Sen 40 liralık kirazı niye 700 liraya yiyorsun biliyor musun?
Çünkü bu ülkede hal yasası diye bir garabet var. Üretici istese de kendi kirazını satamaz!
Bu yasa üreticiyi sebze meyve komisyoncularının kucağına itti. Bu yasa Türk tarımını bitirdi. Bu yasa bütün bir yıl boyu toprakla uğraşanların emeğini belli bir zümrenin insafına terketti!
Avuçları, fetiş değil bu, bazı kadınların avuçlarında özel bir feromon var. Çok güzel kokuyor. Parfüm deodorant filan değil, onlar acı tadıyor, avuçlarından öptükçe buğulandığında kendi kokuları ortaya çıkıyor. işte bazı kadınlarda o koku var. Hepsinde yok!
Bana bir kere bal kokan denk geldi. Sahi siz bal kokusunu da bilmiyorsunuz, genzi yakan binbir çiçeğin kokusu! Her seferinde daha derinden solumak istiyorsun, daha derinden soludukça daha nefessiz kalıyorsun!
Cansınız! Hepinizi çok seviyorum. Aranızdan bazılarıyla ilgilenememiş gibi görünmüş olabilirim, ancak eskisinden çok daha güçlü olmak için bedensel ve mental olarak kendime zaman ayırmam gereken bir dönemdeyim anlayışla karşılayacağınızı düşünüyorum.
1930’lu yıllarda einstein’in Atatürk’e yazmış olduğu bir mektup var. Almanya’daki nazi zulmü altındaki Yahudi bilimadamlarının akademik çalışmalarını Türkiye’de yapıp yapamayacağını soruyor.
Burada birşeye dikkatinizi çekmek istiyorum, o yıllarda Türkiye cumhuriyeti savaştan yeni çıkmış olsa da pek çok sorununu diplomatik olarak kendi lehine çözmüş eldeki imkanlar nispetinde akıllıca hamlelerle sanayileşmeye çalışan saygın bir ülke.
Atatürk’ün ne cevap verdiğini bilemiyoruz, ancak cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan üniversitelerdeki Yahudi eğiticilerden ve hatta sinemaya dahi uyarlanan Tarihi anlatılardan anladığımız kadarıyla o yıllarda pek çok Yahudi bilim adamı Almanya’dan kaçarak Türkiye’ye yerleşti ve genç cumhuriyetimizin üniversitelerinde görev aldı.
Ve sanılanın aksine yahudiler öyle Türk düşmanı insanlar değil, eğer tarihten gelen bu sempatiyi akıllıca değerlendirebilseydik bugün Ortadoğu sorunu bu derece çetrefilleşmeden daha barışçı yolla çözülebilirdi.
Bu ülke sokak röportajlarında gördüğünüz 50 aykülü moronlardan ibaret değil. Türkiye’nin sınır ötesindeki vurucu gücü bile tek başına israil’in içinden geçer.
israil ne teknolojik olarak ne de operasyonel tecrübe olarak Türkiye’nin çeyreği bile etmez. 16 yaşındaki eli keleşli ayağı terlikli bebelere karakol, tank terk eden adamlar bunlar.
Toplanın kızlar yamacıma, şiş gözlerle ağlayarak geçecek gecelerin tecrübesini burada iki satırla konsantre vereceğim.
Erkek, hormonları gereği poligamiktir, çok eşlidir yani. Burada tabi modern pembe götlü erkeği kastetmiyorum. Genetiğinde avcı kodları olan testosteronu yüksek erkek mevzu bahistir.
Erkeğin tek bir kadına bağlanma duygusu gelişmemiştir. Bakın yoktur demiyorum, gelişmemiştir diyorum. Bu yönüyle kadından ayrılır zaten, kadın, kanında taşıdığı östrojenden dolayı iyisiyle kötüsüyle tek bir erkeğe bağlanma eğilimindedir.
Ve size daha acısını söyleyeyim, daha güzel olması da gerekmez bazen, duygusal çekimi güçlüdür, adamı anlayabiliyordur, daha ilgilidir, daha sevecendir, daha tutkuludur, terazinin diğer kefesine koyulan herhangi bir daha fazla şey ibrenin yönünü kolayca diğer kadından yana kaydırabilir.
O yüzden elinizin altında eli yüzü düzgün, fiziksel, bürokratik veya maddi olarak güçlü sayılabilecek birisi varsa kıymetini bilin, pırrrr diye uçar gider sonra, elin zorrosuyla kalakalırsınız!
Her gece gözlerimden öperek uğurlayan en sadık sevgilim. Bazen geç kalır ama terkettiği hiç görülmemiştir, sar beni sabahlara kadar, seni çok seviyorum.