arada böyle salak salak açıklamalar yapmasa aslında politikacılığı iyi de..
ulusal güvenliği balıkların psikiyatrik durumuna bağladığında şu oluyor: lan demek ki, iki gün sonra es kaza iktidara gelse ilk iş olarak savunma projelerine son verecek..
yapma böyle özgür aga... ya da kuzu postunu sırtından at da, altındaki amerikan hayranını görelim..
efsanelerin kökeninde her zaman sallama olmayan bir şeyler vardır; zira, folklor hiç bir zaman temelsiz hikayelerden oluşmaz..
hayal gücüne gelince, insanın hayal gücü aslında gördüğü şeylerle sınırlıdır. insan, zihninin başka bir imgeye referans veremeyeceği bir şeyi asla hayal edemez.
Şöyle özetleyelim:
- kısa bir evliliğin ardından bir ömür köle gibi nafaka ödemek istemiyor,
- günde 10 saat köle gibi ayakta asgari ücret beklemek istemiyor..
Yani diyorlar ki; kölelik bütün dünyada kalktı, bizde geri geldi.
Ama özellikle yetişkin erkeklere..
Evlilik dediğin de şu: “ben kimseye yemek yapamam”, “senin paran evin parası, benim param benim param”, “annen eve gelmesin, ben yedi sülaleme ev içindeki her detayı anlatayım”.
Yani evliliğin bizzat kendisi de, arada iyi tipler çıkıyor ve herkese haksızlık edemem ama, kölelik zaten.
Dizinin s.kkolukta nam salmış 3 karakteri varsa biri bu mal hikmet’ti.
Bir diğeri ömer baba’ydı. 20 dk tirad atar, milleti alçılardı.
Biri de nazife.. histerik çığlıklar atardı, sanki ömer baba uzun yıllar önce kontağı kapatıp jübile yapmış ve teyzeyi yapayalnız bırakmış gibi..
Bir de eren, gerçi.. senaryoda zorla bir hıyardan mafyatik bir tip yaratmaya çalışıyorlardı.
Hikmet malına gelirsek.. çakır gerçek hayatta kendisini şişletirdi. En azından ben çakır olsam polat’a çaktırmaz, bunu kendi ellerimle delerdim ki, makarnayı hikmet’ten süzerlerdi.
Mafyadaki kadınların özelliği, esasen kadınlıklarını kaybetmemeleridir. Makyajı, şusu busu..
Hele “cemiyet hayatının önde gelen isimleri” olarak önümüze nadiren çıkan bazı gerçek mafya babalarının kızlarının yolunda asfalt olursunuz.
Gelelim diziye. Derya siyah jartiyer giyerdi, çakır’ın karısı gerçekten güzel ve kadınsıydı, baldızı ve hatta rahmetli kayınvalidesi dizide de kadınsı özellikleriyle ön plandaydı.
Bu, erkek takliti yapıyordu. Mafta anası değil, ince sesli bir mafya babasıydı. Ben karakterin çizilme biçimini çok başarısız bulmuştum.
Kocasını falan da görmemiştik. Çocuklarını doğurmuş gibi değildi de, başkalarının bebeklerini kaçırmış gibi gelirdi bana..
Net bergen. Hatta rahmetli sahne adını bizzat bergen’den almıştır.
Bir de, aklıma ne geldi..
Vakti zamanında vlad drakul gerçekten de 2. Murat sarayında içoğlan olmuş, sonra yönetime getirilmiş ve neticede osmanlı paşasının kafasına kazığı da çakmış..
Tabii osmanlı tarihçileri bu konuya gerçekten delirmiş. Dönem kroniklerini okuyanlar bilir, herifin arkasından tarihçiler “i.ne, kalleş, süzgeç, g.tveren” falan yazmışlar..
Sonraki dönemlerde osmanlı tarih araştırmacılarının piri, babası, ana kaynağı olan hammer de bunları okumuş ve diğeri bir yana, g.tveren kelimesini almanca zannetmiş.. aynen de kaynağına yansıtmış.
Tabii diğer avrupalı tarihçiler gelip esas kaynakları okumamış.. hammer dediyse doğrudur diye 250 sene g.tveren vlad aşağı, g.tveren vlad yukarı; herifin hatırasına etmedikleri hakaret kalmamış. Sonradan aydın kesimden bir türk tesadüfen bunu görüp, birilerini uyarmış, vlad’a da şık bir vampir hikayesi yazarak bir nevi iade i itibar yapmışlar.
Birine hitap ediliyorsa, kökenini bir araştıracaksın arkadaş.. bergen mi: tak diye şehir diyeceksin.. g.tveren mi? sinirli osmanlı tarihçisi..
Ayrıca Bence benim verdiğim bilgi soru yapılsa 500 kağıt ederdi.