özellikle final haftasında, nasılsın iyimisinle başlayan birkaç cümleden sonra birşeyler istenmesi veya birşeyler sorulmasından sonra düşülen psiklojik bir durumdur...telefonu kırmamak içten bile değildir.
oturup anlatamadığın büyük dertler olur bazen, bişeyler yapman gerekir ama artık çok geçtir, kurtulmanın yolu yoktur, lakin tek kurtuluş vardır o da ölmek, seni ürperten bu duygu artık kurtarıcın olmayı teklif eder sana, sonra ölemezsin bir türlü tam ölecekken anneni üzeceğin gelir aklına yada günahını düşünürsün sende kendi kendine bir şekilde ama nolur bir kaç gün içinde ölmek için dua eder durursun. tıpkı aşık olduğun kişiye kavuşmak için dua etmek gibi. ölüme ama sadece kendi başına gelmesini istediğin gerçeğe aşık olursun; yolda yürürken, ders çalışırken, akşam yatağa girdikten sonra kavuşmayı beklersin, ona methiyeler yazarsın, aşkın bir tecellisidir ölüm, ölüm düğündür kimine, ölüm acıtır ardındakileri amma acılarınada merhem olur ölmesinden acı duyulanın. bir gün diyordu şair bir gün...
karakterleri daha ilk gördüğünüz anda iyi mi yoksa kötü mü olduğunu anlamak oldukça basittir. ya saftirik ötesi iyiyimdir, ya da şeytana parmak ısırtacak kadar kötü. *
'keşke onun zamanında olabilseydim' dedirten berbat durum. kötü bir psikoz olmasının yanı sıra geçici bir durumdur.. örnek olaylar; bir akrabasının evinde çok eski resimlere bakarken, siyah beyaz paralanmış hüzünlü bir fotoğrafta, kendi yaşlarında, tamamen bir kızdan bekleyebileceği güzelliklere sahip kızı görüp kim olduğunu soran arkadaşım, uzaktan dıydısının dıydısı * olduğunu öğrenir ve yaşasaydı 90 yaşında olurdu lafını duyar. lakin 1 yıl etkisinden kurtulamaz..
kendimden örnek; (bkz: Mona Lisa)
göz halkaları görüntüsünü biraz bozmaktadır, lakin ben canımı veririm onun göz halkalarına. insana; ne kadar güzel kadınlar var şu hayatta ve bu güzellere sahip olan şanslı erkekler var dedirten cennet kaçkını.