bazen çevrenizde öyle insanlar olur. sizden evvel çoktan okumuş, izlemiş, dinlemiş, biliyordur güzel olan pek çok şeyi.
eksik ve geç kalmış hissettirir size kendinizi.
aslında "insanların" diye başlayacaktı ama 50 karakter meselesine takıldı.
neyse, yazık ki var böyle bir sey. keşke olmayaydı da birtakım insanların üstüne fısfıs sıktığımız dezenfektanlarla temizlebilseydik dünyayı.
"Şüphesiz Allah (hakkı açıklamak için) sivrisinek ve onun da ötesinde bir varlığı misal getirmekten çekinmez iman etmişlere gelince, onlar böyle misallerin Rablerinden gelen hak ve gerçek olduğunu bilirler Kâfir olanlara gelince: Allah böyle misal vermekle ne murat eder? derler Allah onunla birçok kimseyi saptırır, birçoklarını da doğru yola yöneltir Verdiği misallerle Allah ancak fâsıkları saptırır (çünkü bunlar birer imtihandır)"
inanmak için baktığında inanılabilir şeyler, eleştirmek için baktığında eleştirilecek çok husus bulunabilir.
buradaki hata, kulların önce inanıp sonra "acaba allah x ayetinde bize ne demek istedi ya da bu hükmün bize ne gibi bir faydası var" diye yaklaşmamasıdır.
ki kuran kıyamete kadar taze kalacaktır. yani o, ancak kıyamet zamanı hakkıyla anlaşılabilecektir. o yüzden her şeyin şu an tam olarak anlaşılmasını beklemesin kimse.
kul hakkının hiçbir şekilde affının olmadığını ve sözün, kul hakkına girmenin en kolay yöntemlerinden biri olduğunu unutan insanın, aklına her geleni olduğu gibi yazmasıyla tezahür eder.
fransız bir çiftin yaptığı eylemmiş. çocukları olmuyormuş, evlatlık bir çocuk almak yerine, çalıştıkları hayvanat bahçesindeki gorili evlat edinmişler.
--spoiler--
Matbaa işçisi Cezmi Kara, çalıştığı yerin kuytu bir köşesinde bulduğu Kayıp Şahıslar Albümü'ndeki yüzlerin peşine düşünce tuhaf bir girdaba kapılır. Altı ve üstü karmakarışık bu memlekette yaşadığı ve hiçbir şeyin farkında olmadığı için, merak denen canavarın nasıl tehlikeli ve ölümcül olduğundan habersizdir. O merak ki, Cezmi Kara'yı, düğün salonlarında şarkıcılık yapan Ferit Curacı'dan, hayatındaki tesadüflerin toplamının bir araya geldiği gün nereye gittiği belli olmayan bir trene atlayan Nihat Sadık'a; sekiz yaşından beri içinde yanan, uzaklara gitme tutkusuyla altmış sekiz yaşında ortadan kaybolan Feridun Hallac'dan, yasak aşkının acısına daha fazla dayanamayıp kayıplara karışan muezzin Rıfat Sezgin'e; örgüt üyesiyken bir polis kurşunundan şans eseri kurtulup bir daha geri dönmeyen Kamuran Özgün'den, -belki de en heyecan vericisi- bir görünüp bir kaybolan sır dolu Meryem'e bir dizi acılı suretin peşinden karanlık dehlizlere doğru sürükler.
'Hayatların, rüyaların içine girip çıkmak, onları didiklemek, birinden diğerine atlamak, gizli günahlara, hain pusulara, utanca, iyiliğe ve kötülüğe tanıklık etmek açıkçası keyif verdi. itiraflarıma bunu da eklemem gerek.'
--spoiler--
tayfun pirselimoğlu'nun insanın içini kirleten, en harikulade kitabıdır.
ithaki yayınlarından çıkan baskısı tavsiye edilir. yky'deki baskısı çok tırt olmuş zira.
--spoiler--
evet okuyucu, çöl tuhaf bir yerdir ve her şey uzun bir hikayeden ibarettir.
nereden bakılırsa bakılsın hoş bir hikayedir bu.
--spoiler--