peri masalindaki adi karakter
854 (teknoseksüel)
dokuzuncu nesil yazar 23 takipçi 142.10 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    dört tarafı denizlerle çevrili kadın

    1.
  1. şirazenizi kaydırandır. son yazımı 5 ay önce yazmışım, geliyorum gidiyorum aynı muhabbet. yalandan tanım yapmazsan bir gammaz, sırf sigarası erken bittiğinden sinirlenmiş olabilir, bu da size koyabilir.

    ben mecbur muyum aga yüzme bilmeye?

    bunu kodluyorlar mı hafız? denizin kenarında her şey daha mı güzel geliyor herkese? sigara içmek, kahve içmek, az sulu 2 kadeh rakı parlatmak.. ve bunları yaparken her şeyi unutmak, her gördüğünü fena halde övme isteği, beğendiğini daha çok beğenme falan.

    deniz kenarına kurulan projektörlerde sabrinin maçını izleyen adamların sabrinin kabiliyetsizliğinden o kadar da nefret etmemesi mesela yine denizle mi alakalı?

    dört tarafı denizlerle çevrili kadını anlatmaya geldim, 83 tane soru sordum. bazen sorarak anlatmak en iyisi. evet, ben mecbur muyum yüzme bilmeye?

    yine bir deniz kenarında uzaktan uzağa görülen ada kadar güzel çok az şey var herhalde. orada yaşama fikri, özgürlük, sorumsuzluk, ayrıcalık. herkes o adaya çıkmak ister. benim olsun ister.

    bu kadın da böyle lan! etrafı denizlerle çevrili. uzak, güzel, bağımsız..(memesi var)

    bir erkek daha ne ister?

    kendi imar planı var. ateş yakmak yasak, toplu taşıma aracı farklı. şehre benzemiyor. hatta hiçbir şeye benzemiyor. ama öyle bir gaza getirir ki adamı, hiçbir şeye benzemeyen bu kadını her şeyin yapmak istersin. bence deniz çarpmasına benziyor.

    peki hacı abi ben mecbur muyum yüzme bilmeye?

    kırsal adamıysan, suyu sevmiyorsan, memur çocuğu olduğundan kuşadası mesela senin için sadece melisaların her yaz gittiği bir mekan olmaktan ibaretse sen denizle aranı ne kadar iyi tutabilirsin ki?

    bazen insan atıverir kendini suya. can havliyle. fedakarca. ve bazen amına koyim ki beynine oksijen gitmediğinden. bu kadın için kendini ölüme bırakan adamınki sonuncusu oluyor işte.

    giderken cevabı vereyim aga:

    yüzme bilmeye mecbursun. etrafı denizlerle çevrili kadın için. ne de olsa çok uzak, çok güzel, fna bağımsız. bu arada söylemeyi unuttum: memesi var.

    5 ay sonra görüşürüz.
    5 ...
  2. tanınmayan adama çok yaşa deme tedirginliği

    1.
  3. tanınmayan adam? anaydintifay fılayıng man ööeehh.

    bi tek bende mi oluyo lan! adam poaat diye koyuyor hapşırığı. o an derin ikilemlere vuruyorum kendimi. belli bi samimiyet yok ama insanız da sonuçta. çok yaşa desen bi türlü demezsen gönül razı değil. insanlık öldü mü lan sonuçta. başına en kötü ne gelebilir deme olm.

    bi kere genç bi çocuğa dedim çok yaşa diye. herif birden "baş başa" dedi. o an bi boşluğa düştüm, etrafı kolladım. hani sote bi yerde varsa herif herhalde götürüp sikicek dedim. baktım adamda da aynı şok. "ya hocam kusura bakma benim hatun alıştırdı boşluğuma denk geldi" dedi. tırstım ayrıldım ordan. olur aga herifin boşluğuna gelir oracıkta siker. baş başa neey lan!
    14 ...
  4. her zaman daha iyi peyniri olan esnaf

    1.
  5. çakal esnaftır. siz hangi peyniri seçerseniz seçin, her zaman için önereceği daha farklı, pek bilinmeyen, daha ucuz başka bir peynir alternatifi vardır bu esnafın. siz ne seçerseniz seçin fark etmez. mesele sizin seçiminiz değildir zaten, o adam bu işi keyif için yapıyodur. manipülasyoncu pezevenk!

    peynir deyu kısıtlamamak da lazım ancak yıllardır gözlemlediğime göre bu mevzu en çok peynirde dönüyo aga.

    - usta hayırlı işler. peynir alacaktım.

    + tabi abi buyur. ne vereyim?

    - tahsildaroğlu ver usta. tulum.

    + kaç gram abi?

    - çok verme işte. heh şu kesilmişi ver sen.

    + tamam abi .hep bundan mı alıyosun? (ahan da başladı nabız yokluyo)

    - yani sayılır. çok aram da yok yani.

    + abimin peynirle olan muhabbetini değiştirelim o zaman. (iddiaya gel amk! sanki deniz manzaralı daire verecek)

    - nasıl abi anlamadım?

    + çok güzel peynirim var abi. tennkee peyniri.

    - allah allaa? (iç ses: tenekeye tennkee diyen adama ne derece güvenilir?)

    + yeminle. bi dilim vereyim tad.

    - yav yok yok.

    + bak bundan al bu sefer. beğenmezsen paran iade.

    (iade etmedi)
    4 ...
  6. ilk yudumdan sonra şarabın tarihini söyleyen piç

    1.
  7. hiç kuşkusuz zengin piçtir.

    garson: her zamankinden mi efendim?

    elit piç: lütfen.

    garson: buyrun efendim. hanımefendi...

    hatun: ımmmm harikaymış gerçekten. müthiş bir seçim.

    elit piç: 1787. şato löfit, çok zor bulunur ehee.

    ehee diye gülen ağzını sikiim senin. efendi gibi güzelmiş, eyvallah falan diye geçsin diyalog. neyin şovu arkadaş bu! gel benle 1 hafta takıl, vur tavuk dönerin gözüne, vur tükrük köftesine ondan sonra yine aynı şovu yapıyo musun görelim!

    yavşak seni. bıktım lan zengin klişelerinizden.
    51 ...
  8. fifa 98 müziğini duyunca duygulanan efsanevi nesil

    1.
  9. evet amına koyim fifa 98 müziği! blur song, fifa 98 soundtrack falan değil.

    aplikasyonların, yer bildirimlerinin, watzapların henüz uğramadığı, uğrayıp da kafa açmadığı zamanların efsanevi neslidir. cumartesi sabahın köründe kalkıp salon futbolu oynamış, birbirine "olm bak romaryoya orta kesip şu iki tuşa birden bastığında direkt gol atıyo" diye tüyo vermiş nesildir.

    işte bu neslin ferdidir, durup dururken "lan şu linke bi baksana" diye aldığı mesajla "fifa 98 müziği"ni duyunca duygulanan.
    4 ...
  10. uludağ sözlük teki mahalle kavgası ortamı

    1.
  11. tanımla girelim, uğraşmayalım. uludağ sözlük'te yazarlar arasındaki tartışmaların seviye olarak çirkef "mahalle karı"larının seviyesine ulaşması durumudur.

    çok sıkıcı. çok üzücü. olm çok boktan lan! "sözlüğü bu kadar ciddiye almayın" falan demiycem zira buradaki yazarların tamamına yakını sözlüğü ciddiye alır. buna elbetteki ben de dahilim.

    mesele, üslupla ve daha önemlisi bu üslubu bizim gözümüze sokmanızla alakalı. hani öyle ki "başlığı kaldır ablasının gülü olsun bitsin" denecek gibi bir durum da yok. hangi birini kaldırayım lan? ayrıca bu saçma atışmalarınızın neden çetelesini tutmak zorunda kalayım ben? hadi sufi sabrı çöktü birden üstüme de kaldırmaya karar verdim. yine çözüm değil, sözlüğün üstüne sindiniz!

    orospular, çıkarır ağzına veririmler, orospu çocuğu, kaşar... olm siz bu amına kodumunun sözlüğünde neler yaptınız da birbirinize bu kadar kin duyuyorsunuz! duyun, hiç umrumda değil. özel mesajla sövün birbirinize. işi abartın adresler alınsın verilsin kafa göz yarmalı çözün. lan çözün nasıl çözüyorsanız da gözümüze sokmayın bu seviyesizliği!

    yok o ona bunu demiş, yok o ötekine asılmış, yok asıl bombaları söylemiyorum ki insana içine çıkabilsin.

    bak abi yukarıdaki kelimeler görüyor musun?

    orospu, orospu çocuğu, kaşar, götüne sokarım, ağzına veririm.

    lan bir sözlük düşün, sabahtan beri birkaç yazar, alenen, kontrolünü kaybetmişcesine bu sözleri sarf ediyor ya da daha önce sarf edilmiş şeyleri afişe ediyor.

    tuhaf değil mi? arkadaş iki dakika soluklanın. tuhaf değil mi? olm sizce de bu yaptığınızda bir gariplik yok mu?

    bir de şu var: siz X biz.

    herkes birbirini çetecilikle suçluyor. hakikaten kafa sikiyorsunuz ya! bak troller nasıl kasıyor ama sizin çıkardığınız toz bulutunun yanında onları sallayan yok.

    herkes ssadece "yazsın" demiyorum. abi hatun ayıkla burdan. çok kral arkadaş yap akşamları çık iki bira iç. dedikodu yap aga ona da razıyım. sözlüğü "belirli ve korunaklı" alanında dilediğin gibi kullanabilirsin. ama siz ortaya döktünüz.

    kapımı çalıyorsun "ben bohçacı" diyorsun. hanım da aldanıyor "oğlanı evericez" diye ve bohçacıyı içeri alıyor. salonun ortasına bohçasını koyuyor ve açıyor. ne çeyizi amına koyim ne çeyizi! bildiğin kötülük, entrika, seviyesizlik çıkıyor o bohçadan.

    neyse probleminiz kendi aranızda halledin ortağım. kafa sikmeyin artık. bu sözüm de herkese. mesaj atıp "eline sağlık" da demeyin. sen de dahilsin buna!

    edit: hoca özür diliyorum. anladığım kadarıyla insanlar bundan rahatsız değil. benim bok yemem. takılın kafanıza göre amk.
    9 ...
  12. ilişki ilerledikçe hitaptaki hayvanın büyümesi

    1.
  13. her ilişkinin kendine özgü yapısı ve yine her hatunun kendine has memeleri var aga. başlığa bu kadar derin girmek istemezdim ama naparsın entelektüel bi adamım.

    hemen hemen her ilişkide aşkım, bitanem, bebitom, canım, hayatım, bayır gülü gibi hitaplar kullanılır. bir de bunlar dışında daha "o ilişkiye özgü" kelimeler kullanılır.

    nedir? mesela kuşum. penguenim, böceğim falan filan. işte ilk başlarda böyle başlayan hitaplar zamanla başka bir boyuta geliyor.

    ilk günlerde "kuşuuuum" diyen hatun yarım ekmek döneri iki lokmada yemeye çalışırken "öküzüm beniiiim" diye seviyor sizi. ya da kedicik diye sevdiğiniz kız, zamanla "maşallah pandamaa" hitabıyla muhatap olabiliyor.

    ama her şekilde saçma geliyor bana. hayatım, bitanem falan dururken neden bu kadar renkli oluyorsunuz amk sonra biz çok sönük kalıyoruz. bayır gülü mü yazdım yukarıda?
    5 ...
  14. ayakkabı alınırken baş parmağıyla bastıran anne

    1.
  15. çocuk olmak süper bi şey lan. sorumluluk sıfır aga. hiçbir riski yok, sıkıntısı yok. en fazla kırdığın vazo nedeniyle tokat yiyorsun. onun dışında hemen hiçbir hareketinin sonucunu kestirmek ve sonrasında o hareketinin yükünü taşımak zorunda değilsin.

    ayakkabı alırken bile durum böyle. ayağına oldu mu olmadı mı onun bile kararı sana bırakılmıyor. dolayısıyla 3 gün sonra "bi dünya para verdik bu ayakkabıya, ne demek dar geliyor" gibi ana-baba çemkirmeleriyle karşılaşmıyhorsun.

    onun yerine şöyle oluyor:

    annenle gidiyorsun ayakkabıcıya. bi tane yanarlı dönerli ayakkabı beğeniyorsun. annen satıcıdan onu istiyor. şöyle bi dikişlerine bakıyor, tabanını esnetiyor falan derken "bu dayanıksız 3 gün sonra salar kendini" diyor. ve işte o andan itibaren devre dışı kalıyorsun. anne gidiyor bi ayakkabı beğeniyor, uygun numarayı söylüyor. satıcı zaten hep anneyle muhatap. satıcı ayakkabının bağlarını çözüyor, sonra seni bi koltuğa oturtup ayakkabıyı giydiriyor. yalandan "sıktı mı? nasıl oldu?" falan diye soruyorlar ve ondan sonra işte başlık konusu anne hareketi geliyor. yere çöküp baş parmağıyla ayakkabının ucuna bastırıyor ve "olmuş bu" ya da "sen bi numara büyüğünü ver" diyor.

    ayakkabı alınıp gidiliyor. mis gibi lan.
    8 ...
  16. halı saha takımına sponsor olan küçük esnaf

    1.
  17. cirosu küçüktür ama kalplerdeki yeri roberto carlosun baldırından büyüktür.

    futbol sevdalısı, "gençlerin işi görülsün, hevesleri kalmasın" insanıdır. candır. halı saha takımına basılacak forma ve şortları karşılar. dükkanın ismini de formanın arkasına yazdırır. bilir ki hiç kimse "aa budak züccaciye yazıyor. dur oraya gideyim" demeyecektir ama sikinde olmaz.

    adamdır!
    2 ...
  18. kurumsal halı saha maçını anlamayan anne

    1.
  19. kurumsal halı saha maçı ne amına koyim ya!

    hani kemik bir kadron vardır. iyi kötü bir takım kurmuşsundur ve seninki gibi olan diğer takımlarla çekilen fikstür çerçevesinde belirlenen tarihlerde maç yaparsın.

    ya da ne bileyim, 2 senedir her salı aynı takımla aynı takıma karşı maç yapıyorsundur.

    iki durumda da özenmiş kendinize forma almışsınızdır. isim yazdırmalar, sponsor mobilyacı, züccaciye ya da matbaa bulmalar falan.

    işte anne burada devreye giriyor.

    - anne formam nerde?

    + hangi forman? (soruya soruyla karşılık vermek. ayrıca kaç formam var aga)

    - beyaz olan işte. siyah şeritli. her hafta maçlarda giyiyorum ya.

    + hangi maçlarda? (soruyla yıldırıp vazgeçirmeye çalışıyor)

    - anne her salı yapıyorum ya işte.

    + heee. ben onu yıkadım.

    - nası anne ya nası nası! her hafta giyiyorum niye 1 haftadır yıkamıyorsun.

    + oğlum yeterince kirli çıkmadı bu hafta. beyazlar azdı ben de beklettim biriksin diye.

    - napacam anne şimdi bu nedir yaaa.

    + aman git ordan beyaz bi tişört giy git işte.

    hadi buyur. anlatamazsın işte kurumsallığı hehee. ya da şöyle de oluyor bazen.

    - akşam zeynep teyzenlere gidicez.

    + ben gelemem anne. bugünkü maç iddialı. 1 haftadır bekliyoruz.

    - haftaya gidersin oğlum. zeynep teyzen bel fıtığı ameliyatı oldu. seni sorar kesin. maç bekleyiversin, zeynep teyzen her hafta ameliyat olmuyor çok ayıp olur.

    aslında bakınca gayet de mantıklı geliyor lan. halı saha maçı sonuçta. umarım bunu yücel abilere de anlatabilirim, gidemedim bugün. olmazsa valideyi aratırım halı sahaya küserler.
    4 ...
  20. uyuşan kola rağmen sevgiliyi kaldırmamak

    1.
  21. sevgilinizin omzunuza yatması sonucu altta kalan kolun bir noktadan sonra uyuşmasıyla meydana gelir önce hissizleşir o kol sonra karıncalanır. ya erkeklikten ya da kıyamamaktan sevgiliye ses edilmez o kol öyle kalır.

    ben direkt dürtüp "dur bi dur öte doğru yat bi yaa anam anaaam çok uyuşmuş ya la" benzeri tepkiler veririm. yalnızım tabi. doğal.
    7 ...
  22. geçerken omuz atan kötü karakter

    1.
  23. holivudun fena klişelerinden.

    kötü adam,, esas oğlana meydana okur her fırsatta. bazen laf atıp "korkak bebe" diye takılır, bazen gözlerinin içine bakıp yanından geçerken sert bi omuz koyar.

    esas oğlan sabır çeker, o yüzden esas oğlandır zaten. yaradana sığınır, öfke kontrolü derslerinin ekmeğini yer. ama esas da olsa oğlandır, nihayetinde tövbesini bozup bu elemanın amına kor. hak etti ama!
    1 ...
  24. her eşofman altı dizi tadacaktır

    1.
  25. değerli ecnebi din alimi marko luça danyeliz tarafından sarf edilmiş bir aforizma.

    üstad, şöyle devam eder;

    "ister puma al, ister nayki alayı diz yapar bu eşofman altlarının. ya oturup kalkmayacan ya da diz yapan eşofman altını hor görmeyecen. ben mesela şort giyiyorum amk. dinen sıkıntılı olduğundan evde giyiyorum tabi."

    teşekkürler üstad danyeliz.
    2 ...
  26. marka eşofman altının ev eşofmanına dönmesi

    1.
  27. insanın yüreğini yakan, "yaaa amına koyim her şey yalan be" dedirten dönüşümdür.

    o eşofman altına ki bir dünya para saymışsınızdır. o eşofman altı ki nice günü kotarmıştır. o eşofman altı ki onca pazar öğleden soraları zomken arkadaşlarınızla buluşmaya bir cafeye gittiğinizde sizi salaşlıkla şıklık arasına iliştirmiştir.

    ama hiçbir şey dayanmıyor be zamana. sen güzel kızım, afran tafran boşuna kapağı at yani bir an önce. neyse.

    çeşitli etmenler, bu dönüşümde etkili olabilir, süreci hızlandırabilir. nedir bunlar? sayıp gidelim:

    - diz yapması: cansız manken olmadığınız sürece her eşofman altı dizi tadacaktır!

    - dizin sürterek aşınması: bir şekilde gözünüzden sakındığınız eşofman altıyla "çok eğleniyorlar laan. amaaan bi seferlik oynayayım dikkat ederim n'olacak" deeyip çeşitli sportif faaliyetlere katılmak. yaşın 30 olsa da erkek adam hep çocuk aga. istediğin kadar dikkat et düşüp o dizi deler ya da aşındırırsın.

    - zaman: eşofman altını mumyalamadığın sürece zamanla gider aga.

    - hayırsız arkadaş: ebesin amından gelmesine rağmen ve siklet olarak senin ağır şekilde üstünde olan misafir arkadaşın "aga ben pijama neyim getirmemişim yeeaa" diyerek eşofman altına salça olması, o süreç boyunca eşofman altını çıkarmaması sonucu eşofman altının yavşaması.

    tüm bu etmenler ve daha nicesi sonrası o havalı eşofman altı artık dışarıda giyilemez, geceleri yatarken size yarenlik edecektir ama. vay amk ne anlam yüklemişim bee.
    5 ...
  28. tv karşısında maç izlerken topluca alkışlamak

    1.
  29. kahveye doluşan bi dünya adamın, o koca koca adamların her şeyi unutup dünyadan kopmasıdır.

    kimse de demez ki "aga biz dumanaltı bi salondayız. biz burdan gaza gelip alkışlıyoruz ama bu gürültü hangi sikime derman olacak. la biz nabıyoz la!". staddaymış gibi alkışlarlar.

    pozisyon tekrarı olur "oooooo" diye başlarlar, gol olunca "oleeey" diye bağırırlar.

    pozisyon tekrarı olur, golü yavaş çekim gösterirken dayanamazlar bir daha alkışlarlar.

    öndeyse takımları stoper top keser alkışlarlar, sol bek tehlikeyi taca atarak uzaklaştırır alkışlarlar.

    gariptir, anlamsızdır hatta aptalcadır ama yapılır.

    iki dakka müsaade et subjektif olayım kanım damarda durmuyor.

    bugün günlerden galatasaray aga. avuçlarımı patlattı bu takım. malım amk. sesim kısıldı. bugün günlerden galatasaray amına koyim beee!
    2 ...
  30. dini radyoların istilası

    1.
  31. şöyle bir frekansları gezeyim diyorsun 3 frekanstan ikisinde dini yayın var.

    uzun uzun yazmaya da gerek yok. inançla inançsızlıkla da alakalı değil.

    iktidar dinci asılın dine. iktidar solcu asılın rakıya. iktidar ülkücü asılın vatana millete.

    ne kadar yavşak, ne kadar riyakar bir toplumda yaşıyoruz amına koyim!

    rüzgar nerden eserse. bu tiplerin 10 sene öncenizi biliyorduk, 10 sene sonranızı da tahmin ediyoruz. yavşak pezevenkler!
    3 ...
  32. belediyelerin iyi futbol takımı kurma saçmalığı

    1.
  33. "belediyelerin üst düzey futbol takımı kurma saçmalığı"

    belediyeler spor kulübü kursun, hatta tüm belediyeler kursun. bunda sıkıntı yok, aksine mutlaka kurulmalı.

    18 yaşıma kadar küçük bir ilçe belediyesinin kurduğu spor kulübünün çeşitli spor dallarında faaliyette bulundum. sigarayı ağzıma sürmedim, düzenli spor yaptım. tek tük alkol aldım; alkol dediysem de bira.

    ondan sonra üniversiteye bir gittik alkol, uyuşturucu, kumar, kadın.. hehee yok lan ucuz şaraba başladım bi de larka. şimdi düşününce eğer o spor kulübü olmasaydı ben ve arkadaş çevrem aylak aylak gezip bolşuktan serseriliğe dadanacaktık.

    özellikle küçük belediyeler için çok yerinde bir hareket olduğunu anlatmaya çalışıyorum.

    ama bizimkiler bokunu çıkarıyor birader. ankara büyükşehiri hatırlayın, bir dünya para verip transfer yapıyorlar. ve belediye bütçesinden "öyle ya da böyle" para aktarılıyor o kulübe. altyapından oyuncu çıkarırsın süper lige çıkarsın eyvallah ama sen niye yarışmacı futbol takımı kuruyorsun be kendini bilmez!

    ben mecbur muyum ödediğim su faturalarıyla weboyu, holmeni beslemeye?
    3 ...
  34. bulaşığı bitiren anneye bardak götürmek

    1.
  35. evet kardeşim, bir zamanlar bulaşıklar elde yıkanıyordu. sırf kendilerinin ürettiği bulaşık telleriyle 83 tabak, 71 bardak, 13 kanaviçe (bu kelimeyi kullanmaya bayılıyorum lan) daha fazla yıkandığına inanacak kadar beyinsiz olduğumuzu sanan markalar vardı. dur lan hala çıkıyorlar arada sırada. o kadar da yaşlanmadık amk. neyse eskisi kadar sık rastlanmıyor elde yıkanan tabaklara.

    yine bir zamanlar güneş enerjisi lükstü. kombi desen kimsenin haberi yoktu. odunlu şofbenler gördü bizim valideler. onların da bırak mutfağa banyoya bile dosdoğru faydası yoktu. çok sıcaktı lan suyu.

    işte kış günü, pederle erkek çocuklar yemeği yiyip 2 boş tabağı kaldırmadan doğru tvye koşardı. valideler suyu ısıtır, dandik deterjanla ellerinin kabarmasına rağmen iyice tabakları ovalar, sonra da o kaynar sudan ellerini çıkarıp buz gibi çeşme suyunda bulaşıkları durulardı.

    tüm bulaşıkları yıkayıp durlayıp, bulaşıklığa yerleştirip sonra bankoyu ve yemek masasını temizledikten sonra derin bir oh çeker valide.

    işte ızdırap da burada başlar. cart diye mutfağa gelir çocuk "anne annee salonda bardak gördüm de bitirmeden getireyim dedim ehehee". iyi bok yedin. piç seni.

    bazen o bardağı da elden geçirir valide, bazen kızgınlığıyla bir iki azarlayıp tüm evde boş bardak çanak avına çıkar. bazen de daha fazla dayanamayıp ertesi güne bırakır.

    pezevenk çocuğun işi bittikten sora sıra pedere gelir. "hanım çay koy". "hanım meyve getir". hanım kek mek yapmadın mı midem kazındı". "hanım ne zamandır da fındık fıstık yemiyok haaa".. tabi en sonunda dayanamaz çocuk. (bu ben oluyorum). "yeter la baba" der "bu ne amına koyim sırf ızdırapsın, sırf eziyetsin. kak git çayını kendin koy sikecem artık haaa!". sonra vurdum albayın kapıya tekmeyi "bak dedim albay senin tiyiyetini... yok bu başka hikayeydi.

    velhasılı eziyettir. düşüncesizliktir. insan yeni anlıyor o kadını.
    5 ...
  36. burak yılmaz ın koşarken yanaklarını şişirmesi

    1.
  37. ne zaman depara kalksa pufff vuupp puffff vuuupp puufff diye yanaklarını şişirip indirmesi durumudur. alışkanlık demek ki. pek rastladamım benzerine. bi de bir sefer fark ettiniz mi hep ona bakıp duruyorsunuz. bu saatten sonra bunu okuyanlar da burak yılmazın her yakın çekim deparında yanaklarına kitlenecek. ehueheuehu.
    0 ...
  38. her kurşunla bir işini halleden western kahramanı

    1.
  39. öncelikle trt'den zıplayıp geldim. en iyi western filmlerinden sabata serisi gösteriliyor bu ara.

    sabata
    sabata'nın dönüşü(return of sabata)
    elveda sabata(adios sabata)

    tahminim haftaya elveda sabata olacak pazar günü. sevenler biliyordur zaten de hatırlatayım dedim. uçan kuş benzerlerini izlemektense.

    işte başlık kahramanına sıklıkla rastlarız bu westernlerde. bir şey mi yapacak? insan gibi gidip yapmaz onu. illa kurşun sıkacak. sıkacak ki dosta güven düşmana korku salacak.

    mesela, kahramanımıza sen alkoliksin bu işi yapamazsın derler. caaart bi sıkar 10 metre ötedeki dal parçasını hareket ettirir.

    keskin nişancı mısın derler. madeni parayı havaya fırlatıp 4 tane delik açar.

    manita "ahhh bi de müzik olsa" der, zınk müzik aletinin kolunu çevirir ve müzik başlar. sonrası tokmak zaten.

    kemal sunal filmlerinde de rastladığımız şapkayı askıya asma durumu vardır yine mesela.

    hazinenin gömülü olduğu yeri fark eder, efendi gibi gidip açmak altına paraya dokunmak varken düzeneğe ateş eder altınları paraları ayağına serdirtir.

    artist pezevenk!
    6 ...
  40. hayali kurulan ev

    1.
  41. *** hep düşünülen, gelecekte kendimizi içine yerleştirdiğimiz, ah çekerek beklediğimiz evdir.

    hiç unutmam apartmanda bilmem ne sigortanın bi yazısı vardı. ne alaka lan apartmanda sigorta şirketinin yazısı falan deme. 90'ların başı o zaman. farklıydı yani. misal mahalle maçı oynayıp cami musluğundan su içmek vardı o zaman. şimdi göt kadar velet elinde epıl mıdır ne sikimdir onunla meyve doğruyor. ve inanır mısın bundan ölümüne zevk alıp rekor kıramayınca hıçkırağa boğuluyor. bu da benim zoruma gidiyor ama ne bu saatte o "kaybolmuş veled"i anlatasım var ne de konumuz o değil.

    o yazıda baba-oğul ilişkisini anlatıyordu. dur bakayım bulabilirsem ekliyim. şimdi aramaya gidersem aklımdaki 3-5 satırı da unutucam.

    özetle çocuk diyordu ki 6 yaşında:

    benim babam dünyanın en güçlüsü!

    ergenliğe geldiğinde:

    babamın bi boktan haberi yok!

    çocuk yaşlanıp babası vefat ettiğinde:

    keşke babam olaydı da napacağımı söyleyeydi!

    çocuğun babasına bakışı bile bu denli değişirken hayallerdeki ev de çabucak değişiveriyor be aga.

    çocukken bol oyuncaklı bi evim olacak derdim. en çok da "ulan 3 tane akülü araba alıcam oğluma" diye geçirirdim içimden. bizimkiler bana alamadı hiç. gerçi kontra frenli bmx'im vardı ama akülü arabanın yeri başka.

    büyüdüm. bi kıza aşık oldum. büyüdüm dediysem 18 yaşıma geldim. o zaman hayalimdeki ev "onun hayalindeki ev"di. zaman geçti. hayallerimiz başka olmuş. hayaller başkalaşınca ortak hane zaten hak getire.

    sonra bizim el yüz serpilmeye başladı. ağzımız laf yapar gözümüz açık diye nitelendirilir olduk. artık bolca sevişiyor, seviştikçe kendimizi bi bok zannediyorduk. hayalimizdeki ev, yere yakın yataklardan ibaret oldu. hani şu "minimalist tarzda döşedik yeaaa" tarzında. ama yatak geniş. hani çok sevişiyoruz ya daha çok sevişelim. gün olur grup yaparız da kurada bay çıkarız deyu.

    sonra o hevesler de gitti. heves gitti derken hala sevişebiliyorum aga orayı yanlış anlama. artık ne "bir kız"ı ne de "çok ve değişik kız"ı koyabilir olduk hayallerdeki o eve.

    yaşadıkça, bekledikçe, okudukça, kazık atıp kazık yedikçe anladım ki bu hayallerdeki ev denen şey milli piyango yılbaşı çekilişi gibi. rakamlar hep değişiyor ama her seferinde bilet almamıza rağmen büyük ikramiyeyi geçtim teselli ödülü bile isabet etmiyor sol yanımıza.

    artık hüküm kurma vaktidir. hatta tanım da bu hükümdür: hayallerdeki ev, zamandan ve beşerilerden bağımsız olmalı.

    ilk işim şu eski bol ve iri çiçeklerden oluşan perdelerden takmak olacak. dantel olmazsa olmazı hayalimdeki evin.

    http://img812.imageshack....2/7331/dantelipperde1.jpg

    mümkünse tel dolaplar kullanıcam. soğuk bi yerde yaşayabilirsem buzdolabı bile iptal olacak evimde.

    http://ahmetefe.com.tr/wp-content/uploads/terek.jpg

    l koltuk ne amına koyim, divanlar anama mı sövüyor?

    http://1.bp.blogspot.com/...rk+Dekorlar%25C4%25B1.jpg

    duşa kabin yaptıranı siksinler. jakuzi aklımdan geçerse zencili ölüm grubuna düşeyim.

    trt fm'den şaşmıyorum bu aralar. yarışmaya katılıp nostaljik radyo kazandığımda bu iş komple biter.

    geriye hala yaz kış dumanı tüten bir evin hayalini kuran masum kızı bulduğumda harcamamak kalıyor.

    gitmeden aha buldum lan yazıyı:

    06 yaşında : Babam herşeyi biliyor.
    10 yaşında : Babam çok şeyi biliyor.
    15 yaşında : Ben de babam kadar biliyorum.
    20 yaşında : Şu muhakkak ki; babamın öyle pek fazla bir şey bildiği yok.
    30 yaşında : Bir kere de babamın fikrini sorsam fena olmayacak.
    40 yaşında : Ne de olsa, babam bazı şeyleri biliyor.
    50 yaşında : Babam her şeyi biliyor.
    60 yaşında : Ah, babam hayatta olsaydı da kendisine danışabilseydim.
    2 ...
  42. çalışıyor süsü vermek için yapılması gerekenler

    1.
  43. ne zamandır anket başlık açmamıştım. zall aradı geçen, "bre totoş bilmez misin biz anket üzerinden, nick altı yavşaklığından, yazarlar arası polemiklerden ekmek yiyen bir sözlüğüz. akıllı ol ayık ol canlı yayına çıkarım heee" dedi. mesajı aldım ve işte burdayım.

    etrafınızdakilerde "vay amısına koyim herif ne çalışıyor be" izlenimi vermek için yapılması gerekenlerdir.

    - gözlük takın. "gözlerim bozuk değil, rüzgarlı havada 2 kilometre ötede eteği açılan hatunun iç çamaşırının dantelini hemen kağıda dökerim" deseniz bile o gözlük takılacak aga.

    - konuşurken kafanızı hafif eğip, misafirinize/mesai arkadaşınıza gözlüğünüzün üzerinden bakın. ayarı kaçırıp bokunu çıkarmayın sizi emekli öğretmen sanabilir hatunu ayıklayacağınız varsa da yapamazsınız. kendi ekmeğinizle oynamayın.

    - gerekli gereksiz her şeyi dosyalayın. değişik renk gruplarında yapın bunu. illaki biri soracaktır ve o zaman "mavi renktekiler şu işler için, kırmızılar bunlar. siyahlar da bunlarla alakalı" cevabını yapıştırın.

    - masanız asla boş ve düzenli olmasın. evraklar, a4ler üst üste binsin. aradığınız hiçbir şeyi bulamayana kadar bu sirkülasyonu sürdürün.

    - mesaiye kravatla başlayın. imkanınız varsa saat 3 gibi o kravatı mutlaka çıkarın.

    - ortak alanlara sigara içmeye çalışıyorsanız uzaklara bakın. size bir şey söylendiğinde ilk etapta üzerinize alınmayın. tekrar seslenildiğinde "pardon abi kafa dalgın bu aralar" deyip "hayırdır?" karşılığını bekleyin. ondan sonra yürürsünüz zaten.

    bunları uygulayın, işe yaramazsa bana gelin.
    4 ...
  44. devlet dairesinde patlayan şen kahkahalar

    1.
  45. sebebi merak edilen kahkalardır.

    ben de devlet memuruyum. en çok bana soracaksınız, en çok beni konuşturacaksınız. her gün aynı saatte kalkıp, aynı yerde sigaramı yakıp, aynı yollardan yürüyüp, aynı yerde sigaramı atıyorum. işyeri aynı, selamlaştığım insanlar hatta selamlaşma zincirim bile aynı. düzeni tek bozan şey, koridorun başındaki güzide hanım. genelde asık suratlı oluyor sabahları. gece kocasında sağlam bir tokmak yediyse güller açıyor yüzünde. onun dışında her şey rutin.

    bizde hal böyleyken, bazen vergi dairesine gidiyorum, üst katlarda/vatandaş yoğunluğu az olan servislerde şen kahkalarla irkiliyorum. çaylar alınmış bir masanın etrafına toplanılmış. kah kah kah kih kih kih. neye gülüyorsunuz ulan diyorum. küçük bir pipiden daha komik olan ne olabilir diyorum. belediyede durum aynı, kaymakamlıkta durum aynı.

    bunca rutinin arasında böylesine eğlenmek hakkaten sanat amına koyim. aha bak güzide geçiyor yine, surat beş karış. ulan kahkadan ölemediğimiz gibi bi de milletin tokmaksızlığı canımızı sıkıyor. öylesine de insanım, adamım.
    22 ...
  46. bir forvet klişesi olarak başka forvete gerek yok

    1.
  47. bitmeyen, tükenmeyen bir klişedir.

    gol sorunu çeken takımın forvetlerine mikrofon uzatılıp "ara transferde forvet transfer edileceği söyleniyor. bu iddialara ne diyorsun?" diye sorulur. forvet de kafadan "takımımızda x, y ve ben varız forvet olarak. açıkçası x de y de çok kaliteli futbolcular. ben başka bir forvete gerek olduğunu düşünmüyorum. gol atamıyorsak aslında bu takımla, topu ileriye tehlikeli biçimde taşıyamamızla alakalı bir şey" cevabını verir.

    bir gün de çıkıp kimsenin "sorma aga ya. bu sezon çok kaçırdık. geçici bir şey belli ama ne zaman geçecek onu bilmiyorum amına koyim! para varsa alsınlar bence, iyi olan formayı kapar herkesin kafası rahat olur" dediğini görmedim. ben olsam derdim. benim dememle oluyorsa zaten sikeyim öyle takımı.
    3 ...
  48. diğer mahallelere gazoz kapağı takasına gitmek

    1.
  49. (bkz: gazoz kapağı oynamak)
    (bkz: gazoz kapağı değerleri)

    anne babayla markete gidildiğinde, en az olan ya da pahalı olan içecekleri aldırmaya çalışmak gibi. kimi gazoz kapaklarının değeri çokken kimlerinin azdı doğal olarak. bir noktadan sonra gazoz kapağı sermayesinin doygunluğa ulaşmasıyla farklı arayışlara girerdik. şöyle bir haber gelirdi:

    "olm cumhuriyet mahallesindeki bi çocukta x kapağı varmış".

    ve olaylar gelişir. daha önce duymadığımız bu kapağı almak isterdik. torbaya bi dünya kapağımızı doldurur kalabalık bir kafile halinde o mahalleye giderdik. kalabalık olması önemli çünkü "belalı" çocuklarla yolda karşılaşıp tüm kapakları kaptırma olasılığınız her daim mevcut.

    çocuk bulunurdu. kapağa bakılırdı. hepimizin dibi düşerdi. önemli olan tüm torbayı çocuğa göstermemek çünkü görürse hepsini ister. pazarlıktı şuydu buydu derken kapak alınıp mahalleye dönülürdü.

    bazen de çocuğa ne teklif edersen et kabul etmezdi. şimdi hatırlıyorum da öyle çocuklara çok imrenirdim. elindekinin kıymetini bilen, ona hiçbir değer biçmeyen tiplermiş. daha o yaşta hepimizden farklıymış onlar.
    5 ...
  50. halı sahada teknikken defansta kalan tip

    1.
  51. bi gün karakter sınırlamasına dellenip alayınızı yakacam ya du bakalım:

    "halı saha maçında teknik olmasına rağmen defansta kalan tip"

    eşine çok çok az rastlanılan tiptir. öyle ki bu adamla aynı sahada oynamadan göt göbek yapan çoluğa çocuğa karışıp karı dırdırından halı sahaya gelemeyen binlerce adam vardır.

    efendim şöyle bir bakar takıma. devamlı oynadığı, enseye tokat göte parmak olduğu adamlar değildir takım arkadaşları. herkeste doğal olarak "ben forvete gidiyorum" kafası ya da gidip de geri dönmeme durumu vardır. oyunun amına koymayalım deyip defansta kalır. kafası çalıştığı, topu bildiği için de yerinde müdahaleler yapar.

    maçın sonlarına doğru herkes yorulup oyundan düştüğünden sazı alır eline. topu defanst kapar, pata küte milleti dizerek kaleye kadar gider. maç boyu itina ile kazmalığa hayat veren takım arkadaşına doğru yuvarlar topu ve boş kaleye gol attırır.

    yükselen nida bellidir tabi:

    - oooaaavv. madem bu kadar iyi oynuyordun da niye geride kaldın sen yhaa.

    kalmasın da napsın amına koyim. maaile hücumdasınız ibneler. hayır bi şey değişmeyecek ilk halı saha maçında kendinizi bilmeden yine aynı yere atacaksınız demiri.

    ben bugün bu adamla tanıştım beyler. 40 dakika defansta kaldı tufan hoca. hepimizden çok top kaptı. 20 dakika da bir oynadı ki hepimiz utandık halimizden, birbirimizi ayıpladık falan. nah ayıpladık! ben mi dedim defansta kal diye. çıksaydı amk bana ne. haftaya yine sağ açıkta top beklicem. bizim elemanlar da gelip çiğdem çitliyor geyik falan yapıyoruz iyi oluyor. keh keh!
    5 ...
  52. estetik değil burnumdan et aldırdım

    1.
  53. daha önce de dediğim gibi ben estetikten falan anlamam aga. bizim muhitte en fazla safra kesesi, apandisit falan. ama bir şekilde öyle bir ortama denk geldiğimde ne zaman estetik yaptırmış bir hatuna "aaa estetik mi yaptırdın" diye sorsalar hatun direkt bu cevabı veriyor: "yok yhaaa estetik değil burnumda et vardı onu aldırdım sadece".

    hayır estetikten anlamıyoruz da o kadar da değil amına koyim be hanım abla.

    nasıl bir etmiş lan o. burnun hem küçülmüş, hem kemeri gitmiş hem de havaya kalkmış. senin et almış yürümüş lan töbe bismillah.

    vazgeçin aga, olduysanız olduk deyin la ne güzel işte.
    2 ...
  54. yengenin hiç yoktan burun estetiği yaptırması

    1.
  55. öncelikle yenge derken hangi yenge olduğunu size bırakıyorum. amcanızın eşi de olabilir, dayınızın eşi de. bunu iki sayfa sonra belirteceğim kıstasa göre seçeceksiniz. (bak bak pezevenkteki havalara bak. sanki bana finalini okuyucunun seçtiği fantastik kitap yazarı) (pezevenk sensin sus ve okumaya devam et)

    burun denen şey garip bir özelliğe sahip bence. türk insanı tarafından göz ardı edilebiliyor. bir kız, bir erkeğin ellerine bayılabilir. bir erkek bir kızın gözlerine canını verebilir. bir kız erkeğin gamzelerini sevebilir. tersten bakarsak bir kız erkeğin kıllarından nefret edebilir, bir erkek, bir kızın koca ağızlı olmasından ona değil de arkadaşı cerene yazılabilir.

    ama burun öyle değil aga. burnu çok büyük, burnu çok kemerli falan diye pek muhabbet konusu yapılmaz bizim topraklarda. ya da "oha amına koyim kızdaki buruna bak nasıl kalkık direkt nikahı basasım geldi" demez hiçbir erkek. tabi kızlar kendi aralarında burnu ancak şu şekilde konunun göbeğine oturtabilir: "mervenin burnunu gördün mü ya direkt estetik kaltak bir de doğal her yerim diyor.". gerçi kızlar diğerlerini çekiştirmeye gelince osuruğu bile malzeme yaparlar ya neyse. o yüzdendir ki burun biraz tolere edilebilen bir şey bence bizde.

    yani çirkin olsa da güzel olsa da çok hayati önem taşımaz.

    şimdi gelelim yenge seçimine. bence bu ülkede nüfus dağılımı da göz önüne alınarak, her yeğene hayırsız bir amca ya da dayı düşüyor. o hayırsız amca ya da dayı ne kadar mal mülk varsa amına koyuyor eritiyor. işte sizin hayırsızınız hangisiyse yengeniz de o hayırsızın eşi olsun.

    babanıza doğal olarak ileride size kalacak 1 karış toprağın dahi ırkını sikip kumara, pavyona ya da alkole yatıran amcanızın artık durulma vakti gelmiştir. nasıl gelmiştir? götünden başka satacak bir şeyi kalmamıştır. zaten öyle bir keltere sahipken ona para verecek adam türkiyede bile yok amnskym.

    estetik zaten bize yabancı şeyler aga. benim etrafımda en fazla kıl dönmesinden, safra kesesinden ya da apandisitten ameliyat olanlar var. estetik nereeee. yengenizi gördüğünüzde bir tuhaflık olduğunu fark edersiniz. uzun uzun da bakamazsınız zira "noluyor lan halleniyor mu" diye aklından geçiren kanu bozuk biri olabilir. aşk-ı memnudan sonra zaten milletçene manyak olduk. baksanız bir türlü bakmasınız bir türlüdür. içinizden "evet dostum orada bir şeyler dönüyor ama ne. lanet olsun" diye geçirirsiniz. ya da benim artık holivutu kesmem lazım biraz.

    neden sonra yengeniz belki de sizin bu meraklı halinizden tedirgin olduğundandır, burun estetiği olduğunu itiraf eder. bir yandan "bravo lan. diğerleri gibi burnumdan et aldırdım yhaaa demedi" deseniz de daha çok babanızın bir karışlık toprağı ve onunla arabanın modelini yükseltebileceğiniz bu sayede helalinden 2-3 hatun ayıklayabileceğiniz aklınıza gelir. hayır burnuna estetik yaptırsan nee yaptırmasan nee amına koyim! neyse sakinim.

    hep derim. hatta ilk ve bir tek ben dedim: insan amcasını, dayısını seçemiyor aga. seçecek olsam ben tarık akanı seçerdim dayı kadrosuna. on numara. birlikte ıslık falan çalardık.
    4 ...
  56. bu benim kesimim değil diyen berber

    1.
  57. aslında hesap soran ama bunu da direkt yapamayan berberdir.

    - bu benim kesimim değil mehmet.
    + hee abi ya memleketteydim de çok uzadı orda kestirmiştim en son.
    - hıımm. enseleri ben böyle yapmam çünkü oradan anladım.

    yarrrrakkk oradan anladın! ulan sen neyin şovundasın. iki haftada bir düzenli gelen adamım bir aydır ortalarda yokum. papaz gibi olmamışsa saçım belli yani başka bi yere gitmişim işte. havalara bak pezevenkteki; bu onun kesimi değilmiş. bak bak! sanki bana elidor şampuanına ismi verilen kuaförlerden biri.

    hayır bi de kuş gibi yaptı bıraktı. skib bıraktı lan skib bıraktı amk götü. nah gelirim bi daha. ağlıyorum lan.
    6 ...
  58. salca nın ranzasındaki olası fotoğraf

    1.
  59. vatani görevini yapmakta olan salca rumuzlu yazarın ranzasına yapıştırmış olabileceği fotoğraflardır.

    ben dümdüz giriyorum ankete ama bu başlıktan cevherler bekliyorum beyler. ahan da benim tahminim:

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/341699/+

    salca'yı salla da ben gidince yapıştıram bunu. o ney lan öyle piyuuu!
    5 ...
  60. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük