Ülkede azınlık olduğu ve tüm son belediye seçimlerini kaybettiği halde, gücü elinde tutabileceğini zanneden meczupların, Amerikan ve eski usul diktatör tarzı kanunsuz ve hukuksuz eylemlerinden sadece birisidir. Onların derdi belediyeler değil, onların derdi halkın hassas damarlarına basarak, kendilerinin de bildiği tüm rezilliklerini halkın protesto etmesini sağlamak ve ardından da ohal ilan ederek, çıkaracakları olası KHK'lar ile seçim yaptırmamak. Ama o işler artık o kadar kolay değil, avuçlarını yalayacaklar. Türk halkı genelde bu tarz hatalar yapanları ve dolaylı yollardan oylarını çalanları sonraki seçimde tozlu raflara gönderir. Geçmişte defalarca öyle oldu, yine öyle olacak.
Ülkedeki hırsızlar ve hırsızlıklar artınca, kul hakkı da ikinci plana itilmiş demek ki. Geçtiğimiz günlerde de liyakatsizlik normalleştirilmişti. Oysaki liyakatsizlik, her gün başkasının hakkını yemektir. (şerefsizliğin, vatana ihanetin ve hırsızlığın en dik alasıdır.) Yani her lokmada haram yemektir, bu çok nettir ama bundan ilgili resmi kurumların bile haberi yok ne yazık ki. Kendisi de torpille orada oturduğu içindir belki. Anayasayı esnetenlerin her yeri esnetmesine şaşırmamak gerekir. Ne güzelmiş ha. *
eğer çocuklar suç işliyorsa da; insanlıktan nasibini alamamış bu vatan haini ve soysuz ergenleri, doğurup doğurup sokağa salan sorumsuz aileleri bu cezayı çekmelidir.
istanbul’un işgal altında olduğu, Anadolu’da ise Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Milli Mücadele’nin hızla güçlendiği bir dönemde, Vahdettin kendi konumunun tehlikeye girdiğini görüyordu.
17 Kasım 1922’de, ingiltere Yüksek Komiseri Charles Harington’a başvurarak “hayatını tehlikede gördüğünü, ingiltere’nin himayesine girmek istediğini” belirten bir mektup verdi.
Bu mektup, fiilen Osmanlı tahtının ingiltere’ye emanet edilmesi değil, şahsı için güvenlik ve iltica talebiydi.
17 Kasım sabahı ingilizler, Malaya adlı zırhlı savaş gemisini Sarayburnu’na yanaştırdı.
Vahdettin, oğlu Şehzade Ertuğrul ve yakın birkaç hizmetkârıyla birlikte Malaya zırhlısına bindi.
Böylece Osmanlı’nın son padişahı istanbul’u terk etmiş oldu. Bu, tarihimizde “Vahdettin’in firarı” olarak anılır.
Gittiği Yerler
*Malta(ilk durak)
Malaya zırhlısı onu önce Malta’ya götürdü. Burada kısa süre kaldı.
*San Remo, italya
Daha sonra italya’nın San Remo kentine yerleşti. Hayatının geri kalanını sürgünde burada geçirdi.
Oldukça zor maddi koşullarda yaşadı.
Osmanlı Hanedanı’ndan gelen bazı yakınlarının desteğiyle ayakta kalabildi.
16 Mayıs 1926’da San Remo’da vatanını ve halkını kendi kaderine terk etmiş birisi olarak öldü.
Vahdettin’in gidişiyle birlikte Osmanlı tahtı boşaldı.
18 Kasım 1922’de TBMM, Osmanlı Hanedanı’ndan Abdülmecid Efendi’yi “Halife” seçti, ama artık bir padişah yoktu.
Böylece Osmanlı saltanatı resmen sona erdi, Cumhuriyet’e giden süreç hızlandı.
He ne kadar zamanında birileri kaçabilmiş gibi görünse de, güncel örnekleri sıradaki ilk seçimden sonra kaçacak yer bulmayarak, tek tek; halka ve mahkemelere hesap vereceklerdir.
ARAŞTIRMAK iSTEYENLER iÇiN iLGiLi KAYNAKLAR:
*TBMM Zabıt Cerideleri (1922): Saltanatın kaldırılması, Vahdettin’in kaçışı ve halifelik tartışmaları resmî tutanaklarda vardır.
*Takvim-i Vekayi (Osmanlı Resmî Gazetesi): Saltanatın kaldırılışı ve Abdülmecid’in halife seçilişi burada yayımlanmıştır.
Dönemin basını:
*Hakimiyet-i Milliye
*Vakit, ikdam, Peyam-ı Sabah
ingiliz belgelerinde:
*Sir Charles Harington’un raporları, ingiliz Dışişleri arşivlerinde bulunur.
*“Malaya” zırhlısı seyir defteri.
Anılar:
*Rauf Orbay, Siyasi Hatıralar
*Halide Edip Adıvar, Türk’ün Ateşle imtihanı
*Ali Fuat Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları
ikincil Kaynaklar (Tarihçilerin çalışmaları):
*Şevket Süreyya Aydemir – Tek Adam (özellikle 2. ve 3. cilt)
*Sina Akşin – istanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele
*Enver Ziya Karal – Osmanlı Tarihi, Cilt IX (XIX. yy sonu ve XX. yy başı)
*Andrew Mango – Atatürk (özellikle Vahdettin dönemi bölümü)
*Bernard Lewis – Modern Türkiye’nin Doğuşu
*Lord Kinross – Atatürk: The Rebirth of a Nation
Akademik Çalışmalar
*Erik Jan Zürcher – Modernleşen Türkiye’nin Tarihi
*Stanford Shaw & Ezel Kural Shaw – History of the Ottoman Empire and Modern Turkey, Vol. II
*Feroz Ahmad – ittihatçılıktan Kemalizme
*ilber Ortaylı makaleleri (özellikle “Osmanlı’nın Son Padişahı” üzerine yazıları)
Ekstra Kaynaklar
*San Remo’daki yıllar için: Osmanlı hanedanı üyelerinin anıları ve arşiv belgeleri.
*Mezarı ve naaşının nakli için: 1953’teki Mısır basını ve Türkiye gazeteleri.
Not: Okuma-yazma bilmeyen veya okuduğunu anlamaktan acizler, kaynakların çok geniş yelpazeli olduğunu ve sadece yabancı kaynaklardan oluşmadığını tekrardan detaylı bakarak veya araştırarak bizzat görebilirler. Ama işte kemik yalamaktan ve güdülmekten kafalar gitmiş hep.
Halen ısrarla kazanabileceğini zannedenler var, Yazık. *
Görev başındayken, vatandaşlıktan çıkartılmalarını gerektirecek kadar ülkeye zarar verenler, halen kazanma planları yapıyorlar. Bu kadar yüzsüzlük ve hayalperestlik insanlık tarihinde yoktur bence. Danışmanlar en azından son bir kaç yıllık daha maaşından olmamak için, nasıl trolliyorsa artık bunları. *
Cumhuriyet ve demokrasi düşmanı vatan hainleri ne yaparlarsa yapsınlar kaybedecekler. illa ki böyle bir bölünme olacaksa da bence iyi olur, böylece yapı içindeki iki yüzlüler ve satılmışlar da ortaya çıkmış olur. Yani güzel bir temizlik olur. Oylar falan da bölünmez, bu temizlikten sonra daha da artar.
Bir sonraki seçimi kimin kazanacağını bilmem ama kimin artık bir daha asla kazanamayacağını çok net biliyoruz.
Ülkede dibe çakılmayan bir şey kalmadı maalesef ama halk bunu yapanlara sonraki seçimlerde çok sağlam çakacaktır. Yükseklerde uçtuğunu zanneden azınlıklar, yakında çok fena dibe çakılacaklar. Ne yaparlarsa yapsınlar kaybedecekler.
Güler yüz ve selam sadece sadakadır. Sevap vs. altındaki niyetine göre değişir.
Ancak telefonla konuşan tanımadığın birisine selam vermeye çalışmak, direkt düşüncesizliktir. Bunu yapacak kadar cahil ve düşüncesiz olanların selamlarını almıyorum, çünkü bu tiplerin sevap işlemediklerine ve bu kafayla yaptığı ibadetten de hayır gelmeyeceğine aşırı eminim. Daha sonra diğer tarafta çözerler artık.
Güler yüzle herkesin birbirini selamlaması iyidir ve eskilerde kalan güzel bir adettir. Ayrıca kötü bir şeyi sadece korktuğu için yapmayanlar ahlaklı olmadıkları gibi, iyiyi ve doğruyu, sadece sevap olduğu için yapanlar da saf çıkarcıdır.
Burası Türkiye Cumhuriyeti ve bu ülke sadece ama sadece Türkiye halkınındır. sonsuza kadar da hep böyle kalacak. Neyse ki Arap aşığı azınlıkların akılsız askerleri olan, kemik yalayıcı ergen trollerin de sayılı günleri kaldı.
Bu hayatı sadece belden aşağısıyla yaşayan ve bilinç altı bataklığa dönmüş ortaçağ kafalıların, kadınlara dair rahatsız olmadığı bir şey var mı acaba? *
Dünya'yı bitiren ve insanlığı gerileten yegane şey; ortaçağdan kalma metafizik kafalardır. Bu gerici kafalar ne kadar azalırsa tüm Dünya ve insanlık o kadar nefes alır ve ancak bu şekilde ilerleyebilir.
Atasına saygısı olmayan, doğum yoluyla değil de oraya buraya sıçılarak Dünya'ya gelmiş olan ergenler için de diyecek bir şey yok. Bu vatan hainleri de temizlenecek vakti geldiğinde. Az kaldı hayırlısıyla. Ortaçağ ve Arap aşığı azınlıklar biraz daha beklerlerse, seçimlerden sonra kimin neyi kapatacağını görecekler zaten. Az daha sabır.