the eraser albümünden thom yorke'un muhteşem vokaliyle aşmış şarkı...
hele o "click click clack" diyişi yokmu... rabbim!..
and it rained all night and washed the filfth away
down new york airconditioned drains
the click click clack of the heavy black trains
a million engines in neutral
the tick tock tick of a ticking timebomb
fifty feet of concrete underground
one little leak becomes a lake
says the tiny voice in my earpiece
so i give in to the rhythm
the click click clack
i'm too wasted to fight back
tick tack goes the pendulum on the old grandfather clock
i can see you
but i can never reach you
and it rained all night and then all day
the drops were the size of your hands and face
the worms come out to see what's up
we pull the cars up from the river
darren aronofsky isimli dahi'nin yapmakta olduğu dört gözle beklenen film... 60 bin dolarla pi'yi yapan biri yüz milyon dolarla neler yapar... gerçekten beklemesi bile heyecan verici...
kuşum aydın'ın sunduğu akıllara zarar parodi programı... banu alkan ve murat taşdemir ikilisinden sonra yeni başroller ahu tuğba ve cemil meriç'in... gerçekten bir süre sonra (takribi 10 dakika) insanın sinirlerini bozacak kadar kötü... hem kurgu kötü hem oyunculuklar kötü... çokkk kötü... bide bunun üstüne bu parodiyi gerçekmiş gibi gösterip insanları gerizekalı yerine koymaya kalkınca iyice mide bulandırıcı bi hal alıyo... uzun uzun programdaki saçmalıkları yazmayı kaldırmıycak bünyem... o yüzden stüdyodaki konuklarla birlikte papua yeni gine ulusal televizyonuna transfer olmalarını allahtan niyaz ediyor esenlikler diliyorum...
dream theater'in live at the marquee albümünde bulunan, her dinlediğimde kıllarımı kazık kazık eden, petruccinin* eşşeğin uterusuna gitar kaçırdığı harikulade müzik olayı...
heard it from another room
eyes were waking up just to fall asleep
love's like suicide
dazed out in a garden bed
with a broken neck lays my broken gift
just like suicide
and my last ditch
was my last brick
lent to finish her
finish her
bit down on the bullet now
i had a taste so sour
i had to think of something sweet
love's like suicide
safe outside my gilded cage
with an ounce of pain
i wield a ton of rage
just like suicide
with eyes of blood
and bitter blue
how i feel for you
i feel for you
she lived like a murder
how she'd fly so sweetly
she lived like a murder
but she died
just like suicide
türkiyenin en büyük mesajlı espri operatörü(!) levent kırca'nın yaptığı hoşaf... en azından öğün sayısını azaltsaydı sansüre karşı daha sağlam bir mesaj vermiş olurdu!...
nihal atsız türü faşistlerin yanı sıra kendini solcu zanneden bazı aklı evvellerin ırkçılıkla karıştırdığı kavram...
faşist kafatası milliyetçiliği üstün ırk esasına dayanır, mensubu olduğu ırkı en üstün görür diğerlerini aşağılar, hatta aynı topraklar üstünde birlikte yaşamaya tahammül edemez...
ancak demokratik atatürk milliyetçiliği "Misakı Milli sınırları içindeki Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk halkına Türk milleti denir" diyerek sadece türk ırkını değil aynı topraklardaki bütün halkları kapsadığını ve birlikte yaşamayı öngördüğünü açıkça gösterir...
bu topraklarda yaşayan insanların tek ortak noktası Huntington'un medeniyetler çatışmasında söylendiği gibi dinleri değildir... bunu böyle zannetmek tarihten bi haberlik, cahilliktir (yada huntington'un yaptığı gibi amerikanın hedeflerine ulaşması için çabalamaktır... bu ülkede yaşayanlar tarafından yapılıyorsa maşalıktır(!))... bu halklar binlerce yıldır aynı topraklarda birlikte yaşamış akraba olmuşlardır... dolayısıyla ortak geçmişi ortak kültürü yoktur demek saçmalıktır, bölücülüktür(!)...
atatürk milliyetçiliği türkiye cımhuriyetinin birleştirici unsurudur, sigortasıdır... kaybedilmemesi gereken en büyük değerlerinden biridir...
türkiyenin en ünlü sosyoloji profesörü...
haddinden fazla bilgi sahibidir... yirmibirinci yüzyılda türkiye isimli ansiklopedimsi kitabın yanı sıra pek çok eseri de mevcuttur...
ayrıca türkiyenin en akıllı adamlarından biridir*...
bir din bilgini olarak faydalı ve gerekli * ancak bir siyaset adamı olarak son derece tehlikeli, yandaşları tarafından bediüzzaman said nursi, karşıtları tarafından said kürdi olarak bilinen nur cemaati'nin ruhani(!)lideri...
bir din bilgini olarak, gerek kuran tefsirleri gerek risaleleriyle islam aleminde önemli bi yere sahiptir... ancak zat'ı muhterem yalnız din işleriyle uğraşmakla kalmamış, yeni kurulmuş türkiye cümhuriyetini yıkmaya yönelik, şeriat yanlısı, hatta kürdistan yanlısı * eylemleri yüzünden pek çok kez sürülmüştür...
günümüzde hem maddi hem manevi yönden güçlü nur cemaati* sayesinde bir demokrasi aşığı yada vatanperver bir eğitim gönüllüsü olarak gösterilmektedir... ancak durum tam olarak böyle değildir...
demokrasi aşığı ilan edilen said nursi * 'nin şeriat hatta kürdistan yanlısı söylevleri dönemin osmanlı imparatorluğunun etkisinden kurtulamamış halkı oldukça etkilemiştir... halkın şeriat istemesini demokrasi imkanları içerisinde görmüş ve bunu açıklamakta bir sakınca görmemiştir...
günümüzde atatürkü deccal, kemalizmi dinsizlik olarak gören şeriatçı nur tarikati nin örnek aldığı şahıs olması bile onun siyasi görüşünü daha net görmemize yetecektir... (ayrıca gerici demokrat parti iktidarı da said kürdi den bolca istifade etmiş, elde edebilecekleri maksimum rant için bolca gayret göstermişlerdir...)
hakkında bukadar çelişki olan bi insan için ben bediüzzaman diyemem... diyen desin... ama sözlükteki said nursi hakkındaki bütün entrylerin bediüzzaman said nursi başlığında olması bana göre yanlıştır... çünkü bediüzzaman bir sıfattır... objektif olmak açısından bu başlık daha sıhhatlidir *...
said nursi başlığının buraya yönlendirilmesiyle değişik, saçma sapan bir durum olmuş. adam hakkında olumsuz görüş bildirmeye meyilli kişiler bile önce onun bediüzzaman olduğunu kabul etmek zorunda bırakılmış. hakkında bilgi verilmesi, yorum yapılması için hedef olan başlık daha baştan yorulanmış.
atatürk için "ulu önder atatürk" abd için "kan emici sömürgeci abd" başlıkları açmak nasıl doğru değilse, bu da doğru olmamış.
ekleme 2:
tedirgin başlık. önce said nursiye yazdığım entry bediüzzamana taşındı şimdi hepsi birden buraya geri döndü. burdan da "said naber" ya da "saidou" başlığına yönlenmesi muhtemel.
ingilizlerin mustafa kemal cumhuriyetini psikolojik olarak çökertmek için seçtiği türkiye'nin ingilizcesi hindi olan karşılığı...
uydurma bi terimdir...
(bkz: habeşistan)
ingilizcedeki ms. yada mrs. e karşılık gelen sıfat... türkçede kullanılması saçmalıktır...
kibar olunması gerektiğinde hanımefendi diyemeyecek kadar kaba, kadınmı kızmı diyeceğine karar veremeyecek kadar kızlık zarına boğulmuş bünyeler için can simididir...
ha illa kullanılcaksa isimden önce kullanılır (örnek: bayan ecevit...mrs. brown da olduğu gibi...) ki buda bana oldukça koftiden gelmektedir...
"velhasılı kelam mis gibi hanımefendi varken ne bu özenti sıfatlar kardeşim... hanımefendi uzun geliosa hanfendi de... oda kabul... bayan nedir yani..." diyor entrymi bir dörtlükle kapıyorum...
nisan mayıs ayları...
gevşer büzük yayları...
çayır çimen bekliyor...
bayları bayanları...
özellikle kalabalık kaldırımlarda önüne bakmadan şerit değiştiren, ansızın önünüze çıkma potansiyeli yüksek, sürekli birileriyle çarpışcakmış hissi uyandıran teyzelerdir...