anladığım kadarıyla bu geri zekalılar için para cezası yetersiz kalıyor. sinek as, g.te hortum sokma fikrini ortaya atmıştı.. bana da makul geldi.. hatta, allah göstermesin, bir gün adalet bakanı falan olursam sinek as'ı danışman olarak alıp, yönetmelik taslağı falan hazırlatacağım..
"ilk asılsız ihbarda 20 santim, ikincide 50 santim, üçüncüde komple itfaiye aracı olmak üzereeeee" diye...
o saatten sonra asılsız ihbar yapan varsa da, oturur tebrik ederim.
gina carano: sevgili kardeşim, yine de bir şeyi soruyorum.. etrafımızda zuhur edebilecek hangi tehlikeye karşılık -bu- fedakarlık işe yarayabilir ki? yani olaylar dönüp, dolaşıp nasıl bu hale gelir ve insan "çok acımaz, değil mi?" noktasına gelebilir ki?
bence yine de sözde kahramanlık sanki, diğer bütün seçenekler tüketilmeden önce gönülle, sevgiyle yerine getirilmiş gibi..
3 yıldan biraz uzun bir süre içerisinde girmiş oluruz, diye tahmin ediyorum.
sonuç: adalardaki rakı-balık sofralarının fiyatları bodrum'la aynı olur. güneydoğu'nun kıroları masalarda dans edip, kendilerini analarından büyük ingiliz kadınlara meze yapmak için hüner sergilerler.
herkes acı çeker..
bazıları bunu yansıtabilir, bazıları ise içine atar.
van gogh, içindeki çaresizliği neşeli bir renk armonisine dönüştürür ama sen o tuvale baktığında yine de mutlu bir adam göremezsin..
bu gibi soruların sıkıntısı şu:
"sevgili skeptisist ya da ateist kardeşim... ben sadece inanıyorum.. tıbbi bilimlerde ihtisasım yok, din adamı da değilim.. kitabı ben indirmedim, peygamberi ben göndermedim, kuralı ben koymadım. dine ve kitaba kalben bir sıcaklık hissettiğim için inanıyorum ve domuz yemiyorum.. ama devlet malı da yemiyorum.. kimsenin namusuna da iftira etmiyorum.. ama dediğim gibi, domuz da yemiyorum.. beğenmiyorsan sen ye ama sorunun muhatabı ben değilim ki, allah.. ikna mecburiyetim de yok, zira kendisi bizimle son kez muhatap olduğunda "domuz şu nedenle yasak" diye açıklama hakkını kullanmamış.. yarın bir gün ölürüz, ya benim dediğim gibi diriliriz ve -bak ben koyun sırtına binerek saç telinden ince bir köprüyü geçeceğime inanıyorum- ve domuz konusunda sıkıntı yaşarsın, ya da ben boşu boşuna fazladan 200 tane kuzu yemiş olurum ki, bence bu riski almaya değer.. gözlerinden öperim".
ben isterim ki, türk kızları hakim olsun, doktor olsun, diplomat olsun, anne olsun, erkeklerle birlikte toplumun kalkınmasına destek versinler.
ama trafiğe çıkmasınlar, bir de siyaset yapmasınlar.
bunun mobileti-jipi yok.. kadın şoförden kaçacaksın.
"ama ben iyi şoförüm" - değilsin.
"ama kazaları genelde erkekler yapıyor"- o durum, 10 sene önce, her iki şoförden biri kadın olmadan önce öyleydi.. ayrıca erkekler yaptıkları şeyin hata olduğunu biliyor ama işin serseriliğine bulaştıklarından kaza yapıyorlar.. kadınlar hata yaptığının farkında da değil.. "ne yaptım ki?" diyorlar.
Biraz daha bekleyin bence, konuşmak için. Komisyonlara giden ak parti ve dem üyelerini o derece kuvvetli bilmiyorum. Aksine, mhp cephesi daha kuvvetli..
Ben daha iş başlarken, işin tavsadığını düşünüyorum.
ipimde olmaz.
zaten benim kontrol yapabilecek bir sosyal medya hesabım da yok..
arkadaşlar video linki falan attığında giriş yapmadığım için çoğu kez açamıyorum.
Taşra üniversitesinde intihal tez yazan yüksek lisans öğrencisi gibidir. Kaynak belirtmez, kelime değiştirmeden kopyala-yapıştır yapar, hangi bilgiyi neden verdiğine dair kendisinin dahi fikri yoktur.
aslında lydia'nın ilk darphanesi maeonia oluyor. nereye tekabül ediyor: salihli'den ankara yönüne doğru devam edin, kula'ya 20 km kala gökçeören (sola) sapağından içeri girin, 6 km gidin.
ikinci ve imperial merkezi ise sart olarak bilinen, salihli'den izmir yönünde 6 km mesafedeki sart yerleşimidir. pers ordularının ele geçirdiği yer burasıdır.
tabii canım.. restoran sahipleri de aslında, ceplerinden para harcayarak hem bir sürü kişiye iş sağlayan, hem de düşük fiyatlarla halkın karnını en güzel gıdalarla doyurmayı amaçlayan gizli hayırseverlerdir.
bence o sahnede bir sistem eleştirisi var..
vietnam savaşı'nın sonlarına doğru muharip askerlerin sisteme olan inancı tükenmiş ve kendilerine eziyet eden komutanlardan başlamak üzere öldürmeye başlamışlar.. bunun için de, iki temel yol belirlemişler:
1. gece çadırlarına bomba atmak,
2. çatışma ortasında "yanlışlıkla" vurmak.
1000'e yakın olayın en az 93 tanesinde de rütbeli ölümü gerçekleşmiş. bu olay, abd'de de gönüllü-profesyonel orduya geçiş sürecinde çok etkili olmuştur.
burada da, kendisine kötü davranan -dost- kolluk kuvvetine ölümlü saldırı düzenleyen vietman gazisini görüyoruz.
Karahanlılar, moğol sülaleleri, diğer türk boyları, hatta Ruslar ve batı hanedanları zaten çatır çatır kardeş-kurdeş öldürüyordu. Fatih bu işi kanuna bağladığı için sanki gece rüyasında kardeşini boğdurduğunu görüp, sabaha ferman yazdırdığını zannediyor.
ilgilenenleri Bilgilendireyim: bu kabuklar, hele de bu yoğunlukta mersin-taşucu / kum mahallesi’nde bulunur. Veya belki civarında..
Mantıksız bütün özelliklerimin yanında ben uslanmaz bir deniz kabuğu koleksiyoneriyimdir. Yok çin denizi’nin dibinden yeşil bilmem ne, yok venus comb murex, yok kurutulmuş ıstakoz.. yurtdışında pazarlara, vitrinlere bakarım, gözüme bir şey takılır mı diye.