bilmemsufeleginbendenesivar
126 (çevresinde sevilen sayılan)
beşinci nesil yazar 1 takipçi 1.40 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    haziranda giderken

    1.
  1. nimetullah akın ın cahit zarifoğlu için yazdığı şiirdir.

    yalnızım
    hazirandan aklımda kalan sen
    ve bir de
    yazılmayacak şeyler vardır
    adına yar deyip

    içimizde yeşerir
    iki günlük hasret
    biz ki olanlardan çok uzakta
    yüreğimizde bir yerde
    bir rüzgar rahmeti saklar
    bir de seni

    sen ki söylenmeyen adını
    şehrin orta yerine bırakıp gidersin
    özlem başını yastığa koyar
    yastığa şarkı söyler

    denizler kıyımıza vurur
    kimbilir hangi akşamüstünden kalan
    bir sıcak duygu sarar güneşi
    ve karanlıklar örter acı yanlarımızı
    acıyan herşeyi
    sen orda sarayda ağlarsın
    ben ağacın altını mesken tutup
    eski masallardan
    olmaz ya
    yine yanık yanık söylerim

    ateşi şiire koyup gelirim
    öyle uzak yerlerden
    ucunda seni görürüm yolların
    yolların uzadıkca uzar gölgem üstüne
    ateşi şiire koyup gelirim

    aklımız ermez
    öyle uzun hikayelere
    belki bir tek ellerimiz bakışır
    ellerimiz gül toplar
    bülbüllerin sesinden

    ses ver ne olur ses ver
    dağları yaradan adına
    ses ver ki bitsin ızdırabı şiirin
    uzun bir altın köprünün
    kimbilir hangi ucundan gelir
    gelirse rahmet

    sen öyle dağın başında servi
    ben burada nehrin kenarında susuz
    ne kuşlar öter başımın üstünden
    ne hazirandan teselli bulurum
    bari biraz esinti bıraksaydın
    eşiğe biraz senden
    haziranda giderken
    1 ...
  2. çarpılmışlar

    1.
  3. klavyeden cikan yemekler

    ?.
  4. klavyeyi ters döndürünce çıkan yemeklerdir.bunlar ekmek kırıntısı, bisküvi parçaları, biber ,soğan vs vs gibi ürünler olduğu gibi bilgisayar başında bir hayat tüketen insanın hayata izdüşümüdür. * annenin çocuğunu öldürme sebebi olabilir.
    1 ...
  5. neyiz ki biz

    1.
  6. neyiz ki biz?
    ilk ışınları görününce güneşin,
    kaparız tepenin gözkapaklarını
    çam değiliz ki, kollarımız açık,
    ürpererek karşılayalım donuk ışığı.
    gölgeler kısalınca çıkarız ortaya,
    açıklıktır, aydınlıktır aradığımız,
    parlaklıkta bulur gücünü görüşümüz.
    tanımayız alacakaranlığı delen,
    tepelerin arasından seçen bakışı.
    kör olmuş ışıktan gözlerimiz.
    gündüz yarasalarıyız biz.

    ii.

    geceyi düşleriz gündüzken,
    geceyken de gündüzü
    yitirebileceklerimiz yitiktir
    onlardan uzaktayken ama
    özleriz, döneriz yeniden
    yitirmeden
    yitirebileceklerimizi
    yitiremediklerimize.
    yitirebilirdik, deriz;
    ama yalnızca bir fiil çekimi bu
    tutsaklıklara bağlamışız özgürlüğümüzü.
    gündüz yarasalarıyız biz.

    iii.

    sağlamdır düşünce temellerimiz,
    ama altlarında kist vardır, sonra kum
    dururuz gerçi, sapasağlam, kalın
    taştan duvarlarımızla, dimdik
    ayakta; ama biraz su, bir sızıntı
    kaydırır temellerimizi hemen.
    duyarız yerçekimini hemen,
    titreriz. sımsıkı, gergin
    bağlar vardır
    düşüncelerimizi ayakta tutan, ama,
    ya temelsizse temeli
    bütün bu bağları
    bağlayan
    bağın?
    bağlantısızca bağlarız bağlarımızı.
    gündüz yarasalarıyız biz.

    iv.

    yapacaklarımız vardır kocaman,
    kocaman başarılar, yüce çağrılar; ama,
    tutmadığımız bir eldedir aklımız,
    bir son selamlda, biz aceledeyken gönderilen
    nedir ki acelemiz? niyedir ki?
    camın boşluğunu arayan kocaman
    pervaneler gibi, kanat çırpan
    ışığa ulaşmak için
    çırpınan, camı kıracakmış gibi
    düşmanımızdır oysa ışık bizim,
    kanatlarımızı yakan, kavuran
    aradığımız ışıkta nedir ki?
    ışıktan gelir ölümümüz.
    gündüz yarasalarıyız biz.

    v.

    hep bir dimdik, dümdüz dürüstlüktür duyduğumuz,
    ama bir kuşku kurdu kıvır kıvır kemirir köklerimizi
    nasıl da kolaydır yalanlarımız, uydurmalarımız,
    nasıl da rahat. iç sızlaması nedir bilmeyiz;
    başedilmez gerçeklerimiz vardır çünkü hep
    kozasında mışıl mışıl kanat takınır tırtılımız,
    sindire sindire yapraklarımızda açtığı delikleri.
    övünürüz delik deşik, bölük pörçük
    yeşilliğimizle yenmiş bitmiştir oysa
    büyüme noktalarımız, su çekmez artık
    kök uçlarımız, dökülüp gitmiştir
    taç yapraklarımız artık.
    nasıl da yabancı topraktan baş uzatmış taze fide bize.
    gündüz yarasalarıyız biz.

    vi.

    bir görsek andığımız yüzü,
    tanır mıyız? tanır mıyız
    sevdiğimizi, bilir miyiz neydi
    sevdik mi, seviyor muyuz?
    yürüyüşü, saçının dökülüşü
    anımsar mıyız, anımsıyor muyuz?
    bir anıdan başka nedir ki sevgimiz?
    gündüz yarasalarıyız biz.

    vii.

    koy başını omuzuma yine.
    aldırma, söylenmeden kalsın
    düşünülmedikler, bilinmedikler bırak
    unutulsun geridekiler, özlensin ileridekiler bırak
    yansısın camda donuk ışık, usulca ışıldarken
    sabah, aydınlanırken uçup geçen yeşillik.
    gel uyuyalım güneş görününce,
    aşınca tepeyi göz kamaştırıcı ışık.
    uyanacağız nasılsa, dikelmeden ışınlar,
    dümdüz, aklaştırıcı olacak yeniden bakışımız.
    ama şimdi sanki sevdalı gibiyiz şimdi,
    sanki karanlıkta sezinledik aydınlığın başladığı yeri
    şimdi kurduk sanki geceyi gündüzle,
    şimdi kuruttuk sanki gündüzü geceyle
    aydınlığın karanlığında görür gözlerimiz.
    gündüz yarasalarıyız biz.
    *
    3 ...
  7. © 2025 uludağ sözlük