tanım: türkiye cumhuriyeti'nde faal hizmet veren bir spor kulübüne destek verme, taraf olma durumudur.
tanımdan da anlaşılacağı üzere kurgunun özünde, taraf olmak ve o tarafı desteklemek vardır. yani bir tarafı desteklemek. lakin ülkemiz içerisinde taraftarlık kavramının eriştiği noktaya bakacak olursak, insanlar bir takımı desteklemeyi değil de karşı takımı yermeyi yeğlediği aşikardır. bu yerme futbolcusundan tutun, yöneticisine, takımın geçmişine kadar iniyor.
ve tabi ki küfürün eklenmesi. küfür sohbet arasında kullanıldığında bir noktadır virgüldür. emin olun sizden çok kulanıyorumdur fakat bilmem ne takımı orospu çocuğudur, işte şu futbolcunun anasını sikeyim... bunlar taraftar olmanın değil, aciz ve üretim kabızı olmanın daha da önemlisi saygı eksikliğinin olmasıdır.
bu kabızlık ve saygısızlığın süre geldiği çevrede, tehlikeli olan bir nokta daha vardır ki, insanların taraf oldukları takımı desteklemeyi kendi karakterli olarak lanse edip, toplum içerisinde bu yolla yer bulmaya çalışmasıdır. takımı karakterleştirme durumu kah çevresel etkiler yüzünden olurken, genellikle de ergenlik sürecince kişilik gelişimini tam olarak tamamlayamamış, sohbet edecek başka bir konu bulamayan geliştiremeyen ve sosyal yaşamlarında başarılı olamayan insanlardır. bu insanlar; taraftarıyım dediği kulüpleri savunmak, diğer kulüplere tabiri caiz ise bok atmak dışında hiç bir şeyi (vasıf ve hakkıyla)başaramayan ve sosyal çevresinde de desteklediği takımın adı ile anılan zatlar olacaktır.
yani taraftarlığın din gibi bir olgu olması gerekir. senin takımını ne kadar sevdiğini görmeye benim ihtiyacım yok, hele ki bu durumu benim tuttuğum takıma küfürler ve aşağılamalar yaparak sergilemeye ve kanıtlamaya çalışıyorsan.
desteklediği takımın her hafta maçlarını izleyen, tüm branşlarını takip eden, belgesellerini toplayan, kitaplarını okuyan bir kişiyim.
taraftarlığa tepki olarak doğmuş birisi değilim yani, içim dışım sporun içinde.
kıssadan hisse demek istediğim şu;
"kalplerde yıldızmış gönüllerde ay, ananı sikeceğiz galatasaray" diye bağırmak güzel olan değil,
güzel olan,
" gerçekleri gönül yazar, tarihi de türkan şoray. " diye bağırmaktır.
yazar notu: örnekleri vermemde galatasaray taraftarı olmam etkilidir. atışmanın saygı çerçevesinde yaşanabildiği, küfürün olmadığı, "cincon" veya "kuşlar" gibi hitapların olmadığı bir spor istiyorum.
sabahın köründe; karışık çalan müzik listesinde tanju okan'ın denk gelmesinin ve "bu renksiz dünyayı sevmiştik birlikte, sen kadınım" demesi sonucunda, insan vücudunun verdiği tepkidir.
sol frame de ne formata ne de bilgiye dair başlık bulamama, başlığın asıl şeklidir. uzunluktan dolayı bu hale girmiştir.
tanım: sol frame de görülen başlıkların; yazarların kullandığı cep telefonları, şunu bunu yapanlar, itiraflar, bunu sana yazdım, insanları yargılama, cinsel olgular ve olaylar, adaya düşseniz yanınıza alacağınız üç şey ... gibi konular içeriyor olması durumudur.
burası bi sözlük ise, benim anladım; değer yargılara saygılı, mantıklı, akıllı insanların olabilmesinin ve yazabilmesinin sağlanması gerekliliğidir. haa bu tür bi konudan şikayetçi olup, bunu dile getirmek bile çok kötü bir olay işin o boyutuna bakarsan...
ben çok doğruyum... asla, belki sizden hatalıyım.
ama en basitinden ben bu siteye vakit geçirmek, oradan buradan çevre sağlamak için değil de bilgi almak, bilgi paylaşmak için girmek isterim... **
yazar notu: faydalanmasını bilerek kullanıyorum bu sözlüğü, çok da işime yarıyor. lakin hep öyle olsundur isteğim.
doğa üstü güçlerden ölümsüzlüğü gömüldükten sonra, toprağın altında tekrar uyanarak farketme halidir. misfits adlı bi dizide görmüştüm. sonradan düşündüm de hayatta başa gelecek en boktan durum iken, birine edilecek en güzel bedduayı da oluşturuyor bu durum. *
bu iki kavram belli dönemlerin en büyük sorunlarıdır. matematik ilkokul yıllarının, aşk acısı gençlik yıllarının.
şimdi ilkokula başladık bize ne dediler... "matematik zordur." haydaaa kafadan sıçtık. bu ne arkadaş dedik, neden herkes bundan korkuyor dedik. neyse başladık derse merse bi baktık matematik zor lan, yapılmıyor bu meret. ardından ne oldu çalışma sisteminde değişiklikler, belki özel ders takviyesi, dersi daha iyi dinleme gibi artı yönde hareketlerle matematik bizim kuruyemişimiz olmadı mı...
aşk acısına gelirsek; allasen sayabilir misin bu güne kadar yanında kaç kişi aşk acısı yüzünden dert yandı derman aradı. "unutamıyorum", "geçmiyor", "her an aklımda" diye haykırmadılar mı... ve ya sen kaç kere yaptın bunu. ee tabi bu dert yanmaların yanında türküler şarkılar geliyor birde. hani nazım hikmet demiş ya "insansız yaşayabilirdim ama türküsüz asla" diye, aynen öyle severim türküleri. ama muhterem hepsi de aşk acısı, yare ulaşamama, yarin güzelliği temalı.
şimdi diyeceğim şu ki; insanların konuşmaları, hal ve hareketleri bu iki konuyu bizim kafamız da tabu yapıyor. bilinç altımıza bunu öyle katılaştırıyor ki sen bunu aşamayacakmışsın gibi hissediyorsun. muhterem bırakıp bu milletin halini, kendin yürümene baksan emin ol, yardıracaksın geçeceksin hepsini.
ha yarrağım sen hiç mi çekmedin bunları dersen, kaşarlandım da bu hale geldim.
bir atilla ilhan şiiridir. "bir gazete aldım ama evde okuyacağım" mısrası ile beni benden alır. *
kaptan 1 2 3 4 5
eflatun gözlerin olduğunu bilmiyordum
geceyarısını yaşamaktan yorgunum
ayazın avucunda unutmuştun ellerini
önünden geçtiğim halde beni tanımadın
ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım
şiirlerim külrengi kumrular gibi uçuyorlar
bakır çalığı göklere katiyyen tahammülüm yok
hele parisin gökleri aklımı başımdan alıyor
bana seni senden evvelki poitiersli kızı hatırlatıyor
ayazın avucunda unutmuştun ellerini
karanlığın arkasında kıvılcım gözlü orospular
gölgelerine yaslanmış evliya gibi bekliyorlar
ışıklar kırmızı yandığı zaman duracaksın
ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım
soğuk gözlerinde buğulanmıştı ölsen tanıyamazdın
hâttâ ricardo bile hani vatansız ricardo
burnumun dibinden geçti geçen gün beni tanıyamadı
oysa au vieux châteletde akşam sabah beraberdik
üçümüz viyana kahvesi ve sıcak rom içerdik
üstelik o krapfen severdi güzel olurmuş rivayet
neden ve nasıl sevdiğini anlayamadım gitti
yalnızlıktan da kurtulup yalnız kalmak isterim
montmartre metrosu civarında seni gözden kaybettim
o zenci yine arkanda mıydı hiç dikkat etmedim
ağzında yoksul bir ıslık ıslak bir cıgara gibi
sidney bichetnin caz havalarını çiğneyip tüküren
o saklasın varsın seni sevdiğini biliyorum ben
yüzünün renginden geliyor bütün üzüntüsü
bir gazete aldım ama evde okuyacağım
kahvelerden birine girip bir grog ısmarlasam
seni öldürmek için çareler tasarlasam
sükût bembeyaz buz tutsa bıyıklarımda
mağrur bir totem gibi sussam konuşmasam
ve türküm kaybolsa sessizliğin hırçın türküsü
ve ben unutulsam yazdığım şiirler
senin için yazdıklarım herkes için yazdıklarım
eski padişahlar gibi unutulsa birer birer
ve ben seni unutsam hiç hatırlamasam hiç mi hiç
ihanetini hatırlamasam şehvetini hatırlamasam
ellerim oldum olasıya seni unutsalar
yarı gecenin içinden bir zenci süt beyaz bakıyor
rue lafayettede dünden bugüne geçiyorum
fifa nın 2010 dünya kupası için hazırlamış olduğu sanal yapıştırma albümü.
zevkli bir olay bütün futbolcuları dünya kupasından önce tanıyorsun, bağımlılık yapıyor.
http://en.stickeralbum.fifa.com/game/flash adresinden rahatça yapıştırmaya başlayabilirsiniz. **
grup murupda kurabiliyorsun.hatta ben senin için kurdum. gel yapıştırak beraber.
nesrin sipahi nin insanı kendinden alırcasına yorumladığı parçadır.
sana nasıl susamışım
anlatamam hasretimi
meğer ben ne yalnızmışım
unutturdun bana beni
bin geceden korkmuyorum
gölgen ateşim oldukça
inan sana doymuyorum
seni canım da buldukça
gözlerinin sığınmışım
yeşil renkli körfezine
meğer ben ne muhtaçmışım
yıllar yılı ellerine
bin geceden korkmuyorum
gölgen ateşim oldukça
inan sana doymuyorum
seni canımda buldukça * (bkz: dilem)
dinlemek isteyenler için; http://fizy.com/#s/1aj84u
dünya evine girmeden önce yemek yemiş kadındır.
bu tip kadınlarda; ar, namus, şeref, haysiyet bilimum önem arz eden kişilik yoktur.(!) kadının namuslu olup olmadığı ancak bu yollarla anlaşılır.(!)
nasıl yemek yer bir dişi evlenmeden... kadınların evlenmeden önce; banyo yapmaları, tuvalete gitmeleri, alışverişe çıkmaları gibi davranışlar namussuzluğun sembolü iken nasıl yemek yer anlayamam bu tür kadınları. ** *
sözleri çok anlamasa da müziğin etkisi ile midaizmin kurucusu nu hırsa getiren pesin narin* müziklerinden.
midaizmin kurucusu genelde bu maçları kazanmıştır .bilen bilir. bkz'yi uzun bir hatırlatma ile vermek gerekirse; orta sahası hücuma yönelik hazırlanmış bir çelsi, rakibin taktik düzeni sabırsızlıkla beklenir. sonrası zaten şarkınında gazı ile, yapıştır memedali kaleye sok onu
(bkz: moonlight sonata)
bir aileyi saran kötü bir ruhun anlatıldığı, aynı adı taşıyan ilk filmin devam filmidir.
yapımcısı ram gopal varma bu filmin kendisini korkutmayacağını söyleyenleri, sinemada tek başına izlemeye davet ediyor. izleyen kişiyi kalp atışlarını kontrol edeceği bir makineye bağlayacak ve film sırasında gözlerini kapatıp kapatmadığı kamera kayıtları ile tespit edilecekmiş. varma, bu sınavı geçene 11bin dolar verecekmiş. ***
rte yi suikastlara karşı korumak üzere, değeri 12bin dolara varan gömleklerden artık rte nin de giyecek olmasıdır. çelik yelek kendisini çok rahatsız ediyor, ve ağır geliyormuş. o yüzden bu gömleklerin siparişi verilmiş.
bu gömleği barrak obama ve fidel castro da kullanıyor. *
fenerbahçeli taraftarların takımları ile övünçlerini dile getirdikleri cümledir. çok doğru ve değişmez bir cümledir. ama bi elimden tutun da cümlenin derinliğine inelim, "büyüklüğünün adı konulamaz" neden konulamaz çünkü yok. olmayan zımbırtıyada ad konulamaması yada konulmaması gayet doğaldır. tebriklerdir. kendileriyle bu şekilde övünerek, kendini bilme erdemini gerçekleştirdiği için, bu konuda da tüm dünyaya örnek oldukları için fenerbahçe taraftarlarını da ayrıca kutluyorum. **
gel-git genliğinin fazla olduğu kıyılarda, okyanus sularının akarsu ağızlarını genişleterek oluşturduğu kıyı tipidir. ülkemizde bu kıyı tipine örnek yoktur.