Okuyunca Atatürkün nasıl bir devlet adamı olduğuna, vakti olsa daha ne tarihler yazacağına dair fikir veren bir anıdır. Kahramanlıkların yerel seçimler uğruna değil *cumhurbaşkanlığı makamının kaybedilmesi pahasına yapıldığında işte böyle bir efsane olunabileceği görülmektedir.
Altemur Kılıç'a ait Atatürk, Filistin ve Kutsal topraklar başlıklı köşe yazısının bir bölümünden alınmıştır.
Bakanlar kurulu toplantısından sonra Gazi'nin huzuruna girdiğini ifade eden Hasan Rıza Bey, Atatürk'ün kendisine Suriye ve Lübnan konusunda anlattıklarını şöyle nakletmiştir;
1937 Ocak ayında istanbula gelen Atatürk, beni Park Otele çağırttı. Gittiğimde kendisini sıkıntılı bir halde buldum. Bir şeyler söylemesini bekliyordum ki, dudaklarından şu cümleler döküldü:
... paşa biliyor musun ki ben, Cumhurbaşkanlığını bırakıp, Hataya çete reisi olacağım. işi silahlı bir hareketle halletmek zorunda kalırsak, tutacağım yolu da çoktan kararlaştırmış bulunuyorum. Böyle bir durumda derhal devlet reisliğinden, hatta mebusluktan istifa edeceğim, serbest bir Türk vatandaşı olarak, bu işte çalışan arkadaşlarla beraber, Hatay topraklarına geçeceğim. Bildiğin gibi, bunun her zaman imkânı ve çok emin yolları vardır. Oradaki mücahitlerle ve anavatandan kaçıp bize katılacağından şüphe etmediğim kuvvetlerle, meseleyi yerinde ve içten halletmeye çalışacağım, isterse Türkiye hükümeti beni ve arkadaşlarımı asi ilân eder ve hakkımızda takibat da yapar.
Bir şey daha söyleyeyim; ben bugünkü (1937) Fransız idarecilerinin, Suriye ve Lübnana, öyle kolay kolay istiklâl vereceklerinden emin değilim. Zaten tatbikatı birtakım yersiz bahanelerle üç sene sonraya ertelemeleri de buna delil telâkki edilebilir. Binaenaleyh (buraya çok dikkat) biz hareketimizi onlara da teşmil ederek, kısa yoldan, gerek Suriye ve gerek Lübnanın özledikleri gerçek istiklâllerini temin edebiliriz...
Mustafa Kemal Paşa sadece Türk olduğunu ısrarla söylediği Hatayı kurtarmakla kalmayacak, yaygın bir kırsal gerilla savaşı örgütleyip; Lübnanlı ve Suriyeli Araplarla birlikte, onların bağımsızlıkları için, Fransız emperyalizmi ve sömürgeciliği ile savaşacakmış!
rte nin davosta peres e çıkışmasının ülkemizde yarattığı psikolojinin son noktasıdır.
rte nin davostaki tavrının sorgulanması gereken başka yönleri olmasına rağmen 'eyvah dünya ne der, avrupa birliği tepki alırmı, ermeni lobisi bunu kullanırmı, israil bize savaş açarmı' gibi soruların dolaştığı bu ortamda, önemli milli davalarımızdan biri olan eurovision un düşünülmesi garip mi yani? ya israil ve ab ülkeleri bize 0 çekerse. yazık diilmi hadise ye düm tek e. hiç mi düşünmedin tayyip erdoğan?:)
tayyip erdoğan ın bizim aşina olduğumuz, dünyanın ise yeni tanıştığı bilindik üslubunu 'her ne hikmetse' davos 2009da kullanmasıyla vuku bulan şovdur.
türk milletine yapılan her türlü hakarete sessiz kalan, imf yetkililerinin, ab temsilcilerinin önünde el pençe divan duran, ırakta türkmenler katledilirken amerikaya tek kelime etmeyen rte, şimdi davosta parmağını sallayarak arap dünyasının savunuculuğuna girişti.
bu haydut devletin, emperyalist canavarların bir halkı yok etmeye yönelik her türlü girişimi tabii ki kınanmalı, tepki verilmelidir ama adama sorarlar yahu 'türkiyeye ve türklere yapılan bunca haksızlığa, zulme, aşağılamaya takılmadında arap dünyasının çıt çıkarmadığı zamanda filistine saldıran karşısında beni bulur edasıyla perese kükremek de nereden çıktı?'
hayır yapmasaydı demiyorum. hatta 'ananı da al git peres' de deseydi keşke ama bu tavır, onurlu devlet politikası yürütmek, ortadoğudaki çirkin plana karşı çıkmak amacıyla değil, seçim öncesi kahraman olma kaygısıyla yapılmıştır.
oldukça da başarılı olmuştur. çünkü anında yollara dökülen vatandaşlar, milli maç sevincini andıran görüntülerle kral karşılar gibi karşıladılar bu zatı.
eh ne diyelim zafere giden her yol mübah. Bundan sonra mazlum babası tayyip olarak sıradaki şovları da merakla bekliyoruz. hele bi şu seçim geçsin sonra princin taşını ayıklamak için yeniden işe koyulur başbakan. artık bu bize hangi özelleştirmelere, hangi tavizlere ve hangi imzalara mal olur hep beraber görücez.
"Bir ülke içinde doğrudan bir bağlantısı olmayan, aralarında birlik oluşturmaya elverişli ortak paydalardan ve siyasi iradeden mahrum, azınlık grupları halinde yaşayan sosyal birimler veya seçkinci bir otoritenin baskıcı gücü ile bir arada tutulabilen dini, etnik birimlerdir." (2023 dergisi , sayı 43, sf:32)
Türkiye mozaik midir?
Bir ülkenin etnik mozayik olması için çeşitlilik yeterli değildir. etnik grupların genel nüfusa oranı en az %35 olmalıdır. Ayrıca tanımdan da anlaşılabileceği gibi, bu etnik gruplar arasında din, ırk vb anlamlarda hiç bir doğrudan bağ bulunmamalıdır. Şimdi Türkiye de azınlık diye nitelendirilen grupları göz önüne alırsak (Kürtler, Zazalar, Araplar, Lazlar ve Çerkesler) hangisi ya da hangileri Türkiyenin mozayik olma kriterini yerine getirmektedir? tabi emperyalizmin hizmetindeki araştırmacı ve yazarların öne sürdüğü diğer etnik grupları söz etmedim bile. Pek çoğu türkiyeyi mozayik olarak gösterecek anlamlı bir nüfusa sahip olmadığı gibi büyük bölümü de aynı soydan gelen, aynı dile ve dini inanca sahip Türk gruplardır. ( Türkmenler, yörükler, azeriler, kazaklar, kırgızlar, tatarlar, abdallar vs.)bu şartlar altında Türkiye ye mozayik demek doğru değildir. Ancak bizim 'aydınların', siyasetçilerin, dilinden düşürmediği bu kavram kültürel zenginlik olarak algılanıp (ya da yutturulup) içimize sindirilmiştir.
Fransa ne yapmış?
fransada 17 etnik grup bulunmakta. Bunlardan 16 sının nüfusu 100bin'in üstünde ve bu grupların genel nüfusa oranı %20 civarındadır . (Türkiyede bu oran %15 civarı ve nüfusu 100bini geçen grup sayısı sadece 6). buna rağmen fransa mozayik tanımlamasını tamamen reddetmiştir. Fransız anayasasının 2. maddesi, 'Fransızca, Cumhuriyetin anadilidir' der. Fransa, avrupa birliği Azınlık Hakları Çerçeve Sözleşmesine imza atmaz. Fransa, tüm dünyaya "ne münasebet canım! mozaik filan değilim ben " der.
etnik yapısı bizden çok daha karışık olan fransa kendini mozayik olarak tanımlamaz ve tanımlatmazken bizdeki bu mozaik olma gurur ve çabası niye peki?
Etnik mozayik kavramı,emperyalizmin, ulus devletleri etnik gruplara bölüp kolay lokmalar haline getirme çabasıdır. bu lokmalar ağızda dağılırken ulusal sınırların anlamını yitirecek olması en çok, dünyayı açık pazar haline getirmek isteyen çok uluslu küresel sermayenin işine gelir.
Etnik mozaik kavramı, basit bir toplumsal yapıdan ötesini ifade eder. Bu kavram, küresel sermaye ve yerli işbirlikçilerin tüm ulus devletlerde yürüttüğü bir politikayı ifade eder. Bu ifadeyi gururla benimsemeden önce sayfanın başındaki tanıma tekrar bir göz atalım. Gerçekten birbiri ile hiç bir bağı olmayan sadece bir arada yaşamak zorunda olan topluluklar sürüsümüyüz yoksa yüzyıllarca tek devlet tek bayrak altında aynı kültürle yoğurulup aynı dili konuşan koskoca bir ulus muyuz?
DTP muş milletvekili sırrı sakık'ın adana-ceyhanda konuşma yapmak üzere cıktığı kürsüde tam 3 kez elektrik çarpmasına neden olan mikrofon aletidir.
Söylenecek söz yok 1 değil 2 değil 3 kez çarpılmışsın be adam! al mesajı da bi sus yahu.
18.09.2008 tarihi itibariyle sanatçı Nurseli idiz ve sisi lakaplı transeksüel menajer Seyhan Soylu'nun ergenekon soruşturması kapsamında göz altına alınma tırtıdır.
Başından beri inandırıcılıktan uzak senaryolarla akp nin canını sıkan herkezin bir kılıf bulunup içine sokulduğu bu tırt oluşumun ne zaman akpnin başı sıkışsa yeni bir tantana ile hortladığı malumdur. Artık hertürlü pisliğin içine atılmak istendiği sanal bir karadeliktir ergenekon hayırlı olsun.
- Efendim partimizi kapatıyolar
+ Tiz göz altına alın soran olursa ergenekon diyin
- Efendim küresel bir krizin eşiğindeyiz dolar fırladı bankalar battı bizim durum malum
+ Aman kimse uyanmasın ergenekon diyin oyalansınlar
- amerika irana saldıracak bazı anlaşmalar istiyo
+ Bakın bakın ergenekon uçtu
- Faili meçhuller, bombalı saldırılar??
+ Ergenekondur ergenekooon...
- Denizfeneri vurgunları çıktı ortaya foyalar meydana döküldü
+ ergenekon?
- bu sefer yemezler
+ ozaman magazinel ergenekon. sisiyi alın gözaltına o da olmazsa ajdarı getirin. 'nane nane' diyip duruyodu haybeye diil. Yedi bi naneler bu herif. Kesin ergenekoncu. Tiz alın göz altına.
cinsel tercihini hemcinslerinden yani kadınlardan yana kullanan ve erkek cinsi ile ilgilenmeyen kadınları karşı ilgi duyan, saçma bir şekilde heyecanlanan erkeklerdir. anlamak mümkün değildir.
bir gün birinin çıkıpta 'şu şu tarihli faturanız ödenmemiş' deme ihtimaline karşı, fatura ve makbuzkarının yıllarca dosyalanıp muhafaza edilmesi ve hep o anın gelmesinin beklenmesi durumudur.
kendini dünyalı olarak tanımlamayı daha uygun bulan ve böylece daha hümanist(!) daha çağdaş (!) daha dımbırtı olduğunu sanan zihniyetir.
Bir topluluğa, bir kavime, bir millete dahil olmak, bunun ihtiyacını hissetmek ve bunu önemsemek insan olmanın en doğal getirisidir. Dünya yüzünde var olmanın tek yolu ise kimliğini, ulus bilincini kaybetmeden yaşamaktır.
Tarihini bilmek ve bununla gurur duymak kendi ulusunu önemsemek ırkçılık değildir. Çünkü burada kendini diğer insanlardan üstün tutmak söz konusu değildir.
Yolda araba çarpan bir insana üzülürüz. Arabanın çarptığı kişi ailemizden biri ise çok daha fazla üzülürüz. Bu normaldir ve gayet insani bir duygudur. Ulusunu sevmek de böyle bişey. Tüm insanları seversin, hepsi için kaygılanırsın, üzülürsün ama doğal olarak kendi aileni, yani kendi milletini daha çok önemsersin. Ailesini önemsemeyen insan ise diğer insanları zaten önemsemez. Türklüğünü önemsemeyen bir Türk, tüm insanlığı önemseyemez.
Yani hümanizm, emperyalist sistemin bize yutturduğu gibi milliyetsizlik değil; milliyetçilik, ulusalcılık ise ırkçılık değildir.
Gururla 'Türküm' diyen insana karşı saçma sapan hümanist söylemlerle savunmaya geçen örümcek beyinleri ve kompleksli bünyeleri kınıyorum. Ve merak ediyorum Türk olmayı önemsemeyen Türkler neyi önemser?
(bkz: türk olmayı önemsemeyen türkler)
içinde bulunduğu an itibariyle istediği sosyal ortama sahip olamamış kişinin eldeki mevcut durumla puan toplama cabası.
(bkz: sahilde ufka dalarak düşünen adam)
(bkz: sınıfta en arka sırada büyük derdi varmış gibi oturan aslında birinin gelip onunla ilgilenmesini bekleyen agresif görünümlü içli çocuk)
michael j fox un oynadığı geleceğe dönüş filminin yaratıcı kurgusundan her izlediğinde etkilenme ve yıllar gecsede sahnelerini unutamama, her seferinde keyifle izleme sendromu.
(bkz: 2015 yılında uçan arabalar)
(bkz: kendi kendini kurutan mont)
aslında gayet uyanık(!)olan adamım insafa gelmesi temenni edilerek söylenen umut cümlesidir.. izlemediyseniz bi tıklayın şu linke. uyuyanı uyandırır mı bilmem ama dürttüğü kesin. http://www.youtube.com/watch?v=CQh2iYzFmpw