sonsuz uzay boşluğunda bir aralık bulmuşum ve 1 aralık tarihinde bulduğum o aralıktan girip hiç gelmek istemediğim göz yaşı vadisine yani dünya gezegenine bedenlenmişim bana sorulsa gelmek ister misin diye asla gelmek istemezdim sanırım bu dünya belki de başka bir dünyanın cehennemidir diyen aldous huxley haklı simülasyonda olduğumuza ciddi ciddi inanmaya başladım büyük ihtimalle dünya gezegeni daha ileri bir medeniyet olan uzaylıların laboratuvarı saçma dinlere inanmaktansa bu çok daha mantıklı kuranda ay ikiye yarıldı diyor güler misin ağlar mısın sonrada japon yapıştırıcı ile mi yapıştırıldı o zamanlar teleskop yoktu ama ay çıplak gözle görülüyordu neden araplar dışında avrupa asya tarih kaynaklarında ayın ikiye ayrıldığı yazmaz çünkü ay hiçbir zaman ikiye yarılmadı hristiyanlık ise o da facia isa tanrı nın oğlu meryem döllenmeden gebe kalıyor çüş oha yuh yahudilik desen musa kızıldenizi yarmış yersen ben yemedim sakın o med cezir olmasın sonuç tüm dinler palavra al birini vur ötekine tüm dinler palavra selam olsun eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin sözünü söyleyen ateist atatürke selam olsun dinler masal diyen çağımızın aristotelesi ateist celal şengöre tüm ateistlere selam olsun.
paranin herkesi satin alabileceğinin altini çizen bir deyimdir... hemen konuyla ilgili bir fikra anlatalim, pekiştirelim... sonra da metinle ilgili çalişmalari yapariz...
şimdi, adamin biri, sizin benim gibi bi abi, ingiltere'de sağa sola zevzek zevzek konusuyormuş, ben kraliçeyi bile satin alirim diye... hernekadar kraliçenin abdülhamit gibi güzel bir jurnal şebekesi olmasa da, bu laf kulağina gitmiş... çağirmiş kulunu sarayina, bakalim ne demiş:
kraliçe: bre zındık! sen ne konuşuryormuşsun sağda solda? *
adam: kraliçem hik mik
kraliçe: sen bana fiyat biçmeye cüret etmişsin laaan
adam: kraliçem mik hik
kraliçe: sus!
adam: kraliçem size bin klio altin versem?
kraliçe: bak hala konusuyor
adam: kraliçem size onbin kilo altin versem?
kraliçe: ne diyorsun bea dürzüüü
adam: bu sarayi altindan yapip size versem?
kraliçe duraklar: senin bu kadar paran var mi?
adam bunun üzerine yandaki nöbetçiye döner:
-kraliçenin fiyatini bulduk, sira altini bulmaya kaldi...
YouTube'da "Balinler Okul Önlükleri Reklamı (1993)" videosunu izleyin
ttps://youtu.be/IM67-xKRs-0?si=xdfe3X9n9fisaS9C
Bir zamanlar önlükler vardı şimdi yoklar.
Değişmeyen tek şey değilimdir herakleitos
“Sene 2010 bir konser için geldiğimiz Ankara’nın işlek caddelerinden birinde oturduk, arkadaşlarımla kahve içiyoruz. Bir an sokakta sakin ve mert adımlarla yürüyen bir adam gördüm. Kirli sakalı Ankara’nın beton rüzgarını adeta zımparalıyordu. Bedeni zayıftı ama asla çelimsiz değil, kimsenin haram lokması boğazından geçmeyen bir insanın asaletiyle yürüyordu.
Bu tariflere uyan bir adam tanıyorduk arkadaşımla, imza gününe gittiğimiz bir yazardı. Korkusuz biri, hatta babamla nümayiş arkadaşlığı yapmışlığı var. Balyoz ve Ergenekon kumpaslarının olduğu dönemlerde onurlu direnişimiz adına konuşmalar yaptığında bizzat alkışladığımız bir adam. Bu yürüyen adam o olabilir mi diye arkadaşımla birbirimize bakıp koştuk arkasından ve abi diye seslendik. Hemen durdu ve bize doğru baktı, çünkü abiydi!
Yüzünü görünce o yürüyen adamın, düşündüğümüz adam olduğunu anlayıp sevinmiş ve heyecanla sarılmıştık. Sanki gözleri düşsel doruklara sarılmış bir kartal ama bakışları hala evimizin pervazına konan bir serçeydi. Evet gördüğümüz adam Nihat Genç’ti. Gülümsedi ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Abi dedim biz yıllardır senin televizyonda yaptığın konuşmaları pürdikkat dinliyoruz ve seni severek takip ediyoruz. Ben müzisyenim ve arkadaşımla seni görmüşken yanına gelip bu albümümü sana hediye etmek istedim. Albümü eline aldı ve sonra tedirgin olup sağına soluna baktı, ben hemen anladım sebebini. Abi dedim merak etme bizi kimse göndermedi, biz Cumhuriyet ilkelerine bağlı Atatürkçü gençleriz! Kötü niyetli kimselerin kuklası değil, dedikten sonra rahatladı. Teşekkür etti ve albümü incelemeye başladı, dedim bu bandrolsüz bir albüm abi, yani müzik marketlerde bulamazsın ben gittiğim konserlere sırt çantamda götürüp satıyorum! Çok şaşırdı ve gülümseyerek çok etkilendim size helal olsun Allah yolunuzu açık etsin çocuklar, benim oğlan da müzisyen dedi. Ayaküstü biraz konuştuktan sonra albümü dinlersen çok sevinirim. Özelikle Çıktık Yine Yollara adlı eserimi çok seveceğine eminim abi dedim, dinleyeceğine söz verdi görüşmek üzere diyerek ayrıldık. O albümü dinlediğine, sakladığına ve benim yükselişimle gurur duyduğuna adım gibi eminim!
Nihat abiyi ilk izlediğim zamanlardan beri programları sürekli yayından kaldırıldı. Trafikte yaşanan bir haksızlığın bile insanları delirttiği şu günlerde empati yapmanızı istiyorum. Nihat abi sürekli boykot edildiği için gittikçe hırçınlaştı ama sebebi engellenmesiydi. Üslubunun giderek sertleşmesinin sebebi aslında gerçekten hakkını aradığı bazı kesimlerin sert eleştirilerinden dolayı onu ötekileştirmesiydi. Nihat Genç’in başına gelenler sizin başınıza gelmiş olsa eminim bir çoğunuz hayata küser kendinize bile söverdiniz. Dayanmanız mümkün değil!
Şimdi ölüm haberini aldım ve çok üzüldüm. Bir baba bir eş, arkadaşlarına derin bir yoldaş öldü bugün. Acısıyla tatlısıyla bir korkusuz kalemdi, uyarıları ve anlattıklarıyla aslında hepimiz için bir direnişti. Son isteği bile Cumhuriyete sahip çıkın olan bir insanın niyetinden şüphe etmek kimsenin haddi değildir!
Baskılara ve kariyerine yaptıkları suikaste rağmen kalemini satmadan son nefesine kadar direndiği için Nihat Genç’e çok saygı ve sevgim var. Bize eyvallahsız yaşamın ne olduğunu yaşayarak gösterdi, edebi bir duruştu ebedi bir fikir oldu! Yakınlarına metanet sevenlerine sabır dilerim, Allah gani gani rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.”
AKCiĞER KANSERiNDEN ÖLEN NiHAT GENÇ'iN ÖLMEDEN ÖNCE YAZDIĞI ELVEDA YAZISI
Çok sert bir siyasi türbülansın ortalığı ayağı kaldırıp toplumsal olayları tetiklemesi an meselesi ve bir yazar olarak biz de fikrimizi söyleyelim diyoruz, ancak, linç kirletme gırla gidiyor, müsaade edilmiyor! Geçmişte de yaşadık büyük siyasi olaylarda ilk saldırı hedeflerinden biri de neden Nihat Genç oluyor, çünkü bir şekilde Nihat Genç'in tavrı fikri duruşu birilerini çok rahatsız ediyor! Ve gün itibariyle sosyal medyada mesela Ekşi Sözlük'ten sol liberaller Fetöcüler ve PKK'lı tröller bir kirletme aşağılama hiçleştirme çöpleştirme kampanyası olarak yine saldırıya geçtiler! Madem o tarafa bu tarafa fikir beyan edemiyorum o halde ben de kendimi tanıtayım! Benim de Hulki Cevizoğlu ve Çelebi gibi AKP'ye geçebileceğim kirletmesi yapıyorlar, ama geçmedim, geçmeyi de hiç düşünmedim ve geçenlere karşı da buradan kaldırılması mümkün olmayan en ağır lafları ettim ve etmeye devam edeceğim! Mesela bugüne kadar kimsenin sarayından holdinglerine kadar kimsenin gücü beni yerimden kımıldatamadı, tıpkı Erciyes tıpkı Toroslar gibi tıpkı Karadeniz'in ladinleri gibi! Ve sözlükteki arkadaşlar sadece Cevizoğlu gibi fırıldaklara değil bir zamanlar binlerce twitle destekledikleri Ertuğrul Günay ve Reha Çamuroğlu ve Muhsin Kızılkaya gibi tiplerin AKP'ye geçip bakan ve vekillikler yaptığını ve şu an emekli maaşlarıyla gül gibi yaşayıp gittiklerini de unutmasın! Akıllarınca bana saldıran bu arkadaşlar bir zahmet Fetö'nün iftar sofrasında ağızlarının suyu akarak oturan sol liberal ağbilerinin fotoğraflarını da unutmasın! Kimsenin sofrasında oturmadım kimsenin mezesi olmadım kimseye kendimi kullandırtmadım kimsenin tebaası sürüsü marabası olmadım! Yetmez ama evet anayasası döneminde de böyle bir baskı rüzgarı oluşturmuş ve filmin sonunda ülkeyi kainat imamına teslim etmiş ve en ileri gelen sağcı solcu liberal ağbiler Fetö'nün kapatma karıları olmuş ve donunu koklamışlardı ve o süreçte de bütün baskı ve linçlere rağmen teslim olmayan kardeşinizdi, dayanma gücümü hepiniz biliyorsunuz, Allah'ın ipine sarılarak bugüne geldik! Sözlükteki arkası karanlık arkadaşlar, hayatı boyunca, AB fonlarından ve iktidardan ve muhalif belediyelerden tek kuruş almadan yazıp çizmiş Nihat Genç dışında kaç kişi tanıyorsunuz! Hiç kimseden ve kurumdan hiç bir şekilde beş kuruş almadan sadece yazdıklarıyla şöhret olmuş kaç tane yazar tanıyorsunuz? Arayıp boşuna yormayın kendinizi ya bir müzayede salonu ya bir kerhane ya bir köle pazarıyla karşılaşırsınız! O sağcı solcu liberal ağbileriniz gibi holding medyası dergilerinde şekil yapmadım, poz vermedim, holding reklamlarında oynamadım, hem sol şairlik yapıp hem de 'kalplerdeki kaymak' gibi reklam metinleri yazmadım! Holdinglerin ne dergilerinin ne reklam yazarlığına ve belediyelerin ne imkanlarına ne fuarlarına ne ödüllerine tenezzül etmedim! Bileğimden başka kimseye sırtımı dayamadım! Yaşadığınız ülkede kırk uzun yıldır sadece yazarak şöhret olmuş kaç kişi tanıyorsunuz? Ve bundan 20 yıl önce 'yazdığım derinlikte edebi hikayeler yazabilmeniz için size otuz yıl müsaade ediyorum' dedim, evet, şimdi bir otuz yıl daha veriyorum, bakalım otuz yıl içinde bir Nihat Genç hikayesi makalesi yazabilecek misiniz? Büyük holdingler ana akım medya tarihinde hiç bir yazara Nihat Genç kadar yasak ve sansür koymamıştır! Geçtiğimiz kırk yıl içinde o büyük medyada adımın anılması yasaktır, yaptığım programın anılması yasaktır, ismim geçirilmesin diye özel hassasiyet gösterilmiş ve hayatım bu büyük medyanın avukatlarının açtığı davalarla geçmiştir! Evet, yasak koydular, engellediler ancak Nihat Genç'in itibarıyla oynayamadılar ve Nihat Genç'i hiç bir dönem susturmaları bastırmaları mümkün olmamıştır! Hatta o çok özgürlükçü gazeteleriniz Nihat Genç adam öldürdü gibi akıl almaz iftiralar dahi attı! Çünkü yazarlığımı eyvallahsız ve aşırı gerçekçi ve aşırı ahlakçı bir yazar olarak inşa ettim! Kelimelerden başka sultan, ağbi, derebeyi, adamım, ideolojik mensubiyet, hiç tanımadım! Ne AB'ye girme gibi ne PKK açılımı gibi hiç bu dayatma ve dümen fırıldak rüzgarlarına kapılıp sürüden olmadım! Hayatım boyunca akıntıya karşı kürek çektim, çekmeye devam edeceğim! Toplumun ve genel anlayışın ve genel kabullerin tam karşısına geçip tek başına savaş vermeyen adam zaten yazar değil sürüdür, onun bunun adamı ya da iti köpeğidir! Çünkü bağımsız yazar olmadan bağımsız yargı ve bağımsız bir ülke olamaz! Şöyle etrafınızdaki yazarları tek tek masaya yatırın bakalım elinizde satın alınmamış bir yazar kaldı mı? Saraya Kılınan Namazlar ve Sarayın Dalkavukları gibi onlarca kitap yazdım, bu kitaplardan sadece birini hadi birini de geçtim sadece üç-beş sayfasını yazabilecek içinizde tek yazar kaldı mı, var mı? Siz kimsiniz neden hep böyle sert günlerde harekete geçiriliyorsunuz, çekirge sürüsü, ve kimin çitlediği çekirdeklersiniz! Yazar, kendiyle ve çağıyla hesaplaşandır, çağımız da 'güç ve para' çağıdır, o halde, yazar gücün ve paranın karşına geçebilendir! Sadece son dört ayda siyonist şirketlerle taşeron ortaklıklar içindeki holdinglerimiz üzerine yüze yakın makale yazdım, siyonizm artık o büyük holdingleri ve partileri elinde oynatan şirketlerdir ve sağ ve sol liberalleri kucağında besleyen büyük medyamız ve holdinglerdir! Siyonistlerle taşeronluk içindeki bu şirketlere karşı ağzını açıp tek laf edebilen tek bir yazarınız çıkmamış, aksine, bu şirketlerin dergileri medyasında şekil ve şöhret yapmış yani siyonist soykırıma sessizlikleriyle bir şekilde ortak olmuş bu köpekler şimdi kalkmış Nihat Genç'e güya laf ediyor, hayır, ancak gizli ve şifreli isimlerin karanlıklarına saklanarak laf söyleyebilir! Vatan toprağı mukaddestir ve hiç bir siyasi pazarlığın konusu yapılamaz bu yüzden Bahçeli'sinden DEM'ine ve AKP'sini karşıma alıp geçmiş açılımlardan bugüne en sert yazıları kaleme aldım! BOP sürecinde Suriye'de müslümanlar müslümanlara kırdırılırken sag sol liberaller ağbileriniz Kürtler'e yer açılıyor diye susarken yıllar boyunca afffetmez sertlikte yazılar yazdım, Davutoğlu'na ve şürekasına karşı! Bir dizi aydınlarımızı öldürten gladyö ve unsurlarına karşı herkes halen susarken isim vermekten çekinmeyen çok sert yazılar yazdım, neden, bizden sonraki kuşağı uyandırmak ve bizleri kim neden susturdu? Ve gladyö ve holding ilişkilerine dair bir çok makalem kitaplarımdadır! Ne dinimi ne vatanımı satacak yalan söyleyecek ya da şu an beni mahcup edecek tek bir şaibeli ve kirli ilişki içinde hiç bulunmadım! SKY, Avrasya, Ulusal Kanal ve Halk TV'de toplamda binlerce program yaptım ve mesela Halk TV'de dört yılda her gün çalınan soruları her programda ekrana taşıdım, ki, o yıllarda çalınan sorular konusunda ağzını açabilen tek yayın organı yoktu! Fetö ve gladyösünden ölüm tehditleri aldım ve susmadım, sizin boyunuz beni tehdit için bile küçük kalır! Toprağına inanmış bir insanı susturabilmeniz mümkün değildir, hadi ben yolcuyum, benden sonra da Allah'a ve doğaya inanmış ve yazılarının ruhu türkülerinin ruhuyla bütünleşmiş Nihat Genç gibi yazarlara kurşun geçmeyeceğini öğrenin! Son nefesime kadar yalan iftira ve manipüle ve algılarınıza karşı yalın kılıç savaş vermeyi Allah bana nasip ettiği için de, yaşadığım yazarlık hayatıma, şükrolsun! Saldırılarınıza yine de teşekkür ediyorum, çünkü yalanlarınız kirletmeleriniz verdiğim onca kavgayı gözlerimin önünden geçmesini sağlıyor ve kendimi çok yüksek bir tepede aşağıdaki gaza gelip satılmış küçük adamları seyrederken buluyorum! Sevgili okuyucu, Erzurumlu ilkokul ikiden terk bir annenin çocuğuyum, doğduğumda evimde sadece Kur'an vardı, şimdi onbinleri çoktan aştı, hiç birini borçla almadım, hepsini çalışarak alnımın teriyle aldım Daha 20'li yaşlarda bakalım o şirketin bu şirketin bunun adamı olmadan ve yahudi ve eşcinsel olmadan bir yazar olabilecek misin, dedim kendime ve yola çıktım! Anladığım arkanızda holding ve yahudi ve eşcinsel de değilseniz sizi de 'yazar' yapmayacaklar ama siz yine de kim ne oldu buralara bakmayın! Bakın pırıl pırıl gökyüzü! Bakın baharla yeşeriyor yine yaylaların çimenleri neşeyle! Bakın kış boyu susmuş ağaçların dalları birden yükselmeye başladı! inanın kelimelerin ruhu doğanın içinde gezdikçe bir sonsuzluk banyosu hepimizi güzelliğiyle sarhoş eder! Kardeşlerim bu güzelliklerin kalbimize ulaşabilmesi için karanlıklardan çıkın, açık havada yazın, şarkılarınızı açık havalarda söyleyin, yarınlarda sizi utandıracak boyunuzun yetmediği laflar etmeyin! Ancak açık ve havadar ve temiz havaların, çektiğimiz acıları dindirme gücü vardır! Ancak açık ve havadar ve temiz havaların, hepimizi kardeşleyen gücü vardır! Ve akıl dengemizi ancak açık havalar yerine koyabilir! Bir yazar olarak çok isterim, tattığım bağımsız yazarlığın, insanı sarhoş eden büyüleyici gücü ve ölümsüz neşesini tatmanızı!
yozdil artık kt tc nin tatil tercihinde almanların 8. ingilizlerin 9. fransızların 10. sırasında olduğunu anlatıyor bence hiç tercihlerinde olmamalıydı 2025 turizm sezonunun kt tc için 2025 yılında berbat geçtiğini anlatan yozdil gene bu videoda geçen yıllarda olduğu gibi bu yılda ormanların orman yangınlarda cayır cayır yandığını rte ın 13 uçağından biri satılsa 30 yangın söndürme uçağı alınabileceğini vatandaşların para toplayıp yangın söndürme uçakları alıp belediyelere hediye edebileceğini ama bunun mevzuata aykırı olduğunu partilerdeki kral öldü yaşasın yeni kral yalakalığını boğaziçi köprüsündeki bir intiharın dramını anlatıyor bizler bu lanetlenmiş bok çukuru tımarhanede boka batmış insanlar olarak her gün biraz daha çürüyerek mutsuzlaşarak gebereceğiz.
ilhan Arık'ın 2024 yılının Ocak ayında Haberler.com yayınında hayatına dair “Babam evde ölü bulundu. Küçük yaştan bu yana yetim büyüdüm. Babamı tanımadım, babamın yokluğunu hep hissettim. Başkalarını kıyafetlerini giydim. Oğlumu 3 aylıkken hastanenin ihmali ile kaybettim. Erkek evlat çok istedim. Ben baba sevgisi görmedim oğlum görsün istedim, olmadı. Günlerce beşiğin başında ağladım. Ben hep yalnız başımaydım, mücadelemi bu şekilde verdim. Şu an iki kızım var. Allah kimseye evlat acısı yaşatmasın. 99 depreminde Sakarya'da enkazın altından çıktık, 3 ay çadırda yaşadık. 14 yaşında enkazdan cansız beden çıkardım” ifadelerini kullanmıştı.
“ben ilhan arık. bu zamana kadar hep bir şeyleri başarmak istedim, kimse zarar görmesin, kimse üzülmesin istedim. ben artık çok yoruldum. yeni başlamaktan, üzülmekten, kırılmaktan. sakın beni böyle aciz tanımayın olur mu. artık toparlayamıyorum. yaşattıklarım için herkesten özür diliyorum. bu yazıları okuduğunuzda ben bu dünyada olmayacağım. artık hiç bir anlamı yok. hakkınızı helal edin.”
Bence hiçlik oldun ama bir ihtimal beyin elektriği enerjin sonsuzluğa saçıldıysa umarım cehennem dünya GEZEGENiNDEN sonra çok daha iyi bir yere gitmişsindir ve güzel dinlenirsin çok yorgunluğun geçer ve bir daha asla yorulmazsın sonsuz https://galeri.uludagsozluk.com/r/2428022/+
Çok kaliteli içerikler yapan derinlikli alt metinlerle çok ciddi konuları çok net anlatan izlenmek için birçok youtuber gibi şarlatalanlıklar yapmadan etik çizgisini koruyan kaliteli bir youtuberdır
son videosuyla
YouTube'da "Neden Haksızlar? Kötü Karakterleri Sempatik Gösterme Saçmalığı Bitmeli!" videosunu izleyin https://youtu.be/4PZfWcTHI5w?si=PlIvV3-ii0Q37zE6
Kötü karakterler için haklılar serisi yapan kötülük övücü tolga turan pisliğinin içinden geçip hak ettiği ayarı verip fena göt etmiştir.
Eli Kohen
israilli ajan
Eliyahu Ben-Şaul Kohen (ibranice: אֱלִיָּהוּ בֵּן שָׁאוּל כֹּהֵן; Arapça: إيلياهو بن شاؤول كوهين; 6 Aralık 1924 – 18 Mayıs 1965), halk arasında bilinen adıyla Eli Kohen, özellikle 1961–65'te Suriye'de gerçekleştirdiği ve ülkesi israil için çok kritik istihbarat topladığı göreviyle tanınmış israilli casustu. Suriye'deki misyonu sırasında politik ve askerî hiyerarşide Savunma Bakanı'nın baş danışmanı olacak kadar yakın ilişkiler geliştirdi.
Casusluk faaliyetiBağlılık
israilHizmetMossadHizmet yılları1961–1965Kişisel bilgilerDoğum ismiEliyahu Ben-Şaul KohenDoğum6 Aralık 1924
iskenderiye, MısırÖlüm18 Mayıs 1965 (40 yaşında)
Şam, SuriyeÖlüm
nedeniCasusluk nedeniyle idamMilliyetisrailEşiNadia Majald (e. 1959)
Yaşamı
Eliyahu Ben-Şaul Kohen, 6 Aralık 1924'te Mısır'ın iskenderiye şehrinde yoksul bir Mizrahi Yahudi ailede dünyaya geldi.[3] Babası oraya 1914'te Halep'ten taşınmıştı. Kahire Üniversitesinde okudu ve ardından 1950'lerin başlarında israil'e göçtü. Çeşitli askerî operasyonlarda görev aldı. Mısır hükûmeti asla onun Goshen Operasyonunda görev aldığını kabul etmedi. 1959'da Nadia Majald ile evlenen Kohen'in üç çocuğu oldu. israil'in Ordusunda istihbarat konusunda çalışmaya başlamış Kohen, 1961'de Arjantin'e gönderildi. Orada kendini Kemal Emin Sâbit sahte adıyla tanıttı.
Sonrasında Suriye'ye dönen Kohen, Golan Tepelerinde görev alan Suriye askerlerinin güvenini kazandı. Bilgileri israil'e radyo ve gizli mektuplar vasıtasıyla ulaştıran Kohen, birçok üst rütbeli Suriyeli general ile arkadaşlık kurmayı başardı. Bazı kaynaklar Emin el-Hafız ile Buenos Aires'te iyi bir arkadaşlık kurduğundan söz etse de Hafız 2001 yılında verdiği bir röportajda 1962 yılında Moskova'da olduğunu söylerek bu bilgileri yalanladı.
Kohen, Suriye ordusuna yakın bir yerden ev kiralamıştı ve verici yardımıyla israil'e buradan haber ulaştırıyordu. Ordu kendi içinde verici ile haberleştiği için Kohen'in gönderdiği bilgiler diğer bilgiler ile karışıyor, açık şekilde gözükmüyordu, kendini böyle kamufle etmişti. 1965 yılında SSCB, Suriye'ye askeri yardımda bulundu. Bu yardım için 1 günlüğüne ordu verici ile haberleşmeyi kapattı. Kohen, bu süre içinde israil'e verici ile haber ulaştırınca ordu bunu tespit etti. Kohen, Suriye siyasetinde yükselmiş birisiydi. Başlarda birçok kişi bunu reddetse bile Kohen'in MOSSAD ajanı olduğu ortaya çıkmıştı. Pek çok ülkenin arabulucuk yapıp idamı durdurmaya çalışmasına karşın, Suriye tarafından sorgulanan Kohen, 1965 yılında Şam'da idam edildi. Kemikleri hala Suriye topraklarındadır. israil bu kemikleri almak için birçok girişimde bulunmuştur fakat fayda etmemiştir.
Eli Kohen, Suriye ordusu ve siyasetinde üst noktalara ulaştığı için birçok bilgiye sahipti ve bu bilgileri israil'e ulaştırdı. Ölümünden 2 yıl sonra çıkan Altı Gün Savaşı'nda bu bilgiler çok önemli rol oynadı. Özellikle Golan Tepeleri'nin ele geçmesinde onun gönderdiği bilgilerin büyük payı vardı. israil, savaş çıktığında Suriye'nin bütün saldırı planlarını biliyordu ve envanterinde bulunan mermi sayısının bilgisine kadar sahipti.
Kısa hayat hikâyesi Netflix'in 6 Eylül 2019 tarihinde yayınladığı The Spy adlı mini dizisinde anlatıldı. https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Eli_Kohen
Korkunç kin biriktirir iki kişide birbirine ve fırsatını ilk bulan yolunu hemen ayırır sonrada birlikte yaşanırken yaşanan iğrençliklerden dolayı ölümüne nefret edip iğrenip tiksindiği kişiyi asla arayıp sormaz.
Uyuyordum deprem olunca uyandım evden çıktım apartmandakiler çil yavrusu gibi dağılarak apartmanı terk ediyorlardı gene her zamanki gibi koridordaki çöpleri gördüm yerdeki çöpleri ve o çöpleri atanların ilkelliğini kahpeliğini kastederek nefretle bu da bir deprem dedim sonra apartmandan çıkmadan tekrar eve girdim yattım uyudum.
Videoya yazılan yorumları okudum kimi kadın polis kadını aşağıladı diyor kimi kadın polis kadının orospu olduğunu anladı ve ima yoluyla ona üstü kapalı orospu dedi diyor her kafadan bir ses çıkmış yorumlarda fikir ayrılığı var net bir şekilde kadın polis hakaret etmiş ya da onore etmiş denecek bir durum yok gerçekten bende kararsız kaldım bir taraftan kadın polis orospu iması yapıp hakaret etti diye düşünüyorum bir taraftan kadın polis orospu olduğunu anladı ve haline acıyıp yanağındaki dikiş izinide görüp zor iş yapıp parayı zor kazandığından onore etti diye düşünüyorum sizler ne düşünüyorsunuz yorumlarınızı yazarsanız sevinirim.
OÇ dur oç fetoya yalakalıkla kafayı yemiştir acınasıdır zavallıdır kronik yalancıdır eziktir sakattır ezik olduğundan beklenen büyük istanbul depreminden götü korkunç korkmaktadır uzun sürecek bir psikolojik tedaviye ihtiyacı var ama bunu anlayacak kadar da aklı yok maalesef çünkü spastiktir gerizekalıdır akıl hastasıdır arızadır sorunludur eziği zevkle göt edip engellemiştim sonra gelip başlık altımda ağlamıştı spastik keko sonuçta SiKTiM öldü belediye gömdü.
YouTube'da "Dünyanın Durduğu Gün; Dünya ölürse sen de ölürsün, ama sen(insan ırkı) ölürsen dünya hayatta kalır!" videosunu izleyin https://youtu.be/4-jkx4MCa7Q?si=b8GM1VQCayMV9CEU
Matrix gibi ama değil matrixte böyle bir sahne yoktu sahi hahgi filmden bu sahne
istanbul kıskaçta zaten trakya yakasında ganos fayı var anadolu yakasında adalar fayı var ikisinden biri kırılacak ikisi de aynı anda kırılırsa zaten istanbul resident evil sosyal tesisleri olur.
78 cana mezar olan Grand Kartal Otel'den tepki çeken mesaj: "Sizleri aramızda tekrar görmekten büyük memnuniyet duyarız”
Bolu Kartalkaya'da 78 kişiye mezar olan Grand Kartal Otel'in müşterilerine gönderdiği değerlendirme paylaşımı tepki çekti. Gönderilen mesajda “Grand Kartal olarak tatilinizin güzel ve unutulmaz anılar ile dolduğunu umuyoruz. Sizleri aramızda tekrar görmekten büyük memnuniyet duyarız” ifadeleri yer aldı.
Bolu'nun önemli turizm merkezlerinden olan Kartalkaya'da bulunan ve 78 kişiye mezar olan Grand Kartal Otel'in müşterilerine gönderdiği değerlendirme paylaşımı tepkiye sebep oldu.
BÜYÜK TEPKi ÇEKTi
"Bizi değerlendirmek ister misiniz? Grand Kartal Hotel” paylaşımında, “Grand Kartal olarak tatilinizin güzel ve unutulmaz anılar ile dolduğunu umuyoruz. Sizleri aramızda tekrar görmekten büyük memnuniyet duyarız. Eve dönüşünüzün güvenli ve sorunsuz olması dileğiyle” ifadeleri ‘pes' dedirtti. Otel yönetiminin paylaşımını sosyal medyasından sitemkar şekilde paylaşan bir kişi ise, "Bu bir şaka olmalı yaşadıklarımızın üstüne hala anket mi gönderiyorsunuz bize gerçekten inanamıyorum” diyerek tepki gösterdi.
Grand Kartal Otel'de 21 Ocak Salı günü saat 03.30 sıralarında yangın çıkmıştı. Yangın 11 saatlik yoğun çalışma neticesinde kontrol altına alınırken, olayla ilgili 11 kişi gözaltına alınmıştı. Ekiplerin bölgedeki çalışmaları tamamlanırken, meydana gelen otel faciasında 78 kişi hayatını kaybetmişti.
Okuyucu Yorumları
BU NE SAÇLAMIK VEFAT EDENLER ÖBÜR DÜNYADAN ANKETE KATILIRLAR ARTIK
Otomatik emailing iptal etmeyi bile dusunememisler. Bir daha ki tatil sezonu icin reklam filmi cekmek icin unlulere mesaj gondermeye baslamislardir bile.
Otomatik mesaj’dır muhtemelen. Bu sistemi bile kullanıp daha önemli sistemleri kullanmamak… Bazı insanlar gerçekten çağ dışı, insanlığa uymuyor. Yazık değil mi bu giden canlara, kalan yakınlara…
orada konaklayıpta o cehennemi yaşayan birdaha gelirmi oraya
Karakter yoksunu mahluklar
Muhtemelen otomatik çalışan bir sistem, belirli periyotlarla atılıyor bu iletiler ama tabi ki kimse de bu sistemi kapatmayı/durdurmayı akıl edememiş, can güvenliği önlemlerini almayı akıl edemedikleri gibi! Çok yazık çok...
Doğruysa bu mesaj para hırsı ve sapkınlığı, para sonsuzluğun ilahı diyor.