ne bileyim bir kıza nasıl davranacağını ya da kızları etkileyen detayları, -kız ne be dişi diyelim biz ona- bir erkeğe nasıl davranacağını ya da erkekleri etkileyen detayları öpüşmeyi felam..
bu başlıklar var tamam da burdan öğrenmeye kalkmıyorlardır umarım.
ha başlığa aldanmayın, yok öyle bir şey. sol frame de yalan söylüyor. yemin ediyorum bak rehber yok ortada.
hevesle beklenen atraksyon. ekim+istanbul zaten iyi bir kombinasyon oluştururken bir de gelecek ödüllü filmler sinemaseverlere bir lütuf olsa gerek.-sinemaseveri cümle içinde kullandım ben.-
19 ekim'de başlayıp 25 ekim'de sona erecekmiş.-şu anda ağlıyorum biliyor musun?- http://www.iksv.org/filmekimi/BasinBulteni_2007.asp
edit: ian curtis' in biyografisi de gösterilecekmiş. gitmek için bir sebep daha. evet.
sahip olan kişinin kendisinde de zayıf olma isteği uyandırır. sahip olan kişiler, zayıf insanları beğenirler çoğunlukla.-tahmin edileceği üzre.-
kemik seviciliktir. evet.
ha hakikaten milyonda bir görülen hastalıklar var ki bunlar istatistik hesaplanarak söyleniyor ona zaten lafım yok. fekat bu biraz farklı.
efendim misal adamın elinde durduk yere 30undan sonra 6. bir parmak çıkmış veya -daha yeni olmuş bir şey bu- 7 bacaklı bir koyun doğmuş. hemen habere dayarlar milyonda bir dedi doktorlar deyu.
yahu insan nüfusu dayanmış 7 milyara, koyunlarınkini ben bilmiyorum artık kurtlara sormak lazım.. ne 1 milyonundan bahsediyorsun cici? biraz büyük kalıyor o oran. ya şey diye açıklama yap ona da razıyım "küresel ısınmadan" de olur olmaz her şeye dediğin gibi. en azından moda bu aralar.
her şey de milyonda bir görülüyor anasını satayım. niye 2 milyonda bir ya da 100 milyonda bir değil bu?-zırvalayan bir milyonuncu kişi oldum. hıhı.-
mercan dede' ye konserlerinde eşlik eden -semazen- güzel insan.
modern dans ve sema gösterisini harmanlaması tam da mercan dede nin yaptığı müzikle bağdaşıyor.
ayrıca; genelde konserin sonunda-ya da sonuna doğru- beyaz, eteğinden ışık geçen bir kıyafetle yaptığı gösteri ağız 5 karış açık izlemeye sebebiyet veriyor. hastasıyız.
kestelle kafayı bozmuş iş adamı.
okullarının öğrencilerini kestel denen alabalık mekanına götürmekten büyük bir haz duyar sanırım. cimridir ama çaktırmaz bir de.
annem der zaten hep "insanlar nasıl zengin oluyor zannediyorsun?" deyu.
bir fen lisesi bir anadolu lisesi yaptırmıştır.
anadolu lisesi güzeldir, hoştur.
fen lisesi yüksek puanla aldığı halde akdeniz bölgesi dışında pek bilinmez. puanını harcayarak "fen lisesi" olsun diye buraya giden öğrencilerin sonradan kafayı sıyırdıkları görülmüştür. görülmeye de devam edecektir. unutulmuyordur. dur. ur.
(bkz: kuyruk acısı)
-ömrümü yedin adem baba-
yaz vakti tabii, balkon pencere açık. ışık da yanıyorsa börtü böcek dolar içeri. börtüyü böceği geçtiğim hepsini koynuma alır yatarım da bu kara sineklerle olmuyor. vızııdı da vızıdı nereye kadar yahu?
ışığı kapatıp, çıkartmaya çalışırsınız çıkmaz. anlatırsınız "mal mısın yavrum git temiz havaya ne var burda?" diye sallamaz. son çare ele geçen gazete dergi ile girişirsiniz, elden kaçan balık misali kıpırdaktır -kıpırdak evet.- bu hayvan. eğer ki yatana kadar çıkmazsa daha kötü tabii.
*
her daim burda olan,aslında gerçek hayatta var olmayan ama bizim üzerimizde etkisi olan kişiliklerdir.-yazarlar işte demeyin. siz evinizdesiniz, yurdunuzdasınız kıçınız yer, yüzünüz sıcak görüyor. onlar gibi iki entry arası bi bkzda mısınız sanki?-
sen ben gittikten,herkesler çekildikten sonra kadınlar ocağa çay koyup ortalığı toplar,tozunu alır. yaramaz yazarların sıçıp sıvadığı yerleri temizlerler. sifonu çekerler.
erkekler çöpleri boşaltır. butonların cilalarını yapar. elektrik kaçıran bi kaç yazarın hesap ayarlarını yapar, akıtan yazarların -akıtan yazar da ne?- kalan entrylerini kontrol ederler.
sonra da birer bardak çay alıp yazarların dedikodularını yaparlar.
yalçın küçük söylemi. sık sık duymaktaydık kendisinden.--hani çıksa yine duyacağız da ortalarda görünmüyor pek.-
gülelim mi ağlayalım mı bilemedim? yok yok. ay gülerim ben.
istiklaldeki yky önünde takılan,emo felsefesini-felsefe dedim lan- başlatan kişi olduğu düşünülen -emoların budası desek-, 50`li yaşlarında olduğu tahmin edilen insan evladı.- geyik bir yana yazık be.-emolar adamın başına ekşimiş gibi.-
ayrıca bilgeliğinin kaynağının kışın içtiği salep olduğu düşünülmektedir.-tarçınsız ama-
paulo nutini' nin orjinali.
geçtiğimiz sene adını duyurmuş. --ki zaten adam 19 yaşında daha ne olacağıdı diyorum.--
bir de "şarkı söylerken ağzı yamultma" eylemini bazen abartıyor bu adam. olsun. olabilir.
ilginç foto.lar çekebilmenin aracıdır. makine alabildiğine uydurukturi bu sebeple de foto.lar üstüste çekilir, renk farklılıkları olur. ama netice olarak çok farklı şeyler çıkabilir. hayyam pasajı ndan temin edilebilir sanırsam.
kötüdürler bunlar.
çoğunlukla 3 kişidirler; 1 lider ve 2 yalaka. --klişe--
çizgi filmlerde bile vardır. reklam filmlerinde de sinema filmlerinde de.
düğmelerine basılmış gibi gülmeye başlar, senkronize bir şekilde güler ve göt olmuş koala --bu arada koalalara sonsuz bir saygı duymaktayım. bir varlık ancak bu kadar dünyayı .ikleyemez afedersiniz.-- gibi susarlar.
bir de şu espiri var ki dayanamıyorum:
+ gülsenize lan!
-nihoahahaha
+höhöhöhöh. yeter !
- hıkh.
sermaye düşmanıdır.
efendim adamımız deniz kenarında sinirli bir şekilde telefonla konuşmaktadır, konuştuğu kişiye sinirlenip sinirlenmemesi farketmez telefonu kapattıktan sonra haşin bir hamleyle son model telefonunu denize fırlatır. "cullup" diye ses gelir hatta. ne zoru vardır adamın bilinmez, git duvarı tekmele desen ayakkabıya yazık olur der bir de.
bunu genelde dizilerde, filmlerde parası bok olan insanlar yapar, benim izlediği diziyle kendisini özdeşleştiren yurdum insanı da "benim neyim eksik lan" diyerekten atar telefonunu. sonra da "hay mnskym naptım lan ben daha taksidi bitmemişti" efekti vermesi muhtemeldir.
bir de bunun telefonu duvara atıp parçalayanı vardır ama denize atanı daha makbuldür.
taa mirc aleminden miras kalan bir olgudur.
bir zamanlar internetteki kişiliklerin 10 tanesinden 8 inin takma adı bu şekilde alınmıştı.**
bu olayın en çok görüleni ise "crazyboy" ve "candygirl" dü. hala mail adresleri bu şekilde olan insanlar da var hatta.crazyboy_512432154@.. gibi oluyor genelde.
bir de yaşlı başlı amcalar "youngboy" gibisinden nickler alırdı ki, hayır büyüğüm olmasalar inanın direk kızılcık sopasına havale ederdim.
ek olarak;
iş bu başlığın alınışda kromozomların etkisi olmamıştır. *
gözlemler sonucu yıllardır değişmedikleri anlaşılan santçılardır.
efendim bu insanların tipleri hiç değişmiyor. saç modelleri, kıyafetleri, makyajları her bir şeyleri siddin senesinden beri aynı. ha belki şimdi modaya biraz adapte olup o iğrenç vatkalı şeyleri giymiyorlar, o kadar.
bir de o kıyafetleri falan da boşa giyiyorlar, kamera sadece yüzlerini çekiyor yahu. ne gerek var o kadar para verip allı pullu kıyafetler almaya. *
o değil de şarkı söylerken manalı manalı, hülyalı hülyalı bakışlar atıp, kaşlarını çatarak şarkı söylüyorlar ve senelerdir bu aynı. ilginç, ilginç... *
düşkün insanlara yardım etmeyi*kendine görev bellemiş televizyonsal bünye seda sayan ın yardıma muhtaç birini görüp "ahanda yeni malzeme çıktı bana, bunu programa çıkartıp iki ağlatırım ben, sonra gelsin reytingler gelsin paralar ohh" fikriyle kendini ortaya atarken, gayri ihtiyari * kullanacağı cümle.*
seda sayan'ı savunacak bünyeler de şimdiden sormak isterim ki, yardım etmesi iyi hoş da neden yardım ettiği kişileri medya maymunu yapıyor?
fazla amerikan filmi izleyen insandır.
bu insanlar kahvelerini genelde starbucks tan alıp atarlar kendilerini sokağa. bir de yolda yürürlerken, yürüdüklerinin aksi yönde rüzgar esse iyice havaya girecektir, saçlarını savura savura yürürler ellerinde kahveyle...
bir de tramvaya elinde kahveyle binenler vardır ki tam dayaklıklardır. o sıkış tıkış ortamda tek elleriyle tutunurlar, tek ellerinde ise kahveleri vardır. ani bir frende ya da ufak bir denge kaybında kahve içen şahsın yanında yöresinde bulunanların haşlanma ihtimali vardır, kahvenin aroması da yanma derecesini değiştirmez. *
kötülüğe eğilim olarak yorumlanabilecek durum. *
efendim son günlerde çok görüyorum etrafta, kafasına şeytan boynuzlarını yerleştirip etrafta dolanan kızları. bazıları kuyruk bile takıyor allah sizi inandırsın. "hey ben marjinalim bana bakın tamam mı" demek için biraz gerzekçe bir yol sanki. bir insanın marjinalliği doğasında vardır, sonradan ittire kaktıra marjinal olmaya çalışırsan böyle göt gibi durur işte.
ha her dişinin içinde bir şeytan olabilir kabul ama o boynuzlar ne allah aşkına. bu insanların acilen kızılcık sopasıyla münasebete girmeleri gerekiyor.
bir de tüyden hare takanlar var ki onlara ne yapılsa müstahaktır. benim önerim ise harelerinden tavana asılıp, çiğ tavuk yedirilmesidir.
neler oluyor anlayamadım boynuzdu, hareydi hadi hayırlısı. *
karton kutu ile ayı ziyaret eden çocuktur.
daha hayatın gerçeklerini bilmediğinden, en ufak bir sorununu çözebilmek için icatlara girişebilecek enerjiyi kendinde bulmaktadır.
makineyi yapma isteği, yarım saat önce yediği çikolatayı bir daha yiyebilmek veya dışarda biraz daha oynayabilmek içindir.
uğraşır didinir, kendisine karmaşık gelen yapıdaki eşyaları bir araya getirerek bir şeyler yapmaya çalışır ancak sonunda bıkar ve gidip başka şeylerle ilgilenir.
the sims2 de aniden ortaya çıkabilen hayvan.
simin "social" i kırmızıların en kırmızısı olduğunda tepeden düşüyor bu yaratık. ayrıca peluş gibi bir hali var.
siminizin diğer simler tarafından şizofren olarak görünmesine sebep olacak, çünkü sadece sorunlu olan sim bunu görebiliyor.
bu hayvan ensesine vur lokmasını al denen cinsten. ne yaparsanız yapın gitmez. gitmesi için simin ya "defol artık" demesi ya da konuşacak başka birilerini bulması gerekiyor.
siminize bir güzel dövdürüp sinir stres bırakmayabilirsiniz. gider boynu bükük bir köşede ağlar sonra da geri gelir yine siminizle konuşur, oynar, çeşitli atraksyonlara girer. *
kişinin fantezilerinin kurbanı olmasının bir sonucu olan davranıştır. travmatik bir olay olarak da ele alınabilir.
bu durum çocukluktan da başlayabilir efendim; çocukken masum bir oyun gibi görünse de ileride koca herifin evinin içinde çadır kurmasına kadar gider.
çocukken koltuk minderlerinden, annenin emek emek yıkayıp ütülediği çarşaflardan oluşan çadırlar hoştur. içinde evcilik vb. oyunlar oynanır, ormandaymış gibi davranılır.*
ancak büyüyünce * evde çadır kurmak nedendir? yetişkin insan olunup, para kazanılmaya başlanmıştır ki o çadıra verecek para bulunmuştur. çadırı kurana "madem çadır aldın git dağa bayıra, maceracı ruh sahibi raconu yap" denmelidir.
bir de bu çadır kurulan ev hep ama hep güzel bir ev olur. yani "ulan evim çok boktan şu plastik ve küçük dünyada göz zevkimi bozmadan yaşayıp gideyim" gibi bir düşünce de yoktur ortada.
hele çadır kurmakla yetinmeyip, önüne şezlong atanlara; "utanmayıp kamp ateşi yak da tutuşsun canım ev, her yer is olsun" diye ders verilmek esastır. *
filmlerde çok kullanılır bu olgu, çocukluğu sorunlu geçmiş ya da büyük kayıplar yaşayan karakterler * çadır kurup orda yaşar. bu kararkterlerin vahşi doğadan gelip eve alışamayanları * ise en normal karşılanabilir olanlarıdır.
ha diyeceksiniz sana ne istediğini yapar kendi evi, haklısınız derim. *