illa bir tanrı vardır ama bizim tanrı (ALLAH) diye hitap ettiğimizin olduğunu düşünmüyorum neden diye sorucak olursanız kötülük önermesi ile açıklıyabiliriz
şöyle örnek vereyim
siz evinizde klimanız açık serinlerken elinizi açıp allahım şu kız ile lütfen tekrar sevgili olayim gibi bi dua ettiğinizi varsayalım
diğer taraftanda afrikalı 20 gündür aç eleman allaha dua ediyor olsun allah hangimizin duasını kabul eder veya gerçekten dualarımızı kabul ediyormu etseydi neden bu kadar afrikalı veya örnek veriyorum birçok insan acı çekiyor böyle nitelendirebiliriz benim tüm dinlere saygım var eşşeğe tapanada saygım var bu benim hür görüşümdür yanlış veya doğru olabilir eleştiri yapabilirsiniz ama mantık dışı geliyor
2-KADER VARSAYIMINI SUNAYiM
kader varsayımı şöyledir siz bir 52 kişilik trevego otobüsünde seyir halinde gidiyorsunuz birden birşey oldu otobüs kaza yaptı otobüsteki herkes öldü 52 kişinin kaderi aynı otobüsün içinde aynı saate aynı dakikada ölmekmi vardı veya allah kötüleri cezalandırıyorsa o otobüsün içinde imam ve hırsız olsaydı 2 side ölseydi ama imam iyiydi hırsız kötüydü 2 side cezalandırılmış oldu çok garip değilmi bana mantıklı gelmiyor ben bilime inanırım.
Evet Ben yapan kişiyim hikayenin giriş kısmını profilimde anlatmıştım
3-tane farklı kişiyle gördüm (tabi aralarında süre var)
-benden sonra 2 kişiyle yaşadığı cinsel yaklaşımı detaylıca dinledim
-zibilyon tane kavga siktir git işine bizden olmaz vesaire vesaire lafına maruz kaldım
-birisiyle sevgili olmaya yakın sevgili olucağı kişi (erkek) benim kızı aldatıcağını haber aldım kıza haber vermiştim bana yapılan tüm herşeyte rağmen
tüm çevrem enayisin diyor bilmiyorum tek tutunucağım dal oydu (hala konuşuyoruz)
sigara ve şarkı, 31 çeksemmi çekmesemmi düşüncesi. sonra 31 çekilir. sigara yakılır
sonra tekrar sigara artı şarkı yapılır gece böyle hayatın amk diyip kafanızı koyar yatarsınız
ağızınız iyi laf yapıyorsa paranızda varsa çirkin değilsiniz ha ikiside yoksa ve ekstra olarak çirkinseniz ha işte o zaman sıçtınız hiçbir şeyiniz rast gitmez.
hayat bazen bir anlık karşılaşmalarla değişir. benim hikayem de tam olarak böyle başladı. şu an 20 yaşındayım ama anlatacağım olaylar lise yıllarıma, beni bambaşka biri yapan o döneme ait.
sınıfta yeni bir okula naklim çıktı. küçük bir ilçede yaşadığım için, buradaki herkes birbirini tanıyordu. benim içinse her şey yeniydi. okula alışmaya çalışırken muhammed adında biriyle arkadaş oldum. hâlâ da dostluğumuz devam eder. o zamanlar muhammed'le her teneffüs bahçeye çıkar, goygoy yapar, milletle dalga geçerdik. tipik lise muhabbetleri işte…
bir gün, tam da böyle bir teneffüste, gözüm bir kıza takıldı. 1.60 boylarında, sarışın… o zamanlar farkında değildim ama inanılmaz güzel bir kızdı. yanında sevgilisi vardı ve her gördüğümde içimde anlamlandıramadığım bir his oluşuyordu. kıskançlık mı, sinir mi bilmiyorum ama ona karşı bir şeyler hissediyordum. her teneffüs onu gördükçe kendimi onu eleştirirken buluyordum: "bu nasıl bir kız ya?" ama asıl anlamadığım şey, neden sürekli ona dikkat ettiğimdi.
ben d şubesindeydim, o ise a şubesinde. aramızda herhangi bir etkileşim bile yoktu. ama hayat, bazen hiç beklemediğin sürprizler yapar.
o sıralar hayatımda büyük bir değişim yaşıyordum. 9. sınıfa kadar asosyal, gözlüklü, yazılımla ilgilenen bir tiptim. bir kere hoşlandığım biri olmuştu ama hüsranla sonuçlanmıştı. 10. sınıfın ikinci dönemine girerken spora başladım ve özgüvenim inanılmaz derecede arttı. artık her ortama daha rahat girip çıkabiliyordum. ve tam da bu dönemde sınıflar değişti.
ben artık a şubesindeydim.
o günü hiç unutmuyorum. cuma günü sonuçlar açıklandı ve sınıfa adım attım. keşke o kapıdan hiç girmeseydim diyorum bazen, çünkü içeriye adım attığım an hayatım değişti.
sınıfta tanıştığım ilk insanlardan biri ela oldu. ama bu tanışma, sıradan bir merhaba ile başlamadı. aksine, inanılmaz bir zıtlaşmayla, tartışmalarla… sürekli atışıyorduk. birbirimize su fırlatıyor, şakalar yapıyor, resmen okulun altını üstüne getiriyorduk. öyle ki, bir keresinde onun çantasını klozete bile sokmuştum! o da bana karşı boş durmuyordu, her fırsatta uğraşıyordu.
ama farkında olmadan bir oyunun içindeydik. bir gün yine tartışırken ona pat diye "sen benden hoşlanıyorsun!" dedim. o da hemen karşılık verdi: "ne hoşlanacağım senden! asıl sen benden hoşlanıyorsun!"
bu defa bunun kavgasını etmeye başladık. ama içten içe ikimiz de bir şeylerin değiştiğini hissediyorduk.
günler geçti, biz hâlâ birbirimizle uğraşıyorduk ama bu uğraşlar artık farklı bir anlam taşıyordu. sonra bir gün okulda deneme sınavı yapıldı. ela, sonuçlarından dolayı üzülmüş, sınıfta ağlıyordu. onu o halde görünce içim burkuldu. onca kavga, şaka, atışma… bunların hiçbiri önemli değildi o an.
herkesin önünde yanına gittim. bluzumun ucunu elime getirip gözyaşlarını sildim. "sen aptal bir kız değilsin, düzelteceksin. bu dünyanın sonu değil." dedim.
ela'nın arkadaşlarının o an aralarında fısıldaşarak beni övdüklerini fark ettim. o bakışları hissettim. ama en önemlisi, ela’nın gözlerindeki ifadeydi. o anı düşündüğümde hâlâ kalbim hızlanır.
birkaç gün sonra, okul bir sinema gezisi düzenledi. film avatar 2 idi.
geziden bir gün önce, ela beklenmedik bir teklifte bulundu:
"gel, bizimkilerle takıl. anlaşırsınız zaten, beraber vakit geçiririz."
bu sözleri duyduğumda içimde bir şeylerin kıpırdadığını hissettim. artık ela'ya gerçekten farklı bir gözle bakıyordum. eskiden sadece inatlaşmalar vardı, ama şimdi her an onunla olmayı istiyordum.
gezi günü sabah uyandım, okula gittik ve servislere bindik. ama moralim bozuldu, çünkü ben ikinci servisteydim, ela ise birincideydi. yol boyunca aklım ondaydı. avm’ye vardığımızda önce arkadaşlarımla yemek yedim, çünkü onlara söz vermiştim. ama sabırsızlanıyordum, hemen ela’nın yanına geçtim.
sohbet ettik, güldük, şakalaştık derken sinema salonuna girdik. yanına oturdum. ışıklar kapandı, loş ışıklar açıldı. içimde bir cesaret yükseldi. kalbim deli gibi atıyordu.
ela'ya döndüm, gözlerinin içine baktım ve hiç düşünmeden söyledim:
"ben senden hoşlanıyorum. benimle çıkar mısın?"
elini tuttum.
ela bir an şaşırdı. beklemiyordu. sonra tuttuğum elini diğer eliyle kapattı, bana baktı ve hafifçe gülümsedi:
"süründürsem mi, yoksa hemen kabul mü etsem?"
güldü… ve kabul etti.
o an, herşeye değerdi gerçekten herşeyime değerdi
(aşırı yazarlık bir tecrübem yok geçen olayların tamamı birebir bana şahsıma aittir noktalama işaretleri anlam bozuklukları var bazı yerlerde onların kusuruna bakmayın chatgpt ile düzeltebildim burda 4 yıllık bir hikaye yatıyor etkileşim alırsa düzenleyip düzenletyip eklerim çünkü hayatımı alt üst eden hikayeyi birilerine anlatmak içimi dökmek istiyorum artık dipnot=hikayede geçen isimler değiştirilmiştir gerçek bir karşılığı yoktur)
hayat bazen bir anlık karşılaşmalarla değişir. benim hikayem de tam olarak böyle başladı. şu an 20 yaşındayım ama anlatacağım olaylar lise yıllarıma, beni bambaşka biri yapan o döneme ait.
sınıfta yeni bir okula naklim çıktı. küçük bir ilçede yaşadığım için, buradaki herkes birbirini tanıyordu. benim içinse her şey yeniydi. okula alışmaya çalışırken muhammed adında biriyle arkadaş oldum. hâlâ da dostluğumuz devam eder. o zamanlar muhammed'le her teneffüs bahçeye çıkar, goygoy yapar, milletle dalga geçerdik. tipik lise muhabbetleri işte…
bir gün, tam da böyle bir teneffüste, gözüm bir kıza takıldı. 1.60 boylarında, sarışın… o zamanlar farkında değildim ama inanılmaz güzel bir kızdı. yanında sevgilisi vardı ve her gördüğümde içimde anlamlandıramadığım bir his oluşuyordu. kıskançlık mı, sinir mi bilmiyorum ama ona karşı bir şeyler hissediyordum. her teneffüs onu gördükçe kendimi onu eleştirirken buluyordum: "bu nasıl bir kız ya?" ama asıl anlamadığım şey, neden sürekli ona dikkat ettiğimdi.
ben d şubesindeydim, o ise a şubesinde. aramızda herhangi bir etkileşim bile yoktu. ama hayat, bazen hiç beklemediğin sürprizler yapar.
o sıralar hayatımda büyük bir değişim yaşıyordum. 9. sınıfa kadar asosyal, gözlüklü, yazılımla ilgilenen bir tiptim. bir kere hoşlandığım biri olmuştu ama hüsranla sonuçlanmıştı. 10. sınıfın ikinci dönemine girerken spora başladım ve özgüvenim inanılmaz derecede arttı. artık her ortama daha rahat girip çıkabiliyordum. ve tam da bu dönemde sınıflar değişti.
ben artık a şubesindeydim.
o günü hiç unutmuyorum. cuma günü sonuçlar açıklandı ve sınıfa adım attım. keşke o kapıdan hiç girmeseydim diyorum bazen, çünkü içeriye adım attığım an hayatım değişti.
sınıfta tanıştığım ilk insanlardan biri ela oldu. ama bu tanışma, sıradan bir merhaba ile başlamadı. aksine, inanılmaz bir zıtlaşmayla, tartışmalarla… sürekli atışıyorduk. birbirimize su fırlatıyor, şakalar yapıyor, resmen okulun altını üstüne getiriyorduk. öyle ki, bir keresinde onun çantasını klozete bile sokmuştum! o da bana karşı boş durmuyordu, her fırsatta uğraşıyordu.
ama farkında olmadan bir oyunun içindeydik. bir gün yine tartışırken ona pat diye "sen benden hoşlanıyorsun!" dedim. o da hemen karşılık verdi: "ne hoşlanacağım senden! asıl sen benden hoşlanıyorsun!"
bu defa bunun kavgasını etmeye başladık. ama içten içe ikimiz de bir şeylerin değiştiğini hissediyorduk.
günler geçti, biz hâlâ birbirimizle uğraşıyorduk ama bu uğraşlar artık farklı bir anlam taşıyordu. sonra bir gün okulda deneme sınavı yapıldı. ela, sonuçlarından dolayı üzülmüş, sınıfta ağlıyordu. onu o halde görünce içim burkuldu. onca kavga, şaka, atışma… bunların hiçbiri önemli değildi o an.
herkesin önünde yanına gittim. bluzumun ucunu elime getirip gözyaşlarını sildim. "sen aptal bir kız değilsin, düzelteceksin. bu dünyanın sonu değil." dedim.
ela'nın arkadaşlarının o an aralarında fısıldaşarak beni övdüklerini fark ettim. o bakışları hissettim. ama en önemlisi, ela’nın gözlerindeki ifadeydi. o anı düşündüğümde hâlâ kalbim hızlanır.
birkaç gün sonra, okul bir sinema gezisi düzenledi. film avatar 2 idi.
geziden bir gün önce, ela beklenmedik bir teklifte bulundu:
"gel, bizimkilerle takıl. anlaşırsınız zaten, beraber vakit geçiririz."
bu sözleri duyduğumda içimde bir şeylerin kıpırdadığını hissettim. artık ela'ya gerçekten farklı bir gözle bakıyordum. eskiden sadece inatlaşmalar vardı, ama şimdi her an onunla olmayı istiyordum.
gezi günü sabah uyandım, okula gittik ve servislere bindik. ama moralim bozuldu, çünkü ben ikinci servisteydim, ela ise birincideydi. yol boyunca aklım ondaydı. avm’ye vardığımızda önce arkadaşlarımla yemek yedim, çünkü onlara söz vermiştim. ama sabırsızlanıyordum, hemen ela’nın yanına geçtim.
sohbet ettik, güldük, şakalaştık derken sinema salonuna girdik. yanına oturdum. ışıklar kapandı, loş ışıklar açıldı. içimde bir cesaret yükseldi. kalbim deli gibi atıyordu.
ela'ya döndüm, gözlerinin içine baktım ve hiç düşünmeden söyledim:
"ben senden hoşlanıyorum. benimle çıkar mısın?"
elini tuttum.
ela bir an şaşırdı. beklemiyordu. sonra tuttuğum elini diğer eliyle kapattı, bana baktı ve hafifçe gülümsedi:
"süründürsem mi, yoksa hemen kabul mü etsem?"
güldü… ve kabul etti.
o an, herşeye değerdi gerçekten herşeyime değerdi
(aşırı yazarlık bir tecrübem yok geçen olayların tamamı birebir bana şahsıma aittir noktalama işaretleri anlam bozuklukları var bazı yerlerde onların kusuruna bakmayın chatgpt ile düzeltebildim burda 4 yıllık bir hikaye yatıyor etkileşim alırsa düzenleyip düzenletyip eklerim çünkü hayatımı alt üst eden hikayeyi birilerine anlatmak içimi dökmek istiyorum artık dipnot=hikayede geçen isimler değiştirilmiştir gerçek bir karşılığı yoktur)