yıl bitmiş, etkinlikler bitmiş, ama hala televizyon kanallarında fink atan reklamları ile kendini öve öve bitiremeyen organizasyon.
sanki ellerinde para artmış da etrafa çarçur ediyorlar. batan geminin malları bunlar.
çok etkinlik yapmışlar da hayranlıkla izlemişiz kendilerini.
bir de istanbul için ne yapılsa azdır.
kaç istanbullu memnun oldu acep. ya da kaç turist izledi ağzı açık şekilde. çok fenayız biz, çoook...
kimileri (organize işler bunlar) kazandı...
kimileri (halk) kaybetti...
sanat (!) yapmak adına kullanılan ve sanat yaptığını zanneden kaliteli müzisyen. kalitesinin farkında ama sanat (!) uğruna kendini harcıyor.
kısacası vespa kullanan motorcu...
politika morfini ve hitabet ninnileri eşliğinde, makarna yardımı çılgınlığında, buzdolabı ağırlığındaki uykulardayızdır...
tarım ve hayvancılık dışında bir üretimimiz var mı? para ediyor mu?
ne kadar borcumuz var?ken filistin'e, afganistan'a, pakistan'a yardım ediyoruz? ne kadar vatandaşımız açken doların yükselmesi için yüce bosslarımız hükümete baskı yapıyor? hangi başbakanımız amerikan başkanından habersiz tuvalete giriyor? hangi hükümetimiz imf ile çalışmıyor?
kendi üretimimiz olan bir uçak var mı? bir otomobil var mı? bu ülkedeki atıyorum otuz milyon taşıttan bir milyon tanesi bizim markamız olsaydı en azından. fena mı olurdu? bir sürü insan karnını doyururdu... ama malesef zaman kötü. kapitalist düzen, para düzeni. zeitgeist...
dikiş iğnesi üretiyor muyuz mesela? madenlerimiz var, üretiyoruz ama onu da allah vermiş de öyle üretiyoruz ancak. üretmek değil o da; çıkarmak sayılır. bir çoğu da satılıp peşkeş çekilecek zaten. demiri çıkarıyouz mesela, ama çeliği üretemiyoruz. boru çıkarıyoruz, ama uzaya çıkamıyoruz mesela. bir taraftan batılıyız diye hıristiyan avrupa'ya girmeye zorluyoruz, diğer taraftan bizi sırtımızdan vuran şerefsiz araplara arkamızı yine dönüyoruz. "one minute", "yes please"...
kırmızı kitap...
siyaset...
referandum...
% 58
iyi uykular türkiye...
pkk, dtp, bdp, akp derken, açılalım, saçılalım, konjonktür falan, dünya devletiyiz, cebimize bir şey girmese de ekonomimiz büyüyor, kriz de teğet geçti zaten, eksen kayması da yok, kıçımızı batıya da dönmedik, yok öyle bir şey...
israil özür dileyecek. dertler bitecek.
bir kere duydunuz mu rteden türk milleti diye başlayan bir konuşma?(kendisi ya gürcü ya da rum)
kabinesinde veya yakınında yer alan bir sürü isim kürt kökenli. (bülent arınç, hüseyin çelik, abdülkadir aksu, cüneyt zapsu, vs. vs. bir sürü)
bütün milletvekili veya bakanlar konuşmalarında örnekler verirken hep güneydoğu illerini öne sürüyorlar. oysa aynı şartlarda, hatta aynı şartlardan daha kötü durumda olan trakya, orta ve batı anadolu illeri var. neden örneklerde hep siirt, van, hakkari, kars var da; balıkesir, manisa, çanakkale, kırklareli, kırıkkale, nevşehir, niğde, çorum vs. yok?
diğerleri vergisini verip, elektrik, su vs. borçlarını öderken; neden güneydoğuda bunlar kaçak kullanılıyor veya ödenmiyor? neden bütün hibe proje ve yatırımlar (% 80) güneydoğuya yapılıyor?
neden bütün mafya, çete, torpil, uyuşturucu, kapkaç, terör, gecekondu, değnekçilik kürtlerle anılıyor? neden antalya, izmir, akçay, bodrum vs. tatil beldelerini kürtler kaplamış da çevre huzuru kaçmış?
futbolcu, memur, işçi, belediye başkanı, şarkıcı, sanatçı, milletvekili, başbakan, cumhurbaşkanı olabiliyorsunuz. türkiye'de istediğiniz yerde yaşayabiliyorsunuz. o halde daha ne istiyorsunuz? neyin açılımı daha?
televizyonlarda ağzına iki üç kelime dolamış müsveddeleri aydın yaptı bu ülke medyası. eşitlik, özgürlük, barış. akil insanlar oluştu bit gibi. kim verdi lan sana bu hakkı? ne akili? o hakkı nasıl buluyorsun kendinde?
türk milleti adına (aleyhine), devleti adına (aleyhine) bazı milletvekilleri ermenilerle, rumlarla ortak kararlara, raporlara imza attılar. başbakanımız bop eşbaşkanı oldu. yahudi cesaret madalyalı on kişiden biri.
şimdi anayasa değişikliği var... referandum falan. evet ya da hayır farketmez, ama bir gerçek var ki: kürtler şunu diyecekler; bir zamanlar türkler vardı.
her kurumu ele geçirdiler. bütün tayin işleri, torpiller, ihaleler onlardan soruluyor. en büyük hibeler, krediler, yatırımlar onlara veriliyor. en iyi yollar o bölgede.
ama hala kürt kökenli ileri gelenler barış, demokrasi, insan hakları diyor. israil gibi aşağı indirmek mi gerekiyor illaki eylem yapanı, habur'dan gireni? taviz, taviz, taviz... nereye kadar?
barış, demokrasi, insan hakları, eşitlik...
öyle mi?
evet öyle...
ne yazık ki bunlar gerçekler (!):
1. sınıf vatandaş: kürtler,
2. sınıf vatandaş: ermeni, rum ve diğer azınlıklar.
3. sınıf vatandaş: türk, laz, çerkez, boşnak, muhacirler ile bunların karışımları...
müzik eleştirmenlerinin de dikkatini çekmiş kampanyadır.
ntv' de yayınlanan gece gündüz programına konuşan müzik eleştirmeni naim dilmener : "Bence Ciguli duruşuyla Eurovision sahnesinde, yapılabilecek en iyi şeyi yapar" buyurmuş.
iki takım da maça kontrollü başlayacaktır. ancak 10. - 20. dakikalar arası bir kaç tehlikeli atak ve ardından tekrar durulan bir maç. ancak ilk yarının sonlarına doğru gol yiyebileceğimiz ve bir ihtimal de hemen cevap verebileceğimiz bir karşılaşma olacak.
ancak bol gollü geçmesi muhtemeldir.
aynı zamanda saç baş yolduracak bir maç.
4-6 gol oran: 2,40
ilk yarı / maç sonucu: 1/2 oran: 25,00
skor tahmini: 2-4 oran: 55,00
maç sonucu tahmini: 2 oran: 2,00
ne barışı, ne mitingi? kiminle savaşıyorsun? kiminle barışacaksın? savaşıyorsan neden barış istiyorsün? barışıyorsan neden miting düzenliyorsun? düzenlediğin her mitingin amacı, adını neden aşıyor? neden pkk yandaşları orada? neden bölücüler orada? neden sadece diyarbakır? neden sadece oradakiler? biz niye düzenlemiyoruz bir tane de?
gibi düşündüren mitingdir.
başlangıçta ilgi çekici göz yapıları daha sonra itici bir detay olarak beyninizde yer edecektir. küçük cüsseleri (pozisyon zenginliği), minyon tipleri ile bal kutularının minik ve dar olması tercih sebebidir.
bu bildirinin yayınlanmış olması bile nasıl bir ülkede yaşadığımızın göstergesi. evet apo bu konuda başarılı olmuştur. neden mi? bizim beynimize bunları enjekte ederek. yavaş yavaş bu tür açılımlar ve ardından verilen tavizler birbirini izleyecek. en sonunda apo çıkacak ve ülkeyi yönetenler arasına katılacak. (son cümleyi ben söylemiyorum, tüm halk söylüyor)
ancak bir amerika' da, bir israil' de teröristlere nasıl muamele ediliyor? sorgusuz sualsiz idam ediliyor. buyrun burdan yakın.
vay be adam bir de şart koşuyor haa? skimsin lan sen? senin uçaktaki yalvaran, yalaka konuşmalarını da biliyoruz. gerçek bir lider olsaydın o zaman satmazdın davanı, dava arkadaşlarını.
şart ha? o şartı türkiye cumhuriyeti devleti koyamaz mıydı?
tamam kabul. pkk sorunu masada çözülmeli. bunu bizim de kabullenmemiz lazım artık. neden mi? bu işin sonu yok çünkü. ne o köpekler biter ne de mehmetçiklerin ardı arkası kesilir. ama önce bi suçluları cezalandırmamız lazım ama değil mi?
hah, nihayetinde oturursun anlaşırsın. adam katil, terörist, suçlu, adi köpek, salalım öyle mi?
masada çözülmeli evet. ama türkiye devleti ve milleti çıkarları korunarak, gözetilerek çözülmeli. öyle şartlar, tavizlerle değil.
meslek liselerini sadece endüstri meslek lisesi, ticaret meslek lisesi ve sanat okullarından ibaret sananlara birkaç örnek daha vermek isterim; adalet, tarım, ziraat, laborant, ev ekonomisi, tapu ve kadastro, meteoroloji, veteriner sağlık, sağlık, çevre sağlık. bu dalların da meslek liseleri var. çok değil bundan 8-9 yıl öncesine kadar bu meslek liselerinin çoğuna girmek için oldukça yüksek puanlar almak gerekiyordu ve bu okulları tercih edenler genelde fakir ve orta halli ailelerin çocuklarıydı. hem o zamanlar toplumda ve ailelerde okullar açısından bu kadar bilinçlenme de yoktu. genelde bu tip aileler çocuklarını kolayca meslek sahibi olsunlar diye meslek liselerine gönderirlerdi. 15-16 yaşındaki bir çocuk sizce nerden bilebilir tarım meslek lisesini veya bir veteriner sağlık meslek lisesini? burada olay ailenin seçimidir. çocuk pişmandır o okula gittiği için. zaten bu okulların çoğu parasız yatılı okullardır ve sadece mesleki eğitim verilmektedir. böylece aileler verdikleri bir harçlıkla büyük bir yükten kurtulmaktalar idi.
ancak daha sonraları meslek lisesi memleket meselesi haline gelince bu okulların bir kısmı kapatıldı, azaltıldı veya her ilçede bir tanesi açılarak bit gibi çoğaldılar. tabi bu memleket meselesiydi...
vakti geçen zamanlarda bu okullara giren öğrenciler 250 bin kişi içinde ilk 1000 lere giren kişilerdi. zeki çocuklardı. türkiye'de adalet meslek lisesi 1 tane (ankara), tarım -ziraat meslek lisesi 8 tane (van, malatya, manisa beydere, amasya gökhöyük, konya çumra, aydın söke, istanbul halkalı ve bursa), tapu ve kadastro 1 tane (ankara), laborant 1 tane (ankara), meteoroloji 1 tane (ankara), ev ekonomisi 3 tane (ankara, siirt, trabzon), veteriner sağlık neslek lisesi 4 tane (isparta şarkikaraağaç, konya, samsun, istanbul selimiye) bulunmaktaydı.
velhasıl kelam bu okullardan mezun olan kişiler yine üniversite sınavlarında oldukça başarılı bir grafik çizerek önemli üniversiteleri/ bölümleri kazanarak kariyerlerine devam ederlerdi. bu okullarda dediğim gibi bir matematik, fiziktir, kimyadır, biyolojidir, edebiyattır, coğrafyadır, tarihtir bu dersler sadece lise 1. sınıfta verilir (o da trişka)(din bilgisi öğretmeni ne anlar biyolojiden?), daha sonraki yıllarda ise sadece mesleki dersler öğretilirdi. böyle olmasına rağmen yine de üniversite sınavında türkiye derecesi yapan öğrenciler vardı. bu okulların lisans açısından öss başarıları % 90 lardaydı.
ancak daha sonraları katsayı sorunu ortaya atılınca bu öğrenciler öss de başarılı olamaz hale geldi. zaten o zamanlarda meslek liselerine giriş puanları dibe vurdu ve bu eski tip (zeki) öğrenciler meslek liselerinde kalmadı veya azaldı.
neyse konumuz o değil...
bu zihniyete karşıyım arkadaş. katsayıymış??? bu bir yarışsa (söz konusu sınav ya da sınavlar) kimse doping alamaz arkadaş. herkes aynı seviyede / eşit olmalı yarışa başlarken. sayısal, sözel ya da eşit ağırlık veya meslek lisesi ha sen de dedin imam hatipli kardeşimiz. hepsi aynı. buyur koş arkadaşım. pist/ mesafe ayrımı yapmanın alemi ne. isteyen istediği bölüm/ dal/ kol a girsin arkadaşım ne var bunda. bir kişi lisedeyken sözelci olabilir. evet, adam zevkine sözel okumuştur, ancak şimdi üniversiteyi de sayısal ağırlıklı bir bölümde okumak istiyordur. buyur yap sayısalını gir kardeşim. niye katsayıyla bu adamın puanını kesiyorsun. yok alanı değilmiş 0,3 le çarpıcakmışsın bilmem ne. hikaye... ulan adam zaten sözel okumuş, görmemiş sayısal ders falan. zaten büyük bir handikapı var. haa bu halde bile başarıyorsa onda vardır bir istikbal arkadaşım. o zaman o el öpülesi eldir işte.
yok ara eleman lazımmış falan peşmekan. hadi bakalım seni alalım araya. ne dersin?
ya da sırf senin üniversiteyi kazanman kolay olsun diye bir kısım insanları saf dışı bırakalım, hile yapalım ha?
bir de anlayamadığım nokta şu var. meslek lisesine giren herkes iş sahibi olmuş sanki ülkede. hemen hazırmış işi. yok canım. çık ara bakalım iş. hadi kovala. bulursun tabi asgari ücrete bir yıl ararsan, onu bunu devreye sokarsan. o imkanlara herkes sahip. git garsonluk, komilik yap, çay ocağı veya lokantada çalış, sana yine verirler o kadar para. bu meslekler de tabi kötü meslek değil ama bir geçiş dönemi olarak görülür genelde, profesyonel manada değilse tabi. düz lise mezununun iş/ meslek imkanı yokmuş bak hele. o imkanın yok diye oldu buyur gel sana üniversite kazandıralım. senin ıq' n, zekan bir meslek liselinin altında olsun. o giremesin üniversiteye. ama sana ek puan, katsayı verelim. tabi tabi. bu çok mantıklı değil mi?