tıp dünyasının her gün on çeşit diyet, beş çeşit zayıflama hapı ortaya koyması;buna karşılık beyin denilen şeyi yüce rabbim bir kez doğuştan vermedi mi sonra lokmanla çaresinin pek mümkün olmaması sorunuyla bağlantılıdır.
beyin büyütmek göt küçültmekten zordur maalesef.
bankada 1.010.000 $ parası, bir hiphop ve bir klasik müzik barı, yetenekleri için 100 yıldızı olan, müzik becerileri çok iyi, zeki ve çekici karakterim Özden türker'dir.
bu tür cd'lerin üzerinde genelde ispirtolu kalemle fifa 2039, age of empires , arabest kompleyşın gibi abuk sabuk, aile efradının göz ucuyla bile bakıp ilgilenmeyeceği şeyler yazdığından pek tehlike arzetmeyen durumdur.
ha olay bu muzır yayını dvd şeklinde satın alıp böyle kapaklı ambalajlı falan barındırma noktasındaysa bilemem.
hafta içi, hafta sonu, sabah , öğle, akşam, gece ... ! artık hiç farketmeksizin uludag sozluk'e ne zaman girilse, ortama önce ufak ufak sızmış, sonra fısıldaşmaya başlayıp zamanla dile gelmiş örümceklerin seslerinin gittikçe insan sesine benzemeye başladığının farkedilmesi sonucu anlaşılmaya başlanan gerçektir.
n'oluyo.?
Yalnızca kurul dışında yer alan yazarlara özgü olmayan gerekçe(imiş).
tanım iki: bumerang etkisiyle dönüp dolaşıp sahiplerini bulan başlık.
Görüşlerinizi önemsiyoruz, hukuk desteğine ihtiyacımız var, bize yardımcı olun dediler.. koştuk. Haftalar, aylar boyunca günlerce, gecelerce -ki bunu emin olun abartmıyoruz- yönetime yardımda bulunmaya çalıştık; ancak, her ikili ilişkide olabileceği gibi fikrî ayrılıkların en uç noktasından birbirimize dumanla ulaşmaya çalışırken sağlıklı bir iletişim kuramayacağımızı anladık.
Yönetimle içinde bulunduğumuz birtakım fikir ayrılıklarında tarafların her ikisinin de hiçbir kabahati bulunmamakla birlikte kurul olarak tek derdimiz, sözlük içerisindeki özgürlükçü yapının aynı zamanda mutlak eşitlik de gözetilerek korunması ve ileride özgürlüklerin sınırlandırılmasının veya sınırsız olarak kullanılmasının sıkıntı yaratacak bir durum olmaktan uzak tutulması idi.
Bu sonuçta ne siz değerli yazarların yapmış olduğu olumlu/olumsuz yorumların ne de tekrar belirtmek gerekirse yönetimin hiçbir zorlaması bulunmamaktadır. Bu sadece varılmak istenen noktaya, çıkılmış olan yoldan ulaşılamayacağının fark edilmesidir
Aklımıza bu noktada can yücel'in bir şiiri geldi, yazmadan geçemedik.
"en uzun koşuysa elbet
turkiye'de devrim
o, onun en güzel yüz metresini koştu
en sekmez luverin namlusundan fırlayarak ...
en hızlısıydı hepimizin,
en önce göğüsledi ipi...
acıyorsam sana anam avradım olsun
ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun"
Hukuk iyi bir şeydir, sevmesini bilene.
Son iki gündür sözlükte yaşadığımız çalkantıların üzerimize düşen kısmı için affınıza sığınırken hepinize saygı ve sevgilerimizi sunarak aranızdan ayrılıyoruz. Artık ne moderasyonda, ne hukuk kurulu'nda, ne de yazarlık faaliyetinde varlık göstereceğiz.
Sizler tarafından lütfen sorumluluğumuzu bilmediğimiz veya çabuk pes eder bir yapıya sahip olduğumuz düşünülmesin; ancak hukuk, baskın grupların manipulesine açık bir kurum değil ne yazık ki. Kimse amirimiz değil, altımızda bulunan kişilerin varlığını da iddia etmiyoruz. Yalnızca yaptığımız işe hak ettiği kadar saygılıyız ve ciddiyetsizlik harcımız değil.
Kalıp bazı kimselerce bizden bekleneni veremediğimiz için özür dileriz. Ah şu yemin olmasaydı.. (bkz: avukatlık yemini)
Başlık birkaç karakter daha fazlasını kabul etseydi yazılacak hâli "Uluslararası ilişkilerde dostluklar yoktur, çıkarlar vardır." olan son derece haklı saptamadır. Bunu bilmek için en azından bir maslahatgüzar olmaya gerek yoktur. Ankara'da bunu bilenlerin sayısı bu kadar mı azdır...
bir bilmecenin başlığıdır. bilmeceye gelecek olursak:
üç adam bir radyoyu tamirciye bırakır ve 30 lira olan tamir bedeli için 10'ar lira parayı çırağa teslim ederek oradan ayrılırlar. usta dükkâna döndüğünde çırağa tamir bedelinin 30 değil, 25 lira olduğunu söyler ve fazla olan 5 lirayı çırağa vererek adamlara iade etmesini ister.
çırak, 5 lirayı 3 adama iade etmenin zorluğundan olsa gerek * , paranın 2 lirasını cebinde tutar ve kalan 3 lirayı adamlara 1'erden dağıtır.
Dolayısıyla radyonun tamiri için adamların cebinden artık 10'ar lira değil, 9'ar lira çıkmıştır.
Gelin görün ki 3 kişinin verdiği 9'ar liraların toplamı 27 eder. 27 liraya çırağın kendinde tuttuğu 2 lirayı da eklersek toplam 29 lira olacaktır.
Peki sorarım sana sözlük... Kalan 1 lira nerededir ya.!?!?
büdüt: 30 lira veren adamlara 3 liraları iade edilince artık 27 lira vermiş sayıldıkları doğru değil midir? bu 27 lira ile 2 liranın toplamda 29 lira etmesi yalnızca beni mi şaşırmıştır, sözlükteki matematik dehaları?
her figürüyle insanda monitöre atlayıp mıncık mıncık etme hissi uyandıran dünya tatlısıdır. * üçüncü dakikaya girildiğinde deyim yerindeyse "kopuyor". jackson ciyaklamaları falan... off http://www.youtube.com/watch?v=GweUjzhUwNw
son günlerde aslında messenger arkadaş listesinde olan mail adreslerinden geliyormuş gibi görünen ama aslında söz konusu göndericilerin bile durumdan haberi olmayan sahte e-postaların başlığıdır. fazla merakın geri dönüşü pek hoş sürprizlere gebe olmadığından verilen link'e hiç tıklamamış olmakla birlikte belli ki yine birileri hiç tanımadığı insanlara, tamamen zevk için zarar vermeyi amaçlamaktadır. psikopatlık sadistlik gırla gitmektedir.
cep telefonu kumandası olan insanın kumandası bu olayın akabinde kendisinin nesi olacaktır, tartışılabilir. ***
öğrenimine lisans safhasından sonra da devam eden kişinin belirli dönemlerdeki iç kemirgeni.
bazı vurdumduymazlar için hatırlatıcı pano yazıları, stickerlar, rozetleri vb her yerde bulunmaktadır.
bazı uludağ sözlük yazarları arasında son günlerde tavan yaptığını gözlemlediğimiz türden entry yazma eğiliminin sebebidir.
ideolojiler, dinler, siyaset gibi fikir sahibi olabilmek için hiç olmazsa azıcık bilgi sahibi olmayı gerektiren alanlarda fütursuzca açılan başlıkları izleyen kahvehane üslûplu entry'ler günden güne daha da can sıkıcı hâle gelmektedir.
söz konusu yazarların bu davranışlarının sebebi sözlük dışında bu tür konularda yaptıkları konuşmaların pek rağbet görmemesi midir yoksa bozmayı hedefledikleri doğrudan sözlüğün huzuru mudur nedir, bilinmez.
küfür içermesi durumunda yazacağı entry'nin çok geçmeden sözlükten silineceğini gayet iyi bilen yazarın başvurduğuna kani olduğum hinliktir. kendi naçizane kimliğiyle edeceği küfür yalnızca sıradan bir küfür olacaktır; ancak, bunu neyzen tevfik gibi bir isme malettiği zaman moderasyon "acaba"lara düşecektir... öyle değil mi uyanık.?
"Ajdar ekranlardan uzaklaştı ama başı beladan kurtulmuyor. Daha önce Alihan'ın kameralar önünde tokatladığı Ajdar'ı oturduğu semtte beş kişi tekme tokat dövdü.
Sokak ortasında yaşandığı iddia edilen tartışma sonrası saldırıya uğrayan Ajdar fena halde dayak yedi!..
Beş kişinin linç girişiminde bulunduğu Ajdar olayın hemen ardından Kadıköy'deki özel bir hastaneye kaldırıldığı öğrenildi. Ajdar'ın perişan olan ailesi gazetecileri hastaneye aldırmıyor.
Ajdar halen hastanede tedavi görüyor."
olarak boy göstermiş haberdir. Güvenilirliğine kefil olamıyoruz.
haftasonu akşama doğru cipsle kolayla televizyonun karşısına oturtur futbola en az ilgi duyanı bile. Savaş değil sanat izletir. iddaa'da kaybettirince kızmanıza izin vermez. Her adımından asalet damlar.
ingiliz'in de sevilesi bir şeyi var demek ki.
Döneminde dünyanın en büyük uluslararası topluluğu olan Milletler Cemiyeti'ne Türkiye Cumhuriyeti'nin de katılması için kendisine getirilen öneriye Mustafa Kemal Atatürk'ün yanıtı:
"Başvurmayı düşünmüyoruz; fakat, davet ederlerse katılırız."
Başvuru zorunluluğu ilk kez hiçe sayılmış ve kırk üç üye ülke devletinin oybirliği ile Türkiye Cumhuriyeti'nin topluluğa davet edilmesine karar verildi.
Bu davet üzerine Türkiye Cumhuriyeti, Milletler Cemiyeti'ne katılmayı kabul etti.
zihinde sıfır kilometre cümleler kurmaktansa superfresh olanlarını kullanma eğiliminin sonucudur. bazen yeri gelir, o ayrı...
* + "off biz yaz geliyor diye seviniyoruz, şu havaya bak. nisan olacak neredeyse, hâlâ donuyoruz."
- "ee birader. olacak o kadar. ne de olsa mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır."
+ "ya tamam haklısın bir yerde ama üstadım bu kadar da olmaz. zatürree olmayalım diye ne elde kaldı ne avuçta."
- "ee işte bunları önceden hesap edip ayağını yorganına göre uzatacaksın sen de kardeşim."
+ "of baba tamam bi git hadi ya."
"başımdaki yazmanın ben verdim parasını
denizdeki takanın ben aldım yarısını
ne yaz ne kış demedim ben çalıştım sen gezdin
kuma kuma üstüne vallah canımdan bezdim"
Şimdi bu eski türkümüzün "house i live in, i bought it, watch i'm wearing, i bought it" vb zihniyetteki şarkılardan ne farkı var.!?
Listelerden sizin bildiğiniz dillere ilgi duyan ve sizin ilgi duyduğunuz dilleri konuşabilen muhataplarınızı seçtikten sonra onlarla mektup alış verişinde bulunarak, yazılı veya sesli sohbetler yürüterek dil öğretebileceğiniz ve dil öğrenebileceğiniz sitedir.
Yalnız ufak bir ayrıntı var ki, yanlış hatırlamıyorsam bedava yararlanabildiğiniz kısmı, seçilmektir. Bilgilerinizi bırakıp seçillmeyi bekleyebilirsiniz. Seçmek istiyorsanız bir miktar ödeme yapmanız gerekecek. çok sayıda üyesi olan bir site.
mahkemede sanık derdini anlattıktan sonra hâkim onun söylemiş olduklarını zapta kendi sözleri ile geçirtmektedir. sanık imam nikâhlı eşinden bahsetmiş ama hâkim o kısmı zapta "nikahsız yaşadığım eşimle" diye geçirtmektedir.
işte o esnada elektriklenen diyalog:
hâkim: -"ben nikahsız yaşadığım eşimle... "
sanık : -"nikahsız yaşadığım değil imam nikahlı eşim."
hâkim: -"bırak şimdi imam nikâhını lan! resmi nikâhsız imam nikâhı suç. hakkında dava mı açtıracaksın?"
Prof Dr Özcan Karadeniz Çelebican, 7 mart 1933'te Beşikdüzü - Trabzon'da doğmuştur.
1955 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olmuş; 1961 yılında Almanya'da Tübingen Üniversitesi'nden "die sicherungsübereignung im deutschen und türkischen rechtssystem, unter heranziehung der relevanten bestimmungen des schweizerischen rechts" konulu teziyle "heriki hukuk doktoru" (doctor iuris utriusque) ünvanını almıştır.
Dr Özcan Karadeniz, aynı yıl Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde önce medenî hukuk, sonra roma hukuku kürsüsünde doktor-asistan olarak göreve başlamıştır.
Dr Özcan Karadeniz, 1963-1965 yıllar arasında Roma Üniversitesi - La Sapienza - Hukuk Fakültesi'ne bağlı olan "Roma Hukuku ve Doğu Akdeniz Hukukları Uzmanlık Okulu'nun (scuola di perfezionamento del diritto romano e dei diritti dell'oriente medeiterrano) iki yıllık ders programlarını izleyip sınavlarını vermiş ve yazdığı mezuniyet tezini savunarak bu okuldan diploma almıştır.
Bundan sonra yurda dönen Dr Özcan Karadeniz, "klâsik roma hukuku'nda constitutum debiti" konulu tezini savunarak, girdiği doçentlik sınavında başarılı olmuş ve 1966 yılında ankara üniversitesi hukuk fakültesi, roma hukuku kürsüsü'ne eylemli doçent olarak atanmıştır.
Doç Dr özcan karadeniz, 1970 yılında, öğretim üyeleri değişim programı çerçevesinde, Hür Berlin Üniversitesi'nde üç ay süre ile araştırma ve inceleme yapmış, lisansüstü öğretim ve seminer programlarına katılmıştır.
1971 yılında, Doç Dr Özcan Karadeniz, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından gönderildiği Roma Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde dört ay süre ile, Paris Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde ise altı ay süre ile araştırma ve inceleme yapmış, profesörlük tezi için gerekli bibliyografya çalışmalarını tamamlamış ve lisansüstü öğretim, seminer ve konferans programlarına katılmıştır.
1972 yılında yurda dönen Doç Dr Özcan Karadeniz, 1977 yılında "iustinianus zamanına kadar roma'da iş ilişkileri" konulu tezi ile eylemli profesör ünvanını kazanmıştır.
Prof Dr Özcan karadeniz, 1978 yılında, ankara üniversitesi hukuk fakültesi öğretim üyelerinden Prof Dr Gürgan Çelebican'la evlenmiştir.
1966 yılından bu yana lisans düzeyinde ve 1977 yılından bu yana da yüksek lisans ve doktora düzeyinde, roma özel hukuku ve 1988'den beri de roma kamu hukuku derslerini vermekte ve tez danışmanlıkları yapmakta olan Prof Dr Özcan Karadeniz Çelebican, 1982 yılından bu yana da roma hukuku anabilim dalı başkanlığını yürütmektedir.
Almanca, ingilizce, Fransızca ve Lâtince bilmekte olan Prof Dr Özcan Karadeniz Çelebican, üyesi bulunduğu "Uluslararası Antik Çağ Hukukları Derneği'nin" (societé international pour l'histoire des droits de l'antiquite) kongrelerine kendi olanakları elverdiği ölçüde katılmaktadır.
Prof Dr Özcan Karadeniz Çelebican, "klâsik roma hukuku'nda constititum debiti" Ankara 1968 isimli eseri dolayısıyla, "3. vincenzo arangio-ruiz, uluslararası ödül komisyonu'nca, bronz madalya ile ödüllendirilmiştir.
Prof Dr Özcan Karadeniz Çelebican'a türk- italyan bilim ve kültür ilişkilerinin gelişimine katkılarından dolayı, 1991 yılında, italyan cumhurbaşkanı'nca şövalyelik nişanı verilmiştir.
Prof Dr Özcan Karadeniz Çelebican, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne asistan atandığı tarihten bu yana, çeşitli komisyon üyelik ve başkanlıklarında, fakülte yönetim kurulu üyeliklerinde bulunmuştur. 1983-1985 tarihleri arasında Ankara Üniversitesi hukuk fakültesi dekan yardımcılığında bulunan prof dr özcan karadeniz çelebican, 1988-1994 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi dekanlığını yapmıştır.
Kendisi hâlen başkent üniversitesi hukuk fakültesi akademik kadrosu dâhilinde görev yapmaktadır.