların gözü önünde; "türkiye'nin geleceği nato üyesi olmakta, kürtlere eziyet çektirmekte değildir, ortadoğu daki güneşin altında kürt milleti de yerini almalıdır. kürdistan kurulmalıdır. türkiye, bağımsızlıklarını arayan insanlara karşı savaşmamalıdır. ayrıca, türkiye'nin uyguladığı dış politikadan genel olarak memnun değiliz çünkü düşmanımız olan siyonist israil le ilişki içindesiniz. türkiye iradesini kaybetmiştir, işgal altındadır." şeklinde gösterdiği, türkiye cumhuriyeti in tarihinde görmediği aşağılayıcı tavra; "libya ile türkiye iki kardeş ülkedir ve halklar arasında inanç birliği vardır. sayın başbakan, teröristler bilhassa kürt kardeşlerimizi katlediyor. bunların temel zihniyeti, ateist ve komünist zihniyettir. kökleri dış kaynaklıdır. türkiye de bir kürt meselesi bulunmamaktadir, sadece terör meselesi vardir." cevabını verebilmiş, aynı erbakan, akabinde gerçekleşen susurluk kazasına 'fasa fiso' demiş, erbakan ın bakanı şevket kazan ise, aydınlık için bir dakika karanlık toplumsal eylemi için "mumsöndü oynuyorlar" demiş, kayseri nin refah lı belediye başkanı, 10 kasım konuşmasında, türkiye'de henüz gerçek demokrasinin olmadığını, hâkim güçlerin herkesi kendi görüşleri doğrultusunda hareket etmeye zorladığını belirtmiş, aynı konuşmada; “ süslü püslü göründüğüme bakıp da laik olduğumu sakın sanmayın. resmi görevim nedeniyle bugün bir törene katıldım. belki başbakanın, bakanların, milletvekillerinin bazı mecburiyetleri vardır. ancak, sizin hiçbir mecburiyetiniz yok. refah partili olarak yeryüzünde tek başıma da kalsam, bu zulüm düzeni değişmelidir. insanları köle gibi gören, çağdışı bu düzen mutlaka değişmelidir. ey müslümanlar sakın ha içinizden bu hırsı, bu kini, nefreti ve bu inancı eksik etmeyin. bu bizim boynumuzun borcudur. ” sözlerini sarf etmiş, erbakan efendi, başbakanlık konutunda tarikat liderleri ve şeyhlere iftar yemeği vermiş, sincan belediyesi kudüs gecesi düzenlemiş, belediye başkanı bekir yıldız, iran büyükelçisinin misafir olduğu gecede sahnede cihad oyunu sergiletmiş, aynıbelediye sınırları dahilinde, yani sincan da, her gün atanın heykellerine insan dışkısı atılmış, başkan, "olabilir böyle vakalar." demiş, tüm bu durumu hazmedemeyen ordu nasıl bir tavır göstermiş? sincan'da 20 tank ve 15 zırhlı araçla geçiş yapmış, deniz kuvvetleri komutanı, 'irtica, pkk'dan daha tehlikeli' demiş, şeriata karşı kadın yürüyüşü düzenlenmiş, mgk toplanmış, laikliğin türkiye'de demokrasi ve hukukun teminatı olduğunu sert bir şekilde vurgulamış, mgk dan çıkan kararlar, erbakan a imzalamak zorunda bırakılmıştır.
    liberal emperyalist abd dayatması da, türk medyasına, sonrasında gelen türk hükümetlerine, bu durumun demokrasiye darbe olduğu fikrini aşılatmış, daha da kötüsü, bu liberal medya ve hükümet, doksan sonrası gençliğini, bu askeri eylemin yanlış bir eylem olduğunu düşünmeleri sağlanmıştır. yok kardeşim yok, sen cumhuriyeti, üniter devleti, laik anayasayı, şer i diktalarla kuşatma girişiminde bulunacaksın, ordu da seni sap gibi seyredecek, benim liboş yazarlarımda, 28 şubat süreci demokrasiye vurulmuş, post modern bir darbedir diyecek. yok ya, git humeyni amcanla demokrat demokrat yaz yazılarını o zaman, göreyim bakayım, humeyni amcanın ordusuna kaka laflar edebiliyor musun?
    0 ...
  2. milliyetçilik

    ?.
  3. dünyada hiçbir milletin benimsememesi halinde, savaşların, huzursuzluğun son bulacağını düşündürtür. savaşların asıl amacı, toprak arzusu , sınırları genişletme hevesi, kendi sistemini, inanışını empoze etme, kendin gibileştirme arzusu değil mi? ne olur yani, dünyadaki tüm iktidarlar, sadece halkının huzur ve refahı için harcasa bu enerjisini? bu kadar derin düşünmese. nedir yani bu işin sonu? amerika sömürgelerini arttırdıkça ne olacak? yok olup gitmeyecek mi bush, obama? herkes ölmeyecek mi sonuçta? 80 yıllık (iyimser rakam) şu ahir ömürlerinde, tek amaçları , mutlu, adaletli, huzurlu, eşit, özgür bireyler yaratmak olsa, ne olur? inanın anlayamıyorum. sen türk sün, ben kürt, alevi, süryani ya da kızıldereli. ne olacak. senin gibi olmayanlara zulmedince, kendi ideni aşılamaya çalıştıkça ne olacak? dünyadaki herkes türk veya herkes yahudi, müslüman olunca ne olacak? anlayamıyorum, anlamıyorum, anlamayacağım.
    0 ...
  4. hocalı katliamı

    ?.
  5. tarihimizden; kanlı, atalarımızdan; zalim diye bahseden ermenistan ın, kanlı ve zalim tarihinin en çarpıcı örneği. siyasi hırsları uğruna, sırf, hocalı yı askeri üs yapma gayretiyle, doğmamış çocukları hançerleyen, üç günlük bebeklerin gözlerini oyan, masum biçare yaşlıları diri diri yakan, yüzlerce masumu öldürüp, binlerce insanı ailesiz, evsiz, yurtsuz bırakan soykırımcı ermenistan ın, belki de övünç kaynağı. türkiye yi "barbar insan enikleri" diye karalayan sarkisyan ın, "basit bir intikam" deyip geçtiği, insanlık tarihinin kara lekesi. üstelik uydurma, kanıtlanamaz değil, tüm detaylarıyla ortada olan bir katliam. ermeni bir askerin: "o gün yüzü morarmış, elleri donmak üzere olan bir çocuk vardı, zor nefes alıyordu, gizli gizli ahırdaki otların arasına koyacaktım, olmadı, gördüler, diri diri yaktılar" diyerek, vahşetin kanlı canlı örneğini sunduğu, insanlıktan utandıran, unutulmaması, unutturulmaması gereken, ama her ne hikmetse, insan haklarından dem vuran ab nin, bir türlü görmek istemediği acı olay. unutmayalım ama unutmamaya çalışırken şunu da göz önünde bulunduralım: bu katliamı ermeni halkı değil, ermeni yönetimi yaptı. ermenistan ın tarihinde böylesine kanlı bir zulüm var ama, bu zulümden ötürü ermeni vatandaşları, ermeni halkını düşman bellemek, aşağılamak, ermenistan yönetiminin hocalı da yaptığından fiziksel anlamda, daha az ezicidir belki ama, psikolojik etki olarak, neredeyse katliamla eş değerdir.
    0 ...
  6. ergenekon davası

    ?.
  7. elbette ki araştırılması, yetkili mercilere sızdırılmış veya alenen ulaştırılmış bir belge, veya şahıslara isnat edilen bir suç unsuru varsa, sonuna kadar üzerine gidilmesi gerekir. fakat, paşaların, yazarların, profesörlerin, operasyon kapsamında gözaltına alınış şekilleri ve tarihleri, mevcut yönetimin bu iddialar üzerinden siyasi bir rant elde etmek, muhalif kesimi bertaraf etmek gibi bir düşünceyle hareket ettiği izlenimi uyandırmaktadır. hele ki bu muhalif kesim yandaşı yazarlar, mevcut dosyalarla ilişkilendirilmişse, bu pragmatist yaklaşım kendini, iyiden iyiye hissettirmektedir. mesela karşımızda bir mustafa balbay örneği var.balbay ın, önce 2008 de, ardından 2009 un mart ında, apar topar göz altına alınması, sanki muhaliflere, sizin kalemleriniz de, öyle göründüğü gibi temiz adamlar değil, bakın foyaları teker teker ortaya çıkacak, biz demokratız, biz akepe olarak bu ülkenin merkeziyiz, gerçek yüzüyüz deme gayretini bir kez daha ortaya çıkarmıştır. zira fikri akyüz ün dahi doğruluğunun altına imza atarım dediği, "medyada tartışılan şekilde bir günlüğüm yoktur, birbirinden farklı notlar montaj yapılarak birileri tarafından işlenmiş, yorumlar eklenmiş, tahrif edilmiştir, ben gazeteciyim, gazetecilik mesleği dışında hiçbir işe ve olaya bulaşmadım. ifade özgürlüğüm elimden alınmıştır.yayımlanmak üzere hazırladığım yazı dizisi sansürü aşarsa gerçeği herkes öğrenecektir." açıklamaları balbay yapmamış mıdır? zaten can dündar bu durumu aylar önceki yazsında belirtti hem de kanıtlarıyla. cumhuriyet in santral telefonunu balbay a ait telefon diye dinlenip kaydedilmiş. bu görüşmede balbay, ergenekon un 3. iddianamesinde adı geçen pek çok kişiyle defalarca konuşmuş görünüyor. kendisi de ilk bakışta şaşırmış. ve diyor ki: o kişilerle ya hiç görüşmedim ya da birkaç kez konuştum. sonra anladım ki o kişilerin bizim santral telefonundan gazetedeki öteki arkadaşlarla yaptıkları telefon görüşmeleri benimle yapılmış gibi gösterilmiş. gazetenin santral telefonuyla bağlantılı kullanılan cep telefonu numaraları da bana ait gibi gösterilmiş. oysa bu telefonların tümünün cumhuriyet in tüzel kişiliğine ait olduğu, basit bir fatura incelemesi ile anlaşılabilir, ki bu görüşmedeki ismin balbay olmadığı birkaç dakikada kanıtlandı. ama balbay 300 küsür gündür tutuklu.
    elbette operasyon kapsamında gözaltına alınan, türkan saylan, erol mütercimler, ilhan selçuk, mehmet haberal gibi bir çok ismin, aynı ciddiyetsiz ve bir o kadar da adaletsiz muamelelerle karşı karşıya kaldığı gerçeği mevcuttur. zaten bu ciddiyetsiz, yani amacın demokrasi değilde rant olduğu gerçeğini gösteren tavır, son olarak, çetin doğan başta olmak üzere 49 askerin, ilhan cihaner in görevden alınmasının hemen ertesinde, göz altına alınmasıyla açığa çıkmıştır.
    hükümet bu aşağılayıcı gözaltına alma süreçlerine bir dur demeli. muhalif kanada kulak vermiyorsa, hiç değilse cemil çiçek in eşine ve bazı akepe milletvekillerine kulak vermeli. muharrem sarıkaya nın aktardığı, bakan çiçek ile eşi arasında geçen diyalog aynen şöyle: "sabah evden çıkarken eşim 'koskoca kuvvet, ordu komutanlığı yapmış adamlara bu eziyet reva mı, niye böyle yapıyorsunuz?' diye çıkıştı. 'biz yapmadık, yargının işine nasıl karışırız?' karşılığını verince de, 'iktidar siz değil misiniz; siz yapıyorsunuz?' diye çıkışmasını sürdürdü. tıpkı çiçek gibi, anap kökenli bazı milletvekillerinin de bu süreçten büyük rahatsızlık duydukarını belirtiyordu sarıkaya ve şöyle diyordu: " konuştuğum çoğu akepe milletvekili, komutanların gözaltına alınış yöntemi ve uzun süredir emniyette bekletiliyor olmalarından duydukları rahatsızlığı dile getirmekten kaçınmıyorlardı."
    evet, demokrasinin tam hakimiyeti çabasında olduğunu her fırsatta belirten başbakan, bu demokrasi dışı tutumun sürdürülmesine göz yumuyordu. madem ki amaç demokrasi, bu oluşumdan yeni mi haberdar oluyordu, 7 yıldır neredeydi başbakan, hilmi özkök komutasındaki çetin doğan içerdeyken, özkök ben her ortamda darbe fikrini önlemeye çalıştım diyor, başbakan da bu sözü delil kabul edip, emir erleriyle zaman öldürüyor, aslında o zavallı alt kademelerin asıl niyetlerini kendisi de biliyor başbakan, aslında derdi, demokrasi falan da değil, zaten geçen gün, gazete sahiplerine; "köşe yazarlarınıza her istediğini yazdırmayın." diyen de erdoğan değil mi, bu nasıl tam demokrasi anlayışı? inşallah yanılıyoruzdur, inşallah derdi demokrasidir, inşallah o paşaların elleri ahirette yakasına yapışmaz başbakanın.
    0 ...
  8. yaran olaylar

    ?.
  9. bundan iki yıl önce, bir akrabamızın nikahına orhan gencebay ın teşrif edeceği haberiyle, apar topar gittiğim samsun da başıma gelmiş bir olaydır anlatacağım.

    evet, nikahtan bir gün önce damat tarafından organize edilen bir tekne gezisi yapılacak. arabalı vapur dışında, hayatında hiç deniz seyahati yapmayan bendeniz de, ısrarlara dayanamayarak geziye dahil olmak zorunda kaldım. teknede de müthiş hatunlar mevcut. damadın erkek arkadaşlarının taş manitaları, tikiler falan filan gırla yani. tekne çalışıyor ve ufaktan hareket etmeye başlıyor.

    bendeniz de, o kadar soğuk takılıyorum ki bayanlarla, sanırsınız, hepsi benle konuşabilmek içim can atıyor. neyse, aynı cool tavırlarla biraları teker teker indiriyorum mideye, purolar falan, o biçim fiyaka yapıyorum anlayacağınız. sağa sola sert ve manalı bakışlar falan atıyorum aynı esnada.

    lafı uzatmayayım. tekne bayağı bir açılıyor ve müthiş bir dalgaya maruz kalıyor. bildiğiniz "dalga" yani. ama nasıl sallanıyor tekne, sanki dibinde çin ordusu deve-cüce oynuyor, o derece. biraları tüm umursamaz halimle mideye indiren bendenizde de, ufaktan ufaktan sallantılar başlıyor. geçiyorum kaptanın bulunduğu kısıma. allah tan kimse yok ve başlıyorum mide yıkama işlemine.

    15 dakika süren boşaltım işleminden sonra yokluğumu farkeden zavallı ablam yetişiyor imdadıma. ben ise hala boşaltım işlemiyle meşgulüm ve bu işlemin getirdiği iğrenç sonuca, zavallı ablamın tişörtünü de ortak ediyorum. bir yandan da ablama, "sen git eğlen ben kusa kusa rahatlarım." gibilerinden laflar ediyorum. neyse, ablam gidiyor, ben ise terden sırılsıklam olan tişörtüm, fora vaziyete getirdiğim pantolonumla boşaltım işlemine devam ediyorum.

    beş dakika sonra, aman allahım, dünya başıma yıkılıyor. ablamın kusmuk dolu tişörtünü gören, esmerli, sarışınlı taş grubu, tepemde belirivermiş. hepsi bana en insancıl halleriyle, "ay yazık, ay çocuk telef oldu, burak, hadi dönelim, çocuğun rengi benzi kaçtı." gibisinden laflar etmeye başlıyor. tam o esnada kaptan o vurucu sözü söylüyor: " gardaaaş, bende bi eleman var idi, kusa kusa rahmete yüridi." bu lafı duyan ben, midemdeki son parçacıkları da, esmerli, sarışınlı kızlar topluluğunun üzerine boca ediyorum.

    neyse, aradan on dakika falan geçiyor, ve bir bakıyorum, samsunspor un artis forveti denize denize boşaltıyor, soluma dönüyorum, sarışın hatun yerlerde kıvranıyor, sağıma bakıyorum ablam yerlerde, yukarı kata bakıyorum, bana acıyan esmer hatun, manitasının üstüne kusuyor, erkeklere bakıyorum, hepsi çil yavrusu gibi sağa sola savrulmuş. sonra arkamdan acayip acayip sesler duyuyorum, bir bakıyorum ki, ben kusarken salak salak dalga geçen afet, kaslarının gevşemesinin de verdiği etkiyle, kafama osurmuş. ohh diyorum. sana şükürler olsun yarabbim. beni bu zor yolculukta yalnız bırakmadığın için sana şükürler olsun.
    ama daha bitmedi, o gün öğreniyorum ki, orhan gencebay ın nikaha davet edildiği, nikah törenlerinden, düğünlerden nefret eden bendenizin, nikaha gelmem için uydurulmuş bir yalanmış.
    neyse ki, o günün akşamı, samsunlu lar lokaline heybetli cüssesiyle giriş yapan orhan baba ile türkiye-hırvatistan maçını izliyoruz. ve diyorum ki: değmiş lan, çektiğim bu çileye, döktüğüm onca tere değmiş.
    0 ...
  10. karl sanders

    ?.
  11. doğu kültürüne, mısır tarihine kendisini adamış nile grubunun vokalistidir. ayrıca, 2009 un nisan ayında çıkardığı saurian exorcisms isimli solo albümündeki, "rapture of the empty spaces" ve "shira gula pazu eserlerinde", gencebay rifflerini kullanarak, orhan gencebay a selam göndermiştir kendileri. albümünde glissentar, akustik gitar, gitar synth, klavye, davul, perküsyon, ve vokalleri üstlenen sanders, bu listeye bağlamayı eklemeyi de ihmal etmemiştir. bira darkzine ye verdiği röportajda; her ne kadar bağlamayı üstad orhan gencebay kadar çalamasam da kendi çapımda bir şeyler yapmaya çalışıyorum. ben bu sazı geleneksel çizgiden biraz kaydırıp kendi tarzımla çalıyorum, eğlencesine yani. doğu kültürüne bu kadar meraklı bir adamın, bağlama deyip, orhan baba yı es geçmesine zaten gönlümüz razı olmazdı değil mi ? şeklinde ifedeler kullanarak, gencebay sevenlerin gönlündeki yerini sağlamlaştırmıştır.
    0 ...
  12. nikriz rüyası

    ?.
  13. hakkında müzikal bir tanım yapmayacağım ama, gencebay ın türk halk müziğini yozlaştırdığını iddia eden bazı bağnaz kesimlere, bu eseri dinlemelerini tavsiye edeceğim. gencebay ın, "gönül dağı" , "hey gidi goca dünya", "gurbet" gibi yüze yakın türk halk müziği bestesini yok sayan bağnaz müzikseverler, bu eseri bir dinlesin de, türk topraklarında yapılmış en özgün halk müziği örneklerinden birine şahit olsun.
    0 ...
  14. bir de sen vurma

    ?.
  15. •orhan gencebay ın, doksan sonrası ağırlık verdiği, enstrümantal yanı güçlü şarkılardan en kıymetlisidir. gencebay ın çoğu eserinde gördüğümüz, kendine has tezene tekniğiyle çalınmış bir bağlama solosuyla başlayan eser, bu esnada türk halk müziği tarzında bestelendiği izlenimi verir. fakat, hemen akabinde giriş yapan viyolonsel, keman, bas ve elektro gitar karşılamaları, eserin, enstrümantal - rock diye tabir edilebilecek bir yapıya bürünmesini sağlar. esere ortadoğu havası katan darbuka ile, batı normlarındaki davul atakları, eserin ritmik kalitesini oldukça yukarı çeker.drum machine de kullanılmamıştır. yarım dakikada bir kendini gösteren synthesizer, müziğin elektronik kısımlarını teşkil etme konusunda, elektro gitarı yalnız bırakmaz. elektro gitarla sunulan, esere giriş kısmı, rock formlarını dahi zorlar. beş küsür dakika boyunca bas - elektro gitar, keman - viyolonsel, davul - darbuka atışmaları ile süren eser, beşinci dakikasının ilk saniyelerinde başlayan elektro jazz gitar solosuyla sona ererken, türkiye de yapılmış en iyi şarkı olduğu ve enstrümantal yönü kuvvetli olan sözlü şarkılarda, sözlerin derin anlamlar taşımayarak, dinleyeni yormaması gerektiği düşüncesini reddetme konusunda, şahsımı ikna etmeyi başarmış olan, orhan gencebay çalışması.
    0 ...
  16. diş macunu

    ?.
  17. diş macunu, kanımca, yüzyılın en büyük icatlarından biridir. sakın, sigara içtikten sonra ağız kokusunu gidermesi, safran sarısı dişlerle ortalıkta keko tadında gezmemizi önlemesi, "sağlıklı dişler mutlu gülüşler." sözünün ilham kaynağı olması gibi nedenlerle böyle düşündüğümü sanmayın. çünkü diş macunu, benim gönlüme, bu sıradan özellikleriyle değil, gecenin üçünde başlayan gastrit sancılarımı dindirmek, ayda bir alnın ortasında beliriveren gıcık sivilceyi kurutmak, eski bir kasetçinin camekanından araklanan orhan gencebay posterini duvara yapıştırmak, sobayı tutuştururken oluşan yanıkların acısını dindirmek, burun deliklerine mercimek büyüklüğünde kadar yerleştirip, gribal nedenlerle tıkanan mukus kanallarını açmak gibi, türlü amaçlara ettiği hizmetlerle taht kurmuştur. şahsım tarafından asla, diş denen organ üzerinde oluşan plakaları yok etmek, diş minelerini korumak, diş eti iltihaplarının oluşumunu engellemek, ağızda oluşan bakterileri en aza indirmek gibi, insan sağlığı üzerindeki olumlu etkileri, isviçreli bilimadamları tarafından da kanıtlanan bu özelliklerinden istifade etmek amacıyla kullanılmamıştır. çünkü isviçreli bilimadamları kadar güvenilir olmayan, ama benim kendimden fazla güvendiğim kaynaklar, dişi en iyi temizleme yönteminin, parmağa sarılmış ıslak havlu veya peçete, en iyi koruma yönteminin ise misvak olduğunu belirtmektedir.
    evet değerli sözlük yazarları, yazdığım bu yazıda en küçük bir ironi mevcut olmamakla birlikte, diş macununun bütün bu olumlu özellikleri, zihnimce test edilmiş, midemce onaylanmıştır. özellikle gastrit sancısı çekenlere tavsiye edilir; fındık büyüklüğündeki diş macununu, hiç emmeden, ağzınızda eritmeden yutuverin, midenizi en azından bir saatliğine rahatlatacaktır. ama yine de bu klişe öğüdü vermeden geçemeyeceğim;
    kullanmadan önce doktorunuza danışınız.
    0 ...
  18. batsın bu dünya

    ?.
  19. metallica nın yaptığı şarkılardan farklı değildir. anlatım aynıdır. insanlara savaşma gücü veren, onurla mücadele etmeyi öneren bir şarkıdır. "kendi hayatınızı başkalarının esiri olarak yaşamayın, haksızlıklara uğranan bir dünya tamamen gitsin, yeni bir dünya kuralım" ana fikriyle yapılmış, bu anlamda insanlık adına devrimci hareketlerden biridir. sözün özü, bu eser, dünyanın fiziken batmasını değil, dünyayı yaşanmaz hale getirenlerin batmasını dilemektedir.
    0 ...
  20. bir araya gelemeyiz

    ?.
  21. synthesizer solosu ile başlayan gencebay şaşırtmalarıyla dolu olan bir eserdir. çünkü bu solo, eserin rock formunda bestelendiği izlenimini daha dördüncü saniyede yok etmektedir.halk müziği tarzında çalınmış bağlama solosu ile devam eden eser, bir gencebay icadı olan, blues tarzı bağlama riffleriyle, underground bir boyut kazanır. bu bağlama rifflerinin fazla ezici olmayan hakimiyeti ile süren eser, nakarata girişteki tenor sax solosuyla şaşırtmaya devam eder. saksafon ile sunulan, üçüncü nakarat sonrası başlayan zurna solosu, şarkının ulaştığı en yüksek mertebe derken, zurna solo bitimindeki bir saniyelik dev bateri solosu, şarkı hakkında müzikal bir tanım yapılamayacağına işaret eder. eserin ilk versiyonu son derece özgündür. klasikler versiyonundaki halini ben daha çok seviyorum. drum machine kullanıldığı izlenimi verse de, enstrümanların icrasındaki yalınlık ve anlaşılırlık, sanki ilk versiyondan daha ilerdeymiş gibi.
    0 ...
  22. 17 ağustos 1999

    ?.
  23. bütün hayatımın alt üst olmasına neden olmuş, pazar günleri aysel teyze nin kahvaltıya çağırışlarının, deli ismet ten korkup sokağa çıkamayışlarımın, akşam ezanına kadar mahalle arasında top oynayışlarımın, tel örgüleri aşıp donanmaya girerken, her defasında enselenişlerimin, cırcır olana kadar abandığım meybuzların, bu dünyada tanıdığım en iyi insanın, onlarca arkadaşımın, öğretmenlerimin, akrabalarımın, kısacası çocukluğumun, anılarımın katili olmuş, onları buruk bir şekilde anmama sebep olmuş, hatırlamak dahi istemediğim, kişisel tarihimin en acı günü.
    0 ...
  24. fethullah gülen

    ?.
  25. hiçbir üniversite tahsili, ticari hayat geçmişi olmamasına rağmen, yüzlerce okul, dersane, televizyon kanalları, gazete sahibidir. bir insan, din denen olgudan, bu derece sağlam ve etkin bir zincir oluşturabiliyorsa onu takdir etmek gerekir. yani benim dedem de kuran bilir, namaz kılar, hatim indirirdi ama dersanesi, okulu, holdingleri, audi a6 ları falan yoktu. demek ki dedem gerçek bir müslüman değilmiş. gerçek bir müslüman dini paraya çevirebilmeli değil mi? acaba bu adamın ne farkı vardı dedemden? ilahi bir meziyet mi, tanrı tarafından bir kutsanmışlık mı, ermiş miydi yoksa bu adam? tek özelliği, din ve fıkıh konusunda sahip olduğu derin ve görkemli, bilgiler olan bir insan, nasıl olur da, türk siyasi hayatına dahi etki edebilecek stratejik bir unsura dönüşebiliyordu? şimdi buradan, "bu adamın arkasında yıllardır, siyonizm destekli abd yönetimleri vardı." ," bu adam, türk halkını; cumhuriyetine, önderine, ordusuna düşman etmenin en kolay yolunun, o halkın dini duygularını kazanç ve istismar kaynağı yapmak olduğunu çok iyi bilen işbirlikçiler tarafından kurulmuş bir düzeneğin bir numaralı aktörüdür." gibi çıkarımlar yapmayacağım. ama bu durumun böyle olduğunu varsayarsak dahi, "abd-hoca efendi-hoca efendi tayfası"nın oluşturduğu malum üçgenin, sonuna kadar başarılı olduğu da su götürmez bir gerçek. hayal ürünü olmasını dilediğimiz bu durum, maalesef mevcut iktidarın mevcudiyetiyle dahi raliteye kavuşmaktadır kanımca. bugün fethullah gülen hoca efendi hazretleri (sav), türk ordusuna, cumhuriyetine karşı, baba bush ile körfez savaşı ile hat safhaya ulaşan yıkım sürecinin türkiye ayağının kilit ismi de değildir. hoca efendi ayrıca, muhammed i kabrinde ziyaret edememesiyle, arabistan da değil de abd de yaşamayı tercih etmesiyle (arabistan da hastane falan yok zaten, arap şeyhleri yokluk, hastalık içinde ölüyor.), sağ koluna papanın elini öptürmesiyle, vaazlarında gösterdiği ümmetçi tavrı, zaman gazetesinde yazma isteğinde bulunan, liberal, amerikancı, hatta ermeni yazarlara onay vermesiyle (yazarın ermeni olması elbette ki hiç bir problem yaratmamalı, lakin hoca efendinin gösterdiği ümmetçi tavır ile verdiği bu karar birbiriyle çelişmektedir.) araştırmalarda, eğitim seviyesi ilkokul üç olduğu ortaya çıkan türk halkının gözündeki, bir kanaat önderi, fakir fukara babası, islam dininin son temsilcisi, görüntüsüne kendince bir destek vermektedir.
    bu arada hoca efendimiz dinler arası diyalog konusunda yaptığı son açıklamada; allah'ın hazreti muhammed'e inanmayanlara da rahmet edebileceğini belirterek, yıllardır takınıyormuş gibi yaptığı ümmetçi tutumu da terk ettiğini değerli sevenlerine göstermiştir. bu başarılı iş ve siyaset adamını ayakta alkışlıyoruz.
    0 ...
  26. erkin koray

    ?.
  27. cahit berkay, orhan gencebay a gelip, "yahu bizim müziğimizde türkiye den bir şey eksik, sence ne yapabiliriz?" tarzında sorular sorduğunda, orhan gencebay ın, berkay için önerdiği kişidir. zira erkin koray, rock tarzındaki eserlerde sakil duran ortadoğu ve anadolu kaynaklı bağlamanın, elektronize edilmesi için büyük bir çaba göstermiş, bu çabasını da, türkiye de elektro sazın mucidi olarak anılması ve bu enstrümanla bestelenen dev eserlerin mevcudiyetiyle taçlandırmıştır. erkin koray ın bu icadı, türk rockunda o kadar büyük bir boşluğu doldurmuş ki, türk rock müzik tarihinin zirvesinde yer alan eserlerde bu bağlama türünün hakimiyetlerine rastlamak sürpriz değildir, ki estarabim başlı başına bir delildir bu duruma. erkin koray ın bu icadında büyük payı bulunan bir isim daha vardır ki, bu isim orhan gencebay dır. şöyle ki 70 lerde rock müzikle ilgili kapsamlı araştırmalarda bulunan ve bu müzik türünün örneklerini veren gencebay, beatles'ın önce "norwegian wood" adlı 45'liklerinde, daha sonra da "sgt. pepper s lonely hearts club band" albümlerinin "within you without you" parçasında kullandığı sitarı, kendi müziğinde kullanmış (zelzele, dönmeyen yıllar, yorgun gözler acı gözyaşları...) doğu kökenli bu enstrümanı türk müziğine dahil etmiştir. dolayısıyla sitar-bağlama yakınlığı, erkin baba nın kendisinin de belirttiği üzere, elektro bağlamanın icadında ilham kaynağı olmuştur.erkin koray ın elektro bağlamayı icat etmesi, zamanla, anadolu tarzında icra edilen bağlamanın da rock müzikte kabul görmesini, sık sık kullanılmasını sağlamıştır. o kadar ki, türk rock müzik tarihinin en iyi eseri olduğunu düşündüğüm,bir araya gelemeyizde, bizim bağlamamızın başrolde olduğu görülür. ayrıca, 70 lerde, orhan gencebay ile kader birliği yapan vedat yıldırımbora nın bestesi olan "yağmurun sesine bak" erkin koray'ın ellerinde şahane bir psychedelic rock parçasına dönüşmüştür. bu aranjman, orhan gencebay tarzındaki besteler ile psychedelic rock'ın ne kadar uyumlu olduğunun en güzel örneklerinden birisidir. bu parça da kanımca rock da zirve diye bir yer varsa oradadır.
    0 ...
  28. konservatuvar

    ?.
  29. türkiye de binlerce tiyatro sanatçısı olduğunu düşünür ve bu sanatçıların, çocuklarının, kuzenlerinin, aile dostlarının çocuklarının bu sınava gireceğini varsayarsak, tiyatroya gönül vermiş, emekçi gençlerin, az önce saydığım torpillilerin arasından sıyrılıp 10-15 kişilik kontenjanlarda kendilerine yer bulmalarının çok zor olduğunu düşündüğüm, düşünmekle kalmayıp tanık olduğum sınavdır. amacım moral bozmak değil ama, realist olmak gerekirse, bu ülkenin üniversitelerinde 400 kadar tiyatro bölümü kontenjanı varsa, emin olun bir o kadar da tiyatrocu yakını torpilliler vardır. elbette ki, gerçekten yetenekli olup, bu kontenjanlarda kendine yer bulan gençler yok değil. fakat, çok kısıtlı yetenek ve birikime sahip olup, gerçek sanatçı olabilme potansiyeli olanların önüne geçen kişi sayısı yanında, bu yetenekler devede kulak kalır.
    bir arkadaşımın başından geçen bir olayla, bu duruma bir örnek vermem gerekirse;
    soyadı kasapoğlu olan bu arkadaşım, adını vermemin doğru olmayacağı bir üniversitenin sahne sanatları, tiyatro sınavına girer. ahmet kutsi tecer in "köşebaşı" oyununda canlandırdığı kahveci karakteriyle, odunpazarı belediye tiyatrosu tarafından, ümit vaad eden genç tiyatrocu ödülünü kazanan bu arkadaşım, sınav giriş kartını jürinin masasına bırakır ve , bu oyunun "kahveci tiradını oynamaya başlar. tiradın, "balta mehmet bey vardı, bizim rahmetlik" kısmına gelmeden, sınav jürisince oyunu yarıda kesilen bu arkadaşım, o an sınavı kaybettiğini düşünür. bölüm başkanının; "oğlum ikinci parçayı oynamana gerek yok, zaten dışarıda dört yüz kişi var, sen şimdi çıkabilirsin, ikinci aşamada görüşürüz." demesiyle, bu düşüncesinin yersiz olduğu, ikinci aşamaya kabul edildiği kanaatine varır. tam sınavdan çıkarken, drama bölüm başkanının, "oğlum sen ışıl kasapoğlu nun yakını mısın?" sorusuna "hayır." cevabını veren arkadaşım, son derece mesut bir ifadeyle, sınav hakkında sorular soran, müstakbel meslektaşlarının sorularını yanıtlar. ertesi gün, okulun ilan panosuna asılan, "ikinci aşamaya girmeye hak kazanan öğrenciler" listesine bakıp, adının listede geçmediğini gören arkadaşım, tek hatasının ışıl kasapoğlu nun yakını olmadığı gerçeğinin farkına varır ve ek kontenjandan tecih yaptığı, gıda mühendisliği bölümüne kayıt yaptırır.
    0 ...
  30. orhan gencebay

    189.
  31. on yaşında, "kara kaşlı esmerdi, kim bilir kimi sevdi" adlı esere imza atmış, beynelmilel çapta müzik adamı.
    1 ...
  32. orhan gencebay

    178.
  33. "aşk pınarı" şarkısıyla hany shaker i, "dil yarası" şarkısıyla, zehava ben i meşhur eden sanatçı.
    1 ...
  34. orhan gencebay

    177.
  35. "istanbul hatırası,"köprüyü geçmek" " adlı fatih akın imzalı belgeselde, 64 yaşında olmasına rağmen enfes bir "hatasız kul olmaz" canlı performansı sergileyen, sağlam müzik adamı.
    0 ...
  36. orhan gencebay

    175.
  37. "yorgun gözler" adlı eserinin, kamuran akkor un kırkbeşliği için düzenlediği versiyonunun, dünya rock müzik tarihinin, en donanımlı eserlerinden biri olduğunu iddia ettiren, rocker sanatçı.
    0 ...
  38. orhan gencebay

    174.
  39. "gurbet" şarkısını, kendini asarak, intihar eden arkadaşının anısına yapmış bir sanatçıdır.
    0 ...
  40. orhan gencebay

    171.
  41. orhan gencebay

    170.
  42. "sevemedim kara gözlüm" şarkısının söz ve bestesine imza atmış, türk sanat müziği sanatçısı.
    1 ...
  43. orhan gencebay

    168.
  44. iki yaşındayken, bir mekanda çalan "bir teseli ver" parçasını duyup, "dede, bu senin şarkın mı?" diyen bir toruna sahip olan sanatçı. dikkat! yaş iki. (bkz: dedesinin tornu)
    1 ...
  45. orhan gencebay

    167.
  46. "cevap ver", "yakılacak yara", "sevecekmiş gibisin", "söylenmedik söz kalmadı", "güle güle sevdiğim", "güloylom" şarkılarında, ikibuçuk oktava çıkan, ses perdesi, sanılanın aksine, geniş olan sanatçı.
    0 ...
  47. orhan gencebay

    166.
  48. "hor görme garibi" parçası, erkin koray tarafından rock formunda icra edilmiş olan, rocker sanatçı.
    0 ...
  49. orhan gencebay

    159.
  50. yaşar ın; dünya çapında sanatçı dediği", dünya çapında sanatçı.
    1 ...
  51. orhan gencebay

    158.
  52. orhan pamuk un, sözde "ermeni soykırımı "hakkındaki düşüncelerine, katılmadığını açıklayan,buna rağmen nobel ödülü kutlaması için kendisine yapılan daveti geri çevirmeyen, kibar insan.
    1 ...
  53. orhan gencebay

    157.
  54. orhan pamuk un son romanına konu olacak olan, dev sanatçı.
    1 ...
  55. orhan gencebay

    155.
  56. "bir araya gelemeyiz" parçası, en sağlam led zeppelin şarkısına, tur bindiren sanatçı.(tabi ki ilk versiyonu)
    1 ...
  57. orhan gencebay

    144.
  58. "dönmeyen yıllar" şarkısını rüyasında besteleyen, beynelmilel çapta müzik adamı.
    1 ...
  59. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük