narsistim.* aslında atamadıklarım var içimde. paylaşmamamda pek bir dokunaklı. geriden gelenin sadece ben olmadığımı bilsem...
hiç bir şey tat vermiyor. vermediği kadar sıkıntı veriyor. sıkıntı verdiği kadar zamandan çalıyor. çaldığı kadar tüketiyor zihnimi. tükettiği kadar yaşatıyor her şeyi. yaşattığı kadar ise çıkartıyor aptallıklarımı. çıkarttığı kadar ise... sanırım susmam gerek.
hadi her şeyi boşverelim. ya da şuan olan kafadaki mantık ve modtan çıkalım. ne mi yapalım? bence düşünelim biraz... evvelki de düşünce ama pinpon topu gibi bir düşünce.
somon balıkları gibi hep tersine gidiyorum bu hayatta. yani hep tersten gidiyor anladın mı her şey? istediğin olmamakta bir türlü. zorlasanda olmuyor. sanki çizilmiş bir şey...
mesela bi hakemi... ayağına hiç top değmez ama en çok koşan o dur maçta değil mi? belki en az parayıda o alır. o bütün pozisyonları takip etmeli ve doğru karar vermeli. ama oyuncu her karara itiraz eder. sen hep doğrucusun ama onlar değil. sanırım bazı şeylerde böyle. bu saatten sonra oyuncu olmakta zor geliyor. ne mi yapayım? sanırım sabahtan akşama kadar kitap okumalıyım.
dolduran ya da boşaltan olan aslında yokluktur. işte kimi zaman hayatımı dolduran ve boşaltan pinpon topu o raketten bu rakete çarparak kendini yiyen aslında ruhumdur. yön alıyorum ve yönlendiriliyorum hayatta.kanalize oluyorsunuz bazı izlediğiniz filmlerden ya da başka bir şeyden.
geriye dönüp baktığımda hep doğru düşünen ama bi o kadarda üzülen bi insan olmak gerçekten ironik.
sevmeyi unutmayın ama bence en güzel duygu o. sevin ve sevin... onun yok olduğu günü hiç düşündün mü? benim aklım almıyor. başka bir şeyim yok sanırım ondan. ne candan severmiş insan... sevin ve böylece ruhunuz bi nebze rahatlar en azından hayata tutunur ve acılarınızı biraz da olsa bastırırsınız.
deniyorum her gün deniyorum ama başaramıyorum... her sabah geliyorum kapıya kadar ve kapını çalmak istiyorum ama vazgeçiyorum.
inebildiğim kadar indim derine aradım bir çok duyguyu ve buldum...
metro durağı, yemek tabağı, söz, dudak ve sevgi... tükettiğim olmadın amacım yaranmakta değil. ama biliyorum neden böyle yaptığını.geçte olsa anladım.
üşüyoruz reis...
spartacus un olmaması insanda burukluk bıraksada. suriyelileri beklerkene birden her tarafın batiatus un adamlarının dolması '' bu bir godlık savaşıdır ulan '' sözünü anımsatmıştır.*
insanın içinde olup biten duygusal saplantıları çok iyi anlatan bir romandır. tuğla kadar kitaplardan daha iyidir ve daha düşündürücüdür. polina ve aleksi arasında olup bitenlerin aleksi tarafından yapılan muhasebesini gerçekten okunması gerekir zira bi aşkın bu kadar köküne inildiği pek rastlamadım. okunur hacız.*
Fizik mantık işi imiş? bak sen... ulan bu fizik mantık işi ise bu adamlar bu işi neden başta çözmediler? yer çekimini neden newton'a ihale ettiler? fizik konularını nasıl oluyor da bir insan mantığa indirger. nasıl ya nasıl? yaşadığımız bir çok şey mantıklı gelmiyor da bu nasıl mantıklı geliyor? yani sürtünmesi önemsenmeyen 10 metre uzunluğundaki bilmem kaç kilogram olan çubuğun ucuna asılan bir şey nasıl mantıklı geliyor? bugün bir mühendisin kullandığı elektronik ölçüm cihazının içindeki devreleri sormak gibi. bununla bir işimiz yok bizim ama? cern de olan bilim adamları acaba bununla mı ilgileniyor da böyle deneyler yapıyor? sorarsan bu konuların temeli ama dimi. (okuluna gidildiğinde bu bölümün hocası lisede öğrendiklerinizi unutun demiş. bu da ayrı bir konu ama neyse) biz bir konuyu atlıyoruz bence!
mantıksızlığı mantık olarak kabul ediyoruz. emir demiri keser diyoruz öyle değil mi? yani niye bir işi yapan bir insanın yaptığı şekilde o işi bırakmaz işveren? niye her seferinde '' mantıklı olan böyle'' der. sadece iş için değil elbette.
okul hayatı da buna dahil. denetleme, bir kalıba sokma ve bir mantık arama. süregelen bir mantığı kabul etmek sizce sistem bekçiliği değil midir? aslında buradan bu mantık bekçilerini sadece uygulayıcı asla ve asla düşünmeyen ve üretmeyen bi insan olarak görebiliriz ve buradayız. sistem uygulayıcıları aslında mantık aramıyor. ve bu insanların mantıktan söz etmeleri çok komik kalmakta...
standarlara indirgemek ve onların içinde yaşamak bana çok komik gelmekte. bu böyle olacak demiş ve öyle olmuş. sorulduğunda ''mantıklı olan bu'' cevabı alınır. ne mantıkmış be... şu sıralar mantıktan nefret ettim.
hayatı ile ilgili kesin kararlar verip en küçük problemde çark eden insanlara bıyık altından çok gülüyorum. ve bu da her ne hikmetse mantıklı oluyor! suçu mantığımıza atmayalım. ilk olarak algılayamadığımızı ikincide algılamak kötü bir şey değil ama bunu mantığa indirgemeyin. bu mantıklı olduğunuzu değil çark yaptığınızı gösterir. mantık bir kere kullanılandır. sadece bir kez. sonucu ne ise o dur. hep böyle yapılıyordu hep buydu diyen ve bunu mantık çerçevesine koyan (bazı özel durumlar olabilir) fazla sisteme yakındır. değişmek değiştirmek insana özgüdür. bunu da mantıklıca yapmalıyız.
biraz uyumak istiyorum. çok yoruldum ve daha şimdiden. ve çok sıkılıyorum çevremden. sırtımda tek bir ruh değil binlerce ruh var. tahteravallinin koltuğu gibiyim. en alttayım. dahada dibe inmeye zorlanıyorum...
10 yıl uyumak istiyorum 10 yıl...
bak bugün fena üzdüm. sanırım belki her şey eskisi gibi olmayacak! aklımda çok düşünce var. ve dahada fazlası... anlatmıyorum. ama söyleceği gün olacak buna inanıyorum. biraz alışmak istiyorum bu fikire. daha bir kanımdan beynime kadar. tüm vucudumda hissetmek istiyorum o uyuşmayı. bir sonraki gün mü? onu ona sormak lazım bence. karışık şeyler yazmak istiyorum ve başarıyorum bazen. derine inip çıkmak istemiyorum. o an a sıkışıp kalmak istiyorum. o an orda bir ömürü tüketmek istiyorum. 60 seneyi orda tüketmek istiyorum. sonra toprak olmak ve... ve yine topraktan toprağa karışmak istiyorum. ruhumun bulutlarda olmasını ve onu hep izlemesini istiyorum ve zorlaşıyor yazılarım yazınca. hep yanında onunla uyumak istiyorum. içtiği ve yıkandığı su. onu yaşatmak ve onun teninde nefes almak istiyorum. onunla son nefesimi vermek istyorum.