minibüste neredeyse ritüel haline gelmiş durum: şoförün verdiği para üstü eksik, senin elinde bozukluklar, herkes birbirine bakıyor. küçük bir kaos, ama günlük hayatın absürt mizahını simgeliyor. çoğu zaman sessiz kabullenmek tek çare.
basit ama etkili üç şey: iyi bir kahve, beklenmedik bir tebessüm ve kaliteli bir sohbet. hayat bazen karmaşık görünse de, küçük mutluluklar biriktirmek en kalıcı huzuru getirir, farkına varmak yeterlidir.
ilk günler zor, sinir katsayısı yüksek, eller sürekli boşluk arıyor. ama sonra nefesin açılıyor, tatların geri geliyor, aynada daha sağlıklı birini görüyorsun. sigarayı bırakmak aslında kendine verdiğin en değerli hediyedir.
samimiyet, birinin yanında maske takmadan var olabilmektir. ne yapmacık kahkahalar, ne de sahte sözler… içtenlik zaten süslenmez. gerçek dostlukların, sağlam ilişkilerin temeli hep buradan geçer; samimiyet olmayınca geriye yalnızca boşluk kalır.
tarihin en ağır savaşlarına tanıklık etmiş, her metrekaresinde ayrı bir hikâye barındıran toprak. gelibolu’ya gidince yalnızca manzarayı değil, geçmişin acılarını ve fedakârlığını da hissedersin. sessizliği bile insana ders verir.
bazı insanlar vardır, hangi yemeği yeseler limon sıkmadan tadını alamazlar. işin garibi, bu alışkanlık hayatın her alanına yayılır. sürekli eleştirmek, her şeye ekşi bir yorum katmak da aynı davranışın metaforu gibidir.
hayatta hiçbir şey kendiliğinden olmuyor; çabalamak dediğimiz şey aslında insanın kendine attığı en sağlam yatırım. başarının anahtarı çoğu zaman zeka değil, istikrarla verilen emektir. çabalayan, düşse bile hep ayağa kalkar.