ülkü ocakları azerbaycan'da terör örgütü olarak sayılıyor, türkiye'de ise el üstünde tutularak yargıyı mafyatik yöntemlerle siyasallaştırıyor. (bkz: sinan ateş)
en basitinden boşanma sonrasında çocuğuyla ilgi ve sevgi bağı kuramayan, kurması engellenen ya da bilinçli olarak kurmayan, çocuğunu ilgisiz bırakan, sonuç olarak boşanma nedeniyle çocuğundan bir şekilde maddi manevi uzaklaşan milyonlarca ebeveyn var. böyle bir ebeveynin 18 yaşına girmemiş çocuğu cinayet gibi ağır bir suç işlediğinde çocukla hiçbir ilgisi bulunmayan ebeveyn sırf kan bağı var diye durduk yere hapse girerse bu insan hakkı ihlaline girer.
o nedenle ağır suç işleyen çocuklar hakkında yapılması gereken şey ebeveynin cezalandırılması değil, çocuğun yetişkin gibi yargılanıp ve yetişkin gibi ceza alması ve türk ceza kanunu hükümlerinden yetişkin gibi sorumlu tutulmasıdır.
ankara antlaşması vizesi ile ingiltere'ye yerleşip philipp clarke ile evlendikten sonra biricik oğlu oscar clarke'ı dünyaya getirmiştir.
oğlunu dünyaya getirdikten sonra sağlık sorunları ağırlaşınca hem bağırsak hem de karaciğer kanserine yakalandığını öğrenmiş, kanserle olan mücadele sürecini sosyal medyada paylaşmıştır.
kansere yenik düştüğünü duyurduğu paylaşımının ardından oğlunun geleceği için başlattığı bağış kampanyası sosyal medyada dolandırıcılık tartışmalarını da beraberinde getirmiştir.
vefatının ardından sosyal medyadaki dolandırıcılık tartışmaları yerini vicdan tartışmalarına bırakmıştır.
aykut kocaman hariç fenerbahçe tarihinde süper lig şampiyonluğunu kaçırdıktan sonra görevine devam eden bir teknik direktör hiç hatırlamıyorum.
jose mourinho bu dediğime çok yaklaşmıştı. ancak kendisinin dile getirdiği bazı gerçekler yönetimin çok ağırına gidince ona da kapıyı gösterdiler.
daha önce 3 kez hakkını yediğiniz ismail kartal'a ne olursa olsun 2 yıl üst üste görev verin ve takımın özellikle ikinci sezondaki şahlanışını görün diyorum. istikrar önemli...
aslında bu festivali adana'nın zeytinli köyünde trafikten, keşmekeşten uzakta yapacaksın. buna rağmen yasaklayan olursa da namertliğini tesciller artık.
fetö taktikleriyle iktidar lehine algı operasyonu çekmek,
iktidar adına muhalefete karşı bir psikolojik savaş yönetmek,
yargıyı yalanlarla ve sahte delillerle manipüle etmek,
ana akım medyada tüm bunların tetikçiliğini yapmak.
40 küsür yıldır türkiye'nin dile getirdiği temenni.
ancak bm'nin yunanistan gazıyla ortaya attığı "türkiye kıbrıs'ı işgal etti, uluslararası hukuku çiğnedi." diye bir küresel iftira yüzünden gerçekleşmemektedir.
gerçi bizim hükümet de kuzey kıbrıs'ın iç işlerine aşırı karıştığı için bm'yi haksız yere haklı çıkartıyor ya, az değiller gerçekten.
anayasa ve kanunlarımıza göre mümkün değildir ve yalnızca savaş halinde 1 yıl süreyle seçim ertelemeye imkan tanınmaktadır. seçim ertelemede tek yetkili organ ise türkiye büyük millet meclisi'dir.
gümüşsuyu çağrışımlı mahalle ismi.
halı markası olan gümüşsuyu'nun yerinde olsam, bu isimde bir halı markasıyla daha piyasada olurdum. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2434835/+
ekşi sözlük'te "highpriestess" nick'i ile yazarlık yapmakta olan liberal demokrat parti (ldp) sözcüsü ve genel başkan yardımcısı. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2433836/+
sorun imam hatipler ya da din ağırlıklı eğitim veren okulların varlığı değil zaten. sorun bu tarz okulların siyasi olarak kamunun kritik ve stratejik pozisyonlarına girişte tek seçenek olarak bırakılması ve siyasal iktidar tarafından ideolojik elek muamelesi görmesi.
kıbrıs'ı da 65 yıl önce bu etnikçi anlayış böldü zaten. kıbrıs cumhuriyeti hükümetinde şu kadar sayıda rum, şu kadar sayıda türk olsun dediler. sonunda rumlar sayısal çoğunluklarını türkleri baskı altına almak için kullandılar. (bkz: kanlı noel) türkiye ise 1974'te kendi soydaşlarını bu etnik temizlikten kurtarayım derken dünyanın gözünde "işgalci" yaftası yemek durumunda kaldı. kıbrıs türküne karşı yapılan bu ayrımcılığın sonucu olarak kurulan kuzey kıbrıs türk cumhuriyeti türkiye dışında hiçbir yerde tanınmadı, tanınamadı. yani kıbrıs'ta bölünmeyi rumlar istedi, ancak ihale türklere paslandı. türkiye olarak bu davadaki haklılığımızı 50 küsür yıldır ne kadar anlatmaya çalışırsak çalışalım, kasıtlı olarak hiçbir zaman anlaşılmak istenmedik, görülmedik, duyulmadık...
o nedenle üniter bir devlette entisiteden bağımsız bir milli kimliğin varlığı bir lüks değil, bir zorunluluktur. ayrıca türkiye'de "türkiyeli" demek vatandaşlık bağı bakımından "türk" demek ile aynı anlama geldiği için "türkiyeli" ile "türk" sözcükleri arasında etnik bakımdan bir anlam ayrımı oluşturmaya kasmak beyhude bir çabadır. türk vatandaşı olan bir kimsenin etnik kimliği kürt, arap, ermeni, vb. olabilir. ancak bu demek değil ki "türk" diye anılmak bu kimsenin etnik kimliğini inkâr etmek demek olsun. "kürt asıllı türk", "arap asıllı türk", "ermeni asıllı türk" demekte hiçbir sakınca görülmemeli o nedenle. bunu yaparsak etnik farklılıklarımız türk milleti olarak bizi ayrıştırmaz, tam aksine bütünleştirir. yeter ki etnik kimlikleri milli kimliğimizle karşı karşıya getirip çatışma ortamına mahal verecek anlayışlara geçit verilmesin.