atatürk kimdir desen sus pus olacak mal kemalistlerimizin, atatürk'ün adıyla ideolojilerini kirletmemeleri için yapmaları gereken isim değişikliğidir. ye malizm.
'' ne lan bu mına koyim. böyle insanlar yüzünden, mesleğimi yapamaz oldum. bir şey söylediğim an 'hassiktir lan pezevenk' denilip duruluyor. neymiş kadın ticareti suçmuş vesaire. gidin kumda oynayın lan sizi gidi pasifist-feminist bozuntuları. bu kapitalist dünyada yapabileceğim en iyi şeyi yapıyorum. kadınlarımızı pazarlıyorum ! ''
başlık, aslında, ''sözde gericileri anıtkabir'de ziyaretçi defterinde atatürk'e şikayet eden ağlak kemalist'' olacaktı da. pek uzunmuş bu. harbiden de öyle.
bu dönemde, hala kişileri putlaştırıp onlara tapınma kaygısı içerisindeki biçare kişidir.
''ata'm sen kalkta ben yataaam !!!111bir'' şeklinde ağlarlar, hiç bir cumhuriyet mitingini kaçırmamıştırlar büyük ihtimalle. ülkeyi ele geçirmeye çalışan dış mihraklardan(?!) yakınıp dururlar. çoğu baba parası yiyor/yemektedir. kışın ugg botlarıyla sokaklarda salınır, ''i was like böeee'' edebiyatı yaparlar.
+ ühühüü atam, ülkeyi sattılar, şeriat geliyor, ühühü, yobazlar, gericiler, pis çarşaflılar, kaka türban, ühüüühüü
- (bi sus mına koyim) arkadaşım biraz sakin olurmusun.
+ ne diyosun, ülkeyi satıyolar.. ühühüheğeğehaha
- (hay senin ben) ya gereksiz yere ortalığı velveleye vermeye gerek yok be kuzum, sakin olun !
+ sen de onlardansığaaan ! şeriatçığaaa ! yobaaz ! vurun kahpeye !! be hey dürzüü, çıkan anandan bilemezdin şerefsieeaaz !!1111birbir
- (çattık ya) polis çağıracağım.
+ çağıır ! çağğır ! onlar da cemaatçi senin gibi zaten !!!11bir, dağa çıkanı da, indireni de asacağız üleen !
şeklinde yaygaralar koparırlar. her birine kızılcık sopasıyla defalarca vurulması gerekir. gerçi onla bile iflah olmaz bu aymazlar.
insanların yaşamı beraber paylaştığı apartmanlarda, balkona çıkıp mangal yapar. dumanını balkondaki herkese solutur, bütün katları ve apartman boşluğunu leş gibi kokutur, uzak durulması gereken insandır. büyük ihtimalle göbeklidir.
eğer siz, bu insana kızmaya kalkarsanız bir ton küfür yersiniz, hem suçlu hem güçlüdür çoğu. orası apartman be bre cahil hötöröf, git başka bir yerde yak mangalını, insanlar burada yaşamaya çalışıyor şeklinde bağırılması gerekir kendisine.
ha bir de, ıslak meşe odununuz varsa, am günü yağ ile yağlayıp, bir güzel dövünüz.
allah kendilerini bu rezil vaziyetten kurtarsındır.
gustav mahler'i bilmeyen, tanımayan bir nesil gerçekten de berbattır, ülkenin kültür seviyesinin geriye gittiğinin göstergesidir. bunlar gitsin, metal falan dinlesin.. metal müzikle klasik müzik eserlerini katletsinler, rap müzikle ondan bundan çalıp çırpıp ismine ''sample'' desinler, ve bahse varım bu gerizekalılar hayatlarında ne mahler, ne de haydn dinlemişlerdir. yazıktır günahtır be kuzum.
hele yaz aylarında etek giymeye falan kalkalarlarsa.. ıyyyh. bütün o bacak kılları ve kolsuz t-shirt sayesinde gözüken koltukaltı kılları ve kol kılları, benim gibi soylu kişileri kahırdan öldürür. bir de ağızları leş gibi kokar bunların.
parası yoktur. para kazanmayacak kadar aptal ya da tembeldir. bir süreliğine gittiği bir yerde araba almaz, koleksiyonuna yenisini eklemez. halk otobüslerinde sürter durur. topunun imha edilmesi gerekir böyle tiplerin. kirlilik yaratıyorlar toplumumuzda vesselam. hatta ve hatta çoğu ülkücüdür bu tiplerin.
ulan ben bu tür gerizekalıları bir türlü anlamıyorum, parayı bayıl, çift kişilik yatak al, ondan sonra da tipsizliğin yüzünden o yatakta ancak şişme kadınla yatarsın rezil herif seni. hangi kadın zaten senin kiralık 2+1 evine girmek ister ki bre salak ? niye gidip çift kişilik yatak alıyorsun diye sorulasıdır.
madem tek başına yatacaksın o yatakta, niye gidip aldın bre öküzullah ? gelecekte robotların seks yapabilmesini falan mı bekleyeceksin. o yatakta anca kıçı kırık laptopunu alır otuzbir çekersin sen.
bre densiz ! 21. yüzyıldayız lan boru mu ? keşke üniversite okuyup çalışsaydın tembel piç gör şimdi halini, okumayacağım deyip kahveci oldun gör ebeninkini denilesidir. gerizekalıdır. kâale alınmaması gerekir.
ulan dokunmaya utanırım size. lahmacun da yersiniz siz. öeh.
efendim, x5 imdeyim yine. frank sinatra'nın duets adlı düetlerden oluşan albümünü dinliyorum. trafik çok yavaş akıyor. frank abimiz de olmasaydı napardım bilmiyorum. neyse, my way'in düet versiyonunu dinlerken çok hoş bir vakit geçiriyordum aslında.
ülkemizin başka bir utanç kaynağı olan kgs'ye geldim.
tam durup kartı sokacaktım ki, kara kuru ve paçavra kıyafetli birisi geldi, abi bir yardım et mübarek ramazanda dedi. aramızda şöyle bir diyalog yaşandı:
nexus latre: +
dilenci zübük: -
+ senin işin falan yok mu, niye bir işe girmedin.
- lise terk'im abi. okumayı istemedim.
+ niye ?
- okul boş bir yer abi. önemli olan hayat üniversitesi
+ *iç ses: al başına belayı mına koyim. hayat üniversitesi adlı basmakalıp boku zırvalayan biri daha* olur mu öyle şey ?
- oldu be abi. paramı versene sen.
+ ulan zübük, bari kibarca iste burada mal gibi tutuyorsun.
- düzgün konuş ulan !!111birbir *bıçak çeker*
+ *tronk, çatırt* al sana ibne ! o bıçağı münasip bir yerine sok.
kartı sokup, geçtim ve yol aldım evime doğru.
sevdiceğim beni kapıda karşıladı, ona koca bir çiçek buketi almıştım. çok sevindi, gözlerinin içi güldü adeta.
çiçekleri bir yere koyduktan sonra, bir güzel seviştik. * the end.
kürtleri, sanki bu ülkenin 2. sınıf bir vatandaşı gibi gören hayvanlardır, derhal imha edilmeleri gerekir.
geçen, x5'i otoparkıma bırakıp biraz yürüyüş yapayım dedim. gece 12 civarı sokakta yürürken, bir kişiye 10 kişi saldıran embesiiler gördüm, ülkücü salaklardır diye tahmin yürütüp, yanlarına gittim. kürt, pkklı şeklinde bağırdıkları bir adamı yere yatırmış tekmeliyorlardı.
çok sinirlenmiştim.
ilk önce cebimdeki kalemi çıkartıp, yavrukurtun birinin koluna sapladım. acı içerisinde kıvranırken kasıklarına bir tekme attım, arkadaşlarının bağırışını duyan sürü, çabucak yanıma gelip saldırmaya başladılar. sallama diye tabir edilen bıçağı itin biri bana salladığında geri çekilip suratına bir tekme vurdum. diğerlerinin kolunu çevirdim, burnuna kafa atıp bir sidekick yapıştırdım..
ibneler topuklarını götlerine vura vura kaçmışlardı. zor durumdaki vatandaşımızı ayağa kaldırıp, x5'le yakın bir özel hastahaneye götürdüm, ücretini de ödedim.. bana minnettardı, gözlerinin içinin güldüğünü farkettim o mazlum insanın.
geçenlerde yine bizim x5'i yola çıkarmışım, biraz turluyorum. arabada da bb king'in there must be a better world somewhere adlı muhteşem eserini dinliyorum, birden trafiğin arka tarafından, sanki kedi boğazlıyorlarmış gibi bir ses duydum, doğan slx adlı bir varoş arabasından, '' bertaaraf et herşeyini kıymetini kısmetiniiiğğğ '' şeklinde yaygaralar yükseliyordu, '' ne kısmeti lan ? ben daha evlenmem dedim ilkten. ''
ama sonra bunun bir şarkı (!) olduğunu öğrendim maalesef. sahte olduğu her yerinden belli ray ban gözlük giymiş ayaktakımı, hem kafa sallıyor, hem de o ucuz arabanın içerisinde depreşiyordu.
o muhteşem bb king şarkısının sesini kısıp camı açtım, karşıdaki varoşlara da camı açmaları talimatını verdim. açtılar, '' ya biraz kısın, ya da düzgün müzikler dinleyin azizim. '' şeklinde bağırdım. tabii bu ibnelerin, ağzı çok pis olduğundan bir tanesi '' sen ne diyon y***** '' şeklinde bir atılım gerçekleştirmeye çalıştı.
yeter artık ama dedim. ve herifleri sağa çekmeye zorladım. hemen durdular ve, levye, sopa gibi bilumum varoş silahlarıyla saldırıya geçmeye kalkıştılar. komikti azizim. ben direk iyi bildiğim jujutsu ve taekwondo tekniklerini kullanarak, bu fakirleri etkisiz hale getirip, arabalarına bindirdim.
bir de frank sinatra cd'si hediye ettim belki yola gelirler diye. *
geçenlerde msn messenger hizmetinde, mail adresini vermek istemediğim bir şahıs mail adresimi eklemiş, hayret dedim. çünkü ota boka mail adresimi yazmaz, bunun için sahte mailler kullanan biriydim. baktım ki, bu zübük oturum açtı. önümde bana sırıtıp duran cointreau'yu bitireyim, senle ilgileneceğim diye bir monologa sahne oldu nacizane tripleks villam.
neyse efendim, bu ergenle tanıştık. adı fehmi'ymiş ve 15 yaşındaymış. antalya'da ikamet ediyor dediğine göre. biraz ayaküstü sohbet ettik, bu zübük hemen '' ben ateist'im, marjinal bir insanım, din afyondur '' gibi basmakalıp bir şekilde zırvalamaya başladı, diğer dinlere küfür etti vesaire. ben de dedim ki, tamam istediğin dini görüşe sahip olabilirsin, ancak başka insanların görüşlerini yargılayamazsın dedim. hemen, '' sen dincisin, sen yobazsın, cartsın curtsun '' diye zırvalayıp küfretmeye başladı.
içimden hassiktir dedim. al başına belayı.
tekrar insanca anlatmaya çalıştım fakat ergenimiz, en az avına saldıran bir kaplan kadar anlayışlı. '' ulan salak '' dedim, çocuk kamera açıp hareket çekmeye falan başladı, suratı güneş alan yerde bırakılmış sıcak bir jack daniels kadar bir şeye benziyordu. evi de resmen 3. sınıftı. eh, '' böyle konuşmussun, tanrı sana böyle bir tip vererek cezalandırmış dedim ''.
ulan, mustafa kemal bu ülkenin başına gelen en güzel şeydir, atamız'dır tamam da, putlaştırmanın anlamı yok be amına koduğum denilesi olaydır. bu olayı yapanlarsa büyük ihtimalle liseli ergenlerdir. kaale alınmamaları gerekir, ulan gören de sanacak böyle bir şey yapınca atatürk'ü daha çok seviyorsun..
ne demişti ulu önder:
'' ey yükselen yeni nesil.. ''
ben ne diyorum ?:
'' ey ata'm, af buyur da, nerede bu nesil ?! ''
başlıkta tanım yapılmıştır, bu haşeratlar çocuklarını, daha oyun yaşındayken zorla arapça öğrenmeye yollayan ibnelerdir. birisi sorunca caizdir, farzdır gibi dinle alakası olmayan sikimden kılıflar uydurup, hebele hübele şeklinde öğüren bir çeşit hastalıktırlar.
geçen, camii'nin karşısındaki çardak'a gittim, biraz düşünmek ve muhasebe yapmak için. x5'i de çardağın önüne bıraktım. bir iki çocuk gördüm. kız çocuklar kapalı, erkekler de takke giymişti. ellerinde büyükçe tespihlerle camii'ye yöneliyorlardı, az biraz yaklaştığımda bazı çocukların suratlarında morluklar ve şişlikler olduklarını farkettim. bir kaçını çardağın oraya götürdüm ve sohbet ettik. bu çocuklar, abi, ailemiz bizi zorla gönderiyor gitmek istemediğimiz için dayak yiyoruz dediler.. onlara gerçekten acımıştım. direkman polise gittim ve ebeveyn (!) leri hakkında şikayette bulundum. eğer polise gitmeseydim, iyi bildiğim jujutsu'yla ağız burun dalaşırdım ibnelere. velhasıl kelam, polis aile içi şiddetten dolayı bu sözde ebeveynleri tevkif etti ve ben çocukların suratlarında çektiğim fotoğrafları polise teslim ettim.
olaylar bittiğinde, o sözde ebeveyn olacak yaratıklar polisimiz sağolsun biraz yıpranmışlardı. x5'ime bittim ve eve gittim.. sevdiceğimi gördüm eve girer girmez, hafif ıslak kızıl saçlarıyla, mum ışığında bir yemek hazırlıyordu. gelir gelmez ona narin bir öpücük kondurdum. yemeğimizi yedik..
ve sonra mı ?
seviştik.. ve ellerimi saçlarının arasında dolaştırırken, o kızıl saçlı, yeşil gözlü ve kor bir alevin yüreğine sahip olan o kadına aşık olduğumu farkettim.
dün itibariyle şahit olduğum fakirdir. murat 131 isimli dandik arabasıyla, tek eliyle direksiyon sallayan, tek eliyle biraz pastırma tıkınan bir mendebur. ''ulan gerizekalı, altındaki araba zaten çökmüş, sadece ramazanda pastırma yiyor bir de tek elle araba kullanıyorsun. ''
'' önüne maazallah bir çocuk falan çıksa hali nolur kokuşmuş fakir '' demek istediğimdir.
sevdiceğimle sokakları turluyoruz, doğal kızıl saçlarına ve yeşil gözlerine bakarken efsunlanmış bir ruh halindeyim, o da yeni aldığım black xs parfümüne bayıldığını belirtip bana sarılmakla meşgul. işte o fakir piçi de o anda gördüm. herif murat 131 arabasından pastırmaları yiyerek, döke saça ve ardında pis bir koku bırakarak indi, 5 tane eniği varmış bir de gerizekalının, '' ulan madem bakamayacaksın, niye çocuk yapıyorsun pis fakir. '' diye bağırdım bunu öğrenince.
herifte duydu bunu, gelip bana vurmaya çalıştı, iyi bildiğim jujitsu sayesinde dayağını yedi ve gitti.
sevdiceğimle eve gittik, bir güzel seviştik.
ona bu olayı hatırlatınca, ağzından bir kelime çıktı:
- kötüsün sen !
ve tekrar seviştik. *
geçenlerde evimdeyim, hem teoloji konulu bir iki kitap okuyor, hem de chivas regal ile çikolata tüketiyordum, maalesef ki sevdiceğim evde yoktu, memleketi rusya'ya gitmişti, ben de tektim. tam led tv'mi açacaktım ki, kapım çalındı. galiba yine para isteyen bir fakir, veya fon arayan gerzek bir bilimadamı diye düşündüm.
düşündüklerimin 10 katı kadar kötü bir ''şey'' çıktı ortaya.
sivilcelerle kaplanmış suratı, kareli gömleği, dağınık ve kepekli saçlarıyla bir üniversite öğrencisi.
buyur ettim tabii ki, misafirperver biri olduğum için. yanında bir sürü kitap vardı. konuştuk ufaktan, ortaya şöyle bir diyalog çıktı:
nexus latre: +
zübük üni'li: -
+ ee, anlat bakalım hangi bölümü okuyorsun.
- işletme abi.
+ *iç ses: hassiktir başarısızlıktan işletmeye yönelmiş bir ibne daha*. tüh yahu. keşke daha çok çalışsaydın.
- abi çalışmak bende yok, gördüğüm kızları osbir malzemesi yapıyorum, zaten bütüm var ayvayı yedim.
+ *iç ses: gerizekalı bir abazan. al işte. mına koyduğum salağı* bütlere kalacak kadar aptalmısın yahu ?!
- ne aptalı lan düzgün konuş, evine geldik artislenme
+ terbiyeni takın genç
- senin ben ta...................
bu diyalogdan sonra, evimde bulundurduğum katana'yı bana çekti bu hoşaf, ama bu zübük, kılıcı kından çıkaramayacak kadar salak ve başarısız olduğu için, eli daha kındayken, taekwondo'yla bir güzel bertaraf ettim onu. sonra da 2. katımdan aşağı attım. direkt olarak yere yapıştı.
3-4 saat geçti. ve yine kapım.
açmamla beraber, herşeyimle ona ait olduğum güzeller güzeli sevdiceğimi gördüm.
'' yine ne yaptın ? '' dedi. '' evi haşat etmişsin. ''
boşver be sevdiceğim dedim. toparlarız.
güldü. ağzından dört kelime çıktı:
'' külahıma anlat üşengecim benim. ''
tanım: türkiye insanının, zekasal olarak kötü durumda olması.
kesinlikle doğru bir varsayımdır, bizim insanımız yan bakma uğruna birbirini doğrayan, hayatında mum ışığındaki fransız şarabıyla yemek olayını, şarapsız olarak sadece elektrik kesikken gerçekleştirmiştir. ve bir bayrağa tapacak kadar da mankurttur.
yine şu türk kızları hakkında bir anımı aktaracağım. günlerden bir gün, istanbul'umuzun o durgun trafiğinde, bir yandan trafiğe bakıp, diğer bmw x5'imde, yandaki araçları izliyordum ve o da ne ?
otobüsün birinde elinde rezil bir lahmacun ile afedersiniz hayvanlığın daniskasını yapan kıllı bir kız gördüm, ve hemen tespiti çaktım, fakat o anın verdiği bir şokla arabamın gazına basmadım, diğer arabaların korna çalmaya başladığını farketmiştim ama, neyse efendim, bu kız benim ona hayretler içerisinde baktığımı gördü ve soğan dolu ağzıyla gülümseyerek bana el salladı.
hayatımın en kötü anı bu herhalde diye düşündüm.
o soğan dolu ağzı torba gibi büzmek istedim, bunun yerine kıza nazik bir şekilde elimle hayır işareti yaptım.
kızımsı yaratık bunu görünce birden bire çirkinleşti ve kıllı kollarıyla beni işaret etmeye başladı, otobüsün içindeki millet ise, camlara dayanmış ve bu kıza utanır gözle bakıyorlardı, o kızımsı mahluk bana hareket çektikten sonra önüme bakmaya karar verdim ve birden trafiğin akmaya başladığını gördüm. direk gaza bastım ve kendimi evime attım.
ve sonra, elimdeki cointreau dolu bardağı yudumlarken, bu olayı insanlara anlatmanın iyi olacağını düşündüm.
tanım: vücudu kıllarla kaplı ve kısa boylu olan türk kızı.
nasılsınız canlarım ?
geçen, kendi halimde, dalgalı kumral saçlarımı düzeltip, yeni aldığım kareli gömleğimle sokakta gezerken, görgüsüzce bir alışveriş merkezinin oradaki çimenlikte piknik yapan bir kız grubu gördüm, önce onları '' burada insanlar güzel güzel alışveriş yapıyor gider misiniz '' şeklinde nazikçe uyardım, hafif tıknaz olan ayağa kalktı ve bana onlara karışamayacağım gibi bir sürü maval okudu, ettiği tonla laf-ü güzâfla kafamı yerle yeksan etti.
'' bak, böyle olmaz, konuşacaksan edeplice konuş '' şeklinde bir serzenişte bulundum.
fakat ne çare, hanımefendileri (!) kıllı kollarını kaldırarak yerden bitme boyuyla beni provoke edip duruyor, inanabiliyor musunuz, kız sandığım bu kız müsveddesi, küfrediyor ! olacak iş değil, diğerlerinin de kıllı, kısa ve küfürbaz olduğunu görünce anladım, klasik türk kızıydı bu, bıyıklı, kıllı, kısa ve ağzı bozuk, iyi bildiğim ve kırmızı-siyah kuşak sahibi olduğum tekvando san'atını kullanarak bu ucuz kevaşeleri bir güzel dövdüm.
sonra ne mi yaptım, eve gittim ve chivas'ımı içerken bu olayı düşünüp düşünüp güldüm.