"iran'ın kürdistan eyaletindeki seqiz cezaevinde bulunan kürt siyasi tutsak bahman şerko maarefi, 1 mayıs 2011'de idam edilecek. bu ve diğer idamlara dur diyebilmek ya da hiç değilse şerko maarefi'nin ömrüne bir gün daha ekleyebilmek için 9 nisan, 16 nisan, 23 nisan ve 30 nisan 2011 cumartesi günleri iran'ın istanbul konsolosluğu önünde sivil ve sessiz bir protesto düzenliyoruz.
son üç yıldır 9 kürt siyasi tutsağının idam edildiği iran'da, ölüm cezasına çarptırılmış ve infazı beklenen 18 tutsak daha var. biz ki iran'ı en çok şarkılarıyla, şiirleriyle, şehirleriyle, şiiliğiyle severiz ve bu protestoyu düzenlersek çok sevdiğimiz o büyülü masallar ülkesinin vizesinden, düzenlemezsek insanlığımızdan mahrum kalacağız.
1- iran konsolosluğuna siyah çelenk bırakacağımız bu protestoda katılımcıların da mümkünse siyah giysileriyle gelmelerini rica ediyoruz.
2- yaşadığı şehirde iran konsolosluğu olan türkiye dışındaki arkadaşların da aynı gün ve saatlerde bu eylemi yapmalarını öneriyoruz. etkinlik duvarına yazar ve bizi bilgilendirirlerse etkinlik duvarından eylem noktalarını bildirebiliriz. "
yeni gelmiş yazarımsı.(#10372689) uludağ'da kürtlere laf etmeyenleri zikiyorlar gibisinden bir söylenti duydu herhalde, geldiği gibi iş başı yapmış. hele bi otur soluklan yiğenim.
başlık biraz dandik oldu ama sinirden olsa gerek. sabahın köründe başladı ve hala devam ediyor. sanırım thy uçakların kullandığı hava yolunu değiştirdi. olm bildiğin evin üzerinden uçak geçiyor, taş atsam düşürürüm belki. 5 dk da bir geçiyor imansızlar bu ne lan.
tanım: sinirden kafayı yememe neden olacak olan thy yollarının değişikliği sonucu kafamızın üzerinden geçen uçaklardır.
ekleme: havalimanı yeni yapılmadı herhalde. şu an 5 dk da bir uçak sesinden tv nin sesini duyamaz hale geliyoruz. ben hiç bu kadar alçaktan geçtiğini de görmedim.
semt incirli bu arada. *
yılın belirli günlerinde tanrıların kana susaması şeklinde algılanacak bir durum. tanrılar kurban istiyor, tanrılar kavurma istiyor gibi türevleri vardır. ben böyle düşünmüyorum tabi. dinimiz amin.
yalnızlık denildiğinde tek olmak,bir başına olmak gelir insanın aklına. acaba gerçekten tek başına olmak yalnızlık mıdır?
insanlar günümüzde, ki günümüz iletişim çağı olmasına rağmen tam olarak anlaşabileceği ve kendi içindekileri tüm samimiyetiyle anlatabileceği birilerini bulmakta zorlanmaktadır. evet sevgiliniz olabilir ya da çok samimi dostlarınız, peki kaç tanesinin sizi tam olarak anladığını düşünüyorsunuz, çıktığınız kaç kişi sizin yalnızlığınızı giderebildi. gerçekten onu bulabildiyseniz zaten hala çıkıyor olmalısınız.
bir ortamda otururken kendinizi konuşuyor,gülüyor hatta ağlıyor bulabilirsiniz, bunları hepimiz yaşıyoruz. bu durumlar da bile bir çoğumuz kendini yalnız hisseder, kaçmak ister, tek başına kalmak ister ama nasıl bir yaman çelişki ise tek başınayken de kalabalığa karışma isteği duyar. bu da tam olarak yalnızlığınızın çaresizliğidir. bu çaresizliğinizden sizi ne çıkar ilişkileri ne de yüzeysel dostluklar kurtarabilir. kimi zaman yalnızlık çektiğinizi bile düşünmeyebilirsiniz ama bir şeylerin eksikliğini hissedersiniz veya bazı şeylerin yolunda gitmediğini düşünürsünüz. işte bu iç sıkan, kafa ağrıtan durum kalabalık bir ortamda kendinizi kahkahaya kaptırmışken de kendini gösterebilir.
aslında bu tür düşünceler bazı kişilere psikolojik sorun gibi gelse de, insanlığın bulunduğu durumdur. hayatı oluruna bırakmayıp, bir şeyler sorgulandığında hep karşılaşılan bir sorun olacaktır. ben insanların beynen de kalben de yarım olduklarını düşünürüm hep. kendilerini tamamlayacak insanı ararlar, bulabilirler mi emin değilim. çoğu zaman otuzuna kadar dayanılır sonra evlenilir. yalnızlıktan kurtulamaz insan, o sıkıntı hep takip eder onu ama hayatı olduğu gibi yaşayıp sorgulayamadığından çokta gün yüzüne çıkmaz.
kalabalıkta yalnız olmaktan bahsedecektim; bahsedebildim mi? emin değilim.* ama siz istediğiniz kadar kalabalığa girin isterseniz istiklal'de yatın kalkın; içinizden geçenleri, akşam yatarken düşlediklerinizi, kalbinizdekileri anlatacak kişiyi bulamadıktan sonra yalnızsınız. gerçi daha kendimize söyleyemediğimiz, yüzleşemediğimiz düşüncelerimiz varken başkasına nasıl anlatacaz, işte orası tam bir muallak.*