günümüz patron çalışan ilişkisini kısaca anlatan söz. eski türk filmlerindeki fabrikatör kız babası ve fakir genç arasında geçen "aşkımı parayla satın alamazsınız" diyalogunu andırıyor.
kişilerin muhakkak ki seçmekte özgür oldukları bir konudur din. ama bazı kendini bilmezler ki bunlar her iki uç kutupta da bulunmaktalar, kendi görüşlerinin aksi tarafında olan görüşler ve görüş sahipleriyle sürekli bir münakaşa içindedirer. çoğu kez karşı tarafı aşağılamak için din ekseninde konuşmalar yaparlar. oysa birbirini rencide eden bu konuşmalar ne dinine bağlı kişinin görüşüyle ne de hümanizm yanlısı görüşle asla uyuşmamaktadır. uzak durulması gereken bir konudur.
bazı anlarda moderasyonun inatlaşması ve yazara sözlüğü zehir etmesidir. entrysinin doğruluğunu savunan yazara moderasyonun haksızsın sileceksin dayatması sonucu ki güç onlarda, siliyorsunuz ve içiniz cız ediyor. velevki bu başlık ve entry de aynı sona mahkum gibi duruyor.
sözlük yazarlarının isimleriyle ilgili entryler girilirken, kimi yazarların adının hiç geçmemesi hadisesi. bir nevi şanssızlık. zaten bu yüzden benle ilgili. *
anne babanın dalgınlık neticesinde çocuklarını unutma hadisesi sık sık yaşanır ve kimisinde ölüm gibi kötü hadiseler cereyan eder. çünkü unutulan yerde hava olmayabilir. misal:
- camı kapalı araba.
- asansör.
- komşu.
- sevgilinin evi.
- alışveriş arabası.
bir futbol takımı kurup her maçı kaybetmesini istiyorsanız kurmanız gereken ilk onbirdir. misal:
kalede: volkan demirel
defans: servet çetin, ibrahim üzülmez, orhan ak, baki mercimek
orta saha: alex, emre belözoğlu, tuncay şanlı, ricardinho
forvet: hakan şükür, tomas jun
bin bir umut ve güvenle, insanoğlunun herhangi bir cinsine dost olmak vardır ki çoğu kez sırttan vurandır bel bağlanan. geriye temizliğini koruyan, saf bir arkadaşlık kalmıştır ancak artık ikinci eldir. yeni bir bireye verilmeyi bekler. ve her defasında yaşadıklarından öğrendikleriyle daha da kuvvetlenir. yanlışları öğrenir ve yeni arkadaşlıkta bunları yapmaz. ikinci eldir ama çözülemeyecek kadar kuvvetlidir.
güzel dilimiz içinde yer alan ve çoğu kez sözlüklerde bulunduğu sayfalar çok ziyaret edilmeyen basit kelimelere yeni anlamlar yüklemek olayına verilen ad. genellikle yılmaz erdoğan kalemi bu olayı gerçekleştirir ki burada anlattığım tecavüz akıllarınıza pis hadiseler getirmemelidir. örnekle açıklamadan olmayacak galiba:
- Soyulurmuydu kabuğu hayatın
Yoksa bütün vitamini kabuğundamıydı...
- Ne yazsam olmuyor
Çünkü bilenler hatırlar
Hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
Bahçıvanlar değil tüccarlardır...
- yol bir yere gitmez
o bir durma biçimidir
yaşamak hızlı bir ölme biçimidir...
çok basit kelimelere çok ağır anlamlar yükleyerek, güzel iş çıkarmak her babyiğidin harcı değildir.
ulusal yayın yapan, müzik ağırlıklı bir radyo. kaliteli programcıları var. ankara'da 93.6 frekansında yayın yapıyorlar. türkçe pop ağırlıklı bir radyo.
--spoiler-- http://www.radyoviva.com.tr
--spoiler--
seçim vaadlerinde bol bol duyduk mazot 1 ytl olacak diye. peki diyelimki gerçek oldu, nasıl faydalanırız diye düşünürsek, çıkmaza gireriz. ama biz de çözüm bitmez...
- bu seçimlerden sonra mazotu ancak içeriz. ne de olsa büyükşehirlerde su kesintileri başlayacak. melih gökçek suyun litresini 5 ytl yaparsa mazot içeriz. hani sudan ucuz vardıya, o artık mazottan ucuz olacak... *
idare edenlerin, idare edilenlerin ağzından hiç düşmeyen bir sözdür demokrasi. bir çok tanımı vardır ve en basit haliyle çoğunluğun istediği diyebiliriz. şimdi sorun şuki; nerede demokrasiyi gerektiren bir durum olsa, saygı sınırı aşağı çekiliyor. en yakın örneğini bugünkü seçimlerde yaşıyoruz. işte, parti almış oyu... beğenmiyorsak da, onların ülkeyi yönetip yönetemeyeceği konusunda endişe duyuyorsak da, halkımızın çoğunluğunun oy verdiği kişilere, dolayısıyla da toplumun çoğunluğuna hakaret edemeyiz. demokrasi hakaret edebilmek değildir. hem bu durumun çözümü de mevcuttur:
- çoğunluğu sağlamak için çaba gösterebilir ve fikrini benimsetmeye uğraşabilirsin.
bildiğimiz sabit telefonların yaygın zamanında sık sık rastlanan bir durumdu. insanlar hoşlarına gitmeyen veya tanımadıkları biri aradığında yanındaki kişiye telefonu pas geçerlerdi.
- dedeeeeeeeeeeeee,telefon sanaa.
+ kimmiş?
- ne biliyim ben...
insanın zorda kaldığı anda veya uygun kelime bir türlü aklına gelmediğinde kullandığı ve asıl söylemek istediği kelimeyi neredeyse tam karşılayan basit sözcüklerdir.
- yani
- şey
kolpa olarak herhangi bir birey tarafından, parti liderleriyle rekabeti kızıştırmak amacıyla verilebilecek vaadler:
- öğrenci evlerinden kira alınmayacak, öğrenci başına üç oda, oda başına ikişer sevgili düşecek.
- her öğrenciye bir genel müdür maaşı hibe edilecek.
- rektörle okeye dönülebilecek.
- eski sevgilisini getirene ukraynadan son model sevgili getirilecek.
bir başlığın altına girdiğiniz entrynin günün birinde başka bir başlığın altına taşınmasıdır. burda şöyle bir sorun vardır:
- sen nereye ne yazdığını bilmiyosun, salaksın, ama biz bunu nereye yazman gerektiğini biliyoruz,zekiyiz.
ben de o zaman diyorum ki, özgür irade ve zekamızla yazıyoruz yazar olarak. birinci nesil, yüzyirmibirinci nesil farketmez. isteyen yazsın, elleşmeyin.
(bkz: sözlük yazarları salak değildir)
akla zarar, düşünceye ziyan kişi, olay v.b.nin aceleyle unutulması, huzurun bulunması durumu. hayata güzel bir başlangıç için unutulması gerekenler:
- ajdar.
- eski kız arkadaş.
mini mini birler...(direktman)tembel beşler ve arada kalan haylaz tüm sınıfların arkadaşlarına yaptıkları abukluktan sabukluğa geçmeye yüz tutmuş şakamtıraklar:
- ...(en yakın erkek arkadaş) ...(sınıfın en çirkin kızını) seviyooooo...(sınıf içinde bağırmak suretiyle.)
- sıra arkadaşının mekanına uhu sürmek(japon yapıştırıcısından bihaberiz çünkü).
yaşarken değerini bilelim veya bilmeyelim, aradan yıllar geçsin ya da geçmesin insanların hafızalarında hep yer edecek şairlerdir. bazı aşklar onların dizeleriyle alevlenir, malum her er kişi yazamaz şiir. çok değildir sayıları, hepi topu bir elin parmakları:
- özdemir asaf.
- yavuz bülent bakiler.
- murat çobanoğlu.
- yılmaz erdoğan.
- murathan mungan.
akşam gazetesinin daveti üzerine tartışılan konu. genç parti, chp, akp, mhp, dp liderleri buyrun gelin televizyon önünde eşit şartlarda tartışın denildi. cem uzan, deniz baykal ve mehmet ağardan olumlu cevap bulan bu davete; tayyip erdoğan ve devlet bahçeliden olumsuz cevap geldi. demokrasi denilen hadisenin dişlileri televizyonda seçmenlerine ulaşmaktan neden çekiniyorlar anlamış değilim. elbet bildikleri bir şey var ama, seçmen de bunu bilmek istiyor zaten.